Bu yıl Hac'da ardı ardına gelen felaketlerle yüzlerce hacı adayı hayatını kaybederken, konuyla ilgili açıklama yapan İnönü Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof.Dr. Fikret Karaman, " Arafat, Müzdelife ve Mina'nın konumunu, özelliklerini, fiilen yaşayan ve bölgeyi adım adım inceleyen biri olarak bu yıl yaşanan hac kazası ve ölümleri karşısında hayrete düştüm" dedi.
2003-2010 yılları arasında Hac ve Umre Hizmetlerinden Sorumlu Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı olarak görev yaptığını belirten Dekan Prof.Dr. Karaman, Haccın belirli zaman ve mekan dilimlerinde yapılmasının zorlukları olduğunu söyledi. Artan hacı sayısının da göz önünde bulundurularak hac ibadetinin ifasında zorlukların, risklerin, sürprizlerin var olduğu dolayısıyla ibadetin sıhhati kadar, insan sağlığı ve hayatının da merkeze alınması gerektiğinin bilinmesini isteyen Karaman, "Yedi yıl ülkemiz Hac organizasyonun ilgilisi olarak Suudi yetkilileriyle zaman zaman bu konuları görüştük" diye konuştu.
Arafat, Müzdelife ve Mina'nın konumunu, özelliklerini, fiilen yaşayan ve bölgeyi adım adım inceleyen biri olarak bu yıl yaşanan hac kazası ve ölümleri karşısında hayrete düştüğünü belirten Karaman, "Çünkü Suudi Arabistan yeni inşa ettiği bu cemerat köprüsüyle övünüyordu. Gerçekten de Hac tarihinde Mina'da en rahat ve geniş bir mekan elde edilmiştir. Dolayısıyla bu kazanın yer darlığından kaynaklandığını söylemek mümkün değildir. Olayın dünya kamuoyunda tartışılması devam ediyor. Şimdilik kazanın insan unsurundan kaynaklandığı ön plana çıkmıştır. Bu kazanın sorumluluğu saklı tutulmak üzere S. Arabistan'ın hacılara verdiği hizmetin tamamını yok saymak haksızlık olur. Haccın kolaylaştırılması için yapılan hizmet ve yatırımlar küçümsenemez. Kurban kesim projesi önemli ölçüde hedefine ulaşmıştır. Haremi temiz tutma, genişletme, Arafat, Müzdelife ve Mina'daki alt yapı çalışmaları yenilenerek devam etmektedir" ifadelerini kullandı.
Muhtemel kazaların önlenmesine dair tedbir ve öngörülerde başarılı olunamadığını kaydeden Prof.Dr. Karaman, bu kazların dünya kamuoyunda, İslam ve Hac ibadeti hakkında yanlış algı ve imaj oluşmasına fırsat verildiğini de kaydetti. Olayı yakından bilen bir kişi olarak bireysel düşüncesinin Suudi hükümetinin bu olayları önlemek için işin esasına ilişkin prensipler üzerinde yeniden düşünmesi gerektiğini ifade eden Karaman, önerilerini şu şekilde sıraladı:
"1-İslam dünyası için Hac, yılda bir defa tekrarlanan önemli bir imtihandır. Bu imtihanın ev sahibi S. Arabistan'dır. Bu nedenle Hac'da meydana gelen bir olay sadece kendilerini değil, Müslüman ülkelerinin tamamını aciz ilan etmek anlamına geldiğini bilmelidir.
2- Hac organizasyonunun başarılı olması için her ülkenin yetkilileri, kendi hacılarının yönetiminden sorumlu olmalıdır. Suudiler bu uygulamayı iç işlerine karışma gibi algılamamalı aksine işlerini kolaylaştırma olarak değerlendirmelidir. Yıllardır Türkiye adına Diyanet Hac Organizasyonu bu yetkisini kullanmış hacılarını riskli alan ve zamanlardaki muhtemel kazalardan olabildiğince korumuştur.
3- S. Arabistan her yıl hizmetin en zor kısmı olan yeni yollar, üst geçitler ve tüneller açmaktadır. Fakat çok kolay bir işlem olan Müslüman ülkelerin dillerine göre yeterince levha, bilgilendirme ve yönlendirme yazıları yazılmamaktadır.
4- Mekke, Arafat, Müzdelife ve Mina'daki bütün inşaatlar hac mevsiminde çevre güvenliği de alınarak durdurulmalıdır.
5- Bayram günlerinde Cemerat köprüsüyle (şeytan taşlama mahalli) bağlantılı bütün yollar açık tutulmalı araç parkına ve çadır kurulmasına izin verilmemelidir. Köprünün tahliye, merdiven ve çıkışları bir saniye dahi kapatılmamalıdır.
6- Hac mevsimine rağmen Mekke ve çevresinde çok hızlı bir trafik akışı söz konusudur. Ev sahibi ülke bu trafiği disipline etmeli kendi vatandaşı ve ülke dışından getirdiği sürücüleri eğitmelidir. Her yıl kamuoyuna yansımayan bireysel trafik kazalarında vefat eden hacıların sayıları da az değildir.
7- Hac maksadıyla İslam ülkelerinden gelen devlet büyüklerine ibadet esnasında protokol uygulanması Haccın ruhu ile bağdaşmadığı gibi trafik kurallarını da felç etmektedir. Herkesin ihramlı, güvenli ve eşit olduğu bu kutsal bölgede ışıklı, siren sesli konvoylar yaya ve yürüyen insanların hayatını riske atmaktadır. Asker kordonu ile yapılan tavaflara ve şeytan taşlamalarına anlam vermek mümkün değildir. Unutmayalım ki bütün hacılar öncelikle Allah'ın misafiridir ve eşittir. Mutlaka birileri korunacaksa kimseyi rahatsız etmeden sivil güvenlikçilerle yine korusunlar. Tek ayrıcalık hasta ve yaşlılar için olmalıdır.
8- Bayram günlerinde Mina'daki Kraliyet Sarayı dahil hiçbir yerde resmi toplantı, ağırlama ve törenler olmamalıdır. Çünkü bu toplantılara katılan zevata güzergah temini amacıyla doğrudan veya dolaylı olarak Mina trafiği etkilenmektedir.
9- 2007 yılında Arafat, Müzdelife ve Mina ulaşımı için raylı sistem projesinin, Müslüman ülkelere rağmen Çinlilere verildiğini duyunca çok üzülmüştüm. Zira işin ekonomik boyutu bir yana o projeyi uygulayacak insan gücünün Arafat, Müzdelife ve Mina'ya taşınacak hacıların ruh ve ibadet dünyasını bilmeleri ve bu ruhu projenin detaylarına yansıtmaları gerekirdi. Nitekim 2010 yılında bölgede döşenen rayları ve getirilen vagonları görünce üzüntüm bir o kadar daha artmıştır.
10- İslam ülkeleri haccı, ibadet ve organizasyon olmak üzere iki boyutu ile ele almalıdır. Şahsen bu alandaki bilgi ve deneyimlerimi kitap haline getirdim ve yayınladım. Her ikisinin %50 olarak birbirine eşit olduğunu gördüm. Örneğin Müzdelife ve Mina'da yapılması gereken dini vecibelerde, bir fıkıh mezhebinin görüşü dinin yerine ikame edilmemelidir. Aksine günümüzdeki, izdiham, intikal, zaman dilimi, sağlık ve güvenlik şartları dikkate alınarak kimi mezheplerin ruhsatları ve içtihatları rahmet olarak değerlendirilmelidir.
11- Suudi Arabistan 2015 yılı hac mevsiminin hemen akabinde çok kapsamlı bir istişare yapmalı hac kazalarıyla birlikte son 20 yılda Mekke'de yapılan fiziki hataları da masaya yatırmalıdır.
12- Çalışmalar haremin genişletilmesiyle sınırlı olsaydı söylenecek söz yoktu. Fakat haremin güneyine dikilen kuleler hacıların üzerine düşen vinçten daha az korkutucu değildir. İnsanlardaki ibadet heyecanını alıp götürüyor. Keşke siyer kitaplarında zikredilen, Cebeli Kabe, Cebeli Ömer, Cebeli Ebu Kubeys ve Ecyad kalesi gibi o doğal dağlar mekanlar yerinde dursaydı da hacılar 10 kilometre uzakta ikamet etseydi. Buna rağmen zararın neresinden dönülürse erdemliktir. Artık gecikmeden kutsal mekanlar ve Allah'ın misafirleri olan hacılar ve umreciler için yeni ve güvenlikli bir dönem başlatılmalıdır. Müslüman ülkelerle istişarelerde hiç çekinmemelidir. Nitekim Kur'an-ı Kerim de iyiliklerin, hataları gidereceğini müjdelemektedir. Bu vesile ile kaza sonucu vefat eden bütün hacılara Allah'tan rahmet dilerim." - MALATYA
Son Dakika › Yerel › Prof. Fikret Karaman: 'Hac İbadeti Artık Kaza ve Ölümlerle Anılmamalıdır' - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?