Bayburt Üniversitesi tarafından "Nasıl bir İlahiyatçı hedefliyoruz? "konulu panel düzenlendi.
Şair Zihni Kültür Merkezi'nde düzenlenen panele Bayburt Valisi Yusuf Odabaş, Bayburt Belediye Başkanı Mete Memiş, Bayburt Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Selçuk Coşkun, Din Öğretimi Genel Müdürü Nazif Yılmaz, ilahiyat fakültesi dekanları, vatandaşlar ve öğrenciler katıldı.
Panel Yöneticiliğini Bayburt Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Nasrullah Hacımüftüoğlu'nun yaptığı panelde panelistler Mardin Artuklu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Ağırakça, Bayburt Üniversitesi Rektör Başdanışmanı Prof. Dr. Necmettin Tozlu, Kocaeli Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Abdullah Kahraman, Erzincan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Alıcı, Gaziantep Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Şehmus Demir Bayburt İmam Hatip Lisesi Müdürü Murat Öksüzer nasıl bir ilahiyatçı hedefledikleri konusunda görüşlerini ortaya koydu.
Panelin ilk konuşmacısı Bayburt İmam Hatip Lisesi Müdürü Murat Öksüzer ilahiyatçının, hayattan ve halktan kopmaması gerektiğini belirterek "İlahiyatçı meşru hayatı ertelememelidir, gündeme duyarsız kalmamalıdır. Misafir kabul etmeyen, akraba ziyaretlerini askıya alan, evli ise ailevi sorumluluklarını ihmal eden toplumdan uzak duran bir ilahiyatçı olmaz. İlahiyatçı insanı küçülten kibir, haset, bencillik, cimrilik, amelsizlik gibi ahlaki zaaflardan uzak olmalı, tevazu ile yüceleceğini, diğergamlıkla bereketli payeler kazanacağını, cömertlikle berekete ereceğini, ilmi ile amil kişiler olarak hayırla anılacağını asla unutmamalıdır "dedi.
İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Alıcı ise hedeflenen ilahiyatçının entelektüel zihin dünyasından bahsetti. İlahiyatçının yerellikten kurtulması gerektiğini vurgulayan Alıcı, " Ben dışlayıcı olamam, ben kayıtsız kalamam. Ben bir tarafımla kucaklayıcı olmalıyım bir tarafımla da kendimi normatif bir değer içerisinde görmeliyim. Kapsayıcı ve kucaklayıcı bir bakış açısıyla yaklaştığımızda biz ilahiyatçıların diğer görüşlere karşı tavrını üç temel yaklaşım olarak ele alıyorum. Bunlardan birincisi onlardaki veya diğer insanların inanç esaslarındaki hakikatin tartılmasında öncelikli olarak İslam'ın merkeze alınmasını öne çıkarmamız gerekir. İkinci temel görüş hakikatin diğer taraftan da savunulabileceğini veya onların aracılığıyla da kavranabileceğini anlamak. Üçüncüsü diğer görüşlerin kendi zeminleri içerisinde benzer hakikatler taşıyabileceklerini kabullenmektir. Kucaklayıcı yaklaşımın bu üç tane önemli özelliğinden yola çıkarak ilahiyatçı diğer İslami mezhep, ekol, medrese gibi alternatif düşünce tarzlarının varlığına tahammül edebilmelidir. İlahiyatçı aynı zamanda sahip olduğu kültürel birikim ile ötekilere açık çok kültürlü bir karakterde olabilmelidir "diye konuştu.
Gaziantep Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Şehmus Demir ise ilahiyatçının toplumun karşısında İslami bilimler açısından, tefekkür ve entellektüel yönden donanımlı, sorunlara cevap verebilecek nitelikte olmasının bir gereklilik olduğunu ifade etti. Demir, "İlahiyat fakülteleri geleceğimizi ve bütün bir İslam coğrafyasını da ilgilendirmektedir. Bugün İslam dünyası büyük bunalımlar yaşamaktadır. Bunların temeli 200 yıllık bir geçmişi olan; bir yön ve istikamet kaybetme meselesidir. Türkiye'deki birikimler ve bilimsel çalışmalar İslam dünyasına aktarılmalıdır. İslami bilimler alanındaki çalışmalar günümüzle de, toplumla da bağlantılı olmalıdır "dedi.
Kocaeli Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Abdullah Kahraman ise nasıl biri ilahiyatçı hedeflendiğinin öznesinin ilahiyatçılar, devlet ve toplum olduğunu belirterek "Halk, kesinlikle inançları ile oynanan, şüphelerle kafası bulandırılan, okuduğu kitaba ve seyrettiği televizyon programına pişman olan bir ilahiyatçı beklemiyor. Öğrenci de daha ilk derste o dersin problemleri ile kendisini yüz yüze getiren ve kafası sürekli karışan ve inançlarımı koruyabilecek miyim tereddüdünde olan bir hoca istemiyor. Bizim hedeflediğimiz ilahiyatçıyı yetiştirme inisiyatifimiz ve imkanımız var mı diye sormalıyız. Yasal ve diğer yetiştirme altyapıları itibariyle yeterli miyiz? İlahiyatçı kendisini nasıl konumlandırıyor. Okudukça halktan uzaklaşıyor mu yoksa halka yaklaşıyor mu? Bu sorular ilahiyatçı formasyonu da şekillendirecek sorulardır. İslam ilahiyatçısı öteden beri Hz. Peygamber'in temsilcisi olmak zorundadır. Biz 'üsve-i hasene' olan Hz. Peygamber'e uygun hareket etmek zorundayız. İlahiyatçılar olarak iletişim her şeydir anlayışını benimsemiş olmak gerekiyor "şeklinde konuştu.
Bayburt Üniversitesi Rektör Başdanışmanı Prof. Dr. Necmettin Tozlu ise İslam dünyasındaki acı tabloyu anlatarak konuşmasına başladı. Tozlu, "Bir medeniyet öldürülmek isteniyor. Ben meselesi sadece bir ilahiyatçı meselesi olarak görmüyorum. Bir Müslüman aydın meselesi olarak görüyorum. Mesele hepimizin. Müslümanın ezildiği dünya içerisinde biz ne yapıyoruz? Öldürülmek istenene bir medeniyetin bir ucu bazı devletlerin elinde, bir ucu din adamlarının elinde, bir ucu da içimizdeki hainlerin elinde. Bir Müslüman aydının yüklenmesi gereken mesuliyetin yanında vasıflarının başında bilmek gerekiyor. Sofistike işlerin nasıl işlediğini bilmesi gerekiyor. Kendisini bilecek, dünyayı bilecek, kendisini bildi mi Rabbini de bilecek. Müslümanın ikinci bir özelliği zamanı hissetmek olmalıdır. Yakıcı bir idrakle zamanı hissetmemiz gerekiyor. Üçüncü mesele Müslümanın çok problemle, lüzumsuz problemlerle uğraşmamasıdır. Günlük problemlerin içine dalarak kendisini uyutmamalıdır. Problemlerimizi esasında tek bir probleme indirmek zorundayız. Müslümanı esas ilgilendiren problem varoluş problemidir. Varoluş unutturuluyor, çünkü varoluşa kulak verdiğimizde kendimizi kurcalıyoruz, oradan ebediyete gidiyoruz. Ebediyet var iken ömür gelişigüzel, küçük problemlere harcanabilir mi? Allah bizi dünyaya varoluşumuzu kurcalamamız için göndermiş. Bir başka problemimiz faaliyet göstereceğimiz sahamız problemlerle darlaştırılıyor. Müslümanın bunları duyması, düşünmesi lazım. Sekülerizmin tüm dünyada kendini kabul ettirmesi, kutsal değerlere kendi evinin içinde bile yaşama hakkı tanımamaktadır. Müslümanların diğer bir problemi şu: Kendimizi tanıtamamışız. Kendimizi tanıtma nokta-i nazarından yapabileceğimiz şeyleri ilimde, sanatta, sinemada, iletişimde yapacaksınız. Modern dünyanın bugün sizi ezdiği her alanda alternatifler üreteceksiniz. Çözümlerimizi kendi dünyamızdan, kendi tefekkürümüzden, kendi kültürümüzden, kendi asarımızdan çıkaracağız. Bugün dünyanın bunalımı karşısında umut sadece İslam'dır." değerlemesine bulundu.
Mardin Artuklu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Ağırakça ise Allah'ın nasıl bir ilahiyatçı istediğinin önemli olduğunu vurgulayarak, "Biz Allah'ın bize indirdiği kitabın içindekileri öğrenip bizden sonraki nesillere intikal ettirmek zorundayız. Bizim misyonumuz bu. Ama nasıl? Bir muvahhit olarak. Allah'ın dini ile oynamaya çalışan ilahiyatçılar var. Bu dini peygamber mirasçısı olarak nesilden nesile aktarmak için her aileden bir ilahiyatçı olmalı. İyi bir akademisyenden önce iyi bir kul olmalıyız. İlahiyatçı dünyayı çok iyi tanımalıdır. Etrafımızda neler oluyor, bilmek zorundayız. İlahiyatçı batının misyonunu iyi bilip ona göre misyonunu belirlemelidir." dedi.
Ağırakça, mutlaka bir dil öğrenmenin gerekliliği üzerinde durarak vahye giden yolun Arapça öğretiminden geçtiğini bundan dolayı da Arapça öğretimine çok önem verilmesi gerektiğini belirtti.
Panel yöneticisi Bayburt Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Nasrullah Hacımüftüoğlu ise 70'i aşkın ilahiyat fakültesi dekanının Bayburt'u teşrif ettiğini bunun da mutluluk verici olduğunu kaydetti. Hacımüftüoğlu, "Nasıl bir ilahiyatçı yetiştirebiliriz. Kalite bakımından halk nasıl bir ilahiyatçı istiyor. Hak nasıl bir ilahiyatçı istiyor. Halkın iradesine eğer hak iradesi tevafuk ederse o zaman çok doğru bir şey yapılmış olur. Hak ile halk örtüşünce mesele hallolur. Halk ne istiyor bizden? Esasında ben hep bu soruyu cevaplamak isterim. Veliler çocuklarını ilahiyata, imam-hatibe yönlendirirken çocuğundan ne bekliyor acaba? Onu anlamamız lazım. Bir çocuk ilahiyata geldiğinde ne bulmak ister acaba? Gelenler tatmin oldu mu? Ne buldu, ne istiyor? Biz ilahiyat dekanları olarak şu hususu da göz önüne alıyoruz. İlahiyat fakültesinde hadise sadece bilgi meselesi değildir. Çok donanımlı, çok bilgili öğrencilerimizin olmasını, ilahiyatçılarımızın yetişmesini arzu etmekle birlikte bilgisini hayatına tatbik eden topluma örnek olması için de büyük gayretler içinde olmamız gerektiğini hepimiz kabul ediyoruz. Sadece çok metin ezberleyen, güzel yabancı dil bilen ilahiyatçı değil, öğrendikleriyle amel eden, söylediklerini tatbik eden olmalıdır. Peygamber'den almış olduğu İslam'ı tebliğ görevini ifa ediyor, ama eğer kendisi bunu yapmıyor veya buna aykırı tavırlar sergiliyorsa başarılı olmamız mümkün değildir. Tam başarıyı yakalayabilmek için aynı zamanda bilgi donanımı yanında o bilgi ile amil olmak, o inandıklarımız ile amel yapmak mecburiyetinde olduğumuzu da bir anlamda ortaya koymalıyız. "dedi.
Program sonunda Bayburt Valisi Yusuf Odabaş, Bayburt Belediye Başkanı Mete Memiş, Din Öğretimi Genel Müdürü Nazif Yılmaz ve öğrenciler de nasıl bir ilahiyatçı hedefledikleri noktasında düşüncelerini paylaştı. - BAYBURT
Son Dakika › Yerel › Bayburt Üniversitesi Tarafından 'Nasıl Bir İlahiyatçı Hedefliyoruz ?' Konulu Panel Düzenlendi - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?