Dünyagöz Hastaneler Grubu tarafından düzenlenen 1. Uluslararası Katılımlı Diyabet Sempozyumu İstanbul'da başladı.
Dünyagöz Hastaneler Grubu'nun ev sahipliğinde Swiss Otel'de düzenlenen 1. Uluslararası Katılımlı Diyabet Sempozyumu'na, Dünyagöz Hastaneler Grubu Medikal Direktörü Prof. Dr. Kazım Devranoğlu, Dünya Diyabet Merkezi Medikal Direktörü Prof. Dr. M. Akif Büyükbeşe, Avrupa Diyabet Hemşireliği Vakfı Başkanı Anne Marie Felton, çok sayıda yerli ve yabancı doktor katıldı.
Moderatörlüğünü Dünyagöz Hastaneler Grubu Medikal Direktörü ve Göz Hastalıkları Uzmanı Endokrinolog Prof. Dr. Kazım Devranoğlu, Dünya Diyabet Merkezleri Medikal Direktörü Prof. Dr. M. Akif Büyükbeşe, Sakarya Üniversitesi İç Hastalıkları Ana Bilim Dalı (ABD) Başkanı Prof. Dr. Ali Tamer, İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Bölümü'nden Prof. Dr. Sadi Gündoğdu'nun yaptığı sempozyumda, Prof. Dr. Devranoğlu sempozyum hakkında bilgiler verdi.
Prof. Dr. Devranoğlu, "Bildiğiniz gibi birçok sistemik hastalıkların ilk belirtisini, gözle görerek teşhis edebiliyoruz. Vücudumuza bakınca görülebilen tek organ göz diyebiliriz. Dolayısıyla gözü etkileyen sistemik hastalıkların başında da diyabet geliyor. Göz ve diyabet ilişkisi siz uzman doktorlar tarafından ortaya çıkartıldı ve Türkiye'de diyabet hastaneleri açıldı" dedi.
Konuşmasının ardından Yunanistan Girit Üniversitesi'nden Oftalmoloji Uzmanı Prof. Dr. Ioannis G. Pallilkaris, "Tele-Oftalmolojik Yöntemle Uzaktan Yapılan Diyabetik Retina Görüntülenmesinin Önemi" konulu sunumunu gerçekleştirdi. Ardından Dünya Diyabet Merkezleri Medikal Direktörü Prof. Dr. M. Akif Büyükbeşe de, "Olgularla Tıp 2 Diyabet Tedavisi" konulu sunumunu gerçekleştirdi. Daha sonra Taksim Alman Hastanesi Metabolik Cerrahı Doç. Dr. Alper Çelik ise, "Metabolik Cerrahi" konulu sunumunu gerçekleştirdi.
Dünyagöz Hastaneler Grubu Medikal Direktörü ve Göz Hastalıkları Uzmanı Endokrinolog Prof. Dr. Kazım Devranoğlu, diyabet ve gözün birbirinin ayrılmaz bir parçası olduğunu belirtti. Prof. Dr. Devranoğlu, "Bizim göz hastalarımızın büyük bir bölümünü diyabet hastaları oluşturuyor. Bunların da büyük bir bölümünün görme dereceleri azalmış, neredeyse başkasına muhtaç yaşayacak hale gelmiş kişilerdir. İşte bizim bu merkezi açmaktaki amacımız diyabet hastaları bu hale gelmeden tespit edip hastalarımızı korumaktır. Bu amaçla bu merkezleri kurduk. Çünkü birçok hastalıkta olduğu gibi hastalarımız hastalığının farkında değiller. Bazıları hastalarının farkında değil ama bunun ciddi sorunlar oluşturabileceğinin farkında değiller. Sanki diyabetle göz bozukluğunu gözlük takınca geçecekmiş gibi düşünüyorlar. Buradaki göz bozukluğu görme kaybına ağırlık verilerek körlüğe kadar gidiyor. Bu yüzden ileri diyabet hastalarının 3-6 ayda bir, çok hafif diyabetse yılda bir detaylı göz muayenesinden geçmelidir" ifadelerini kullandı.
Gaziantep Sanko Tıp Fakültesi Endokrinoloji Bilim Dalı Uzman Dr. Özlem Sezgin Meriçliler de, "Diyabet bir kere tanısı konulduktan sonra tamamen ortadan kaldırılması mümkün olmayan bir hastalıktır. Bunun için artık tüm dünyada diyabetten korunma yollarının üzerinde duruluyor. Biz biliyoruz ki, erişkin çağı diyabetlerinde hastalarda metabolik bozukluklar en az 5 yıl öncesinden başlıyor. Hatta bazı çalışmalarda 20 yıl öncesinde başlayan diyabetle ilgili ilk bulguları fark edilmeden diyabete dönüştüğü görülmüş. Dolayısıyla bizim esas hedefimiz artık bu hasta grubunu yakalayarak diyabeti önleyebilmektir. Tabii ki 2. hedefimiz bu dönemde yakalanmamış ancak daha sonradan karşımıza çıkan hastalarda mümkün olan en az zararı alacak şekilde hastalarımızı tedavi etmektir. Hastalarımıza da diyabetik olmayan bir kişinin değerlerini getirebilmektir. Elimizdeki teknolojilerle bu mümkündür" şeklinde konuştu.
Diyabette doğru beslenmenin çok önemli olduğunu belirten Büyükbeşe ise, "Doğru beslenme her zaman tedavinin ana prensibini oluşturuyor. Bunun peşinde doğru egzersiz geliyor. Dans etmek, ata binmek, yürüyüş yapmak, yüzmek doğru egzersiz kategorisine giriyor. Ağırlık sporlarını kalp hastaları ve diyabet hastaları için yararlı bulmuyoruz. Aslında diyabet bir yememe hastalığı değil. Bilinçli beslenme yani neyi ne kadar tüketeceğini bilmemiz gerekiyor. Bazı insanlar beslenmede büyük kısıtlamalar yapıyorlar ve sürdürülebilir bir diyet programı ortaya çıkmıyor. Sürdürülebilir bir diyet programının ortaya çıkması için kişinin alışkanlıklarına uygun bir beslenme reçetesi ortaya koyması gerekir. Bugün yazdığımız ilaçlarla diyabet olma riski yüksek kişileri yüzde 30-35 oranında engellediğimiz görülüyor. Doğru beslenme ve doğru egzersiz ile bu oran yüzde 65'lere kadar çıkıyor" ifadelerini kullandı.
Büyükmeşe, diyabetin birçok organ üzerinde kalıcı etkilere neden olabileceğine dikkat çekerek, "Diyabet çok ciddi iç organ zararına neden oluyor. Bunlardan bir tanesi kalptir. Bugün koroner yoğun bakım ünitesinde yatan hastaların 3'te biri diyabet ve bu hastaların büyük bir kısmı diyabet hastalığına yakalandığını kalp krizi geçirdikten sonra öğreniyor. Diyalize giren hastaların yüzde 40 ile yüzde 60 oranında diyabetlerinin olduğunu biliyoruz. Diyabet olduktan sonra yapılan diyalizde çok ciddi şeker oynamaları meydana geliyor. Yani diyabet hastalarının mutlaka böbreklerini koruması gerekiyor. Diyabet hastalığında ayak bakımı da son derece önemli hastaların her yıl mutlaka ayak muayenesini yaptırması gerekiyor. Bu tırnak bakımından, ayak tırnaklarının, cildin değerlendirilmesine kadar varan bir süreç. Çünkü travmatik olmayan ayak kesilmelerinin en önemli nedenini diyabet oluşturuyor. Travmatik olmayan görme probleminin en önemli nedenini de diyabet oluşturuyor" diye konuştu. - İSTANBUL
Son Dakika › Yaşam › Dünyagöz 1. Uluslararası Katılımlı Diyabet Sempozyumu Gerçekleştirildi - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?