Mahmut Saral - - Geçtiğimiz hafta, Santralİstanbul'da bir efsane vardı. Tam yedi Grammy ödülü, dünya çapında 80 milyondan fazla albüm satışı ve 2012 Rock N' Roll Hall of Fame kabulü. Yaklaşık 30 yıldır aktif müzik yaşantısını sürdüren Amerikalı rock grubu Red Hot Chili Peppers, kariyerinde ilk kez Türkiye'ye geldi ve on binlerce hayranına yaklaşık iki saatlik harika bir performans sundu. Her ne kadar organizasyonda bazı aksaklıklar olsa da, eminim birçoğumuzun unutamayacağı bir gece oldu. Bazılarımız ise, konser öncesini ve sonrasını bile unutamayacak bana kalırsa.
Yıllardır beklenen bir rüyanın gerçekleşmesi gibi
Red Hot Chili Peppers'ın (RHCP) ülkemize geleceğinin ilk açıklanmasından bu yana, büyük bir beklenti içindeydi herkes. Öyle ki aylar öncesinden birçok kategoriye ait biletler tükenmiş, ardından organizatör firma, ek biletleri satışa çıkarmıştı. Sokaklara asılan boy boy posterler, Youtube'da Türk müzikseverler için hazırlanan merhaba videosu derken, heyecan giderek artıyordu. Kendimden örnek vermem gerekirse, konserin posterleri ilk asılmaya başlandığında, onlardan bir tane de ben alabilmek için organizasyon şirketi Pozitif'e kadar gitmediğim yer kalmamıştı. Her şey, bu ilk konserin öncesiyle ve sonrasıyla unutulmaz olması içindi. Konserden önce, grup elemanlarını görmek için RHCP hayranları olarak hareket etmemiz de öyleydi tabii...
Her şey Chad Smith'in paylaştığı fotoğrafla başladı
Tabii ki grup elemanlarıyla tanışmaktan söz ediyorum. Birkaç ay önce Guns N' Roses elamanlarıyla konserin ertesi günü gerçekleştirdiğimiz buluşmanın ardından, bu kez de Red Hot Chili Peppers için "Neden olmasın ki?" sorusu beliriyordu kafamda-kafamızda. Her ne kadar kaldıkları otelin bilgisi gizlense de, bunu öğrenmek istiyorduk. Ne güzel ki Chad Smith, belki farkında bile olmadan bize yardımcı olmuştu bile.
Grubun davulcusu olan Smith, konserden bir gün önce, akşam saatlerinde, Facebook hesabında bir fotoğraf paylaştı. Fotoğrafta İnönü Stadyumu görülüyordu ve resmin açısına bakıldığında, hele bir de fotoğraf saati göz önüne alındığında, stadın tam karşısındaki otelde konakladıkları çok belliydi. Yoksa, Smith'in akşam saatlerinde caddede ne işi vardı ki? İşte bu tahminle yola çıktık (Topu topu 4-5 kişiydik, çünkü çok kalabalık gitsek, bu durumdan hoşnut kalmayabilirlerdi). O otelde olup-olduklarından emin değildik, ama bunu oraya gitmeden öğrenemezdik.
Yola çıkma vakti
Ertesi gün, sabah saat 08: 00'dan itibaren harekete geçtik ve 09: 30 gibi oteldeydik. Şehir dışından gelen arkadaşımız dahi vardı. Akşam 21: 00'da konser vardı ve eğer burdalarsa onlarla konser öncesi görüşmek harika olurdu. Kimseye bir şey demeden saatlerce bekledik, ancak bir süre sonra otelin güvenlik ekibi de amacımızı anlamıştı. "Boşuna beklemeyin, başka çıkış kapıları da var" demeleri, grup elemanlarının orada olduğunu doğruluyordu. Daha bir azimle beklemeye başlamıştık doğrusu. Kısa süre sonra da etraftaki kişilerle yaptığım konuşmalarda, Chad Smith ve vokal Anthony Kiedis'in bir önceki gece otel lobisinde vakit geçirip, insanlarla konuştuğunu öğrenmiştim. Vakit geçtikçe de daha fazla şey öğreniyor, biraz daha heyecanlanıyorduk...
Red Hot Chili Peppers, gittikleri şehirlerde gezmeyi seven bir grup. Bu sebeple konserden bir veya iki gün önce geleceklerini tahmin ediyorduk. Gelmişler, İstanbul'u gezmişler, tekne turu atmışlar, hatta esnafla bile sohbet etmişler.O kadar inat etmiştik ki, yaklaşık altı saattir oteldeydik. Bu duruşumuz, onları etkilemiş olmalı ki grubun güvenliğinden sorumlu kişi bile yanımıza geldi ve bizle gayet olumlu konuştu. "Evet, buradalar ve çok pozitif insanlar. İmza isterseniz verirler, ama taşkınlık yapmamak kaydıyla." Ne diyordum, heyecan demiştim değil mi, işte şimdi çok daha fazla heyecanlıydık. Aynı zamanda yorulmuştuk da, akşama konser vardı ve zaman giderek azalıyordu.
Grup elamanlarının, her saat başında, birer birer otelden ayrılacaklarını da öğrendikten sonra, artık hazır ol pozisyonuna geçmiştik. Önce genç gitarist Josh Klinghoffer göründü. Dışardan gelmişti ve daha önce geçirdiği ufak kaza sonucu koltuk değnekleriyle hareket ediyordu. Hepimizi çok sıcak karşıladı ve imza vermeyi ihmal etmedi. Bir arkadaşımız eski bir RHCP albümünü imzalamasını istemesinin üzerine Josh, "O albümde çalmadım" diyerek, imzalamayı kibarca reddetti.
Josh'ın ardından saatler süren bekleyiş, grubun vokali Anthony Kiedis'in görünmesiyle son buldu. Yeni albümle imajında yaptığı değişiklik rahatlıkla dikkat çekiyordu. Bıyık ve yana taranmış saçı ile Anthony, ısrarlarımız sonucu bizimle ufak bir sohbet gerçekleştirdi, hepimizle tokalaştı ve "İşe gitmem gerek" diyerek yanımızdan ayrılmak istedi. "İmza alamaz mıyız?" diye sorduğumuzda ise, insanlarla tanışmanın bir imzadan daha sıcak olduğunu düşündüğünü söylüyordu. ve bunun ardından da aramızdan ayrıldı. Açıkçası en çok imzasını almak istediğimiz isimlerden biri oydu. Diğeri de grubun bass gitaristi Flea lakaplı Michael Peter Balzary'di.
Birkaç saatlik bekleyişin ardından o da elinde çay bardağıyla göründü. Tam yanımıza geliyor diye heyecanla beklerken, o adeta kaçar gibi onu bekleyen minibüsüne bitti ve mekandan hemen ayrılmayı seçti. Bu, hayal kırıklığı yaratmıştı doğrusu. Çünkü birkaç dakika önce grubun çalışanlarından biri, Flea'nın imza için gelebileceğini ve sadece sakin şekilde beklememizi istediğini söylemişti. Anlayacağınız, ilginç ve sempatik tavırlarını pek sahne dışında kullanmayı tercih etmemişti Flea. Biz ise, onun ardından bıraktığı çay bardağına bakakaldık.
Son olarak sıra, Chad Smith'deydi. Şimdiye kadar sadece Josh'dan imza almıştık ve Chad'i de boşuna beklemememiz gerektiği söyleniyordu bize. Aldırış etmemiştik. Saat 18: 00'a geliyordu ve konser vakti yaklaşıyordu. Bir yandan telefonla arayarak konser alanında neler oluyor, bunları soruyorduk (Acayip bir kuyruk varmış o sıralar), diğer yandan da Chad'ı bekliyorduk. ve o da göründü nihayet. Albümleri havaya kaldırıp, kalemle imza işareti yapınca "Hayır" der gibi kafa salladı, ama dışarı çıkınca sardık etrafını bir anda. Flea'dan ağzımız yanmıştı bir kere, bu son şansımızdı ve tedbirli olmalıydık.
"Yalnızca bir imza" diyerek yanaştık yanında. Tabii ki daha fazla imza istiyorduk aslında. O da "Yalnızca bir mi?" diyerek yanımıza geldi ve bize gruptaki en sıcak tavrı gösteren üye olduğunu ispatladı. İmza ve fotoğraflar derken, akşamki konsere gelip-gelmeyeceğimizi de sormuştu. Tabii ki gidecektik ve Chad ile süren birkaç dakikalık birlikteliğimiz, tüm günün yorgunluğunu bir anda silip atmıştı bile. Neredeyse 12 saatir oradaydık ve mutluyduk. Şimdi sıra, konser alanına gitmeye gelmişti.
Yıllardır beklenen konser!
Konserin gerçekleştirileceği Santralİstanbul, tarihinin en kalabalık günlerinden birini yaşıyordu şüphesiz. On binlerce insan geliyordu konseri izlemeye. İstanbul'dan, farklı illerden ve hatta yurt dışından bile. Bu yoğunlukla doğru orantıda, mekanın çevresindeki yollarda da hatrı sayılır şekilde trafik vardı. Konuştuğumuz bazı taksiciler, bu trafiği göze alamadıklarından bizi konser alanına götürmeyi istememişti bile. Neyse ki Santralİstanbul'a ulaşmayı bilmiştik.
Red Hot Chili Peppers, daha önce duyurulduğu üzere 21: 00'da sahne alacaktı. Öncesinde ise, ülkemizin önemli gruplarından Athena, saat 19: 00 itibarıyla seyirciyi büyük gösteri için hazırlayacaktı. Ancak alanda dağıtılan broşürlere bakılırsa, konser saatlerinde değişiklik söz konusuydu. Athena için 19: 45, RHCP için de 21: 30 ibareleri görülüyordu, neyse...
Athena, eski ve yeni, sevilen birçok şarkısını seslendirirken, konser alanı da hala akın akın insan ağırlıyordu. Bir yandan ses sisteminde sorun olduğunu düşünürken, diğer yandan da konser alanına göz atıyordum. Açıkçası pek memnun kaldığımı söyleyemeyeceğim. Yol-bahçe-ağaçlar-çimler ayırt etmeksizin, koca bir bölgeyi çekip çevirmişler. İkinci kategoriye kadar seyircilerin konseri takip edebildiğini düşünüyorum, ancak üçüncü kategoriye gerek var mıydı, bilemiyorum. Zira üçüncü kategoriden sahnenin kendisini bile görmek çok çok zordu. Bunun bilincinde olan yetkililer de, etrafa dev ekranlar yerleştirmişti. Böylelikle sahnede olan biten takip edilebilirdi. Ancak, Athena sahnedeyken devreye sokulmadı bu araçlar. ve binlerce kişi için Athena konseri, radyo dinlemek benzetmesinden öteye gitmedi. Sesteki boğukluk da cabasıydı işin.
Hadi gelin artık!
Athena sahneden indikten sonra artık Red Hot Chili Peppers için bekleyiş başlamıştı. Broşürdeki saate bakılırsa 21: 30'da sahnede olmaları gerekiyordu, ancak 15-20 dakikalık bir gecikme yaşandı ve geç de olsa onları kanlı canlı olarak sahnede görebildik. Çığlık sesleri hala kulaklarımda yankılanıyor diyebilirim. Eminim onlar da bu tepkiden memnun kalmışlardı.
I'm With You albümünden Monarchy of Roses ile konsere başlayan topluluk, ardından eski ve yeni birçok şarkısını seslendirdi. İlk başlarda ses sorunu hala sürüyordu diyebilirim. Bass tonları biraz fazlaydı ve neredeyse elektro gitardan hiçbir şey duyamıyorduk. Birkaç şarkı sonra ise, her şey düzene oturdu ve Anthony'nin de güzel sesiyle coşmaya devam ettik. Bu arada, Athena sahnedeyken çalıştırılmayan dev ekranlar da RHCP ile aktifleştirildi ve uzak mesafeden konseri takip etmek isteyen izleyiciler için güzel de oldu. Arada ses-görüntü senkronunda yaşanan bozulmalar ve görüntünün gidip-gelmesini saymazsak tabii.
Dani California, Look Around, Charlie, By the Way gibi parçalar, en çok ilgi görenlerdi. Sıra Did I Let You Know şarkısına geldiğinde ise, Flea, sahneye İlhan Erşahin'i davet etti ve şarkıya saksafonuyla eşlik etmesini istedi. Tam ona sıra gelirken Anthony'nin "Hadi sıra sende" der gibi İlhan'ı işaret etmesi monitörlerde takip edildi. Finali ise, Give It Away yapan RHCP, seyircileri adeta kendinden geçirdi.
İş tabii ki sadece şarkılarla sınırlı değildi. Grubun tüm elemanlarının performansları harikaydı. Anthony sürekli dans etti. Chad Smith'in harika davul performansının önünde, Flea da bass gitarıyla ilginç ve bir o kadar da komik figürler sergiledi. Kesinlikle görülmeye değerdi. Neredeyse kimse yerinde durmadı, hatta geçirdiği sakatlık sebebiyle, oturarak gitar çalmak zorunda kalan Josh bile çok hareketliydi.
Grup üyelerinin giyim tarzları da görsellik bakımından etkileyiciydi. Flea'nın rengarenk eşofmanları, sık sık değiştirdiği bass gitarlarıyla uyumluydu. Chad Smith, kırmızı şapkası ve alışık olduğumuz mavi tulumuyla davulunun başındaydı. Anthony'nin ise kumaş pantolonu vardı. Ancak bir bacağı oldukça kısa ve orayı siyah beyaz çizgilerden oluşan çorabıyla kapatmayı seçmişti. Genç gitarist Josh ise, sakatlığına rağmen gösterdiği performansla zaten büyük beğeni topluyordu, ancak bir de giydiği Türk bayrağı desenli kırmızı t-shirt, adeta on binleri mest etti.
Müziği koruyun
Şarkı aralarında yapılan şovları da unutmamak gerekli. Adamlar neredeyse "Hiçbir dakikayı müziksiz geçirmeyelim" kafasında hareket ediyordu. Arada da Flea, seyirciyle konuşuyor ve bir şeyler anlatıyordu. Evet, Anthony'den çok daha fazla konuştuğunu söyleyebiliriz, ancak söyledikleri gerçekten güzel ve anlamlıydı. İstanbul'u çok beğendiklerini, burada olmaktan dolayı çok mutlu olduklarını, Ezan sesine hayran kaldığını ve çok şanslı olduğumuzu söylerken, finalde söylediği "Müziğe sahip çıkın" sözleri, geceye damgasını vurmuştu. Dünyanın her ülkesinde, her şehrinde, birçok farklı insan, birçok farklı düşünce var belki, ama ortak bir iletişim için müzik harika bir araç ve onu korumak, yaşatmak hepimizin görevi. Flea, sabah saatlerinde onla tanışmak için bekleyen hayran grubumuzu hayal kırıklığına uğratmıştı belki, ama sahnede yaptıklarıyla beğenimizi kazanmayı bilmişti. Bu arada, Anthony'nin grup elemanlarıyla birlikte İstanbul'a yerleşme esprisi de alkış aldı. Galata'da bir ev alırsa, biz de yakında bir çay içmek için evine misafir oluruz artık, ne dersiniz : )
Konser alanından ilginç birkaç not:
Alanın pek iyi olmadığını söylemiştim zaten. Aydınlatma konusunda bazı sıkıntılar vardı. Ayrıca tüm gece boyunca et kızartması kokusu eşliğinde konser izlemek garipti. Etraf yeşillikle dolu olunca, bir an "Acaba pikniğe mi geldik?" demeden edemedik. Arkadaşlarımdan aldığım duyumlara göre, tuvaletlerde ışık ve bazılarında kilidin olmaması, gerçekten sıkıntı vericiydi. Uzak mesafeden sahneyi görmek çok zor olduğu için, güvenlik elemanlarının uyarılarına rağmen ilerleyen dakikalarda ağaçlarda birçok seyirci vardı. Dans ettiler, hatta çakmak bile yakan vardı. Neyse ki gördüğüm kadarıyla kötü bir olay yaşanmadı.
Sonuç: Hem iyi, hem kötü, hem de harika
Sanırım konser bitiminde hemen herkes, Red Hot Chili Peppers'ın harika performansından memnundu. Ancak organizasyon konusunda yaşanan sıkıntılar sebebiyle birçok seyirci de zor durumda kaldı. ve bazı Red Hot Chili Peppers hayranları da, grup üyeleriyle tanışabildiği için ayrıca çok mutluydu, biz de onlardan birkaçıydık.
Konser sonrasında ben mi duyamadım bilmiyorum, ama sanki "Tekrar görüşelim" temennisinde bulunmadı gruptan kimse. Eğer söyledilerse, anın heyecanından olsa gerek, ben duymadım. Çünkü gerçekten o sözcüğü duymak mutlu edebiliyor. Açıkçası Red Hot Chili Peppers'ı bir kez daha, bu kez çok daha çoşkulu ve rahat bir şekilde izlemek istiyoruz ülkemizde. Umarız sıradaki performans için bizi fazla bekletmezler.
Mahmut Saral - Teknokulis : http://www.teknokulis.com
Son Dakika › Teknoloji › Red Hot Chili Peppers - İstanbul Buluşması ve Konseri - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?