Yapılan ilkler son olmasın
Lucescu'dan umudum yoktu. Ancak hakkını teslim edeyim, göreve geldiğinden beri ilk kez milli takımı bu kadar beğendim. Neyini beğendim, kendimce sıralayalım...
-1. dakikadan 90. dakikaya kadar oyunun egemeni bizdik. 2-0 yenikken de oyuna egemendik, 3-2 kazanırken de... İlk defa bir maçı böyle forse ettik, süper...
-İlk defa kopuk kopuk değil, sürekliliği olan bir oyun oynadık.
-İlk defa bu kadar çok hücumu düşündük, ilk defa rakip kale önünde bu kadar kalabalıktık.
- İlk defa Hakan Çalhanoğlu, ilk defa Oğuzhan Özyakup bu kadar etkili oynadı.
-İlk defa Emre Akbaba, bir milli maça bu kadar ağırlığını koydu.
-İlk defa golü yiyince pes etmedik, ilk defa bu kadar duygulu ve coşkulu oynadık.
-İlk defa maç bitti, pilimiz bitmedi.
-İlk defa yüzde 62 gibi müthiş bir üstünlükle topu ayağımızda tuttuk, ilk defa rakibe oranla çarpı iki pas yaptık.
Aman ha ilk defa yaptıklarımız, son defa yaptıklarımız olmasın.
Söylem süper eylem sıfır
TFF, altyapıya, daha fazla geç kalmadan el koymalı... Bu, kulüplerin insafına ve boş vermişliğine bırakılamaz. Konacak kuralları uygulamak hiç zor değil. Ama bir türlü niyetlenmiyoruz. İşte zor olan burası...
Türkiye'de altyapı, kulüplerin insafına ve boş vermişliğine bırakılamaz. TFF Yönetimi'nde ve çok ciddi kontrolü altında, daha fazla geç kalmadan çok gerçekçi bir altyapı hamlesinin başlatılması gerekiyor.
-Özellikle Süper Lig kulüplerinin altyapı bütçeleri TFF tarafından belirlensin, bütçe ayrılsın ve bu para adı geçen kulübün yayın gelirinden kesilsin.
-TFF altyapıda çalışan hocalar için ciddi bir kriter belirlesin. Önüne gelen hatır gönüle altyapıların başına hoca olmasın. TFF kriterlerine uymayanlar altyapılarda görev alamasın.
- Altyapı hocalarının aylık maaşları TFF tarafından ödensin ve adı geçen kulübün yayın gelirinden alınsın.
-Yeni yetişen oyuncuların genellikle fizik güçlerinin yetersiz olduğunu görüyoruz. Altyapılarda mutlaka akademik kariyeri olan birer beslenme uzmanı sürekli görev yapsın.
- Altyapı futbolcularının uygar şartlarda yetişmesi ve yarışması sağlansın. Örneğin hem de maddi durumu son derece iyi olan bir kulübümüzün altyapı takımı deplasman maçına 19 saat otobüs yolculuğu ile gitmesin. Bir gece kalıp maçı oynadıktan sonra gene 19 saat otobüsle geri dönmesin (Bu rezalet bu sezon yaşandı.)
-TFF şart koşsun. Örneğin 2018-19 sezonunda bir futbolcunun ilk on birde oynaması, 2019-20 sezonunda iki futbolcunun ilk on birde yer alması talimatla zorunlu hale getirilsin.
-Süper Lig kulüplerinin altyapıları TFF tarafından periyodik olarak ve sıkça denetlensin. Bu denetlemede hatır-gönül öne çıkmasın, "vaziyeti idare et" anlayışı asla kabul görmesin.
Bunları yapmak, bunları uygulamak çok mu zor? Hiç değil... Yeter ki samimi biçimde niyetlenelim. Ama bir türlü niyetlenmiyoruz. İşte zor olan burası... Söylemlerimiz süper, eylemlerimiz sıfır...
Sen bize lazımsın
Oğuzhan için neredeyse "kayıp ilanı" verecektik, nihayet ortaya çıktı. Zaten ortaya çıktı mı, tutulması, durdurulması zor oyuncu Oğuzhan... Adam geçer, dripling yapar, dar ve kalabalık alanlardan iyi çıkar, aralara ve arkalara ölümcül toplar atar, iyi vurur. Yeter ki gücü kuvveti yerinde olsun.
İsveç maçında böyle bir Oğuzhan izledik. Yeter, artık kaybolma Oğuzhan... Sen bize lazımsın, sen kendine lazımsın, sen bu ülkeye lazımsın...
KaanveÇağlar ikilisi tutmadı
Alkışlanacak çok yanımız var, ancak eleştirilecek yanlarımız da az değil... İlk 30 dakika tek kale oynadık, rakibin ilk atağında golü yedik. Rakip kalemize dört defa geldiğinde 2-0 öne geçti. Bir milli takım bu kadar kolay gol yemez, rakibe bu kadar rahat gol attırmaz. Stoperde Kaan Ayhan ile Çağlar ikilisi hiç tutmadı. Kaan Ayhan belki sağ bek olur ama Çağlar'ın yanında stoper olarak ciddi anlamda hatalar yaptı.
Geri dönüşün kralları
2008 Avrupa
Futbol Şampiyonası'nda
İsviçre karşısında ilk yarıyı 1-0 yenik kapatmış, ikinci devrede attığımız gollerle maçı 2-1 kazanmıştık. O zamanki adıyla
Çekoslovakya karşısında 2-0 yenik durumu düşmüş, son yarım saatte bulduğumuz gollerle 3-2 galip gelmiştik. Gruptan çıktıktan sonra
Hırvatistan karşısında normal süre golsüz bitmiş, uzatmalarda 119. dakikada golü yemiş, bir dakika sonra, yani 120. dakikada, son dakikanın son saniyelerinde attığımız beraberlik golüyle maçı penaltılara taşımış ve Hırvatistan'ı elemiştik.
Bütün bu sonuçlardan sonra
Avusturya'da yayın yapan Kreneun Zeitung, orta sayfalarını birleştirmiş, o iki sayfanın bir ucundan diğer ucuna "Geri dönüşün kralları" diye Türkiye'yi manşet yapmıştı.
Viyana caddelerinde üstümüzde Türk Milli Takımı'nın eşofmanları ile ne kadar gururlu gezmiş, dolaşmış, tebrikleri kabul etmiştik. İsveç karşısında Türk Milli Takımı'nın aldığı sonucu görünce "Geri dönüşün kralları" aklıma geldi.
İyi düşünün!
Futbol bir şov işi, bir gösteri sanatı...
İzleyici; yıldızları, şöhretleri, ilginç oyuncuları görmek ister. Yarınlarda yabancı oyuncu sayısına sınırlama getirirseniz, futbol ekonomisinin çok büyük bir bölümünü karşılayan ve adeta "can damarı" olan yayıncıya da, doğal olarak kulüplerin gelirlerine de büyük darbe vurursunuz. Bir anlamda bindiğiniz dalı kesersiniz. Aman ha, iyi düşünün...
Sözde kalmasın
Sporda şiddeti önlemek için yeni çıkan yönetmelikte, "valiler, belediye başkanları, kolluk amirleri gibi kamu görevlileri müsabakalarda tarafsızlığa uygun hareket edecekler" diye bir bölüm var. Umarım sözde kalmaz. Çünkü bugüne kadar hiç tarafsız kalamadılar.
Sizin düşünceleriniz neler ?