UEFA Avrupa Ligi'ndeki temsilcimiz Fenerbahçe taraftarı önünde güçlü rakibi Marsilya karşısında 2-0 önde olduğu maçta üstünlüğünü koruyamayınca mücadele 2-2'lik beraberlikle sona erdi. Bu sonuçla Fenerbahçe, Aykut Kocaman yönetiminde Saracoğlu'nda oynadığı bir Avrupa maçını daha yine kazanamamış oldu. Spor yazarlarının büyük çoğunluğu beraberliğin faturasını Aykut Kocaman ve değişiklerine kesti. İşte yazarların görüşleri... Gürcan Bilgiç: En kötüsü! Bir Avrupa Ligi maçı öncesinde, ne kadar baskı yaratılması gerekiyorsa, oluşturuldu. "Neden Şampiyonlar Ligi yok"dan başlayan, futbol görgüsünden uzak soruların peşinden, Aykut Kocaman'ın Avrupa karnesi ifşa edilmeye başlandı. Yani; bu maçı kazanacaksın, başka yolu yok.Saracoğlu'nda sakin kalması gereken bir teknik adam, maç planlamasını yaparken, bir de bunlarla kafasını bulandırdı. Sahadakiler de bu pus içinde bitirdiler ilk 45'i... Evet gol var ama, "basit top kayıplarının" zirvede olduğu anlar peş peşe. İki metreye veremiyorlar topu. Baskı altındaki oyuncuyla oynamayı seçiyorlar. Sanki birbirlerini hataya zorlar gibi, yanlış kararlar ve beceriksiz hamleler silsilesi. Rıdvan Dilmen: Meireles? Fenerbahçe, üst düzey bir ligin lideriyle oynadı. Fizik ve taktik kalitesi yüksek, lige de iyi başladıkları için son derece güvenlilerdi. Yani uzun süredir maç kazandıkları için geriye de düşseler yüksek güvenle geriye dönüş yapabilecek bir takım Marsilya. Kora kor bir maç oldu. Özellikle 2-0'a kadar Fenerbahçe hem savunmada hem hücumda tam bir Avrupa Kupası maçı oynadı. O oyuncu değişikliklerinden sonra 2-2'ye yakalanmak özellikle Alex- Aykut polemiğinde Kocaman için taraftar gözünde gerçek bir dezavantaj oldu. Bu Marsilya iyi takım, beraberlik maçtan önce kötü değil. Ama maç 2-0'a gittiği için kötü oldu. Hakem İvan Bebek de çok kötü bir maç yönetti. Ahmet Çakar: Bebek gibi yönetti! Son 20 dakika kabus gibi geçti. Marsilya sağdan soldan gelmeye başladı. 90. dakikada gol kadar önemli bir pozisyonu kaçırdılar. Özellikle ikinci devre Volkan müthiş bir performans ortaya koydu. Ama o son saniyeler yok mu o son saniyeler... Bir korner ve gelen Marsilya golü. Bir çuval incirin içine berbat eden o 94. dakika golü. Marsilya gibi takıma karşı stratejik olarak çok iyi oynayacaksınız, yakaladığınız neredeyse tüm pozisyonları gole çevireceksiniz. Kaleci Volkan da mükemmel oynayacak ama maçı kazanamayacaksınız. Acı ve üzücü olan bu. Ama Fenerbahçe asla üzülmesin, 3 puan harika olurdu ama bir puan da kötü değil. Daha çok var. Manchester'daki Alman hakemin skandalından sonra dün geceki İvan Bebek'in yönetimi gerçekten bebek gibiydi. Günahsız, objektif ve tertemiz. Birkaç yıl sonra bu hakemin Avrupa'nın en iyilerinden biri olacağı apaçık ortada. Selçuk Yula: Biraz ayıp oldu Çok ilginç bir maç oldu. 90 dakikayı bölüm bölüm incelediğiniz zaman Fenerbahçe için olumlu mu, yoksa olumsuz mu eleştiri yapılacak, anlamak mümkün olmuyor. Bazen "Tamam" diyorsun, "İşte bu takım Avrupa'da iş yapar" yorumunu getiriyorsun. Çoğu zaman da "Bırak yahu, bu takım ne Avrupa'sı ligde bile iş yapamaz" diyorsun. Futbol bilgi ve birikimimizi sorgulayacak anlar yaşatıyor bize Fenerbahçe. Mesela ilk devre sürekli sol kanadımızdan akın akın gelen Marsilya ataklarını seyrederken Hasan ile Caner'in defansif yönünü sorgulamaya başladığımız anda bu iki futbolcunun ilginç kombinasyonuyla hem yapılış, hem de atılış yönünden mükemmel bir gol izliyoruz. Buyurun, över misin, yerer misin. Yine Topuz'un çok güzel ortasına Alex'in mükemmel kafası kafası skoru 2-0'a getirirken bir bakıyoruz, Alex dışarı, Cristian içeri, peki neden? Güntekin Onay: Mantalite farkı Sonuçta kaybedilmiş bir şey yok ama F.Bahçe gibi pahalı bir markanın, sonraki maçlarda rakiplere kendi oyununu hissettirmesi şart. Önceki gece Manchester deplasmanında kaybetmekten korkmayan, kendi oyununu oynamaya çalışan bir G.Saray ve dün akşam maçın yüzde 80'ini kendi sahasında bekleyerek geçiren bir F.Bahçe. Mantalite, oyuncu kalitesi ve sistemler kadar hatta belki de daha fazla önem teşkil ediyor. Şansal Büyüka: Bir çuval inciri (!) Aykut Kocaman tam bir Avrupa maçı kazanıyorum derken...
Sekiz maçtır susan Alex nihayet bir gol attı diye sevinirken...
Yıllardır kendi sahasında Avrupa galibiyetine hasret seyirci tam muradına ererken...
Bir çuval incir berbat oldu...
Açık konuşalım...
2-0'dan 2-2'ye yakalanmak...
Bitime 30 saniye kala gol yemek...
Bunlar her taraftarın kolayca içine sindireceği şeyler değil...
Ama hepimiz biliyoruz ki, aslında 30 saniye kala gelen Marsilya golü Fransızlar için değil, bizim için mucizeydi... Alaattin Metin: Alex'ten önce Alex'ten sonra Alex çıktıktan sonra F.Bahçe durdu. Orta sahada top kazanamadı. Geriye yaslanarak rakibine 'gel benim üzerime' dedi. Maçtan sonra şöyle yorum yapılıyordu: 'Alex'in yerine Stoch alınsa daha iyi olmaz mıydı!' En azından Cristian gibi olmaz, takım sahada on kişi kalmazdı. Ama futbol bu. Bazen iyi niyetle düşünülenler sahaya yanlış yansıyor. Bana göre de Sow ileride yalnızları oynamasına rağmen, en azından onu iki kişi marke ediyordu. Hiç oynamayan Bienvenu'ya ne demeli? Ziya Şengül: Aykut, bu skor sana yakıştı mı? Alex çıktı, Fenerbahçe 2-0'ı koruyamadı. Bu eleme maçı değil, puan maçı. Grupta ilk maç. 3 puan alırsan, büyük keyifle yoluna devam edersin. Ama hiçbir teknik direktör, tribünden destek almış bir takım kaptanını kısa metraj görüntü vererek saha dışına almaz. Aykut'un o dakikalarda oyundan aldığı gibi. Sonrası... Önce Valbuena ile 2-1... Bitime saniyeler kala da Ayew ile 2-2... Yedin baskıyı, yedin golü... Bu skor, sana yakıştı mı Aykut?
Son Dakika › Spor › Yazarlar Ne Dedi? - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?