Wout Van Aert: Yetenek, azim, hırs ve başarı

"İnanamıyorum! Dünyanın en iyi sprinterlerini geçip kazandığıma, gerçekten onları alt ettiğime inanmıyorum. Yeryüzündeki en zor mücadele. İlk tur deneyimimde etap kazanmak, vay canına! Son metrelerde çok gergindim. Liderimiz Steven Kruijswijk’ı öne taşıyacak konumdaydım. Dylan Groenewegen benimle değildi, bu sebeple sprint şansım doğdu. İlk sprinti erken attığımı biliyorum, Elia Viviani ile aramda santimler vardı ve santimlerle kazanan ben oldum. İnanamıyorum!"

Wout Van Aert kariyerindeki ilk Tour de France etap zaferinden sonra ülkesinin basın kuruluşlarından Wielerfilts’e verdiği röportajında bunları söyledi. Belçikalının pek iyi olmayan sprint zamanlamasına rağmen kazandığı bu etap, aslında bisiklet severler için o kadar da şaşırtıcı olmadı. Evet, toplu sprint finişine giderken Caleb Ewan, Michael Matthews, Elia Viviani veya yeşil mayo sahibi Peter Sagan gibi isimlerden birinin etabı kazanması daha olası ama Van Aert, bu tarz kaotik sprintleri fazlasıyla seviyor.

Van Aert’ın favori olmadığı sprint finişini kazandığı başka bir etabı hatırlamak için çok uzaklara gitmemize gerek yok. Haziran ayı başında koşulan Critérium du Dauphiné’nin beşinci etabında Sam Bennett ve Julian Alaphillipe’i rahat bir şekilde arkasında bırakarak ulaştığı etap zaferi, hafızamızı tazelememiz için yeterli olacaktır. Dauphiné’den yeşil mayoyla ayrılan Belçikalı, gençler klasmanında sekizinci, genel klasmanda ise 47’nci sırada yer almıştı. Dauphiné’de bir de bireysel zamana karşı zaferi çıkaran Wout Van Aert, bisikletin "wonderkid"i olduğunu herkese ilan etti.

Kros bisikleti çıkışlı Van Aert, Dauphiné’den önce de dikkatleri üstüne çekmeyi başarmıştı. Sprint finişiyle sona eren Milan-San Remo’da Julian Alaphillipe ve Peter Sagan gibi isimlerin hemen arkasında altıncı olmayı başarırken; ülkesindeki bahar klasiklerinde önce Gent-Wevelgem’de, ardından Ronde van Vlaanderen’de boy gösterip ikisinde de iyi sonuçlara imza atınca genç bisikletçinin potansiyeli iyiden iyiye fark edildi. Her şeyin yolunda gittiği sezon başında ters bir şeylerin olması da bekleniyordu. Terslik ya da şanssızlık, adına ne derseniz, Van Aert’ı Paris-Roubaix’de yakaladı. Belçikalı önce yarışın bitmesine 93,9 kilometre kala zincir sorunu yaşayıp zaman kaybetti. Bu sorunu bir şekilde çözüp yarışa devam etmeye çabalarken bir başka mekanik problem onu finişe 85 kilometre kala yakaladı. Van Aert, bisikletini değiştirse de bu sorundan kurtulamadı. 84,2 kilometre kala direğe çarparak düştüğünde genç yıldız adayının abandone olmasına kesin gözüyle bakılıyordu ama bayılırcasına verdiği mücadelede 22. olarak bu ıstırap dolu yarıştan ayrıldı. Yarıştan sonra Fransa basınına verdiği röportajda, "Kariyerimin ikinci Paris-Roubaix’sinde kazanma şansım olmadı. Ölü gibiyim, kendimi çok aciz hissettim." diyordu.

Bu seneki Tour, Van Aert’ın takım arkadaşı Mike Teunissen’in mucizevi etap zaferiyle başladı. Etabın neredeyse tamamında pelotonu çeken Teunissen, etabı kazanırken sprinte Van Aert’la beraber girmişti. Kariyerinin ilk Fransa Turu etabında galibiyeti kaçırmış olsa da üzülmesi için bir sebebi yoktu Belçikalının. Hele ki ikinci etapta Team Jumbo Visma’nın takım zamana karşı etabını kazanmasıyla beraber beyaz mayo’yu üstüne geçirmesinin ve o mayoyu dört etap boyunca giymesinin ardından..

Wout Van Aert için ilk dinlenme gününe etap zaferiyle girme motivasyonu önemli olacaktır. Zira turun ikinci kısmı olarak düşünebileceğimiz Pireneler’de bu motivasyon ona Egan Bernal'le çekişmesi beklenen beyaz mayo rekabetinde fayda sağlayabilir. Her ne kadar işi kolay olmasa da 17. etap, ona zaman kazanma konusunda yardım edebilir.

İlerleyen yıllarda adını çok daha fazla duyacağımız Wout Van Aert için artık az bilinen bir isim demek yanlış olur. Bahar klasiklerinde başardıklarından sonra sıra büyük turlara geldi. Bir şampiyonun doğuşuna tanıklık ediyor olabiliriz. Yetenek, azim ve hırs birleştiğinde ne olacağını hayatına spor değmiş herkes biliyor. Wout Van Aert için de aynı formülün geçerli olduğu söylenebilir.