“Küçükken NBA’de oynamayı hayal bile edemiyordum. Çünkü tek amacım buzdolabımıza birkaç günlük yemek bulmaktı.” diyor Isiah Thomas, 1981 NBA Draft gecesinde.
O gece Detroit Pistons tarafından ikinci sırada seçilen Thomas’ın birkaç ay öncesine kadar ilk 15’ten seçilmesi bile beklenmiyordu. Fakat 30 Mart 1981 NCAA Finali’nde North Carolina’ya karşı sergilediği performans, onun draft sıralamasını ve oyun repertuvarını yükseltip bir NBA yıldızı yaratacaktı. Ancak sonralarda, “ Bebek yüzlü suikastçı” lakabını alacak olan Thomas için bu yükseliş fazlasıyla zorlu basamakların ardından yaşanacaktı.
30 Nisan 1961, Chicago, Illinois. İkisi kız olmak üzere sekiz çocuk sahibi olan Thomas ailesi, son üyeleri Isiah’ın dünyaya gelmesinin sevinci içinde. Aile, Chicago’nun en yoksul bölgelerinden biri olan Illinois Batı Yakası’nda yaşıyor. Isiah’ın babası, uluslararası bir biçerdöver şirketinin ilk Afro-Amerikalı işçisi olarak görev alırken annesi Mary Thomas, ev işleriyle uğraşıyor.
Otomasyon sisteminin gelişip insan iş gücüne duyulan ihtiyacı azaltması ve şirketin istihdam kısıtlamasına gitmeye başlaması sonrasında baba Thomas, birkaç ay işsiz kalıyor. 1964’de elektrikçi olarak çalışıyor. Fakat, hem kazandığı paranın ailesine yetmemesi hem de işinden memnun olmaması nedeniyle bir gece, depresif bir şekilde evden kaçıyor ve bir daha geri dönmüyor.
Sekiz çocukla birlikte kalan Mary Thomas, komşularından gelen destek ve birkaç temizlik işiyle sekiz çocuğunun yaşamlarını sürdürmeye çalışıyor. Ailedeki herkesin ana hedefi o günü tok bir şekilde tamamlamak: Buzdolabına bir şeyler girmeli, karnımız boş bir şekilde durmamalı, restoranların artık kısımlarına bakılmalı ve umut asla kaybedilmemeli.
Konu hakkında daha sonralardan yazdığı kitapta, “Açtık. Hepimiz açtık. Bir tabak spagetti bulduğumuzda her bir salkımı paylaşıyorduk. Bugünkü gibi ağzına kadar yemekle dolu olan buzdolaplarına o günler sahip değildik. Hatta bir zaman geldi ve buzdolabının fişini çekmeye karar verdik. Böylece elektrik faturamız biraz daha düşük gelebilirdi.” diyen Thomas’ın yolu henüz dört yaşındayken basketbolla kesişiyordu.
Abisi Larry, Katolik Gençler Ligi’nin tanınmış oyuncularından biriydi. Fakat çok disiplinsizdi. Isiah, abisinin davetiyle bir maçta dört dakika süre almış ve dripling edip birkaç turnike isabeti bulmuştu. Bunu yaparken henüz dört yaşındaydı. İşte o zaman ailesi ve kendisinin geleceğinin basketbolda olacağını anlıyordu.
Thomas, zamanının büyük bir kısmını Batı Yakası’ndaki parkta basketbol oynayarak geçiriyordu. Bazen abileriyle bazen en yakın arkadaşı Matt’le bazen de tek başına, gri sahada, basketbol oynuyordu. Thomas için basketbol oynamak onu dönemin uyuşturucu batağından da geri tutuyordu. Öyle ki bölgeleri, uyuşturucu dağıtımının merkezlerinden biriydi.
Isiah’in abilerinden olan Henry, uyuşturucu bağımlılığı nedeniyle lisedeki basketbol takımından atılmıştı. Bir ara Chicago Bulls tarafından denenmeye çağrılan Larry ise ayak bileğindeki sorun nedeniyle bu fırsatı kullanamıyordu. Ailenin bütün yükü yavaş yavaş Isiah’in üzerine doğru kayıyordu. Ve o, bunu gayet iyi biliyordu.
Liseye geçiş yılında yerel bir turnuvada sergilediği performansı takip eden St. Joseph Lisesi antrenörü Gene Pingatore, Isiah’in ailesiyle görüşüp onu gelecek sene takımında istediğini ve bütün masraflarını karşılayacaklarını söylüyordu. Isiah ve annesi Mary, bu teklifi bir an bile düşünmeden kabul ediyorlardı.
Thomas, lise dönemi boyunca hem eğitimini hem de basketbol tutkusunu bir arada götürmek istiyordu. Hem akıllı hem de süper yıldız olmak istiyordu. Bu sebepten ötürü evlerinden 50 kilometre uzakta olan okula gitmek için her sabah 05:30’da kalkıyordu. Önce uzun bir yürüyüş, ardından otobüs ve yine uzun bir yürüyüşle birlikte okula varıyordu.
St. Joseph’te sergilediği performansla birlikte Westchester’ın en ünlü oyuncusu oluyordu. İlk yılında ABD’yi Porto Riko’daki Pan Amerikan Oyunları’nda temsil ediyordu. Onlarca rekoru altüst ederken yavaş yavaş basının da ilgisini çekiyordu. Ve bu ilgi sonucunda lisedeki kariyeri yalnızca bir yıl sürdü. Zira efsanevi koç Bob Knight’ın başında olduğu kolej takımı Indiana Hoosers, Thomas’ı global bir yıldıza dönüştürmenin ilk adımını atıyordu.
Thomas’ın Hoosers’a transferi ülke genelinde büyük bir yankı yarattı. Yerel bir yıldızdan ulusal bir genç yıldız adayına dönüştü. Tabii ilk sezonunda Bob Knight’ın kendisine üç hafta uzaklaştırma vermesi kafalara bazı soru işaretlerini getiriyordu. Isiah, konuyla ilgili olarak kitabında şunları söylüyor: “Eee, bu zor. Koç Knight’la çalışmak hem çok iyi hem de çok kötü. İyi kısmını anlatmama gerek yok ama kötü kısmı… Biraz fazla disiplinli. Hem de çok fazla. Takımdaki üçüncü ayımdı ve antrenmana altı dakika geç kaldığım için bana üç hafta uzaklaştırma cezası verdi. Ne kadar yetenekli olursanız olun onun felsefesinden iyi değilsiniz. Ve dostum, bu doğru.”
Çalkantılı geçen ilk sezonun ardından Thomas ve Koç Knight arasında ikinci yılda iyi bir kimya oluşmuştu. Thomas’ın agresif saha dışı davranışlarını dizginleyip bunu saha içinde rakiplerine karşı kullanması ve Koç Knight’in iki pivotlu klasik 80’ler basketboluna dönüp Thomas’a daha fazla perde oyunu çizmesiyle Hoosers, yıl sonunda şampiyonluğa ulaşacaktı.
30 Mart 1981, Philadelphia. NCAA Finali. Bir tarafta Michael Jordan’lı yıllarını arayan ve Sam Perkins, Al Wood gibi isimlerle çıkış yakalamaya çalışan North Carolina, diğer tarafta ise Isiah Thomas önderliğinde Indiana Hoosers. Başa baş geçen ve 27-26 Hoosers üstünlüğüyle biten ilk yarının ardından ikinci yarı, Wood’un etkili oyunuyla UNC’nin üstünlüğünde başlıyor. Fakat Thomas, ilk birkaç dakikalık durgunluğun ardından sazı eline alıyor ve maç bitene kadar da bırakmıyor.
Hoosers, Carolina’Yı 63-50 mağlup edip şampiyonluğa ulaşıyor. 23 sayı, beş asist ve dört top çalmayla oynayan Thomas, Final Four’un oyuncusu seçiliyor. Maçtan sonra ülkedeki birçok basın kuruluşunda kendisi hakkında, “Ve küçük çocuk, onlara liderlik etti.” (Yeşaya Peygamber’in kitabında yer alan önemli bir bölümün başlığı.) manşetleri atılıyor.
Hâli hazırda sahip olduğu yeteneklere ek olarak şampiyonluk apoleti kazanıyor. 183 santimetrelik boyuyla sergilediği cesur oyun sayesinde ülkenin bir numaralı fenomenlerinden biri hâline geliyor. Bob Knight’tan övgü dolu sözler alıyor. Kısacası bu maç, onun kariyerini her anlamda bambaşka bir seviyeye yükseltiyor…
Tabii sonrası neredeyse herkesin malumu, Thomas; 13 yıllık NBA kariyerinde yalnızca Pistons forması giyer, iki kez şampiyonluk kazanır, 12 kez All Star seçilir, “Bad Boys” takımının bebek yüzlü katili olur, kısaların post bölgesinde oynayabildiğini göstermesiyle “spacing” kavramına yeni bir boyut katar, uzunların karşısında agresif kalmaya çalışır, onlarca kavgaya karışır, emekliliğinin ardından yöneticilik macerasına atılır ancak bu macera kısa sürer ve basketbol yayıncısı olarak hayatına devam eder.
Bir buzdolabını doldurma hedefiyle dört yaşında yazmaya başladığı hikâyede 30 Mart 1981 gecesinde yaşadıkları ve bitmek bilmeyen basketbol takıntısı, onu NBA’in Şöhretler Müzesi’ne kadar taşıdı. Ve küçücük boyuyla kendisinden her anlamda büyük olan oyunculara karşı “lider” oldu…
Son Dakika › Spor › “Ve küçük çocuk, onlara liderlik etti” - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?