Türkiye, 2024 Paris Olimpiyatları’nda altın madalya kazanamadı. Bu en son 1984 Olimpiyatları’nda yaşanmıştı. Olimpiyat tarihinde en çok madalyayı ise 2020’de Tokyo’da kazandı. Peki dört yılda ne oldu? Altın madalya alamamak bir başarısızlık mı?
Paris’te yüksek atlamada dünya rekoru kıran İsveçli Duplantis’in ardından ikinci olan ABD’li Sam Kendricks rakibiyle ilgili “Uzun zamandır harika bir koçu var, harika ekipmanları var” dedi. Toplamda 126 madalya kazanan ABD’nin sporcularına iyi imkanlar sağladığı bilindiği için, Kendricks’in antrenör ve ekipman yorumu aslında Olimpiyatlar’ın nasıl bir “kurtlar sofrası” olduğunu gösteriyor.
Türkiye ikisi boks ve biri atıcılık olmak üzere üç gümüş madalyanın yanı sıra bir okçuluk, bir boks, bir taekwondo ve iki güreş olmak üzere beş bronz madalya kazandı. Böylece Türkiye oyunları 64. sırada tamamladı.
Olimpiyatlar’ı izleyenler, Türk sporcuların ne kadar çabaladığını ve farklı dallarda madalyaya ne kadar yaklaştığını gördü. Ancak kürsüye sadece sekiz dalda çıkılabildi.
Bunu bir “başarısızlık” olarak görenler oldu ve gelen eleştiriler üzerine Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bak, Türkiye’nin spor federasyonlarına “en üst düzey imkanları sunduğunu” ve bunun “hesabının sorulacağını” söyledi.
Bakanlık bu imkanların neler olduğu konusunda kendilerine yönelttiğimiz sorulara bu yazı yayımlanana kadar cevap vermedi.
BBC Türkçe’nin sorularını yanıtlayan spor yorumcusu ve yazarları, yalnızca madalya ya da altın madalyayla ölçülen başarı kıstasının yetersiz olduğunu; farklı branşlarda olimpiyatlara katılmanın, elemeleri geçmenin, finale kalmanın önemini vurguluyor.
Sporcuların ve teknik ekibin sıkı ve azimli çalışmalarının göz ardı edilmemesi gerektiğini söylüyor.
“Klişe olacak ama olimpiyata katılmak gerçekten büyük bir başarı” diyen spor yazarı Burcu Biçer, Türkiye’nin kendi ortalamasında bir olimpiyat geçirdiğini söylüyor.
2020’nin ardından hem aynı sporcuların unvanını korumasının hem de madalyaya yakın görülen isimlerin kürsüye çıkmasının beklendiğini ekliyor.
Ancak sporcuların gelişimleri ve potansiyel rakipleri hakkında sınırlı bilgilere sahip olunduğunu vurgulayan Biçer, beklentiler yüksek olsa da madalya almak dışında bir hedef belirlenmediğini ifade ediyor: “Kazanmak için neler yapıldı? Bunları iyi sorgulamak lazım.”
Spor yazarı Banu Yelkovan da, “Önce başarıyı tanımlamamız lazım. Şu anda başarılı olduk demiyoruz. Ama bu başarısız olduğumuz anlamına gelmiyor” diyor.
Türkiye, 2024 Paris Olimpiyatlarına 18 spor dalında, yarıdan fazlası kadın 101 sporcu ile katıldı.
Yelkovan, “Farklı branş ve katılımcı sayısını başarı kabul eden benim gibi bir insan için başarısız değiliz” sözlerini ekliyor.
Spor spikeri ve dijital içerik üreticisi Nihan Cabbaroğlu ise, "Madalya sayısına bakınca 1984’ten itibaren Türkiye'nin ortalaması 6,5 ve bu şekilde bakınca aslında ortalamanın üstünde oluyoruz" diyor ve başarıyı sadece madalya sayısıyla ölçmeyi doğru bulmadığını ekliyor:
“Önemli olan kendinizi ne kadar geliştirdiniz, farklı sporlarda ne kadar rekabet edebildiğiniz.”
Türkiye’nin geçmişine bakınca 41 olimpiyat altınının 29’u güreş, 8’i halter, diğerleri ise birer tane olmak üzere okçuluk, boks, taekwondo ve judo branşlarında.
Bu yıl ise sporcular, atıcılık, atletizm, badminton, bisiklet, boks, artistik jimnastik, eskrim, güreş, halter, judo, kürek, masa tenisi, modern pentatlon, okçuluk, taekwondo, voleybol, yelken, yüzme dallarında yarıştı.
Madalya aldığı dallar dışında örneğin jimnastikte Adem Asil ve Ferhat Arıcan, sırıkla atlamada Ersu Şaşma, 1500 metre serbest yüzmede Kuzey Tunçelli beşinci oldular.
Yüksek atlamada Buse Savaşkan finale kaldı. İlk kez atıcılık madalyası alındı.
Yelkovan; yüzme, atletizm, jimnastik dallarının olimpiyatın en önemlileri olduğunu vurguluyor. Olimpiyatların dünyanın en üst düzey spor sahnesi olduğunu belirterek özellikle yüzme ile atletizmde başarının çok kolay olmadığını ekliyor:
“Bunlar domine edilen branşlar. Hep aynı ülkeler madalya alıyor ve bu tesadüf değil. Uzun vadeli bir yatırım, çok büyük oyuncu havuzu ve stratejiyle gelinen noktalar. Sporcularımızınki insanların tahmin edebileceğinden çok daha büyük bir başarı”.
Konuştuğumuz spor yazarlarına göre bu alanlarda rekabet güçlü ve madalya kazanmak zor.
Biçer, bu yıl güreşte bronz alan Buse Tosun Çavuşoğlu’nın yanı sıra Muhammed Furkan Özbek’in halterdeki başarılarının azımsanamayacağını belirterek, “Türkiye’nin bu alanlarda dominasyonu sağlandığı dönemler oldu ancak o sporcular ve başarılarının altyapıya nasıl aktarıldığıyla alakalı” diyor.
“Bu alanlarda altın gelmemesinin farklı sebepleri var” diyen Yelkovan da Rusya’nın Olimpiyatlar’dan menedilmesinin ardından Rus sporcuların farklı ülkelere dağıldığını, eskiden hiç minderde, kürsüde olamayan ülkelerin görüldüğünü hatırlatıyor. Öte yandan kuşak değişikliğini de vurguluyor.
BBC Türkçe'ye konuşan spor yazarları, Gençlik ve Spor Bakanlığı'nın federasyonlara sağladığı imkanların ve bütçenin nasıl yönetildiği ve denetimi konusunda adımlar atılabileceğini söylüyor.
Cabbaroğlu, her federasyonun her spor için farklı teknik imkan ve altyapı gereksinimlerinin olduğunu, bu gereksinimlerin iyi tespit edilmesi gerektiğini ifade etti.
“Paris 2024 Olimpiyatı’nın hedefi neydi ve neden olmadı? Bunları cevaplaması gereken kişiler birbirlerine sorumluluk yüklüyor” diyen spor yazarı Burcu Biçer ise, “Sorumlu olan kurumların muhasebeyi kendilerince yapmaması bir sonraki adım için bizlere bir şeyler anlatıyor” diye devam ediyor ve Türkiye’de spor yönetiminin siyasetten uzak olmadığını söylüyor.
Pek çok ülke için olimpiyatlar bir prestij meselesi. ABD ve Çin’in, Ukrayna savaşı öncesinde oyunlara katılmasına izin verilen Rusya’nın, olimpiyat madalyası konusunda bir nevi “soğuk savaşta” olduğu görülüyor.
Biçer, bir ülkenin olimpiyatı prestij meselesi olarak görüp görmediğinin spora ve sporcuya olan desteği ile anlaşıldığını ifade ediyor ve Türkiye’nin olimpik sporlardaki başarılarının medya ve topluma yansımasının oldukça sınırlı olduğunu ekliyor:
“Ana akımda başı çeken futbol, buna ‘son zamanlarda’ az da olsa eklenen voleybol dışında pek çok branşın görünürlüğü oldukça sınırlı.
“Gerçekçi bir heyecan olması için insanların sporla ilgilenebilecek motivasyonu olması lazım. Bu motivasyonun da refah seviyesiyle fazlasıyla alakası var. Hatta Olimpiyatlar’daki madalya sıralamasına baktığımızda ilk göze çarpan durum bu.”
Yelkovan ve Cabbaroğlu ise olimpiyatların Türkiye’de gittikçe daha çok ilgi gördüğünü ifade ediyor.
Uzmanlar farklı dallarda yarışan az sayıdaki sporcunun öncü kabul edilip bu branşlardaki sporcu sayısının artırılması gerektiğini ve sporla eğitimin bir arada yürütüldüğü bir düzen kurulması gerektiğini vurguluyor.
Biçer, “Okullarda beden eğitimi dersinin olmaması, sporu beden sağlığıyla beraber düşünmemek, bize sistemle alakalı bir şeyler söylüyor” derken Cabbaroğlu, ailelerin ve çocukların okul ile spor arasında bir seçim yapmak zorunda kaldığını söylüyor:
“Belki ABD gibi bu ikisini beraber yürütebilecek bir sistem kurarak sporcular yetiştirebiliriz.”
Sporculara devlet ve sponsorluk anlamında verilen desteğin arttığını, tesis açısından çok büyük eksiklerin kalmadığını ifade eden spor yorumcusu Banu Yelkovan, Türkiye'nin özellikle antrenör seviyesinde eksik olduğunu belirtiyor.
Uluslararası anlamda kendini geliştirmeye açık antrenörlerle sporcu havuzunun gelişebileceğini söylüyor; “Sporcu havuzunu her branşta büyütmemiz lazım. Bunun için de uluslararası anlamda kendini geliştirmeye açık antrenörlerle hem de şehir bazında, ilçe bazında bütün çocuklara her sporun ulaşmasını sağlayacak kadar piramit şeklinde örgütlenmiş bir spor yapılanmasına ihtiyacımız var.”
Son Dakika › Spor › Türkiye'nin Paris Olimpiyatlarındaki Başarısı Tartışılıyor - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?