Pazar akşamı
Fenerbahçe maçı bittikten sonra yazı yazmadım. Bilhassa bekledim. Maçla ilgili, takımla ilgili yorumları dinledim. Fikirlerimi de katıldığım TV programlarında anlattım.
F.
Bahçe,
Başakşehir ve
Beşiktaş'a karşı şahane mücadele etti. Ama her iki takıma da üstelik kötü günlerinde olmalarına rağmen gücü yetmedi. F.Bahçe geçen yıl, G.
Saray'la 2 maçta da yenişemedi. 2. maçta son 5 dakikada mağlubiyetten kurtuldu. Beşiktaş'a karşı içeride 2 penaltı kazandığı maçta, VAR sistemi olsa berabere bitecek olan bir müsabaka ile üstünlük sağladı. Diğer maçta yenildi. Oyun olarak epeyce geride kaldı. Başaksehir'e içeride yenildi.
Trabzonspor'a karşı 2 maçta da beraberlik alabildi. Sadece deplasmandaki Başakşehir maçında taktiksel farklılık ve beceri ile rakibine oyun üstünlüğü kurdu. Maçı da 2-0 kazandı.
Yani bir kısım taraftar tarafından çok beğenilen hocasına, yandaş medyasına göre F.Bahçe'nin kurtarıcısı olan Kocaman'a rağmen geçen yıl tablo buydu.
Bu yıl geçen sezondan da geride bir kadro var. 11 yeni futbolcu alarak kalitesi daha düşük bir kadro kurmayı başaran (!) bir sportif direktör var. Yepyeni bir sistem kurulurken, 'liyakat' devrine geçilirken hayatında 1 gün bile idari menajerlik yapmayan; TFF'de hakem mihmandarı olarak çalışan kişi, idari direktör yapıldı. Bu kişi çok gerekliyse idi dış ilişkilere alınabilirdi. Ama dünyada örneği görülmeyecek şekilde gol atılınca taraftara dönüp amigo gibi "hadi hadi" yapan; hocasının sırtına atlayan, kendi kendine başkanın adını kullanıp oyuncuları tribüne yollamak gibi affedilmez bir kusur işleyen; kısacası liyakatı olmayan bu çalışan ile de
Samandıra'da düzen sağlanamadı.
2 liyakatsiz üst düzey personel (Comolli - Onur Başar) seçiminin yanlışlığının getirdiği sorunlar, Cocu gibi tamamen saha içi ile ilgilenmeye alışmış tipik Batı Avrupalı'yı da olumsuz etkiledi. Üstüne üstlük "Kocaman'cı Lobi" ve içeride hala etkin olan "Eski düzen sevdalısı" ekibin de varlığı cabasıydı. Mağripliler'in kendi içindeki 'ekipçilik'leri de ortaya çıkınca düzen dağıldı. Eldeki yetersiz kadro ile bir şeyler yapmaya çalışan, futbol dışı bürokrasi ve doğulu alışkanlıklar ile gelişen ekipçilik ve kulisçilik de uğraşamayan, bu konuda da açıkça yalnız bırakılan Cocu; dengeyi yitirdi.
Bence Başkan Koç, en azından farkına vardı. Bir takım önlemler alınmaya başlanma aşamasında. Ancak 'liyakat' döneminde olmaması gereken; CV'leri ve geçmiş başarısızlıkları ile bu görevlerde bulunmaması gereken; üstelik referansları da aynı olan bu iki ismin bu kulüpte yerleri olmamalıdır. Samandıra düzene girer, Cocu'ya normal ve asgari düzen şartı sağlanırsa bu hocanın kalibresini daha iyi anlarız. İdeal ortam oluşturulursa Hollandalı hocaya belki 4-5 hafta daha süre tanınabilir.
Ve fakat, dünyanın en huzurlu ortamı da yaratılsa eldeki mevcut da unutulmamalı. Önce kadro kalitesidir aslolan. F.Bahçe'nin kadrosu şampiyon olacak kadro değildir. Bana göre ilk 3'e de giremez. Ancak 15. olacak kadro da değildir. Bu uçlarda yaşanan halin giderilmesinin yolu oyunculara, yani profesyonellere uygulanan 'kadro dışı' gibi yaptırımların; kadroyu çok kötü kuran, Cocu'ya "Frey ve Reyes'i oynatma inisiyasyonu" yapan Comolli denilen liyakatsiz ve dahi muhteris arogan için de uygulanmalıdır. Onur Başar ise görevinin adamı değildir. Kendisi ile ilgili başka bir görev düşünülebilir. Aslolan liyakatse; vefa önce Fenerbahçe'ye ise 1907'den tanınan kişilerdense bu işi hakkıyla yapacak kimseler bulunmalıdır. Son söz de taraftara.. Son maçta "En büyük taraftar futbolcular sahtekar" dediniz. Futbolcuların hemen hepsi (oynayanlar) ellerinden geleni ardına koymuyorlar. Ellerinden gelen bu. Asla sahtekar değiller.
Sizin düşünceleriniz neler ?