Monaco
Sezon başında Monaco için, “Bu sezon yine düşme hattına girecekler.” deseler kimsenin inanması mümkün değildi bence. Leonardo Jardim, yaptığı transferlerle biraz daha o eski takımına benzer bir şeyler elde etmeye başlamıştı. Sezonun ilk dört haftasında 4-3-2-1, 4-2-3-1 ve 3-4-2-1 deneyen Jardim, Şampiyonlar Ligi yarı finali gördüğü muhteşem sezonundaki 4-4-2'ye döndüğü Nimes ve Marsilya maçlarıyla birlikte hücum tarafını çözdü. Burada tabii Ben Yedder'in takıma geç katılmasının payını unutmamak lazım.
Aleksandr Golovin'i sol kenara, Bernardo Silva'yı oynattığı rolle atan Jardim, sağa da Gelson Martins'i koyup Thomas Lemar'ın çizgideki etkisini istedi. Islam Slimani ve Ben Yedder acayip iyi anlaşmaya başladı ve bir anda takım üçer, dörder gol atmaya başladı. Fakat onları sezonun şu ana kadarki hayal kırıklıkları arasına sokan şey iş başındaydı her daim: Savunma.
Ben sezon başında Benjamin Lecomte'un çok iyi bir kaleci olduğunu ve nihayet hak ettiği Şampiyonlar Ligi potası takımına transfer olduğunu düşünüyordum. Fakat hem Lecomte'un rezalet performanslarla başlaması hem de savunmada kim oynarsa oynasın takımı saboteye uğraşmaları Jardim'in kovulmasına giden süreci getirdi. Ha şunu söylemek lazım, Leonardo Jardim kovulduğunda takım toparlanmış, ligde Şampiyonlar Ligi potasının dört puan arkasına yerleşmiş ve son 13 maçında üç kez yenilmişti. Kısacası yönetim sezon başı transferlerini geç yaparak takımın kötü başlamasının faturasını yine Jardim'e kesti.
Robert Moreno'nun takımın başına neden ve hangi özelliği sebebiyle geldiği konusunda bir fikrim yok. Daha önce tek başına A, hatta B seviye bir takım yönetmemiş Moreno, İspanya Milli Takımı'ndaki dokuz maçında muhteşem bir ışık vermiş olmalı ki, yönetim onu tereddütsüz aldı. Lig durdurulmadan önce Moreno, PSG'yle 3-3 berabere kaldığı ilk maçın ardından sadece üç galibiyet aldı ancak gösterdiği şey enteresandı: Jardim'i unutun, topa sahip olun, direkt oyunu önemsemeyin.
Ligin nasıl devam edeceğini ve hatta edip etmeyeceğini de bilmiyoruz. Fakat ilk üç sıradaki takımlardan 10 puan uzakta girdiği son dönemeçten bu kadar kötü yönetim kararının verildiği sezonda bir Şampiyonlar Ligi çıkarırsa Moreno, sezonun hayal kırıklı Monaco'yu sezonun takımlarından biri yapabilir.
Bordeaux
Sezon başında kâğıt üstünde inanılmaz bir ikili gibi gözüken Mexer ve Laurent Koscielny'yi aldıklarında Bordo için herkes sezonun gizli Şampiyonlar Ligi favorisi demeye başlamıştı. Paulo Sousa'nın elinde Adli-Bennasser-Besic-Otavio gibi müthiş bir orta saha, Nicolas de Preville ve Jimmy Briand gibi her sezon temiz şekilde 10 golün üzerine çıkabilen hücumcular, sonrasında takıma katılan yetenekli Remi Oudin ve mis gibi yeni bir stadyum vardı. İşler iyi başladı, berbat oldu.
Sousa sürekli denedi. 27 oyuncu oynatmış şu ana kadar ve bunlardan 20'sine en az 10 maçta 11 vermiş. 11 kez bir sonraki maçında farklı bir formasyon denemiş. Toplamda altı oyuncusunu pozisyonundan uzak – örneğin Muhamed Besiç'i merkez orta saha yerine ön üçlünün sağında – oynatmış. Yani sürekli deneyip sürekli bir şeyleri değiştirmeye çalışmış. Dolayısıyla da Aralık'tan sonra sadece iki galibiyet alıp düşme hattına 10 puan uzak bir yere oturdular. Bordeaux yıllardır beklentinin çok altındaydı ancak hiçbir zaman sezona bu kadar üst düzey beklentiyle girmiyorlardı. Ligler yeniden başlarsa Matmut Atlantique'de yeni bir hoca izleme ihtimalimiz giderek yaklaşıyor gibi.
St. Etienne
Öncelikle geçen sezonun en üzücü noktalarından biri Jean Louis Gasset'nin St. Etienne'i bırakması ve ikna edilememesi oldu. Oynattığı oyun önceki sezonun en keyiflilerinden biriydi ki, bu sezona devam etse sanıyorum takım ilk beşin içinde, herkese arıza çıkarabilecek seviyede ve izlenesi bir takım olurdu.
Önce yönetimden başlamak lazım. Eğlenceli ve akışkan bir futbol oynatan Gasset'nin yerine yıllardır alt yaş takımlarını çalıştırmış ve Bastia'yla düşmemeye uğraşmış bir Ghislain Printant'ı getirmek neydi çözemedim. Gasset'nin kariyeri de yaşına kıyasla alt düzey görülebilir, fakat özellikle yanında çalıştığı isimlere baktığınızda onun güvenilir bir futbol adamı olduğunu rahatlıkla görebilirdiniz. Printant felaket bir seçimdi.
Sonrasında Claude Puel gibi müthiş bir seçeneğe gittiler ki, hatadan böyle dönmek hakikaten harika bir iş. Fakat St. Etienne'i toparlamış gibi görünen Claude Puel nasıl oldu da son 12 maçından sadece beş puan alabildi?
Puel geldiği ilk dönemde pragmatik şekilde sonuca gitmeye çalıştı, az golle, tek farkla derken puan topladı. Fakat iş geleceğe yönelik bir şeyler kurmaya gelince özellikle takımın değişmezleri Loic Perrin ve Stephane Ruffier'yle yaşadığı sıkıntılar, arayışlar sırasında Mathieu Debuchy ve Yohan Cabaye gibi oyuncuların rollerini değiştirmesi, doğrusunu söylemek gerekirse belli süre sonra patlak veren kalitesiz hücum gücü sıkıntısı derken işler bir anda başaşağı oldu.
Fransa Kupası'nda yıllar sonra finale çıkmış olmaları güzel bir haber olsa da, özellikle Puel ile yönetim arasındaki oyuncu bazlı gerginliklerin durumu buraya getirdiği söyleniyor. Puel'in yeni takım yaratma ısrarı, yönetimin “takımın babaları”na destek çıkması, Puel'in yollamak istediği oyuncularla yönetimin kontrat yenilemeye oturması gibi saçma sapan olaylar iç karışıklıklarıyla St. Etienne'i sezonun hayal kırıklıklarından biri yapıtı şu ana kadar. Ha kupayı alırlar mı, orasını bilemeyiz.
Montpellier
Geçtiğimiz sezonun adamı Teji Savanier, Montpellier'ye gitmeyi seçtiğinde ortada iki görüş vardı. Birincisi kendisine verilen “Premier League'e gitmek varken neyin Montpellier'si bu”, öteki de “Montpellier bu sezon izlenir”. İkisi de olmadı.
Sezon başında ciddi biçimde sakatlanan Savanier belki de oyununu onun üzerine kuran Der Zakarian'ın tüm planlarının değişmesine sebep oldu. İlk maçına Kasım başında çıkabilen Savanier dönene kadar Montpellier bir türlü istediği oyunu oturtamadı. Andy Delort'un üst düzey performansıyla biraz olsun ümit veriyorlardı, ancak sorun başkaydı.
Der Zakarian “1 puan olsun bizim olsun”cu bir teknik adam. Kendisiyle üst sıralara oynamak kafa yapısı sebebiyle bence çok mümkün değil. İkinci lig için fazla, birinci ligde üst sıralar içinde az bir teknik direktör. İç sahada çok sağlam ve güvenilir olsa da, çalıştığı takımlarla deplasmanlarda hep felaket yaşadı.Montpellier'de de işler çok farklı değil. Bu sezon deplasmanda oynadığı 14 maçın dokuzunda gol atamayan, sadece sekiz puan toplayabilen, bir maç kazanan ve hemen hemen deplasman maçlarında sahaya çıkmadan yenilen bir takım oluşturmak için Savanier'yi almanıza, hedef büyütmenize vs... Pek gerek yoktu sanki.
Bireysel Felaketler
Antoine Kombouare
Fransa liglerinde hakkı verilmemiş teknik direktörlerden Antoine Kombouare, Toulouse'un başına geldiğinde “Kimse bizim maçlarımızı izlemesin çünkü puan almak için rezalet futbol oynamak zorundayız” demişti. Takımı hem rezalet futbol oynadıhem de üst üste en fazla mağlubiyet alma rekorunu kırdı. Geçen sezonki mucizevi şekilde kurtardığı Dijon'dan ayrılması belki de onun için artık durdurulamayacak bir düşüşün başlangıcıydı. Touluse ise hâlâ maç kazanamıyor.
Jean-Michel Aulas
Lyon'u tanım olarak yukarıya almamamın sebebi başkanları Aulas. Bruno Genesio'yu yollayıp işleri büyüteceğim düşüncesiyle sıfır tecrübeye sahip bir sportif direktör Juninho'yu – ki kendisi en sevdiği 5 oyuncudan biridir – ve onunla çalışması için “Avrupa'da staj yapmış” Slyvinho'yu takımın başına getiren, Fekir'i bedavaya kaçmasın diye olması gerekenden çok daha düşük fiyata satan, herkesin sempatiyle baktığı takımını yaptığı açıklamalarla (Koronavirüs sebebiyle duran ligi iptal ettirip Lyon'u Şampiyonlar Ligi'ne taşımaya çalıştığı açıklaması örneğin) nefret objesine dönüştüren, Sylvinho'yu yolladıktan sonra zamanında “Asla Lyon teknik direktörü olamaz” dediği ve hatta hakaretamiz şeyler söylediği Rudi Garcia'yı takımın başına getiren, kendi taraftarıyla arasını bozan, Marcelo'yla bozuşan taraftarlarına engel olamayan Aulas... Şu ana kadar futbol adına yaptığı tüm iyi şeyleri tekzip edercesine bir performans cidden.
Alban Lafont
Kendisinden beklentim yıllardır çok fazla. 21 yaşında olduğunu düşünecek olursak hâlâ daha öyle. Ancak önce durup dururken Fiorentina'ya gidişi, sonra bir anda Nantes'a dönüşü. Nantes'taki çok kötü performansı falan derken bir anda wonderkid”den kötü kaleci adayına dönüştü. Kariyerini toparlamak için çok zamanı var önünde ama bu yaşlarını böyle geçirmeseydi keşke.
Son Dakika › Spor › Ligue 1 Notları | Hayal kırıklıkları - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?