Blaise Pascal’ın henüz 16 yaşındayken mekanik hesap makinesini icat etmesiyle sona erecek olan yoğun bir çalışma temposuna girdiği söylenir. İlk yıllarda Mistik Hexagram üzerindeki çalışmasıyla konilerin yapısını anlamaya çalışır ki bu çalışma daha sonralarda Pascal Teori’sini doğuracaktır. 20 yaşına geldiğinde Pascal’ın babasını örnek alıp yedi gün 24 saat çalıştığı ve Pascal Hesap Makinesi’ni icat ettiği bilinir. Fransız mucidin bu süreçte babasını örnek almasının yanı sıra yaşadığı yer olan Clermont-Ferrand’daki kültürel yaşantıdan etkilendiği belirtilir.
Blaise Pascal, bu ve bunun gibi birçok “kreatif” işiyle dünyevi matematiği derinleştirir, fiziksel yasaların bazılarına anlam katar, hesaplamayı kolaylaştırır ve böylece sosyal düzende bir refah toplumunun oluşumunda önemli bir katkı yapar. Her “iş”inde yüzlerce varyasyonu hesaplar. İşler daima karmamıştık fakat onun analitik yapısı için işler daima zarafetle biter.
Pascal döneminden üç asır sonra, 2000’in yaz ayında, Indiana’lı bir genç basketbol tutkunu, heyecandan kâğıda bile dökemediği teknik bilgisini yansıtmak için mükemmel bir fırsat bulur. Brad Stevens, o genç tutkun, daha sonralardan efsane olacağı, Butler Üniversitesi’nde gönüllü olarak çalışmaya başlar. 2007’ye geldiğinde takımın baş antrenörü olur ve 35 yaşındayken NBA’de takım elbise vücuduna tam oturmadan koçluk yapmaya başlar.
Elbette Stevens, Blaise Pascal veya herhangi bir bilim insanı kadar dünyaya etki yapmadı. Fakat basketbolun fonksiyonel etkisinde Stevens, işin en genç mucidiydi. Tıpkı Pascal gibi babasını örnek aldı. Tıpkı Pascal gibi yaşadığı yerden, Indiana, ilham aldı hatta ve hatta, “Indiana’da büyüyorsanız basketbolu sevmemeniz imkânsız” bile dedi. Tıpkı Pascal gibi yaptığı işe oranla çok gençti. Ve yine Pascal gibi yaptığı işte, kendi icadında, daima bir karmaşa vardır. Fakat onun analitik zekâsı için de işler daima zarafetle sonlanır.
Brad Stevens, 1970’lerin sonunda Zionsville Indiana’da doğduğunda şehir, %112,6 nüfus artışına doğru gidiyordu. Abraham Lincoln’ün ölmeden dört sene, 1961, önce “çağrı konuşması” yaptığı şehirde Stevens, beş yaşındayken basketbol dünyasıyla tanışmıştı.
Babasıyla birlikte Indiana Hoosiers maçlarına gide gele işin tutku tarafını da öğreniyordu. Sekizinci yaş gününde kendisine alınan basketbol potası Stevens’a olduğu kadar arkadaşı Brandon Monk’a da yaramıştı.
İkili Stevens Ailesi’nin bahçelerinde daima basketbol oynuyorlar, peynirli sandviç yiyorlar ve maç izliyorlardı. Bir dönem sonra ise yeni basketbol alanı Monk Ailesi’nin yeri oldu.
Stevens, basketbolla biraz hobi biraz profesyonel olarak ilgileniyordu. Yapboz yapmaktan hoşlanıyordu. Doktorluğa merakı vardı fakat liseye geçtiğinde takımının yıldız oyuncusu olmasıyla birlikte kariyerini tamamen basketbol üzerine inşa etmeye karar verdi.
Lise yılları mükemmeldi. Eyalette yılın oyuncusu seçilmişti. Maç başına 26,8 sayı atıyordu. Oyundaki başarı ve tutkusuna rağmen Stevens, işin teknik tarafında biraz daha iyi olacağını düşünüyordu. Ama bir yandan işsiz kalmak istemiyordu. Bu nedenle üniversite tercihini akademik olarak da iyi bir yer olan DePauw’dan yana kullandı. 1999’da ekonomi bölümünden dereceyle mezun olup Dekan listesinde yer aldı.
2000 yazında Stevens, Butler Üniversitesi’nin erkekler basketbol takımında gönüllü olarak görev almaya başladı. Uzun yıllar kız arkadaşı olan Tracy Wilhelmy’den gelen bu fikir Stevens’ı daha sonralardan bir kolej efsanesi olmasını sağlayacaktı.
Nasıl mı?
Brad Stevens, Butler’da gönüllü olarak çalıştığı için geçimini sağlamak amacıyla Applebee restoranlarından birinde işe başlar. Arkadaşının evinde kalır. Applebee’de işe başladıktan birkaç hafta sonra Koç Thad Matta’nın altına, basketbol operasyonlarından sorumlu kişi olarak getirilir. Ücreti düşüktür fakat Applebee’den ayrılıp tüm eforunu takıma verir.
O zamanki asistan koç Jamal Meeks’in uyuşturucu davasında yer alması nedeniyle oluşan boşluğu değerlendiren Stevens, 2001’de tam zamanlı asistan koç olur. Bu sefer Todd Lickliter tedrisatı altındadır. Oyuncuları idare etmeyi, maça hazırlığı ve topsuz alandaki setlerin önemini öğrenir.
Lickliter ve Stevens’lı dönemde takımın derecesi 131-61’dır.
2 Nisan 2007. Todd Lickliter, Iowa Üniversitesi’ne gönderilir. Bir gün içerisinde takımın yeni antrenörünün Brad Stevens olduğu açıklanır. Brad Stevens 30 yaşına gelmiş olsa da fiziksel yapısı ve çehresiyle adeta oyunculardan biri olarak algılanır. Fakat yaşından dolayı gelen eleştirilere aldırış etmez.
Stevens, kolejdeki ilk dört yılında dört bölge ve iki konferans şampiyonlukları kazanır. Üç defa NCAA Turnuvası’na kalır. İki kez de Final Four oynar. 142 maçta yalnızca 25 mağlubiyet alır. Çok sevdiği Hoosiers’ı ezip geçer. Efsanevi antrenör Bob Knight’tan “Keşke bizim takımımız da onun takımı kadar zeki oynayabilse” övgüsünü alır. The New York Times’ın basketbol gündeminde zirveyi alır. ESPN’den CNN’e kadar tüm kurumların basketbol alanlarında ilgiyi çeker Gordon Hayward’ı bir süper yıldız adayı olarak NBA’e gönderir. Oyunculardan tek farkı üzerindekilerdir. Heves ve tutku olarak parkedekilerden bile daha yüksektedir. Rotasyonun tamamına kıymet verir. Kimseyi küstürmez. Daima zirveyi hedefler, yenilgiden sonra sınavdan A+ bekleyip B+ alan öğrenci gibi olur.
Brad Stevens, galibiyetlerden veya şampiyonluklardan sonra sahaya girip takımıyla bir bütün olmasıyla kolej basketboluna yeni bir tarz getirir. Şapkayı takım kameralara meme olacak pozlar verir. Takım elbiselerini havada sallar. John Wooden, Bob Knight, Tom Izzo gibi başarılı ama soğukkanlıların aksine coşkusunu bir taraftar gibi yaşar.
Fakat Brad Stevens, bir başka özelliğiyle daha ilgi çeker. Kolej basketbolunun derinliği sonsuzluğa kadar giden havuzunda Stevens, diğer antrenörler gibi teknik anlamda bir yıldızdır. Tabii onun yıldızlığını Blaise Pascal benzerliğine getiren şey, radar altı kalan kısımlarda yaptıklarıdır.
Mesela, mola dönüşü setinde bir numara, topu tepedeki dört numaraya aktarır. Bu sırada boyalı alandaki pivot dışarıya doğru açılır, dört numara sol forvete penetre eder ve handoff yoluyla topu iki numaraya aktarır. Topla buluşan iki numara sağ forvetteki üç numarayı görür. Ardından dört numaranın perdesinden geçerek sol dibe gider ve oraya gittiğinde topu yeniden alarak boş üçlük açısı yaratır. Bu sırada tepeye doğru açılan pivot, topu oyuna sokan bir numaraya perde yaparak hücumun onun üzerine kurulduğu izlenimini verir.
Başka bir sette ise dört ile üç numara tepede İspanyol pick&roll’ü oynarlarken pivot önce bir numaraya ardından iki numaraya perde yapar ve kendisine eşleşme avantajı yaratır. Fakat top o tarafa gitmez. İlk aksiyondaki İspanyol pick&roll’ü altı farklı opsiyon yaratır.
Pitch Reverse Flare ve Push Rev Motion adlı bu iki set Stevens’ın karmaşık basketbol dünyasındaki yüzlerce oyundan yalnızca ikisi. Bu setleri internette izlediğinizde büyük bir ihtimalle anlatı kadar karmaşık olmayacaktır. İşte, işin sırrı da bu: Karmaşıklıktan zarafet yaratmak.
Stevens, 2012-2013 sezonu sonrasında Butler’dan ayrılır. 3 Temmuz 2013’te Boston Celtics ile anlaşır. Takımın başına getirildiğinde Boston taraftarları dâhil Stevens için uzun bir NBA projeksiyonu çizilmez. Fakat takımın genel müdürü Danny Ainge’ın güveni ve Stevens’ın kapasitesi, işleri bambaşka bir yere taşır. Yanlış anlaşılmasın, işin sonunda kupa veya final yok fakat gelişim daima oradadır.
Stevens ilk sezonu 25-57 ile bitirir. Sonralarda galibiyet sayısını yükseltir. Genel geçer yargıda bile “vasat” kabul edilen kadroları play-off’a kadar taşır. Kelly Olynk, Avery Bradley, Isaiah Thomas, Evan Turner, Terry Rozier gibi potansiyelleri çok kısıtlı olan oyunculardan mükemmel bir rol çıkarır. Jayson Tatum, Grant Williams, Jaylen Brown, Marcus Smart gibi genç yetenekleri cilalar. Gordon Hayward, Al Horford gibi yıldızları (Maalesef Kyrie Irving’e o da söz geçiremedi) bir üst seviyeye taşır.
Zaman geçtikçe takım elbisesi ve profili, NBA’in “tarihi” çemberine doğru yol alır. Henüz yedinci sezonunu geçirdiği ligde, Golden State Warriors önderliğinde gelişen pace&space modeline uzunların topsuz rollerini ve forvetlerin topu yere vurarak oynamalarını entegre eder. Klasik bir tepe organizasyona bile varyasyonlar katar.
Yaptığı iş daima karışıktır. Fakat peynirli sandviçlerle başlayan, Applebee kapısından geçen macerasında zarafet, daima vardır. Bazen bir bilim insanının ciddiyetine ve zekâsına sahipmiş gibi davranır bazen de Monk Ailesi’nin arka bahçesinde smaç vurduktan sonra havalara sıçrayan bir Hoosiers’lı gibi.
Son Dakika › Spor › Karmaşıklıktaki zarafet - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?