Lordlar Kamarası
Manchester United, Bournemouth deplasmanında “iki geri bir ileri” politikasından taviz vermedi. Son vuruştaki beceriksizliğinin cezasını çekmeye devam eden Kırmızı Şeytanlar üç puanı Manş denizi kıyılarında bıraktı. İlk yarıda kurduğu baskıda gol çıkaramayan Manu, yine kötü savunmasının cezasını çekti. Joshua King’in halı sahada oynuyormuşçasına attığı rahat gol maçın skorunu belirledi. Maçın 80. dakikasına kadar heyecandan uzak olan Manu’da son 10 dakika bambaşkaydı adeta. Mason Greenwood ve Brandon Williams’ın oyuna girdiği sırada Jesse Lingard’a verdiği kâğıtla taktiğini ileten Ole Solskjær takımına düşük dozda elektro şok uyguladı. “Doğru düzgün top oynayın, beni bu yaştan sonra futbola başlatmayın!” yazdığı düşünülen taktik kâğıdıyla beraber hız kazanan Manu için müdahale de etkili olmadı. Bournemouth’un daha rahat kazanabileceği maçta, David De Gea’nın kurtarışları farkın açılmasını engelledi.
Son haftanın rekortmeni Southampton, bu hafta bir de Manchester City deplasmanına çıktı. Bundan daha büyük şanssızlık olamazdı herhalde. Ancak beklenenin aksine Soton psikolojik olarak toparlanmış ve istekli başladı. Soton’un elleriyle büyüttüğü çocuğu James Ward-Prowse Ederson’un hatasını affetmeyerek City’yi şoka uğrattı. City’de 70. dakikaya kadar rakibini sağlı sollu yoklamaya devam etti ve maçın kurtarıcısı Kyle Walker ortaya çıktı. Bir gol bir asistle geri dönüşe imzasını atan Walker, çok önemli üç puan kazandırdı. Geçen sezon başında da benzer şekilde kovaladığı Liverpool’u bu sene de yakalaması için bu tip maçlardan kazanılan puanlar hayati önem taşıyor. Soton açısından, özellikle 9-0’lık yenilgiden sonra takımın bu şekilde reaksiyon göstermesi hayranlık uyandırıcıydı. Ralph Hasenhüttl’ın bunda büyük payı olduğu kuşkusuz.
Ligin en formda takımı Chelsea, Watford deplasmanında da kendi stiliyle yine kazandı. Sezon öncesi herkesin en merakla beklediği takımdı desek yanlış olmaz onlar için. Frank Lampard’ın ve elindeki kadronun yapacakları muhtemelen herkes için soru işaretiydi. Şu ana kadar ortaya koydukları ise herkes için açık bir cevap niteliğinde. Chelsea’nin yeni Didier Drogba’sı olmaya aday olan Tammy Abraham, yine hünerlerini göstermeye devam etti. Mason Mount ve Tammy, Chelsea’lilerin geleceğe güvenle bakmasını sağlıyor. Bu maçta da Jorginho’nun olağanüstü pasını gole çeviren Tammy, Chelsea’nin ilk golünü attı. Pulisic’in de yardımıyla oyunun kontrolünü alan Maviler karşısında Watford tepkisiz kaldı. Yine Chelsea’nin yardımıyla oyuna girmeyi başaran Watford maçın son on dakikasında elinden geleni yapsa da puan alamadı. Lige veda etmeye hazırlık yapmaya başlamış gibiler.
Liverpool DNA’sında barındırdığı geri düştüğü maçı kazanma özelliğiyle kazanmayı başardı. Aston Villa’nın elinden geldiğince mücadele ettiğini, hatta daha da fazlasını yaptığını söylesek yanlış olmaz. 87. dakikaya kadar dayanabilen Villa, Sadio Mane’nin sihrine engel olamadı. “Mane şov”un yardımcıları ise Trent Alexander-Arnold ve Andrew Robertson’dı. Liverpool, genlerine ihanet etmeden kazanmaya devam ediyor. Yaratıcılık sıkıntılarının çözümünü de bekler üzerinden bulacaklar gibi gözüküyor. Mo Salah’ın formsuzluğunu kapatabiliyor olmaları bile beklerin sistem içerisinde ne kadar büyük bir yer edindiğinin göstergesi. Aston Villa ise lige bir kez daha veda etmeye niyeti yok gibi. Jack Grealish olmadan da maç kazanabilme ihtimalleri olduklarını göstermeleri onlar için önemli bir eşikti.
Arsenal kendi evinde Wolverhampton’la karşılaştı. Granit Xhaka’nın kadro dışı kalmasının mutluluğunu yaşayan Arsenal taraftarları, maç için çok umutluydular. Manchester City’yi etkisiz hâle getiren Wolves makinesi bu sefer aynı şekilde çalışmadı. Arsenal, karşısında beklenilen presi görmeyince Wolves savunmasının ne yaptığını bilmemesini fırsat bilip rakip kaleye çok rahat geldi. Arsenal’in golünden sonra ise bambaşka bir Wolves gördük. 75. dakikada golü bulup skoru eşitlediler. Sezon başına göre oldukça iyi bir form yakalayan Wolves, sezon başındaki dağınıklığında uzaklaşmaya başladı. Nuno Espirito Santo’nun savunmadaki dengesizliğe çözüm bulduktan sonra arkasına rahatça yaslanmasından başka yapacak bir şeyi kalmayacak. Arsenal için ise söylenecek çok fazla şey var...
Merseyside’ın mavi tarafında Everton, Tottenham’ı ağırladı. İki tarafın da beklediği gibi başlayan maçta, Spurs golü Alex Iwobi’nin yaptığı pas hatasıyla buldu. Maçtaki en dramatik olay Andre Gomes’in yaşadığı talihsiz sakatlıktı. Hueng Min Son ve Serge Aurier’in müdaheleriyle ayağı kırılan Andre Gomes için dökülen göz yaşları oyunun en insancıl yanını yansıttı bizlere. Golden sonra Marco Silva oyun sistemine uygun bulmadığı temsilcimiz Cenk Tosun’u oyuna soktu ve Cenk, Marco Silva’ya bunca zamandır neden yanlış bir tercih yaptığı kanıtladı belki de. Cenk için Everton kariyeri olumlu devam etmeyebilir ancak kendisine ligde yeniden bir şans bulması mümkün gibi gözülüyor.
Avam Kamarası’nda göze çarpanlar
Kuzeyin takımı Newcastle United, Londra seyahatinde West Ham United’la karşılaştı. Artık Newcastle denince akla gelen iki şey var: Kontra atak ve duran top. Bu maçta da duran toplardan gollerini bulan Newcastle, ligin bu konudaki en tehlikeli takımlarından biri olduğunu yine gösterdi. Üç stoperle oynayan Newcastle’ın stoperlerinin boy ortalaması 1.88 cm. Bunu avantajını da kendi sistemlerinde verimli bir şekilde uygulayan Newcastle ligde attığı dokuz golün beşini savunma oyuncularından buldu. West Ham’da ise işler uzun süredir iyi gitmiyor. Beş haftadır kazanamadıkları gibi oynadıkları oyun hiç ümit verici değil. Kanatların üzerindeki sorumluluk çoğu zaman onları aşıyor ve ortaya kısır bir sonucun çıkmasına sebep oluyor. Manuel Pellegrini’nin çözüm bulması için yeni şeyler denemesi gerekiyor.
Lordlar Kamarası’na geçmeye en istekli takım Leicester yine kazandı. Hem de temsilcimiz Çağlar Söyüncü’nün ilk Premier League golüyle. Onlardan bu sene en az Lordlar kadar bahsettik ve daha da bahsedeceğiz gibi duruyor. Oynadıkları oyunla ligin üst sıralarında olmayı sürdürecekler, en azından seyir zevkiyle izleyiciler için öncelikli olacaklar. Crystal Palace’ı 2-0 geçen Tilkiler, üçüncü sırayı bırakmadı. Palace içinse Wilfried Zaha’nın iyi olması gerektiğini söylemiştik. Bu maçta da arkasındaki Patrick Van Aanholt’la beraber Palace’ın en iyisiydi Zaha. Ancak Leicester’ın savunmasını bir türlü alt edemediler.
Son Dakika › Spor › Güneş batmayan lig #6 - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?