Fenerbahçe Lige Daha Hazır"

Fenerbahçe ve Galatasaray arasındaki Süper Kupa mücadelesi sonrası spor yazarlarının ortak görüşü sarı lacivertli takımın daha önde olduğu şeklindeydi.

İşte gazetelerde dev derbiyle ilgili öne çıkan görüşler;

Mehmet Demirkol: una Fenerbahçe biraz daha önde olma niyetiyle girdi. Aslında Prandelli de bundan çok memnuniyetsiz değildi. Fenerbahçe savunmasının ağır ve yavaş olduğu yolundaki teşhisinin üzerine kurduğu startejide Sneijder’i oyun merkezi yapıp Olcan Burak ve Yasin’i hızla arkaya koşturmak istedi, çok yapamadılar. İsmail Kartal da Kocaman ve Yanal’ın stratejileri arasında kalmıştı. Bu melez oyunun dahi Galatasaray’ın çok önünde olduğunu söylememiz lazım. Hücum alanına gittiler. Eksik kalan orta sahayı yaklaştıramamaları oldu. Emenike’nin şahane fizik gücü baki. Ancak geliştirmesi gereken topla ilişkisi, pas ve dripling kalitesi gittikçe düşüyor. İkinci yarıda Muslera’yla karşı karşıya kaldığı iki pozisyondaki şutları bir tarafa... Topu sürerken çevre kontrolünü tamamen terk etmiş olması.

Gürcan Bilgiç: Prandelli'nin ördüğü etten duvarın, karşıdan gelişen ataklarda gedik vermemesi, Fenerbahçe forvetlerini döndürmemesi önemli not. Bu istekli savunmanın topun kapıldığı anlarda sadece Burak Yılmaz'a uzun top üretmeye çalışması ise "panik" ya da "güven" eksikliği. Caner ve Gökhan Gönül'ün taç çizgilerini iyi kullanmaları, oyun alanını büyütmeye çalışmaları bu yüzden. Belki kızacaklar olacak ama Fenerbahçe sanki Saracoğlu'nda, ligin diplerinde olan ve beraberliğe razı olan bir takıma karşı oynuyordu. Böylesine bir hüküm zenginliği, şampiyonluk mücadelesi yapması beklenen iki takım arasında ise, aradaki dengeler tartışmaya kapanır. Bir taraf sadece durdurmanın peşinde, ötekisi ise çözüm üretmek için fikir ve hamle arayışında.

Ahmet Çakır: İlk yarım saatte Fenerbahçe’nin daha derli toplu bir oyunu vardı. İyi pas yapıp kanatları kullanarak rakip kaleye gitmekte zorlanmadılar. Özellikle sağ kanatta Yasin-Telles yetersizliği Cim Bom’un canını yakabilecek nitelikteydi. Sarı Kırmızılı takımın önemli bir sorunu da ortaalanda hiç top tutamayışıydı. Özellikle Sneijder’in hiç oyuna giremeyişi Cim Bom’un hücum etkinliğini çok azalttı. Prandelli bu arızayı 1 saat sonra giderdi ama fazla birşey değişmedi. İkinci yarıda da FB üstünlüğü sürdü. Özellikle Emenike’nin yararlanamadığı iki pozisyona inanmak zordu. Muslera da maçın en iyisi olarak takımını sonuna kadar ayakta tuttu. Bunun ötesinde GS’nin tek umudu, ‘atamayana atarlar’ gibi göründü. Uzatma herkes için eziyetti ama Cim Bom’un o bölümde daha iyi görünmesi sezona dönük umuttu; gol becerisinin eksikliği de endişe kaynağı… Selçuk ve Melo’nun ardından Yekta’nın inanılmaz derecedeki kötü penaltı atışı, Muslera’nın iki müthiş kurtarışına karşın kupanın Fenerbahçe’ye gitmesine yol açtı. Yaşanan rezalet için TFF’yi kutlamayı da unutmayalım.

Levent Tüzemen: Süper Kupa öncesi camiaya galibiyet sözü veren Sneijder ve Selçuk, Galatasaray'ın en verimsiz oyuncularıydı. Prandelli geldiği günden itibaren önce kaptan Selçuk'a sonra da Sneijder'e övgüler yağdırmış ve bu ikiliyi ön plana çıkarmıştı. Tatilde çok çalıştığını söyleyen Sneijder sahada yürüdü. Selçuk, yaptığı bireysel pas hatalarıyla Fenerbahçe'yi gol pozisyonlarına soktu. Eğer bir takımda bir kaleci en iyi oyuncu olarak ön plana çıkıyorsa o takımın halinin ne olduğunu siz düşünün. Gecenin yıldızı Muslera yüzde 100 üç golü önledi, sayısız kurtarış yaptı. Prandelli, Telles'i sorgulamalı. Brezilyalı geçen yıl yorgun geldi ama bu sezona kafadan başladı. F.Bahçe, Brezilyalının zafiyetini doğru analiz etmiş, ataklarını Emenike, Sow ve Gökhan'la sürekli Telles'in bölgesinden yaptı. Galatasaray savunmanın sağına oyuncu arıyor ama Telles'in bölgesi de ciddi alarm veriyor.

Ali Ece: Maç boyunca Galatasaray'ın kanatları kırıktı. Olcan sadece ortaya kat edip şut atarken ve anahtar pas kovalarken etkili oldu. Arkasındaki Veysel ise Olcan içeri kat ettiğinde onun sağ kulvarda açtığı ofansif alanı değerlendiremedi. Belki de Prandelli'nin Caner tehlikesine karşı verdiği "Önce durdur" taktik emri nedeniyle riske girmemek için değerlendirmedi. Fenerbahçe ise geçen sezonki erken şampiyonlukta % 51 fark yaratan sağlı sollu "Kanattan direkt hücum" oyunundan örnekler sergiledi. Kanatlarda rakibine göre üstün performans sergileyen Fenerbahçe, 90 dakika boyunca daha etkili gözüktü. Fenerbahçe'de İsmail Kartal'ın göreve gelmesi, takıma yeniden "Ruhsal kondisyon" yüklemiş. Rakibe iyi pres yaptılar ve "taktiksel kolektif" açısından Prandelli standardının altında kalan Galatasaray'a karşı topa daha fazla sahip oldular. Ancak topu 3. alanda Yanal dönemi kadar efektif kullanamadılar. Galatasaray'daki asıl mesele ise bariz bir akort bozukluğu. Özellikle solda Telles ve Yasin, bir gitarın detone ve kopuk telleri misali bozuklardı. Yabancı kontenjanı saçmalığı olmasa Prandelli, Bruma ve sadece 1 haftadır takımla çalışan Yasin arasında tercih yaparken hiç zorlanmaz aslında. Ancak Prandelli'nin tam da bu yüzden Türkiye'de teknik direktörlük kadar "pasaport direktörlüğü" de yapması gerek.

Mert Aydın: Süper Kupa maçında konuşacak çok şey vardı. Maalesef çoğu içimizi açan konular değil doğrusu. Ama sahada uğraşan didinen oyunculara saygımızdan futbolla ilgili konuşalım önce. Fenerbahçe geçen sezoki kadroyla oynamanın avantajını yansıttı sahaya. Herkes birbirini tanıyor. Sahaya dizilişten Emre'nin takımı yönetimine kadar olumlu şeyler söyleyebiliriz. Ama İsmail Kartal'ın Aykut Kocaman- Ersun Yanal hibridi anlayışının oturması sırasında sıkıntılar yaşanabilir. Geçen sezon forvete arkadan gelerek yardım eden isimler kilit olmuştu. Bu maçta forvete yardım az gelince üstün oynarken de pozisyon üretmekte zorlandılar. Caner ise bıraktığı yerden devam ediyor. Fenerbahçe normal sürede bulduğu pozisyonları atamayınca iş uzatmaya kaldı.

Uğur Meleke: Prandelli’nin elinde bir kadro var, ama henüz bir takım yok. Belli ki son iki sezondur Sneijder-Drogba çok açık kapatmışlar, bazı sakillikleri çok iyi gölgelemişler. Çünkü Drogba fiziksel, Sneijder da ruhsal olarak sahada yer almayınca Galatasaray 120 dakika çok sıradan gözüktü: Üst üste üç pas yok, organize bir hücum yok, kanat akını yok, şut yok, gol yok. Tüm bu eklektik görüntünün üstüne bir de üç oyuncu son derece kötü gününde olunca işleri daha da zorlaştı: Yasin zaten bu düzeyin oyuncusu gibi gözükmüyor. Telles de düzey konusunda artık ciddi şüphe uyandırıyor. Selçuk’sa hiçbir şey oynamadan maaşı artınca belli ki bu metodu benimsemiş(!) Daha az futbol, daha çok para” galiba yeni mottosu... Fenerbahçe’yse kaldığı yerden devam ediyor: Nisan 2013’te Lazio’ya karşı ne oynadıysa, Aralık 2013’te Kayseri’ye karşı ne oynadıysa, Ağustos 2014’te de Galatasaray’a karşı aşağı yukarı onu oynadı. Kocaman’la böyleydi, Yanal’la böyleydi, Kartal’la da böyle... Özellikle ilk 90 dakikada kazanmak için her şeyi yaptılar, sadece meşin yuvarlağı içeri dürtemediler. Eğer Emenike’nin elinde de İsmail Kartal’ın ses kaydı filan yoksa, topu içeri atabilecek Webo’nun oyun girmemesinin başka bir nedeni olamazdı sanki!