Efes yıllarınızda bir pivot olarak 41 sayı atıp EuroLeague rekoru kırmıştınız. Şu anda bir pivotun 41 sayı atabileceğini düşünüyor musunuz? Yoksa yeni basketbol düzeninde bu imkansız mı?
Şu anda benim oyun stilime sahip; sırtı dönük ,dışarı çok çıkmadan tamamen pota altından oynayan bir pivot tiplemesi yok. O yüzden bir pivotun bu rekoru kırabileceğini düşünmüyorum.
Efes’te oynadığın iki sezonda da Final Four'u kıl payı kaçırdınız. Sizce o dönem eksik olan şey neydi? Geriye dönüp baktığınızda Efes günlerinden aklınızda kalan şeyler neler oldu?
Efes’te oynamaktan çok keyif alıyordum, bir aile havası oluşmuştu. Kendi oyuncuları için gereken her şeyi fazlasıyla yapan bir yönetim sistemi vardı ve her şey çok profesyonelce işliyordu. Final Four için o dönemde eksik olan şey deneyimdi. Çok genç bir kadromuz vardı. Marcus Brown biraz daha deneyimliydi ama onun dışında herkes çok gençti. Saulius Stombergas kadroda 27 yaşında olup deneyimli sayılabilecek ve daha önce üst seviyede oynayıp bir şeyler elde etmiş tek oyuncuydu. Hepimiz genç ve yetenekli oyunculardık ancak deneyim noktasında eksik kaldık.
Fenerbahçe'nin Ülker ile birleşmesinden sonraki ilk Euroleague sezonunda kadroda olan isimlerden biriydiniz. O sezona dair neler hatırlıyorsunuz? Fenerbahçe’nin böyle bir gelişim göstermesini bekliyor muydunuz?
Açıkçası evet, Fenerbahçe’den büyük bir yapılanma bekliyordum. Eğer basketbola tam anlamıyla sarılırlarsa başarılı olacaklarını düşünüyordum, çünkü Fenerbahçe’nin çok büyük bir taraftar gücü var. Bu sayede önemli oyuncuları ve büyük sponsorları bu organizasyona dâhil edebileceklerini düşünüyordum. Tüm bunlar aynı zamanda takıma önemli antrenörleri getirebilmek adına da maddi kaynak yaratmak anlamına geliyordu. Bence her takımın temel oyuncularını belirlemek için bir zamana ihtiyacı var. Her sezon bu oyuncuları elde tutup bir çekirdek oluşturmak gerekli. Tabii ki bununla birlikte fark yaratacak bir antrenör olması da önemli ve şu anda takımın başında Avrupa’nın efsanevi koçlarından biri var. Bu da başarıyı getiren en önemli sebeplerden biri bence. Tabii ki şu anda takımda çok iyi oyuncular toplanmış durumda, ancak bence temel fark bu oyuncuları bir araya getirip doğru bir mekanizma kurmayı başaran antrenörün varlığı. Sahada dolaşan birbirinden farklı beş parmak yerine tek bir yumruk görüyorsunuz ve başarı burada saklı bence.
Türkiye’de çok uzun süre oynadınız, sizce lig seviyesi geldiğiniz dönemden bugüne ne ölçüde değişti? EuroLeague seviyesindeki değişimi de yorumlayabilir misiniz?
Türkiye'de ligin seviyesi her zaman çok yüksekti. Ben Türkiye’de oynarken Avrupa’nın en iyi liginin İspanya'da olduğu söylenirdi, ancak ben buna hep biraz şüpheci yaklaşırdım. Benim Türkiye’de oynadığım ilk iki sezonda final eşleşmelerinin Efes ile Ülker arasında yaşanacağını tahmin edebiliyorduk, fakat zamanla bu durum değişmeye başladı. Sonrasında Fenerbahçe ile Türkiye'ye döndüğümde veya Türk Telekom ile Aliağa Petkim’de oynarken ligin seviyesinin daha da arttığını söyleyebilirim. EuroLeague’de ise seviye her zaman çok yüksekti, şu anda da en üst noktada.
Kariyerinizde hem Ergin Ataman hem de Zeljko Obradovic'e karşı oynadınız. İki isim hakkında neler söylersiniz? Ataman-Obradovic eşleşmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ergin Ataman çeşitli oyun içi numaraları olan bir koç, maçın gidişatını çok iyi okuyabiliyor. Tek bir oyun şemasına bağlı kalmıyor, yanlış giden şeylere anında müdahale edip bunları hemen değiştirebiliyor. Zeljko Obradovic içinse yoruma gerek yok; kariyeri boyunca yaptıklarıyla Avrupa’nın en iyisi olduğunu gösterdi ve bundan sonra da gösterecek. Obradovic'in mutlaka bir hamlesi olacaktır, Ataman da buna bir hamleyle karşılık verecektir. Ataman ve takımı bunu bu sezon pek çok kez gösterdi ve bu sayede Final Four'dalar.
Letonya'dan bir izleyici gözüyle Anadolu Efes- Fenerbahçe Beko eşleşmesi için neler söylersiniz? Bu sezon takımları izleme şansınız oldu mu? Gönlünüz kimden yana?
İkisi de benim takımım, o yüzden güzel bir oyundan yana olacağım. Bu sezon iki takımın da birkaç maçını izledim, ancak ayrıntılı şekilde inceleme şansım olmadı. Son dönemde boksa ağırlık verdiğim için çok fazla basketbol maçı izleyemedim.
Hem Türkiye’de hem Avrupa’da uzun yıllar oynadınız. Türkiye'deki basketbolcularda, özellikle genç oyuncularda gördüğünüz en büyük eksik ne oldu?
Bu konuda yorum yapmam zor. Her zaman bir önceki jenerasyon, oyunun eskiden daha yüksek bir seviyede oynandığını söyler. Ancak şunu diyebilirim ki genç oyuncular için Türkiye Basketbol Ligi ve Türkiye Basketbol İkinci Ligi gibi daha fazla süre alma şansı bulabilecekleri iki lig mevcut. Sahada olmak için gençlerin çok ciddi şansı var.
Fenerbahçe’de önemli bir basketbol geleneği oluştu. Sizin de Türkiye'de bazen maçları izlemeye geldiğinizi biliyoruz. Tribünlerin basketbola yaklaşımı 2000’li yılların başında nasıldı? Sizce şu anda nasıl bir gelişim var bu konuda?
Oynadığım ülkeler arasında Türkiye en iyi taraftarlara sahip olanlardan biri. Fenerbahçe’de oynarken çok büyük destek gördüm. Sahadayken, ısınmaya çıkarken o desteği gerçekten hissediyorsunuz. Isınmaya çıkarken salonun yarısı dolu oluyor ve taraftarlar size tezahürat yapmaya başlıyor. Bu durum size ekstra motivasyon ve mücadele gücü veriyor.
Fenerbahçe’nin pota altında çok önemli eksikleri var. Bir pivot olarak siz pota altının günümüz basketbolundaki yerini nasıl görüyorsunuz, eskisi kadar önemli mi?
Tabii ki günümüz basketbolunda pota altının önemi değişiyor. Artık eskisi gibi belirgin bir uzun tipi yok. Savunma ribaundlarını alabilirlerse Fenerbahçe'nin çok büyük bir sıkıntı yaşayacağını düşünmüyorum. Zaten hücumda yeterince silahları var.
Bu akşam Obradovic sizden oynamanızı istese bir maç çıkartabileceğinizi düşünüyor musunuz?
(Gülerek) Tabii ki. 90 yaşıma da gelsem Final Four'daki o bir maçı rahatlıkla oynayabilirim.
Son Dakika › Spor › Fenerbahçe Beko-Anadolu Efes maçına 'eski dost' görüşü: Kaspars Kambala - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?