Yunan tanrısı Uncle Drew’i yerle bir etti: Milwaukee Bucks 4-1 Boston Celtics
MVP: Giannis Antetokounmpo.
Seri ortalamaları: 28.4 sayı, 10.8 ribaund, 5.2 asist.
Yıldız oyuncu istatistik kağıdında yarattığı etkinin dışında saha içi liderliğini de çok iyi yaptı takımını konferans finaline taşıdı.
Gölgede Kalan:
George Hill.
Serideki beş maçta da bench’ten gelen tecrübeli oyuncu, seriyi %60 isabetle 14.2 sayı ve 2.6 asist ile tamamladı.
Hayal Kırıklığı:
Kyrie Irving.
Irving, liderlik ve maç koparma anlamında bekleneni veremedi. Ancak Jayson tatum ve Gordon Hayward’ı es geçmemek lazım. Seri boyunca bu ikili toplam 295 dakika sahada kalırken yalnızca 97 sayı üretebildi.
Şimdi okuyacaklarınız size maç özeti gibi gelebilir ancak serinin genel gidişatını anlamak için ilk maçı hatırlamakta fayda var.
Fiserv Forum’da oynanan serinin ilk maçı Boston’lı taraftarları adeta mest etti. Giannis Antetokounmpo’ya karşı Al Horford’ın yakın savunmasını kullanan ve penetre esnasında boyalı alanı iki forvet bir uzun takviyesiyle kapatan Boston, işin hücum kısmında da sorun yaşamadı. Kyrie Irving’in durdurulamaz deliciliği ve akıllı top yönlendirmeleri skoru Boston lehine çevirdi. Milwaukee cephesinde ise Antetokounmpo 3/5 ile üç sayı atmasına rağmen maçın içinde adeta kayboldu. Bunun üzerine kısa rotasyonundan da katkı gelmeyince yenilgi kaçınılmaz oldu.
Boston’ın bu maçta sıklıkla kullandığı bir diğer taktik ise Al Horford’ın pick&roll oyunundaki rolü oldu. Horford’ı sıklıkla perdeye getiren Boston, yıldız oyuncusunu tepeye çıkartarak boş şut imkanı sağladı. Perde sonrası kısalarla eşleşen Horford, içeriye penetre ederek farklı varyasyonlar da yarattı. Bunu sağlayan ise Bucks’ın ağır savunmacısı Brook Lopez'di.
Celtics’in ilk maçtaki çift yönlü görkemli performansı ikinci maçı biraz daha sertleştirdi. Her ne kadar Boston maça iyi başlasa da Bucks koçu Mike Budenholzer, Antetokounmpo’nun rolünü değiştirdi. Yunan yıldız penetre ettiği zaman pozisyonu bitirmekte özgürdü ancak bu seri özelinde gelen savunma, Giannis’in topları forvetlere çıkarmasını gerektirdi. Özellikle de Middleton ile Bledsoe ikilisinden gelen 49 sayı, serinin devamı için bir uyarı niteliğindeydi. İlk maçta Horford’ın pick&roll setindeki rolü yüzünden aksilikler yaşayan Bucks, Lopez’in dakikalarını kısıp Ersan/Mirotic rotasyonunu biraz daha arttırınca bu sorunu da çözmüş oldu.
Bu ikilinin forvetlerde her şeyi değişerek savunması, hücumda ise hem sabit şutör hem de forvetlerde top yönlendirip p&r oynatmaları mikro düzeyde en önemli hamle oldu. Tüm bunların üstüne Antetokounmpo’nun yıldızlaşması, Khris Middleton ve Eric Bledsoe ikilisinin istikrar yakalamasıyla seri 4-1 geçilmiş oldu.
Serinin ikinci maçından itibaren oyun düzeni anlamında düşüşe geçen Kyrie, takımını sırtlamaya çalışsa da başarılı olamadı. Özellikle liderlik konusunda eleştirilere maruz kalan yıldız oyun kurucu, Jayson Tatum ve Gordon Hayward’ın verimsiz performansının eşliğinde seriyi kaybetti. TD Garden’da tek bir galibiyet bile alamayan Boston, çoğu kişinin şampiyonluk adayı olarak başladığı sezonu konferans yarı finalinde kapamış oldu.
Kawhi Leonard son noktayı koydu: Toronto Raptors 4-3 Philadelphia 76'ers
MVP: Kawhi Leonard.
Seri ortalamaları: 34.7 sayı, 9.8 ribaund, 4.0 asist.
Kawhi Leonard’ın bu serideki performansını anlatmak için yalnızca son maçtaki ‘o’ topun betimlemesi yetebilir. Skor 90-90, geriye kalan süre 4.2 saniye. Raptors topu kenardan oyuna sokuyor. Marc Gasol, yılların tecrübesi; boyalı alanda Pascal Siakam’ın perdelerinden kurtulup gelen Kawhi’ı buluyor. Kawhi, ilk driblingi yaparken Ben Simmons; ikinci driblingi yaparken ise hem Simmons, hem de Joel Embiid’i karşısına alıyor. Sağ dibe doğru gelip, top pota açısından çok uzak olduğu halde şutu atıyor. Top sekiyor, sekiyor ve basket. 92-90. Toronto Raptors finalde.
Gölgede Kalan: Raptors bench’i
Pascal Siakam’ın performansı kâğıt üzerinde gölgede kalmıyor ancak Kawhi’ın yarattığı etki göz önüne alınırsa Pascal Siakam’ı gölgede kalan olarak nitelemek doğru olacaktır.
Hayal Kırıklığı: Ben Simmons.
İstatistik kağıdının ötesinde Simmons’ın serinin ilk beş maçındaki dağınık hücum performansı ve düşük seviyedeki savunma konsantrasyonu takımına zarar verdi.
İlk turdaki eşleşmelerinde birden fazla ders alan her iki takım, serinin ilk maçından itibaren çok rekabetçi bir yapıdaydı. Toronto Raptors cephesi evinde oynanan ilk maçta ipleri tamamen Kawhi Leonard’a verirken Pascal Siakam’ın değerli katkıları da galibiyeti getirdi. Ancak alınan zafere rağmen kısa rotasyonunun aşırı verimsizliği göze çarpıyordu. Philly cephesinde ise sezon boyu baş gösteren dalgalı performanslar play-off dönemine de taşınmış, üstüne Joel Embiid’in sakatlığı gelmişti.
İkinci maçta forvetlerini efektif kullanan ve savunma rotasyonunda Kawhi’ı Simmons ile eşleştiren Philly, işin hücum kısmında ise tamamen Jimmy Butler’a güvendi. Tobias Harris, Ben Simmons, Joel Embiid ve JJ Redick dörtlüsünden gelen önemli katkıyla Philly seriyi 1-1’e getirmeyi başardı. Toronto cephesinde Kawhi ile Siakam’ın etkileyici performansı sürüyordu ancak kısa rotasyonunun (Kyle Lowry, Fred Van Vleet, Norman Powell, Danny Green) hücumdaki açığı savunmaya da yansımıştı. Ayrıca Raptors uzunları Marc Gasol ile Serge Ibaka’nın Embiid’in pas kanallarını kapatamaması da göze çarpıyordu.
Serinin üçüncü ve dördüncü maçları benzer senaryolarla geçilirken her iki takım birer galibiyet almıştı. Her iki maçta yaşanan Butler-Leonard düellosu göz zevkini arttırırken takımların sert savunması da ilgi çekiyordu.
İlk dört maça dair teknik açıdan şunlar söylenebilir: Philadelphia, Ben Simmons ile topu getirip bazen Embiid’in post-up oyunlarını, bazen de Jimmy Butler’ın bire birlerini kullanıyordu. Embiid’in post-up oyununda Gasol’e sağladığı üstünlük hem asist, hem de skor hanesine yansırken tepe oyunlarında işler Raptors lehine gelişiyordu. Jimmy Butler’ın birebir hücumunda ise klasik penetre usulü direkt skor, orta mesafe veya üç sayılık atış tehditleri kullanılıyordu. Tabii JJ Redick ve Tobias Harris’e çizilen şut setleri de aynen devam ediyordu.
Toronto Raptors’ta ise Kawhi Leonard’ın yaratacağı hücum opsiyonları ve Pascal Siakam’ın bire bir üzeri pas dağıtımı ya da direk skor katkısı dışında belirli bir plan yoktu. Zaten Kawhi’ın gösterdiği performans bu konuyu eksikliği gölgeliyordu.
Serinin beşinci maçında oyun üstünlüğünü skora yansıtan, serinin altıncı maçında rakibine 36 sayı fark atan Toronto seriyi bitirmeye yaklaşmıştı. Philadelphia’nın sahası Wells Fargo Center’da oynanan serinin altıncı maçı 76ers’in dominasyonuyla sona erdi ve seri yedinci maça taşındı.
Konferans finalleri öncesi son maç oldukça sert başladı. Her iki takımın skor üretmekte zorlandığı dakikalar adeta ‘’bam güm’’ oyunuyla geçildi. İkinci çeyrekte ritim yakalanırken sahada rakibin temposuna karşılık daha fazla tempo veren iki ekip vardı. Her periyot sonu başa baş geçildi ve bu durum son 4.2 saniyeye kadar da değişmedi. Toronto’daki Vince Carter ile Philly’deki Allen Iverson düellosuna selam çakan seri, ancak bu kadar güzel bitebilirdi. Kawhi Leonard, 4.2 saniye kala topu aldı ve çemberde dört kez seken şutu Raptors’ı konferans finaline taşıdı.
Maç sonunda Joel Embiid üzgündü. ‘’Süreç’’in bu sene meyvesini vermesini bekliyordu ancak olmadı. Peki olmalı mıydı? Philly koçu Brett Brown, bu sezon özelinde, bu iş için doğru kişi miydi? Kadro yapılanması doğru muydu? İşte bu sorular ve olası yanıtları takımı bu noktaya getirdi. Toronto Raptors, konferans finali serisinde Yunan tanrısını durdurmak için düşünürken; Philly’nin geleceği ise ayrı bir yazıda ele alınacak kadar fazla soru işareti barındırıyor.
Son Dakika › Spor › Doğu yarı finallerinde sürpriz yok - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?