"Uzun yıllar Denizli'de kalmak istiyorum"
" Fenerbahçe'ye gittiğim için pişman değilim"
" İspanya'da oynamak isterim"
İSTANBUL/ DHA
Bu sezon gösterdiği performansla Denizlispor'un 9 yıl aradan sonra Süper Lig'e yükselmesinde büyük pay sahibi olan Recep Niyaz, "Uzun yıllar Denizlispor'da oynamak istiyorum" dedi.
Sporlig'den Can Budak'ın röportajında, "Kıvılcımı büyük aleve çevirdik" diyen 24 yaşındaki orta saha oyuncusu, hedeflerini ve iki yıl formasını giydiği Fenerbahçe'deki günlerini anlattı.
Recep Niyaz'ın soru-cevap şeklindeki röportajı şöyle;
Sezonun henüz 8. haftasında başınıza yılların kurt hocası Yücel İdiz getirildi. İlk 8 maçta 2 gol ve 1 asiste imza atabilirken, İldiz ile kalan 24 maçta 10 gol ve 3 asist ürettin. Bunda Yücel hocanın sana güveninin de payı olsa gerek..
Öncelikle ben oynadıkça açılan bir oyuncuyum. Ne kadar rahat olursam o kadar çok skora katkı vermeye çalışıyorum. Tabii Yücel hocanın buraya gelmesi bizim için avantaj oldu. Ancak Osman Özköylü hocamız da kesinlikle kötü bir teknik adam değildi. Hatta bu takımı o kurdu ama bazı sıkıntılar ile uyuşmazlıklar olunca yollar ayrılmak zorunda kaldı. Yücel hoca ise gerçekten bize pozitif etki etti. Hocamızın sizin de belirttiğiniz gibi deneyimli bir teknik adam olması ve bize karşı çok babacan tavırlar sergilemesi ile takımın o istediği rahatlığı sağlaması bizi son derece motive etti ve sahaya çok iyi bir şekilde yansıdı. Zaten bu takım iyi bir ekipti ve sadece ufak bir kıvılcıma ihtiyacı vardı. Bu da Yücel hoca ile beraber gerçekleşti. Şimdi çok şükür o kıvılcımı büyük bir aleve çevirmek üzereyiz. İnşallah her şeyin daha güzel olacağına inanıyorum.
"SAVUNMA OYUNCULARIMIZ SKORA KATKI VERDİ"
Yücel İldiz ile birlikte sanki hücumda biraz daha üretken olmaya başladınız.
Biz hakikaten bu ligin hem set, hem de kontratak oyununu iyi oynayan ekiplerinden birisiyiz. Oyuncu potansiyellerine baktığınız da tüm maçlarda da bunu fazlasıyla gösterdik. Hocamızla birlikte doğru taktik ile oynamaya başladık. Biz yeri geldi bekledik, yeri geldi topun hakimiyeti bizde oldu. Rakibimize göre değil de, her maçta kendi oyun anlayışımızı sahaya yansıtmaya çalıştık. Zaten baktığınız da hücum hattımız bu ligin önde gelen oyuncularından oluşuyor. Bizim arkamızda bir de İsmail Aissati var. Belki gol anlamında değil de, asist anlamında bizi çok iyi bir şekilde yönlendirip, katkı verdi. Baktığınızda savunma oyuncuları da katkı veriyor; Alperen Babacan (3), Abdülkerim Bardakçı (2) ve Kerem Can Akyüz (1) ağabey gibi. Aslında istatistikler de yalan söylemez, Yücel hocadan sonra hücum futbolu oynayan bir ekip olmuşuz.
Bu sezon deplasmanda toplanan 36 puan ile bu kategoride ilk sırayı aldınız. Ancak iç saha maçları için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Evinizde 3 ay süreyle maç kazanamadınız. Belki haftalar önce şampiyonluk ilanınızı gerçekleştirebilecekken, niye takım olarak Karabük mücadelesi öncesi son 5 iç saha maçınızı kazanamadınız?
Deplasmanda mağlup olduğumuz iki maça (Altınordu 4-0, Ümraniyespor 3-0) baktığınız da o haftalarda saha dışı etkenler bizi fazlasıyla etkiledi. İkisinde de etkenler hemen hemen aynıydı. Ondan sonraki süreçte takımda kafalar biraz rahat olunca çok farklı bir istatistik ortaya çıktı. Dış sahada çok uzun süre galip gelmek ve mağlup olmamak, önemli bir istatistik. Deplasmanda rahat olmamızın ana nedeni ise; rakiplerimiz bizim istediğimiz futbolu oynuyor olması. Ligin zirvesine demir attıktan sonra rakipler Denizli'ye geldiğinde bize karşı daha savunma ağırlıklı oynamaya başladılar. Bu noktada bizim de hatamız ise bu kilidi bir türlü çözemememiz. Taraftar baskısının olduğuna pek inanmıyorum. İçerideki Giresun maçını 2-1 geriden gelerek 3-2 kazanırken, taraftarımızın itici gücüyle 10 kişiyle mücadeleyi galip kapatmıştık. Kanımca rakip takımların içeride oyun anlayışlarını değiştirip, oynaması bizi olumsuz yönde etkiledi. Kadere inanan bir insanım, demek ki başarının böyle zorlu olması gerekiyormuş.
"DENİZLİ'DE UZUN YILLAR KALMAK İSTİYORUM"
Süper Lig'e çıktığınıza göre gelecek sezon için neler hedefliyorsun?
Genel olarak sezon bittikten sonra yeni sezon için tüm karar ve sorumluluk yönetim ve hocaya ait oluyor. Ama ben bir Denizlili ve şampiyonluğa elimden geldiği kadarıyla katkı veren bir oyuncu olarak takımda kalmaktan yanayım. Çünkü her oyuncunun hedefi, öncelikle bulunduğu ligin zirvesinde yer bulup, süre almaktır. Daha sonra ise hedefi, Avrupa veya başka liglerde oynamaktır. Benim de hedefim Süper Lig. Kendi memleketimin takımında bunu başardım. Tekrar başka bir takıma gidip bir macera aramanın gereği yok. Ben Denizlispor'da uzun yıllar kalmak istiyorum. Yeter ki biz burada başarılı bir şekilde mücadelemizi sürdürelim.
* Futbol otoriteleri tarafından Denizli'nin yetiştirdiği ender değerli yeteneklerden birisi olarak gösteriliyorsun. Hızın ve çabukluğun konusunda seni Messi'ye benzetenler de var. Ancak fizik olarak daha da güçlenmeni söyleyenlerin geçmişte çok oldu. Güç ve hız aynı anda bir arada olabilir mi?
Güç tamamen yere sağlam basmakla ilgili. Şimdi baktığınız zaman Messi, bir Ronalda veya Hulk kadar iri yarı bir oyuncu değil. Hakkımda yapılan "Fiziğini geliştirmen" görüşü ise yıllardır hiç peşimi bırakmadı. Ne yazık ki, olaya sadece dışarıdan takip edip, her şeyi bildiğini zanneden birçok insan var. İnsanlar şunu bekliyor; benim boy atmamı, Okay Yokuşlu gibi çok iri yarı bir orta saha oyuncusu olmamı. Yani sahayı ne kadar dolduruyorum ona bakıyorlar. Bizim futbol mantalitemiz ne yazık ki buna doğru gidiyor. İstatistiklere baktığınız zaman oynadığım her takıma elimden gelen katkıyı vermeye çalışıyorum ve bunu yaptığıma da inanıyorum. Bu demek değildir; fiziğim yetersiz. Ben hiçbir zaman kendimi dört dörtlük bir futbolcu olarak tanımlamıyorum, zaten. Ronaldo ve Messi kariyerlerine başarı üzerine başarı eklerken, hala da eksik olduklarına inanıyorlar. Sürekli bir başarı daha kazanmak istiyorlar. Bizim ise böyle düşünme lüksümüz bile yok. Biz de bir şeyler için emek ve çaba sarf ediyoruz, elimizden geleni yapıyoruz. Benim fiziksel özelliklerim bu. Ben sadece bunun üzerine neyi geliştirebilirim, sahada 1 saniye önce düşünüyorsam salise önce düşünmem gerektiğini inanıyorum. ya da sahadaki aksiyonları bir pozisyon öncesi değil de 2 pozisyon öncesi süzmem gerektiğine inanıyorum. Ne bileyim gol vuruşu olur, pozisyon alma olur, ben bunları geliştirdikten sonra çok daha üst düzey futbol oynayacağıma inanıyorum.
"FENERBAHÇE'YE GİTTİĞİM İÇİN PİŞMAN DEĞİLİM"
Futbola Denizlispor altyapısında başladın ve henüz 16 yaşında Fenerbahçe'ye transfer oldun. Aykut Kocaman'ın kararıyla forma giydiğin 2 sezonda toplam 10 maçta görev yaptın. 3 Temmuz süreci yanı sıra Türkiye Kupası'nı 2 sene üst üste kazanıp, UEFA'da yarı final heyecanı yaşadın. Şimdi geriye dönsen şunları yapsaydım dediğin konular var mı? Fenerbahçe'ye gittiğin için pişman oldun mu?
O sezon ekip olarak hepimizi Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş gibi takip eden çok kulüp vardı. Altyapıda iyi bir jenerasyonumuz vardı. Tüm turnuvalara katılıyorduk ve devamlı takip ediliyorduk. O dönem bir şeyler olacaktı. Çünkü o yıl Denizlispor'un küme düşme sezonuydu. Kulübün içerisinde çok büyük bir karamsarlık vardı. Ben 12 yaşında profesyonel olduktan sonra 15 yaşımda sözleşmem biterken, açıkçası bu karamsarlığın içerisinden çıkmak istiyordum. Ailece biz bu kararı verdik. Pişman mıyım? Kesinlikle değilim. Fenerbahçe olmasaydı, Galatasaray ya da Beşiktaş olabilirdi. Ben Fenerbahçe gibi dev bir camianın içerisinde bulunduğum için mutluyum. Genç yaşta o kadronun içerisinde ve zorlu 3 Temmuz sürecinde yer bulduğum için ise kendimle gurur duyuyorum. Çünkü her genç futbolcunun büyük bir takımda oynamak gibi bir hayali vardır. Ben bunu o dönemde gerçekleştirdim ama doğru ama yanlış. Bu tartışılır. Ama hiç pişman değilim. Çok güzel anılarım oldu. Evet başka bir tercih yapsam, çok değişik bir yerde olabilirdim. Ama bugün ben Recep'sem bugün beni bu duruma getiren kesinlikle Fenerbahçe'de bulunmamdı. Kimse bunu inkar edemez. Fenerbahçe gibi büyük takım reklamı diğer takımlara göre hakikaten çok farklı bir şey. Kesinlikle ben bu güzel günleri unutamayacağım anıları, hayalini kurduğum Alex de Souza, Volkan Demirel, Emre Belözoğlu, Moussa Sow, Dirk Kuyt gibi oyuncularla bir arada olduğum için kendimle gurur duyuyorum. O dönem böyle bir şey olsaydı bir daha aynı kararı verir miydim, bilmiyorum ama iyi ki yapmışım diyorum.
* O dönemlerden hala görüştüğün oyuncular var mı ?
Ben uzun bir süre kaptanla (Alex de Souza) görüşüyordum. O zamanlar bize, genç oyunculara çok katkı ve destek veriyordu. Hatta ben bir ara Alex ile konuştuğumda bana 'Brezilya'ya gel, burada futbol yaşamını sürdür' diye çağrıda bulundu. Çünkü kendisinden "Oynamak ve piyasanın içinde olmak istiyorum ' şeklinde bir istek de bulunmuştum. Ama sonra takımda konuştuğun var mı derseniz yok. Çünkü o dönem Salih Uçan ve Beykan Şimşek gibi genç oyuncuların hepsi takımdan ayrıldı.
"ERSUN YANAL'A KIRGINIM"
Senin babadan Fenerbahçeli olduğunu biliyorum. Aykut hocanın ardından gelen Ersun Yanal, ki o da bir Denizlili. Sana Bucaspor'da kiralık forma giydiğin 27 maç (16'sı ilk 11) ve ardından gittiğin U19 Avrupa Şampiyonası'ndaki Milli Takım performansına rağmen sana şans tanımadı. Bu sende bir kırgınlık yarattı mı?
Kesinlikle yarattı. Çünkü ben o dönem dediğiniz gibi Bucaspor'da oynadıktan sonra Litvanya'daki Avrupa Şampiyonası'na gittim ve forma giydiğim 3 maçta 2 gol ve 2 de asist ile turnuvayı tamamlayıp, şampiyonanın izlenmesi gereken en iyi 10 oyuncusundan biri olarak seçildim. Avrupa'da insanların önünde futbol oynadım ve onların en iyi olarak gösterdiği bir futbolcu olarak Fenerbahçe'ye döndüm. En azından burada direk 11 olmasa da en azından o kadronun içerisinde bulunmayı hak ettiğime inanıyordum. Ama böyle bir şey olmadığı için gelir gelmez bize kiralık gitmem söylendiğinde insan ister istemez bir burukluk yaşıyor. İstediğiniz ve hak ettiğiniz değerin size verilmediğine inanıyorsunuz.
Ben bunu geçtiğimiz bir röportajda "Bize hak ettiğimiz değer verilmedi" dediğimde hakkımda adeta linç kampanyasına gidecek kadar olay büyüdü. Oysa benim söylemek istediğim konu, "Biz oynardık, siz oynatmadınız" değil. Benim burada belirtmek istediğim o dönemde gerçekten de genç oyunculara karşı bir ön yargının bulunduğunun tespitiydi. Diğer kulüplerde her sezon en az 2 genç oyuncu sahneye çıkarken, bizde ise 2 genç oyuncu tamamıyla siliniyordu. Ben de bunu yaşayanlardan birisiydim. O dönem önümde Salih Uçan vardı. Salih, Aykut Kocaman ile UEFA'da yarı finale çıktığımız zaman takımın içinde banko oynayan bir oyuncuydu. Ama Ersun hoca geldikten sonra Salih Uçan'ı da istemedi ve Roma'ya gitmek zorunda kaldı. Ben burada bunları anlatırken, bütün suçu o kişiye atmıyorum. Elbette bizim de hatalarımız, eksiklerimiz var. Bütünüyle biz suçluymuşuz gibi gösterilmesinden de rahatsızım. Ama ben şunu da söylemiyorum; "Fenerbahçe tamamıyla suçludur". Ortada yanlış bir şey var. Bu yanlış düzeltilmek için hiçbir çaba sarf edilmedi. O zorlu süreçte tamamen arada kaynayarak gittik.
* 14 Mayıs 2006 tarihinde Atatürk Stadı'nda oynanan karşılaşmada Denizlispor, Fenerbahçe ile 1-1 berabere kalarak güçlü rakibine büyük bir travma yaşatmış ve şampiyonluğuna engel olmuştu. 11 yaşında olan senin de bu maçta top toplayıcı olarak görev yaptığını biliyoruz. O günü hatırladığında aklına neler geliyor ?
Bizim o gün alt yapıda maçımız vardı. Belki A Takım kadar heyecanlıydık. Çünkü Denizlispor yenilirse küme düşeceğini, düşerse de hepimizin emeklerinin yok olacağına inanıyorduk. O zaman 11 yaşımdaydım. Ben Denizlispor 89. dakikada golü attığı sırada kaleci Rüştü ağabeyin arkasında top topluyordum. Evet Fenerbahçeliyim ama o an Fenerbahçe, Rüştü, Appiah, Anelka gözün görmüyor. Çünkü yürekten istediğin için memleketimin takımının iyi bir yerde olmasını istediğin için hiçbir şeyi gözü görmüyor. O gün de bizim için ve tüm Denizli için bir milat günüydü. Biz çok küçüktük ama anılarımızda çok farklı bir yere sahip o karşılaşma...
"İSPANYA'DA OYNAMAK İSTERİM"
Avrupa'da en çok İspanya La Liga'yı beğendiğini sıkça söylüyorsun. Neden Premier Lig değil de İspanya? Eğer teklif alsaydın hangi takımda oynamayı tercih ederdin ?
Öncelikle tutkunu olduğum Real Madrid olduğu için La Liga'yı tercih ederdim. Diğer neden ise fiziksel yönden çok teknik kapasitesi yüksek bir lig olduğu için oyumu İspanya'dan yana kullanırdım. Hep aklımda orası vardı. Her zaman konuşulan futbolun zirvesine Barcelona, Real Madrid ve Premier Lig takımları ortak oluyor. İngiltere fiziksel olarak çok zor bir lig. Korkuyor muyum? Hayır ama küçüklükten bu yana oranın hayalini kurdum. Belki de orada oynamak nasip olur. Belki de İngiltere'de oynayıp, çok daha farklı noktalara gelmek de nasip olabilir. Kaderimizde ne varsa o.
* Süper Lig'e yükseldiğinize göre Saraçoğlu Stadı'nda Fenerbahçe'ye karşı forma giymek nasıl bir duygu olacak ?
Bunu iki yıl önce Rize'de yaşadım. Şükrü Saraçoğlu Stadyumu'nda 2-1 kaybettiğimiz maçın son yarım saatinde oyuna girmiştim. Ben Fenerbahçe'nin stadına ilk olarak kadroda bulunduğumda gitmiştim. Yani evim olarak gittim oraya. Ama Rizespor ile sahaya çıktığımda bir deplasman oyuncusu olarak gitmiş oldum. Yine taraftarlar sağ olsunlar bağrına basıyor, seviyor ama o formanın altında olmak farklı, rakip takım forması ile oynamak çok daha farklı. Ben Fenerbahçe'ye ilk geldiğimde sahaya çıktığımda ayaklarım titriyordu. Şimdi ise daha farklı duygular hissediyorum, ayaklarım artık titremiyordu. İnsan ister istemez farklı duygular yaşıyor.
FENERBAHÇE'YE GOL ATARSAM SEVİNİRİM
Fenerbahçe'ye gol atarsan sevincini yaşar mısın?
Sevinç yaşarım diye düşünüyorum. Sonuçta emek verdiğiniz başka bir takım var. Kader birliği yaptığınız ve beraber ter döktüğünüz başka arkadaşlarınız, personeliniz, camianız var o takımda. Memlekette sizi bekleyen insanlar var. Sevinirim diye düşünüyorum.
* Kaç yaşına kadar futbol oynamak istiyorsun?
Yaşım 24. En azından 34-35'e kadar oynamak istiyorum. Ligimizde kendine gerçekten iyi bakan örnek oyuncular çok sayıda. Çok daha fazla oynayan futbolcular var. Benim de çok kötü bir yaşam tarzım yok. Tamamen evcimenim. Ev - tesis arasında mekik dokuyorum. Kendime iyi bakacağıma inanıyorum.
Son Dakika › Spor › Denizlisporlu Recep Niyaz: Kıvılcımı büyük aleve çevirdik' - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?