Sallanan Diş Ergenliği: Çocuklukta Duygusal Geçişler - Son Dakika
Son Dakika Logo
Sağlık
BBC

Sallanan Diş Ergenliği: Çocuklukta Duygusal Geçişler

Sallanan Diş Ergenliği: Çocuklukta Duygusal Geçişler
23.07.2025 19:20

Altı yaş civarında başlayan 'sallanan diş ergenliği', çocukların duygusal gelişim sürecini ifade ediyor.

İlk küçük isyanım altı yaş civarındaydı. Yaşadığımız köyün etkinlik salonunda çok az tanıdığım bir grup çocuğun geldiği bir doğum günü partisine gitmiştim. Hepsinin yanında arkadaşları vardı ve kendimi çekingen ve dışlanmış hissetmiştim.

Eve döndüğümüzde moralim çok bozuktu. Annemin bana ne sorduğunu hatırlamıyorum ama verdiğim yanıtı net bir şekilde anımsıyorum. Birden "Tabii sen rahattın, tembellik ettin, ben de o partiye gitmek zorunda kaldım!"

Sonra odadan hışımla çıktım, annem ne diyeceğini bilememişti. O neşeli oğluna ne olmuştu?

Annem Almanca konuşan bir ülkede yaşıyor olsaydı, biraz daha az şaşırırdı. Wackelzahnpubertät kelimesi "sallanan diş ergenliği" anlamına geliyor. Kelime, altı yaşındaki çocukların nasıl kötü ruh hallerine girip, ergenlik özellikleri göstermeye başladığını tanımlıyor. Alman dergisi Wunderkind "Saldırgan davranışlar, isyankarlık ve derin bir mutsuzluk sallanan diş ergenliğinin tipik özellikleri" diyor.

Normal ergenlik döneminin tersine sallanan diş ergenliğinin nedeni hormonal değişiklikler değil. Beynin daha olgun düşünce ve duyguların temellerini attığı büyük bir psikolojik değişiklik dönemi.

İngiltere'deki Durham Üniversitesi'nde psikoloji doktorası yapan Evelyn Antony "Bir çocuğun kimliğini inşa ettiği, diğer insanlara kıyasla kim olduklarını çözmeye çalıştıkları gerçekten önemli bir aşama. Duygusal dünyaları da genişliyor" diyor.

Bebeklik ve ergenlik dönemleri şu anda iyice anlaşıldı ama 6-12 yaşlarını kapsayan orta dönem çocukluk bilimsel araştırmalar anlamında ihmal edildi. Hatta bazı psikologlar bu dönemi "unutulmuş yıllar" diye tanımlıyor.

Antony "Çok sayıda araştırma ilk yıllara, bebeklerin yürüyüp, konuştuğu döneme odaklanıyor. Daha sonra biraz daha fazla isyan içinde olunan ergenlik dönemine. Fakat orta dönem çocukluk hakkında daha az şey biliniyor" diyor.

Şimdi bu durum değişiyor ve yeni araştırmalar çocuklardaki psikolojik metamorfozun özelliklerini tespit ediyor.

Bu dönüşüme duyguları ifade etme kapasitesinin büyümesi ve gerektiğinde duyguların değiştirilmesi de dahil. Ayrıca çocukların diğerlerinin davranışlarıyla ilgili daha sofistike düşünmelerini ve uygun karşılık vermelerini sağlayan "ileri zihin teorisi" de. Aynı zamanda rasyonel sorgulama ve mantıksal çıkarımın temelleri konusunda ustalaşmaya başlıyorlar. Böylece yaptıklarının sorumluluğunu daha fazla almaya başlıyorlar. Bu yüzden de bu duruma Fransızcada l'âge de raison yani mantık çağı deniyor.

Sallanan diş ergenliği konseptinin gösterdiği gibi, orta dönem çocukluğun başlangıcında büyüme sancıları beraberinde gelebiliyor. Ancak bu dönemde rol oynayan nörolojik ve psikolojik değişikliklerin daha derinlemesine anlaşılması, bu yolculukta çocuklara destek olmaktaki en iyi yöntemler konusunda yeni fikirler sunuyor.

Sallanan diş ergenliği

Duyguların düzenlenmesiyle başlayalım. Orta çocukluk döneminin başlangıcında çoğu çocuk duygularını kontrol etme anlamında zaten büyük bir ilerleme kaydetmiş oluyor.

Yeni doğmuş bebekler sıklıkla açlık, yorgunluk ya da kolit gibi fiziksel ıstırabın giderilmesinde tamamen etraflarındaki yetişkinlere bağımlılar. İlerleyen birkaç yıl içinde sevinç, öfke ve korkuyu da ekleyerek duygusal repertuarlarını geliştiriyorlar. Fakat bu duyguları nasıl yöneteceklerini bilmiyorlar ve bu durum da kulak zarımızı patlatan öfke nöbetlerini beraberinde getiriyor.

Çocuklarda dilin gelişmesi bu girdapta biraz yardımcı olabiliyor. Bu kısmen çocukların ihtiyaçlarını daha iyi bir şekilde ifade edebilmesini ve diğerlerinin de öfke birikmeden önce uygun bir karşılık verebilmesini sağlıyor. Sadece "Açım" dedikten ve yetişkinin buna karşılık vermesinden sonra çocuğun daha fazla yiyecek istemek için bağırmasına gerek yok.

Antony ve diğer araştırmacılara göre çocuklar beş ya da altı yaşına ulaştığında duygusal anlama kabiliyetlerini sınavdan geçiren yeni sorunlarla karşılaşıyorlar. Yetişkinlerin her davranışlarına yön vermesine bağımlı kalmaları yerine, daha bağımsız davranmaları bekleniyor. Bu durum da öfkeyi besleyebilecek bir belirsizlik ortaya çıkartıyor.

Artık arkadaşlarını kendileri bulmak, hoşlanmadıkları insanlarla bile geçinmek ve yetişkinlerin kurallarına uymak zorundalar. Antony aynı zamanda daha güçlü bir benlik anlayışı geliştirdiklerini ve bu aşamada diğerlerinin karşısında benliklerini tanımlama gereğinin ortaya çıktığını kaydediyor.

Bu geçiş dönemi çocuğum duygu yönetiminin sınırlarını zorlayabiliyor ve sallanan diş ergenliği halleri gözlemlenebiliyor. Çocuk bu dönemlerde mutsuz ve daha ilgiye muhtaç hale gelebiliyor ya da öfke patlamaları yaşayabiliyor.

İyi tarafı şu ki, çocukların beyinleri yeni ortaya çıkan taleplerle hızla başa çıkabiliyor. Bu süreçte genelde ne hissettiklerini tanımlamak ve anlamak için kelime hazneleri büyüyor. Bunlara karmaşık duygular da dahil. Örneğin dokuz yaşına geldiklerinde çoğu çocuk Disney'in Küçük Deniz Kızı'ndaki hem acı hem de tatlı finalini anlayabiliyor.

Ayrıca bir ebeveynin ya da öğretmenin kendilerini yatıştırmasına bağımlı olmadan kendi başlarına duygularını değiştirmek için yeni stratejiler öğreniyorlar. Orta dönem çocukluk boyunca insanlar "bilişsel yeniden değerlendirmeyi" kullanmakta uzmanlaşıyorlar.

Bilişsel yeniden değerlendirme birinin duygusal etkisini değiştirmek için bir olaya karşı yorumunu değiştirmesi anlamına geliyor.

Örneğin okulda verilen bir görevi yapmakta zorlandığında bir çocuk "Ben bunu yapamıyorum" ya da "Aptalım ben" diye düşünmeye başlayabilir ya da duydukları öfkenin yeni bir strateji geliştirme işareti olarak yorumlayabilir. Bu da büyük olasılıkla öfkelerini sakinleştirip, sebatkar tutumlarını güçlendirecektir. Çocukların yetişkinliğe giden yolu etraflarındaki yetişkinleri izleyerek gelişiyor. Antony "Çocuklar anne ve babalarının yaşamlarında karşılarına çıkan çeşitli çatışmaları ve farklı sorunlarla nasıl başa çıkacaklarını anne ve babalarından öğreniyor" diyor.

Arkadaşlık arayışı

Çocukların sosyal dünyası da değişiyor. Hollanda'daki Leiden Üniversitesi'nden gelişim ve eğitim psikolojisi araştırmacısı Simone Dobbelaar "Orta dönem çocukluk 'karşılıklı arkadaşlıkların' gelişmeye başladığı bir dönem" diyor. Bir başka deyişle, al-ver temelli ilişkileri anlamaya başlıyorlar ve yaşamlarının daha büyük bir odağı oluyor. "Çocuklar hem okulda hem de okul dışında yaşıtlarıyla daha fazla vakit geçirmeye başlıyorlar."

Orta dönem çocukluk boyunca bireyler çok sayıda kişinin düşüncelerini ve duygularını takip edebilmek için bu sosyal becerilerini ve zihinsel sezgilerini geliştiriyor.

Örneğin Nick adlı bir çocuğun hikayesini düşünelim. Nick bir futbol takımına girmek istiyor ama bunu başaramayacağını düşünüyor. Takımın hocası Nick'in bu belirsizliğinden haberdar ama takımda oynamasını istiyor. Hoca seçimini yaptığında, Nick'in onu takıma alma kararının henüz farkında olmadığını biliyor muydu? (Doğru yanıt evet)

Bir çocuğun ise böyle bir soruya yanıt verebilmesi için, hocanın Nick'in kendisiyle ilgili görüşleri konusunda neler bildiğini değerlendirmesi gerek. Bir başka deyişle, bir insanın bir başka insanın zihinsel teorisi konusundaki zihinsel teorisini değerlendiriyorlar. Buna da "öz yineleme süreci" deniyor.

Bu muhakeme kimin bir sırrı bildiğini takip edebilmek, okul bahçesinde kimlerin dedikodu yaptığını ve birinin bizi bir oyunda aldatmak için "çifte blöf" yapıyor olabileceğini görebilmek için önemli. Fakat yakın döneme kadar psikologlar bu muhakemenin çocuklukta ilk olarak ne zaman ortaya çıktığı konusunda net değildi.

Bu soruya yanıt verebilmek için Vechta Üniversitesi'nden Christopher Osterhaus ve Freiburg Üniversitesi'nden Susanne Koerber beş yaşındaki 161 çocuktan oluşan bir denek grubu topladı. Sonraki beş yıl boyunca da çeşitli zihinsel teori görevlerindeki performanslarını ölçtüler. Verilerin analiz edilmesi sonucu 5-7 yaş arasında performansta hızlı bir tırmanış tespit ederken daha sonra büyük ölçüde sabit kaldığını gözlemlediler.

Araştırmada bu zihinsel ilerlemenin çocukların sosyal hayatında derhal olumlu etkiler getirdiği saptandı. Osterhaus "Sosyal muhakemeleri arttıkça, yalnızlık hissinin de düştüğünü bulduk. Belki de arkadaşlık kurmayı ve daha sıkı arkadaşlıklar geliştirmeyi daha kolay buluyorlar" diyor.

Dobbelaar'ın araştırmasında da artan duyarlılıkla daha sosyal davranışlar arasında bir bağ kuruldu. Dışlanmış hisseden birine özellikle daha nazik davranmak gibi. Dobbelaar maalesef çoğu okul bahçesinde görülen akran zorbalığını taklit eden bir deney geliştirdi.

Deneyde Cyberball adlı basit bir bilgisayar oyunu vardı. Oyunda dört oyuncu topu birbirlerine atıyor. Fakat katılımcılar, diğer üç oyuncunun bilgisayar tarafından kontrol edildiğini ve ikisinin üçüncüye hiç top atmamak üzere programlandığını bilmiyordu.

Daha küçük yaştaki denekler bu adaletsizliğe karşı daha az duyarlı gibi görünüyordu. Fakat orta dönem çocukluktan ilk ergenliğe geçtikleri yaşlarda çok sayıda katılımcı diğer oyuncuların kötü davranışının etkisini azaltmak için, top kendilerine geldiğinde hiç top atılmayan bot oyuncuya top atmaya başladılar. Yani kurbanla kurdukları dayanışmanın küçük bir işaretini verdiler.

Dobelaar ve çalışma arkadaşları fMRI görüntüleme tekniğiyle beyin aktivitesindeki bazı karakteristik değişikliklerle bağlantılı olduğunu tespit ettiler. Bu da çocukların kendilerine odaklanmayı azalttığını ve diğerlerine daha çok odaklanmaya başladığını gösteriyor.

Dobelaar çocukların gelişen beyinleri "akran zorbalığı gören botun" duygularını değerlendirebilmeye başlarken, bunun "perspektif alma kabiliyetlerinin artmasına bağlı olabileceğini" belirtiyor.

Kendinden şüphenin başlaması

Bütün bu yararlarına rağmen sofistike muhakeme kabiliyetinin bir olumsuz yanı da var. Daha büyük bir kendinden farkındalık ve şüphe.

Bir "Hoşlanma farkı" araştırmasını ele alalım. Hoşlanma farkı, diğer insanlardan ne kadar çok hoşlandığımıza kıyasla, diğerlerinin bizden ne kadar çok hoşlandığını hafife alma eğilimimizi tanımlıyor.

Utrecht Üniversitesi'nden Wouter Wolf'un geçtiğimiz günlerde yaptığı bir araştırmada, hoşlanma farkının ilk olarak beş yaşında ortaya çıktığını ve orta çocukluk döneminde düzenli olarak arttığını ortaya koydu. Diğerlerinin zihinsel yaşamlarına uyum sağladıkça, bizimle ilgili görüşlerinin istediğimiz ölçüde dostane ya da pozitif olmayabileceğinden kaygılanmaya başlıyoruz.

Doğum günü partisinde moralimin bozum olmasının nedeni de buydu belki de. Öz farkındalığın ve yalnızlığı ilk tadışımdı ve niye mutsuz ve kızgın olduğumu ifade edebilecek kelimelere sahip değildim. Ya da hoşlanma farkını aşıp, iyi tanımadığım insanlarla yeni arkadaşlıklar kuracak kabiliyetlerim yoktu.

Konuşmanın gücü

Bir çocuğun hayatındaki yetişkinler bu kabiliyetlerin oluşmasını düzenli konuşmalarla kolaylaştırabilir. Örneğin Antony "duygusal rehberliğin" gücüne işaret eden araştırmalara dikkat çekiyor. Bu sohbetlerde çocukların önyargısız dinlenmesi, duygularının onaylanması ve sonra daha pozitif yollar gösterilmesi gerekiyor.

Antony "Mesele yetişkinlerin çocuklar için her şeyi halletmesi değil, onlara bu duygularını yönetme sürecinde rehberlik etmek" diyor. Bir yetişkin, örneğin başta can sıkan bir olayın nasıl farklı bir şekilde yorumlanabileceğini göstererek yeniden değerlendirmeyi teşvik edebilir. Daha sonra da çocuk bir sonraki canını sıkan olayda bunu uygulayabilir ve gelecekte yaşayabileceği strese karşı silahlanabilir.

Bir ebeveyn ya da vasi aynı zamanda çocuklara gerçek ya da hayal ürünü sosyal ikilemlerden de bahsedebilir. Osterhaus "Onlara niye bu insan böyle bir tepki verdi? Niye böyle bir şey söyledi diye sorabiliriz?" diyor. Bunun da çocukları diğer insanların zihinsel durumu hakkında daha dikkatli düşünmelerine yardımcı olabileceğini ve daha ileri bir zihinsel teoriyi teşvik edebileceğini söylüyor.

Bazen de bu iki yaklaşım doğal olarak birleşiyor. Bir çocuk en iyi arkadaşı ona kötü davrandığı için sarsılmışsa, bu kötü davranışın potansiyel nedenlerini sorgulamaya teşvik edebiliriz. Belki de yorgundur, kötü bir gün geçiriyordur, kişisel bir mesele değildir ve öfke yerine, anlayışla tedavi edilebilir.

Her yeni şeyi öğrendiğimizde olduğu gibi, bu kabiliyetlerin yerleşmesi için de sürekli pratik yapmak gerekiyor. Çocuk da böylelikle hem kendisini hem de diğerlerinin zihinlerini anlamakta gelişebilir ve "sallanan diş ergenliğinden" normal ergenlik ve ötesinde yaşayacakları maceralarda rehber olabilir.

Kaynak: BBC

Son Dakika Sağlık Sallanan Diş Ergenliği: Çocuklukta Duygusal Geçişler - Son Dakika

Sizin düşünceleriniz neler ?

    SonDakika.com'da yer alan yorumlar, kullanıcıların kişisel görüşlerini yansıtır ve sondakika.com'un editöryal politikası ile örtüşmeyebilir. Yorumların hukuki sorumluluğu tamamen yazarlarına aittir.
BBC

Advertisement