"İnsülin direnci" basında ve sosyal medyada son yıllarda sıkça duyulan bir terim.
Üzerine kitaplar yazıldı, nasıl engelleneceğine ya da kontrol edileceğine dair egzersizler ve beslenme biçimleri öneren videolar paylaşıldı.
İnsülin direnci, tip 2 diyabet gibi ciddi sağlık sorunlarına yol açabiliyor.
Peki nasıl gerçekleşiyor? Semptomları ne? Tedavisi mümkün mü? Oruç tutmak, insülin direncini kontrol altında tutmaya yardımcı olabilir mi?
Pankreas tarafından üretilen insülin, vücudumuzdaki en önemli hormonlardan biri.
Görevi, vücuttaki kan şekeri (glukoz) seviyelerini kontrol altında tutmak.
Bunu, vücudumuzun enerji için kullandığı glukozu depolayarak gerçekleştiriyor.
Pankreasın az insülin üretmesi ya da vücudun insülini doğru depolayamaması durumunda birçok sağlık sorunu ortaya çıkabiliyor.
İnsülin şu şekilde çalışıyor:
İnsülin direnci kas, yağ ve karaciğerdeki hücrelerin insüline gerektiği gibi tepki vermemesiyle ortaya çıkan karmaşık bir süreç.
Bu durum, hücrelerin kandaki glukozu etkili biçimde kullanmasını ya da depolamasını engelliyor.
Böylece pankreas kandaki yüksek glukoz seviyesinin üstesinden gelmek için daha fazla insülin üretiyor.
Bu duruma hiperinsülinemi adı veriliyor.
Pankreas, hücrelerin zayıf tepkisini telafi edecek kadar insülin üretebildiği sürece vücuttaki kan şekeri sağlıklı oranlarda kalıyor.
Ancak hücrelerin insülin direnci arttıkça kandaki glukoz oranı da artıyor.
Bu, zaman içinde tip 2 diyabete ve başka hastalıklara yol açabiliyor.
İngiltere Ulusal Sağlık Servisi'nde danışman hekim olarak çalışan ve kendi kilo verme kliniği bulunan endokrinoloji, diyabet ve dahiliye uzmanı Franklin Joseph, insülin direncinin "genetik, yaşam tarzı ve çevre faktörlerinin birleşiminden etkilenen karmaşık bir durum" olduğunu söylüyor.
İnsülin direncinin ortaya çıkma sebebi kişiden kişiye değişiyor.
Joseph'e göre insülin direncinin ortaya çıkmasına yola açan sebepler şunlar:
Diabetes UK adlı hayır kurumu, sağlık sorunları yaşayanları Ramazan'da oruç tutma konusunda uyarıyor.
Birmingham Üniversitesi Hastanesi Diyabet Kliniği Direktörü ve Diyabet ve Endokrinoloji Profesörü Wasim Hanif, "Diyabetle yaşayanların diyabet ekiplerine danıştıktan sonra oruç tutmalarını sağlamak çok önemli" diyor ve ekliyor:
"Diyabetliyseniz oruç tutmak sağlık sorunlarına yol açabileceği için tehlikeli olabilir."
Prof. Joseph, oruç tutmanın özellikle insülin direnci ve tip 2 diyabet kişilerdeki insülin hassasiyetini iyileştirdiğine işaret eden bilimsel çalışmalar olduğunu söylüyor.
Bunun yanı sıra bazı kişiler oruç tutarken kilo verme ve vücut yağında değişim gibi durumlarla da karşılaşabiliyor.
Bu değişimler, özellikle obez kişilerde insülin hassasiyetini ve metabolizmayı etkileyebiliyor.
Prof. Joseph'e göre Ramazan'da oruç tutmanın insülin direnci ve metabolizma üzerindeki etkisi "yaş, cinsiyet, mevcut sağlık sorunları, beslenme alışkanlıkları ve fiziksel faaliyet" seviyelerine göre kişiden kişiye değişebiliyor.
Uzman, konuyla ilgili şunları kaydediyor:
"Ramazan sırasında oruç tutan özellikle diyabet ve diğer metabolik hastalıkları olan kişilerin güvenli oruç tutabilmeleri ve bu süreçte sağlık durumlarını en uygun şekilde yönetebilmeleri için sağlıkları yakından takip etmeleri ve sağlık uzmanlarından rehberlik almaları gerekiyor."
Amman'da yaşayan beslenme uzmanı Reem El-Abdallat, sağlık faydalarını azami seviyeye çıkarmak için "aralıklı oruç ya da Ramazan orucu tutarken sağlıklı beslenme alışkanlıkları edinmenin çok önemli olduğunu" söylüyor.
Aralıklı oruç son yıllarda dünya çapında oldukça yaygınlaştı.
Doktorlar ve beslenme uzmanları sağlık faydalarından bahsediyor.
Bu oruç haftada bir gün ya da daha uzun süre yemek yememeye dayanıyor.
Hindistan'ın güneyindeki Tamil Nadu eyaletinin Vellore şehrindeki Hristiyan Tıp Koleji Üniversitesi Hastanesi'nden endokrinoloji profesörü Dr. Nitin Kapoor, bazı bilimsel çalışmalara göre aralıklı orucun tıbbi faydaları olduğunu söylüyor.
Kapoor, bu orucun herkese uygun olmadığı ve oruçta uygulanacak beslenme düzeninin hastaya özel hazırlanması gerektiği uyarısını yapıyor.
Profesör ayrıca herhangi bir diyetin ya da orucun "uzun vadeli sürdürülebilirliğine" de dikkat çekiyor:
"Bunu bir ömür devam ettirebilecek misiniz? 15 kilo vermek istiyor olabilirsiniz, ama diyeti bıraktığınız an bu daha kötü bir şekilde geri gelecek."
Prof. Joseph ise bu tür oruçlarla ilgili araştırmaların sürdüğünü ve bazı çalışmaların bunların insülin hassasiyetini yenmeye destek verebileceğini söylüyor:
"Örneğin, 2015'te Cell Metabolism [Hücre Metabolizması] dergisinde yayımlanan bir araştırmaya göre gün aşırı oruç tutmak, obez olmayan vakalarda vücut ağırlığını değiştirmeden insülin hassasiyetini iyileştiriyor."
İnsülin direncinin ilk göstergeleri ve semptomları hafif ve fark edilebilir olmayabilir.
Prof. Joseph'e göre bu semptomlar arasında artan açlık, yorgunluk, kilo vermede zorluk, özellikle boyun, koltuk altı ve kasık bölgesinde siyah nokta, yüksek tansiyon, yüksek trigiliserit seviyeleri, düşük HDL kolestrolü ve PCOS var.
Uzmana göre insülin direncinin tip 2 diyabete ve kandaki glukoz seviyelerinde ciddi artışa yol açması durumunda hastada başka semptomlar da görülebilir.
Bu semptomlar arasında sık tuvalete gitme, artan susuzluk ve bulanık görme var.
Prof. Joseph, bu semptom ve göstergelerin "kişiden kişiye değişebildiğini ve insülin direnci olan herkesin hepsini yaşamayacağını" vurguluyor:
"Ayrıca bu semptomlar başka sağlık sorunlarına da işaret edebilir. O yüzden düzgün bir değerlendirme için bir sağlık uzmanına danışmak gerekir.
İnsülin direncinin erken tespiti ve yönetilmesi tip 2 diyabet ve kardiyovasküler hastalık gibi komplikasyonları engellemek için çok önemli."
Prof. Joseph'e göre insülin direnci olan insanların yüzde 70-80'i tedavi görmedikleri ya da bu sorunu yönetmedikleri sürece er ya da geç tip 2 diyabet oluyor.
Uzman, özellikle güneydoğu Asya kökenli etnik gruplara mensup kişilerde tip 2 diyabet riskinin daha yüksek olduğuna dikkat çekiyor.
Glisemik endeks, gıdaların kan şekeri seviyelerine etkisine göre sınıflandırılmasında kullanılan bir sistem.
Tükettiğimiz yiyeceklerin kandaki glukoz seviyesini ne hızda artırdığını belirtiyor.
Karbonhidratlar yavaş emildikleri için düşük bir glisemik endekse sahip.
Bunlar arasında bazı sebze, meyve, tatlandırılmamış süt, baklagiller, tam buğday unundan ekmek ve tam tahıllı mısır gevrekleri var.
Öte yandan şeker, şekerli yiyecek içecekler, beyaz patates ve beyaz pirinç gibi gıdalar kan şekerini hızla artırdığı için yüksek glisemik endeksine sahip.
Ancak bir yiyeceğinin sağlıklı olup olmadığını belirlemek için yalnızca glisemik endeks yeterli değil.
Örneğin birçok çikolata türünün glisemik endeksi düşük olmasına rağmen kalorileri oldukça fazla.
Yüksek glisemik endeksli gıdalar sağlıksız olmak zorunda değil. Örneğin karpuz gibi bazı meyveler glisemik endeksleri yüksek olsa da sağlığa faydalı.
Dolayısıyla burada odak, beslenme biçiminin sağlıklı ve dengeli olmasını sağlamak.
Prof. Joseph, "insülin direnci hayat tarzını değiştirerek ve bazen de ilaç yoluyla düzeltilebilir ya da oldukça iyileştirilebilir" diyor.
Beslenme uzmanı Reem El-Abdallat, insülin direnci olanların beslenme düzenlerini yakından takip etmeleri, tatlı tüketmemeleri ve nişastalı gıdalardan uzak durmaları konularında uyarıyor.
İki uzman da düzenli egzersiz yapmanın önemine dikkat çekiyor.
Prof. Joseph, kronik strese karşı uyarıyor:
"Meditasyon, yoga, derin nefes egzersizleri ve doğada zaman geçirmek gibi tekniklerle stresle sağlıklı yollarla baş etmek faydalı olabilir."
Yeterli uyku da bu konuda çok önemli.
Metformin gibi ilaçların insülin direnci ve tip 2 diyabet gibi rahatsızlıklara iyi geldiği biliniyor.
Son Dakika › Sağlık › İnsülin Direnci ve Oruç İlişkisi - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?