"Evde Barış, Dünyada Barış'' - Son Dakika
Sağlık

"Evde Barış, Dünyada Barış''

"Evde Barış, Dünyada Barış\'\'

''Savaşçı zihniyet ve kadına yönelik şiddet durdurulmalı!''

26.11.2011 09:43  Güncelleme: 10:41

25 Kasım tüm dünyada toplumsal cinsiyet eşitsizliğine, ayrımcılığa, ataerkil toplumsal şiddete, aile içi şiddete, savaşa, ırkçılığa ve kadınları, kadın haklarını yok sayan sistemlere karşı kadınların eylem günüdür. Ülkemizde İl Emniyet Müdürlükleri ve savcılıkların resmi kayıtlarına göre, 2011 yılının ilk altı aylık bölümünde 26 binden fazla kadın cinayet, yaralama, saldırı, tehdit eylemlerinin mağduru olmuştur.

Türkiye Psikiyatri Derneği olarak Tahran'da, Londra'da, İstanbul'da ya da Çankırı'da; pantolon giydi, evlenmek istemedi, saçları gözüktü, sevgilisiyle sevişti, yemeği yaktı ya da maaşını onlara vermedi diye; babası, komşusu, patronu, sevgilisi, kocası ve onları koruyan, kollayan, destekleyen ve yeterince cezalandırmayan hatta kravat taktı diye katillerine, tecavüzcülerine ceza indirimi yapan sistem tarafından; kurşunla, taşla, bıçakla, testereyle ya da tecavüz ve hakaretle; aşağılanan, eziyet edilen, yaşam hakkı gasp edilen, adları sayılamayacak kadar çok kadının hakkını savunup, hesabını soran kadın ve insan hakları örgütlerinin yanındayız ve hep orada kalacağız.

Kadına yönelik şiddet "kamusal veya özel yaşamda kadınlara fiziksel, cinsel veya psikolojik acı, ıstırap veren veya verebilecek olan cinsiyete dayanan bir eylem, tehdit, zorlama, keyfi olarak özgürlükten, ekonomik gereksinimlerden yoksun bırakma" olarak tanımlanıyor. BM Kadınlara Yönelik Şiddetin Önlenmesi Bildirgesi kadına yönelik şiddetin "kadınlara yönelik, toplumsal cinsiyete dayalı ve bir kadına sırf kadın olduğu için yöneltilen ya da oransız bir şekilde kadınları etkileyen bir şiddet" olduğunu belirtmektedir. Kadın ruh sağlığını olumsuz etkileyen en temel iki etken şiddete maruz kalma ve kadına uygulanan sistematik şiddetin bir parçası olarak yoksulluktur.

Sayılması Zor Rakamlar

Dünya ve Türkiye`de kadınlara yönelik şiddet her geçen gün artmaktadır. Dünya tarihinin gelinen noktasında kadınlar erkeklerle her alanda eşit olduklarının, "Eksik etek, yarım akıl" olmadıklarının, kadın olarak tek görevlerinin "evde 3 çocuk doğurmak" olmadığının bilinciyle erkeklerle eşit eğitim hakkı, eşit meslek uygulama hakkı, eşit çocuk büyütme hakkı, eşit mal edinme ve parasını yönetme hakkı ve sosyal yaşantıda eşit özgürlükler talep ettikçe erkekler tarafından daha fazla baskıya ve şiddete maruz bırakılmaktadırlar.

Günümüzde en ilkel toplumlardan en gelişmiş toplumlara kadar bütün kadınlar geleneksel kavramların da etkisiyle fiziksel, cinsel, ekonomik, psikolojik şiddete maruz kalmaktadır. Kadınların ne yapması, nasıl davranması, ne kadar eğitim alacağı, parasını nasıl harcayacağı, nasıl giyineceği hatta kiminle evleneceği gibi temel seçimleri kural koyucu, yasa koyucu erkekler tarafından belirlenmektedir. Kadınların eğitilmemeleri, emekleri karşılığında ücret almamaları ya da erkeklerden daha düşük ücret almaları, daha düşük sosyal konumda yer almaları şiddete uğramalarını arttırmaktadır. Kadınlar en sık eşleri, sevgilileri, sevgili adayları ve cinsel partnerleri tarafından duygusal, fiziksel ve cinsel şiddete maruz bırakılmaktadırlar. Kadına yönelik şiddet sonucunda kadınların bedensel, ruhsal, cinsel ve üreme sağlıkları bozulmakta, gebelik ve lohusalık döneminde sağlık problemleri ile karşılaşılmaktadırlar.

Rakamlar dehşet vericidir. Tüm dünyada ülkeden ülkeye değişmekle birlikte kadınların ortalama %70'e yakını erkekler ve özellikle eşleri/sevgilileri tarafından çeşitli şekillerde şiddete maruz bırakılmaktadırlar. Dünya Sağlık Örgütü'nün gelişmekte olan 10 ülkede, 15-49 yaşlaındaki kadınlar arasında düzenli yaptığı Kadın Sağlığı ve Kadına Yönelik Ev İçi Şiddet araştırması sonuçlarına göre;

-Eşi ya da partneri tarafından fiziksel ve cinsel şiddete maruz kaldığını söyleyenlerin oranı ülkeden ülkeye değişmekle birlikte asla ortadan kalkmamaktadır; Japonya'da %15'ken, Etiyopya'da %70'tir

-Kadınların % 0.3 ile %11.5'u eşi/partneri olmayan kişiler tarafından cinsel şiddete maruz kalmaktadırlar

- Peru'daki kadınların %24'ü, Tanzanya'daki kadınların %28'i, Güney Afrika'daki kadınların yüzde 40'ının ilk cinsel ilişkileri cebren ve istekleri dışında gerçekleştirmektedirler.

Türkiye'de 2007 yılında Ayşe Gül Altınay ve Yeşim Arat tarafından yapılan "Türkiye'de Kadına Yönelik Şiddet" başlıklı geniş ölçekli araştırmadan elde edilen sonuçlara göre;

-"Her üç kadından birinin fiziksel şiddet gördüğü saptanmıştır.

- "Hayatı boyunca" eşinden en az bir kez fiziksel şiddet görmüş kadınların oranı Türkiye genelinde % 35 bulunmuştur.

- Kocalarından ayrılmış kadınların %78'i fiziksel şiddete maruz kalmaktadırlar.

- Kadınların % 14'ü en az bir kez "istemediği zamanlarda cinsel ilişkiye zorlandığı"nı belirtmiştir. Cinsel şiddete uğradığını söyleyenlerin % 67'si aynı zamanda fiziksel şiddete de maruz kaldığını ifade etmektedir.

Birleşmiş Milletler Kadının Güçlendirilmesi ve Cinsiyet Eşitliği Birimi'nin (UNIFEM) 2011 yılında yayınladıkları kadınlara yönelik şiddet rakamlarına bakıldığında;

Kadın Cinayetleri

-ABD'de öldürülen her 3 kadından biri eşleri/sevgilileri tarafından öldürülmektedir

-Güney Afrika'da her 6 saate bir, bir kadın eşi/sevgilisi tarafından öldürülmektedir

- Hindistan'da her gün 22 kadın çeyizleri nedeniyle öldürülmektedir

-Ülkemizde kadın cinayetlerine dair resmi makamlardan açıklamalar düzenli yapılmamaktadır. Kadın Örgütlerinin verilerine göre son 5 yıl içinde ülkemizde 4000'den fazla kadın öldürülmüştür.

Kadın Ticareti

- Tüm dünyada yılda 800.000 kişi insan tacirleri tarafından satılmaktadırlar ve bunların % 80'ini cinsel amaçlarla satılan kadınlar ve kız çocukları oluşturmaktadır.

Zarar Verici Uygulamalar

- Her yıl 100-140 milyon kız çocuğunun cinsel organları kesilmekte ve sünnet edilerek cinsel haz almaları engellenmektedir.

-Her yıl ülkemizin de içinde olduğu Afrika ve Ortadoğu kuşağı ülkelerde 60 milyon kız çocuğu 18 yaş altında evlendirilmektedir.

-Sadece 2002 yılında tüm dünyada 18 yaşın altında 150 milyon kız çocuğu cinsel şiddete maruz bırakılmıştır.

Cinsel Şiddet

-Dünya üzerinde 4 kadından biri gebelik sırasında fiziksel veya cinsel şiddete maruz bırakılmaktadırlar ve bu şiddet düşük ve erken doğum riskini arttırmaktadır. Eşler/partnerleri tarafından dövülen kadınların %53'ünün karınlarına yumruk ya da tekme atılmaktadır.

ŞİDDETİN MALİYETİ, EKONOMİNİN ŞİDDETİ!

Kadınlara yönelik ekonomik şiddet kadınların ekonomik haklardan mahrum bırakılmasıdır. Halen dünyadaki özel mülkiyetin sadece %1'i kadınların elindedir. Neoliberal politikalar tüm dünyada muhafazakarlığı arttırmaktadır ve kadınların çalışan, kendi kararlarında bağımsız, etkin bireyler olmasını etkilemektedir. Kadınları vasıfsız, sosyal güvencesiz, düşük ücretle, esnek çalışma ve iş koşullarında, parça başı işlere mahkum ederek erkeklere daha fazla iş sahası açmakta ve işsizliğin görünürlüğünü azaltmaktadır.

-Kadınlar eşit işe karşılık yaklaşık %20 oranında daha az para kazanmaktadır.

-Tüm dünyadaki sermayenin %10'u kadınların elindedir.

-Ev içi şiddet gelişmiş ülkelerde bile ciddi bir sorun oluşturmaya devam etmektedir; her yıl Kanada'da 1.6 milyon dolar, ABD'de 5.8 milyon dolar harcanmasına yol açmaktadır.

-Şiddetin bir diğer boyutu kadınların ekonomik haklardan mahrum bırakılmasıdır. Halen tüm dünyadaki özel mülkiyetin sadece %1'i kadınların elindedir.

Cinsel Taciz

- Avrupa Birliği ülkelerinde yaşayan kadınların %40-50'si işyerlerinde istemedikleri cinsel/fiziksel temas ve cinsel yakınlaşmalara maruz kalmaktadırlar.

- ABD'de 12-16 yaş arasındaki kız çocuklarının %83'ü okullarda çeşitli şekillerde cinsel tacize uğramaktadırlar.

Bir Savaş Yöntemi Olarak Tecavüz

- 1994'de Ruanda'da soykırım sırasında 250.000 ile 500.000 arasındaki kadının tecavüze uğradığı tahmin edilmektedir

- Kongo Demokratik Cumhuriyeti'de 1996'da en az 200.000 kadın ve kız çocuğu cinsel şiddete uğramıştır.

- 1971 de Bangladeş'te savaş sırasında 250 - 400 bin kadının ırzına geçilmiş, buna bağlı 25 bin gebelik oluşmuştur.

- Bosna Hersek'te 20 binden fazla kadına tecavüz edilmiştir.

- Birleşmiş Milletler tarafından desteklenen Kadın Global Liderlik Merkezi (CWGL) bu nedenle bu yıl 25 Kasım'ın ana temasını 'Evde Barış, Dünyada Barış; Savaşçı Zihniyet ve Kadına Yönelik Şiddet Durdurulmalı!' olarak belirlemiştir.

Sağlık Açısından Kadına Yönelik Şiddet

Şiddete maruz kalmanın uzun zamanlı fiziksel, ruhsal ve üreme sağlığı ile ilgili sorunlara yol açmaktadır. Annelerine uygulanan şiddete tanık olan çocuklarında ruh sağlığı bozulmaktadır. Ayrıca şiddete tanık olan çocuklar da şiddet uygulayıcıları haline gelmektedirler. Şiddete uğramak kadınlarda birçok ruhsal hastalığın oluşumunu tetiklemektedir. Kadın ruh sağlığını etkileyen en temel iki sosyal faktör şiddete maruz kalma ve yoksulluktur. Yoksulluk, eşitsizlik ve sosyal adaletsizlik dünyada kadınları erkeklerden daha çok etkilemektedir. Yoksulluk ve eşitsizlik, depresyon, şizofreni ve iki uçlu bozukluk gibi bir çok ruhsal hastalığın kadınlarda daha sık görülmesine yol açmaktadır. Panik bozukluğu, travma sonrası stres bozukluğu ve korkular başta olmak üzere anksiyete bozuklukları ve depresyon gibi toplumda sık görülen bazı ruhsal hastalıklar kadınlarda erkeklerden daha sık görülmektedir. Kadınlar erkeklerden üç kat daha fazla intihar girişiminde bulunmaktadır. Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde kadınlarda depresyon erkeklerden iki kat daha sıktır.

Şiddete Uğramayı Arttıran Risk Faktörleri

KİMLER ŞİDDET UYGULUYOR?

1.Kadına yönelik şiddet uygulamanın normal olduğu bir kültürde yetişmek,

2.Düşük eğitim seviyesine sahip olmak

3. Çocukluk döneminde şiddete maruz kalmak

4.Çocukluk döneminde kadına yönelik şiddete tanıklık yapmak,

5.Alkol bağımlılığı, antisosyal kişilik özellikleri

6.Çok eşli olanlar ve kadınlar tarafından sadakatsizlikle suçlananlarda şiddet uygulama davranışı daha sık görülmektedir.

Hangi kadınlar daha çok şiddete maruz kalıyor?

1.Daha önce şiddete maruz kalan kadınlar

2.Kendisi de çocuklarına ya da diğer insanlara şiddet uygulayan kadınlar

3.Evlilik sorunları yaşayan kadınlar

4.Boşanmış ya da boşanmak üzere olan kadınlar

5.Düşük eğitim seviyesine sahip kadınlar

6.Düşük maddi gelire sahip kadınlar>

Topluluk Zihniyeti

Bütün toplumlarda toplumsal cinsiyete dayanan roller iktidar ilişkilerini yansıtmakta ve erkeğin kadına hükmetmesini meşrulaştırmaktadır. Erkek egemen dil ve kültür ortamı, hem özel hem de toplumsal alanda cinsiyete dayalı ayrımcılığın bir araç olarak kullanılmasının ve yeniden üretilmesinin temel taşıyıcıları olmuştur. Devletin hem özel hem kamusal alanda mevcut olan şiddeti görmezden gelmesi, toplumsal cinsiyet ayrımcılığına karşı etkili politikalar geliştirmemiş olması kadına yönelik şiddeti sürekli kılmaktadır. Bu şiddetin, erkekler ve kadınlar arasındaki eşit olmayan güç ilişkilerinin bir göstergesi, kadınları zorla bağımlı bir konuma sokmanın toplumsal mekanizmalarından biri olarak kadını ekonomik ihtiyaçlarından, sosyal haklarından yoksun bırakmaktadır.

Tüm bunlar yanında toplumda şiddetin haklı nedenlerinin olabileceğinin düşünülmesi, gerektiğinde eşleri hizaya sokmak için şiddetin gerekli olduğunu düşünülen toplumlarda şiddet çok daha fazladır. Şiddeti günlük yaşamda bir araç olarak kullanan, normalleştiren ve her türlü basın yayın aracı ile bu mesajı veren toplumlarda her türlü şiddet artmaktadır. Ayrıca savaş, terör ve her türlü ekonomik yoksunluklar kadına yönelik şiddeti de arttırmaktadır. Türkiye'de günlük yaşamın her alanında şiddetin sık kullanıldığı görülmektedir. Şiddet olağan bir insanlık hali olarak gösterilmektedir.

Kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetleri yıllardır artarak devam etmektedir. Temmuz ayında son 10 günde 8 kadın öldürülmüştür. Kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetleri münferit olarak kabul edilemez, sistematiktir. Son günlerde gündeme gelen şiddete uğrayan kadınların devlet tarafından daha etkili şekilde korunmasını sağlayacak elektronik kelepçe ve benzeri uygulamalarla kadınların güvenliğini sağlayacak yasal düzenlemelerin yapılması sevindirici olsa bile yeterli değildir. Önlenebilmesi için devletin tüm kurumları ile birlikte üniversiteler, eğitim kurumları ve sivil toplum örgütlerinin işbirliği içinde politikalar geliştirmesi gerekmektedir. Türkiye Psikiyatri Derneği olarak bu konudaki önerilerimizi bir kez daha tekrarlamak istiyoruz;

Kadınlara yönelik şiddet görünür kılınmalıdır. Resmi kurumlarca aylık ve yıllık olarak kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetleri ile ilgili veriler düzenli olarak yayınlanmalıdır.

Kadına yönelik şiddetle ilgili veriler düzenli olarak yorumlanarak hem risk gruplarının hem de şiddeti arttıran sosyal faktörlerin tespit edilmesi ve buna dayalı olarak hazırlanan eylem planları ve önleme çalışmaları etkinleştirilmelidir.

Kadına yönelik şiddetin önemli bir parçası olan ekonomik şiddet kadınların şiddete uğramasını arttırmakta ve süreklilik kazanmasına yol açmaktadır. Son yıllarda gelişen kadınların eğitim almasını ve çalışma hayatına etkili şekilde katılmasını arttıran, özendiren olumlu politik müdahaleler çoğaltılmalıdır.

Kadına yönelik şiddeti doğuran temel unsurun cinsiyet ayrımcılığı olduğu göz önünde tutularak eğitimin ilk aşamalarından başlayarak her seviyede toplumsal cinsiyet ayrımcılığına ilişkin eğitim programları düzenlenmeli, medyanın bu konudaki bilinçliliği arttırılmalıdır. Anasınıflarından başlayarak toplumsal cinsiyet ve kadın sorunlarına duyarlı eğitim programları desteklenmeli, ders araçları buna uygun olacak içerik ve biçimde hazırlanmalıdır. Televizyon dizileri ve gazete haberleri başta olmak üzere medyada da cinsiyet ayrımcılığı ve şiddetin her türlüsünün özellikle kadına yönelik şiddetin özendirilmesine karşı müdahale edilmelidir. Ülkemizde sigara kullanımına karşı medyada etkin olarak yürütülen kampanyalar kadına yönelik şiddet içinde geçerli kılınmalı, şiddetin olağan bir insanlık hali olarak gösterilmesinin önüne geçilmelidir. Kadınların güvenli yaşam koşulları, sığınak daha sonra barınma, iş bulma ve diğer konularını önceleyen kapsamlı kamusal destek sistemleri geliştirilmeli ve hayata geçirilmesi sağlanmalıdır. 5393 sayılı Belediye Kanunu'nun yerine getirerek, 2006/17 sayılı Başbakanlık Genelgesinde tanımlandığı şekliyle kadın ve çocuklar için acilen güvenlikli sığınma evleri açılmalıdır. Sığınaktaki kadınların mahremiyetlerine, kimlik bilgilerine ulaşılmaması için gerekli önlemler alınmalıdır.

Kadına yönelik şiddet davalarında uygulanan 'haksız tahrik indirimleri' derhal kaldırılmalı, 5237 sayılı TCK'nın 29. Maddesi uygulanmamalıdır. Namus cinayetleri, uluslararası hukuk açısından yargısız infaz olarak kabul edildiği ve uluslararası sözleşmelere atılan imzaların bir gereği olarak bu cinayetleri engellemek için farklı düzeylerde stratejiler geliştirilmelidir.

Şiddet gören, ölümle tehdit edilen kadınların tüm yasal haklarını kullanabilmeleri için hukuksal destek sağlanmalıdır. Şiddete maruz kalan kadınlara yaşamlarını sürdürme modelleri olarak farklı seçenekler gösterilmelidir. Şiddet uygulayan, karısına/ ailesine zarar veren eşle barışması yönünde güvenli olmayan yönlendirmeler yapılmamalı, kadının özgür iradesiyle seçim yapmasına olanak tanınmalıdır.

Sağlık çalışanları ve kolluk kuvvetlerine yönelik kadına yönelik şiddet konusunda meslek içi eğitim programları düzenlenmeli ve bunlara katılım teşvik edilmelidir. Kadının ruh sağlığı üzerinde koruyucu ve iyileştirici etkisi olan faktörler belirlenmelidir. Kadın, erkek ve çocuk tüm vatandaşların sosyal güvenceleri olmalı, sağlık hizmetlerine engelsiz ulaşmaları, ücretsiz, herhangi bir katkı payı ödemeksizin bu hizmetlerden yararlanabilmeleri sağlanmalıdır.

Olası yüksek risk durumlarında özel önlemlerle koruma tedbirleri alınmalıdır. Yoksulluk, engelli olma, "bulunduğu ortamda nüfuslu ve şiddet kullanan kişilerin yakını olan kadınlar" veya emniyet görevlilerinin eşleri gibi bilinen risk grupları açıkça tanımlanmalıdır. Ve bu gruplara öncelikli olarak destek verilmeli.

Öldürülen kadınların katillerinin çoğunlukla aile üyelerinin olması aile yapısını, ailenin içinde bulunduğu şiddet üreten ekonomik, toplumsal, kültürel ve siyasal koşulları, aile içinde egemen olan ve kadına yönelik şiddeti meşrulaştıran zihinsel altyapıyı dikkatli bir biçimde irdelemeyi zorunlu kılmaktadır.

Kadın sorunları aile sorunları olarak kabul edilemez, Yeni Zelanda'dan Nepal'e, Kanada'dan Malezya'ya Afganistan'a kadar dünyanın birçok ülkesinde Kadın Bakanlığı varken, toplumsal cinsiyet eşitliği göstergelerinde tüm dünya ülkeleri içinde en gerilerde yer alan ülkemizde Kadından Sorumlu Devlet Bakanlığı'nın kapatılarak Aile Ve Sosyal Politikalar Bakanlığı olarak adlandırılması son derece yanlış ve o denli üzücü bir gelişmedir.

Kadına yönelik şiddetle mücadelede önemli bir yer tutan sığınma evlerinin sayıları hala çok yetersizdir. Birçok uluslararası sözleşmeyi imzalayarak bu konuya ilişkin düzenlemeleri yapacağını vaad eden devlet yapıları yerel yönetimleri de bu konuda etkinleştirerek hızla çalışılmalıdır. UNICEF ve İçişleri Bakanlığı tarafından geliştirilen "Çocuk Dostu Şehirler" projesi gibi kadına yönelik şiddetle mücadelenin etkili şekilde yürütüldüğü, toplumsal cinsiyet ayrımcılığına karşı etkili genel ve yerel politikaların geliştirilmeli, kadın dostu şehirler desteklenmelidir.

Yazılı, görsel basın ve film gibi kültür sanat ürünlerinin kadını aşağılayıcı ifadeler içermemesine dikkat edilmelidir. Tüm eğitim düzeylerinde eğitimin içeriğinin cinsiyete yönelik ayrımcılığı pekiştirecek ifade ve imalardan arındırılmalıdır. Bu amaçla başta devletin ilgili kurumları olmak üzere tüm üniversite ve eğitim kurumları, basın yayın organları ve sivil toplum örgütlerinin işbirliği içinde ciddi ve kapsamlı bir eylem planı hazırlanması, gerekli tüm adımların hızla atılması ve fiili olarak yaşama geçirilmelidir.

Bu mücadele bir kamu görevidir. Ancak kadınlara yönelik tüm çalışmalarda özellikle bu konuda deneyimli kadın örgütlerinin görüşleri alınarak yapılmalıdır. Konu ile ilgili bağımsız Sivil Toplum Kuruluşlarının önerileri, sözde değil özde, ciddiye alınmalı ve desteklenmelidir.

Bu yılın teması göz önüne alındığında toplumumuzdaki savaşçı dilve zihniyetin değişmesi adına günlük yaşamın her alanında şiddete hoşgörü ile yaklaşılmaması /normalize edilmemesi için sistemli olarak çaba göstermelidir. Sivil silahlanmayı azaltacak önlemler alınmalıdır. Evde barış, dünyada barış!

Sonuç olarak, Türkiye Psikiyatri Derneği olarak biz kadına yönelik şiddetin önlenmesi, kadınların yaşam haklarının bir an önce garanti altına alınması için başta devlet kurumları olmak üzere tüm üniversite ve eğitim kurumları, basın yayın organları ve sivil toplum örgütlerinin işbirliği içinde ciddi ve kapsamlı bir eylem planı hazırlaması, gerekli tüm adımların hızla atılması ve fiili olarak yaşama geçirilmesini istiyoruz.

Derneğimiz ve meslektaşlarımız bu konuda işbirliği içinde çalışmaya gönüllüdür.

TPD-MYK adına Doç. Dr. Ayşe Devrim Başterzi

TPD-Kadın Ruh Sağlığı Çalışma Birimi adına Prof. Dr. Şahika Yüksel

Kaynak: Bültenler

Son Dakika Sağlık 'Evde Barış, Dünyada Barış'' - Son Dakika

Sizin düşünceleriniz neler ?

    SonDakika.com'da yer alan yorumlar, kullanıcıların kişisel görüşlerini yansıtır ve sondakika.com'un editöryal politikası ile örtüşmeyebilir. Yorumların hukuki sorumluluğu tamamen yazarlarına aittir.

Advertisement