Dünya Alerji Haftası Başladı

Dünya Alerji Organizasyonu (WAO) tarafından, 4-10 Nisan tarihleri arasında tüm dünyada kutlanan "Alerji Haftası" ile alerjik hastalıklara dikkat çekiliyor ve kamuoyunu alerji konusunda bilinçlendirme çalışmaları yapılıyor.
İstanbul Alerji Merkezi Doktorlarından, Çocuk Alerji, İmmünoloji ve Çocuk Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Akçay; alerjik hastalıkların bütün vücudu tutan bir hastalık olduğunu söyledi. Alerjik hastalıkların belirtilerinden öksürük olduğunda, göğüs hastalıkları uzmanlarına, ciltte yaşanan sorunlarda cilt doktoruna, boğazda yaşanan sorunlarda ise kulak burun boğaz uzmanlarına gitmenin alerjik hastalıklarla mücadeleyi zorlaştırdığına dikkat çekti. Dünya Alerji Haftasının kamuoyunu bilinçlendirmeye katkı sağladığını belirtti.

BAHAR ALERJİLERİ BAŞLADI

Gözlerde kaşıntı, kızarma, sulanma, sonu gelmeyecek gibi aksırıklar, burun akıntısı, tıkanması ve hatta nefes darlığı atakları ile yaşam kalitesinin kötüleşmesine yol açan bahar alerjileri, hava kirliliğinin artışı, dünyanın giderek ısınmasına yol açan iklim değişiklikleri, yoğun polen mevsiminin daha erken başlayıp daha uzun sürmesine neden oluyor. Atmosferde karbondioksit oranı arttıkça bitkiler daha fazla polen üretiyor.

BAHAR ALERJİSİ OKUL BAŞARISINI DÜŞÜRÜYOR

Alerjik nezlenin basite alındığını, çocukların okul performansını, öğrenme kabiliyetini düşürdüğünü söyleyen Prof. Dr. Ahmet Akçay, genellikle alerjik nezlenin çocuklarda, astım ile birlikte oluştuğuna dikkat çekti. Dünyada en sık görülen solunum yolu hastalığının Astım olduğunu, yaklaşık her 7-8 çocuktan birinde görüldüğünü vurguladı. Özellikle çocuklarda alerjik nezle ve astımın birlikte görülme riski bulunduğunu, astımlı çocukların %75'inde alerjik nezle, alerjik nezleli çocuklarda ise %20-40 oranında astım olduğunu söyledi.

Prof. Dr. Ahmet Akçay; bahar alerjisinin sık sinüzit, geniz eti büyümesi, sık kulak iltihabı gibi sonuçlara neden olduğunu, genellikle burunları tıkalı çocukların uyku kalitelerinin bozulduğunu, iyi bir uyku alamayan çocukların ise gün boyu kendilerini yorgun ve halsiz hissettiklerini söyledi. Bu durumun okul başarısını ciddi bir şekilde etkilediğini, burunları tıkalı olmasına rağmen, alerjik hastaların bahar alerjileri nedeniyle; gözde, burunda ve akciğerde oluşan hasarlar sebebiyle kokulara karşı aşırı hassasiyet yaşadıklarını belirtti. Bahar alerjisi olan çocukların kokulara aşırı hassas olduklarını, bu çocukların çamaşırlarının parfümsüz deterjanla yıkanmasını ve ev temizliğinde kokusuz ürünlerin kullanılmasını tavsiye etti.

Bahar aylarında polenlerden korunmak için ne gibi önlemler alınmalıdır?
Evden çıkarken mutlaka güneş gözlüğü takılarak polenlere temas önlenmelidir.
Ağız yerine burundan nefes alıp verilerek burnun filtre görevi yerine getirilmelidir.
Polenlerin yoğun olduğu günlerde dışarıda fazla dolaşılmamalıdır.
Dışarıda kalındığı sürece her fırsatta yüzler ve burunlar suyla yıkanarak polenlerden temizlenilmelidir.
Dışarıda vakit geçirilmişse eve gelince kıyafetler değiştirilip duş alınmalıdır.
Bahar ayında astım, alerjik nezle ve göz alerjisi belirtileri oluyorsa incelenmelidir.
Polen mevsiminde polen alerjisi olanlar veya ailesinde alerjik hastalığı yoğun olanlar otomobillerinin polen filtresin değiştirmeli, hepa filtreli klimalar kullanılması uygundur.
Evden işe gidilince yüz yıkanıp ağız ve burun su ile gargara edilerek polenler uzaklaştırılmalıdır.
Bol su ve meyve suyu içmek çocukların daha zinde olmasını sağlayacaktır.
Çamaşırların parfümsüz deterjanla yıkanması ve ev temizliğinde kokusuz ürünlerin kullanılması tavsiye edilir.

BAHAR ALERJİSİNDE EN ETKİLİ TEDAVİ AŞI

Prof. Dr. Akçay; alerji aşısı tedavisi denilen immunoterapi tedavisinin, bahar alerjisinde başarılı sonuçlar elde edildiğine, bu tedavi ile şikâyetlerin ortadan kalktığını, ilaç kullanımının azaldığını ve bahar alerjisinin astım hastalığına dönüşmesini ve astım hastalığı varsa da hastalığın ilerlemesini engelleneceğini söyledi. Aşı tedavisinde cilt altına enjeksiyon ve dil altı tablet şeklinde metotlar uygulandığını, her iki yöntemin de etkili olduğunu ve bu tedavi metotlarının 5 yaşından büyüklerde uygulanabildiğini sözlerine ekledi.