Eski Sağlık Bakanı Halil Şıvgın, 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in Turgut Özal'ın zehirlendiği iddiaları için 'safsata' sözleriyle ilgili olarak, "DDK'nın raporundan sonra, medyada çıkan haberlerden sonra 'safsata' demesi büyük bir mugalatadır, gerçekleri saptırmaktır, bir şeylerin üstünü kapatmaktır. Başbakanlık yapmış bir kişi DDK'nın yaptığı tespitlere 'safsata' diyemez" dedi. Turgut Özal'ın oğlu Ahmet Özal ise, babasının ölümünde yurt dışı bağlantılı bir organizasyonun etkili olduğuna inandığını dile getirdi.
8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal döneminin Sağlık Bakanı Halil Şıvgın ve Milli Eğitim Bakanı Vehbi Dinçerler ile Aksiyon Dergisi Ankara Temsilcisi İdris Gürsoy, TGRT Haber Ankara Temsilcisi Batuhan Yaşar'ın hazırlayıp sunduğu 'Ankara'nın Gündemi' programına konuk oldu. Telefon bağlantılarının da yapıldığı programda İhlas Medya Ankara Grup Başkanı Nuri Elibol ve Batuhan Yaşar'ın sorularını yanıtlayan eski bakanlar Şıvgın ve Dinçerler ile Gürsoy, Özal'ın şüpheli ölümüyle ilgili önemli değerlendirmelerde bulundu. Özal'ın zehirlendiği iddiasının ardından yapılan otopsi raporunun 15-20 gün içerisinde açıklanabileceğini belirten Gürsoy, Devlet Denetleme Kurulu (DDK) raporunun eski Cumhurbaşkanı Özal'ın vefatıyla ilgili çok önemli bir başlangıç noktası olduğunu söyledi. Raporda Özal'ın ölümüyle ilgili çok ciddi şüphelerin olduğunu kaydeden Gürsoy, "DDK raporunun sonuç bölümünde ölüm sebebinin anlaşılabilmesi için naaşın kabirden çıkarılıp otopsi yapılması gerektiği tavsiye ediliyordu. Savcılar da bunu dikkate aldı ve mezardan naaşın çıkarılmasına karar verdiler. Adli Tıp'ta yapılan ilk tahlil sonuçları, rahmetli Turgut Özal'ın naaşında 4 tane farklı zehrin olduğunu gösteriyor. Ön raporlar bunu gösteriyor. Nihai raporda da bu zehirlerle ilgili ayrıntılı bilgi kamuoyuyla paylaşılacaktır. Bundan sonraki aşama iddianame aşaması olacaktır. Yani eğer zehirlendiği kesin olursa neden ve kimler zehirledi? Çünkü ortada bir cinayet var. Cinayetin faillerine ulaşılması gerekir" dedi.
Özal'ın zehirlenmesiyle ilgili iddiaları 'safsata', 'şehir efsanesi' olarak niteleyen bazı gazetecileri hayretle izlediğini ifade eden Gürsoy, "Bunu söylemek için DDK'nın tespitlerini hiç bilmemek ya da okumamış olmak lazım. Yani orada güvenlik ve sağlığıyla ilgili önemli tespitler var. Turgut Özal'ı öldürmek için adeta her şey Çankaya Köşkü'nde yapılmış. Bir kere bunun hesabı sorulması lazım. Ben 'bu bir cinayettir', 'zehirlenmiştir' derken DDK'nın raporuna ve suikast iddianamesine dayanıyorum. Yani o günkü kayıtların beyanlarına dayanıyorum" diye konuştu.
ÖZAL'IN NAAŞINDA 4 FARKLI ZEHRİN BULUNDUĞU İDDİALARI
Programa telefonla bağlanan Ankara Üniversitesi Adli Tıp Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hamit Hancı, bazı basın yayın organlarında Özal'ın naaşında 4 farklı zehrin bulunduğu haberleriyle ilgili olarak, "Bulunduğu zehirlerin içerisinde polonyum şüpheli. Çünkü polonyumun yarılanma ömrü 138 gündür. Dolayısıyla 19 yıl bir cesette kalmasını beklemiyorum. Çünkü çok çabuk kaybolan bir maddedir bu. Diğer 3 zehrin vücutta kalma süreleri çok uzundur, yani onlar ihtimal dahilindedir" dedi.
"KÖŞK'TE DOKTOR OLMADIĞI İÇİN KASIT OLDUĞU FİKRİNE VARDIM"
Özal'ın zehirlendiği iddialarıyla ilgili meselenin aydınlanmasını istemeyenlerin 'safsata', 'şehir efsanesi' dediğini söyleyen eski Bakan Halil Şıvgın ise, "Bu işin üstünün tekrar örtülmesini, Türkiye'nin karanlık denizlerde, karanlık tünellerde yine devam etsin istiyorlar" dedi.
Özal'ın vefatından önce Köşk'e sağlık ocağı yapmak için proje hazırladığını anlatan Şıvgın, "Kalp krizi geçirdiğini söylediler. İlk müdahale eden doktoru değil. Kalp krizi geçiren birisinin hemen hastaneye kaldırılması gerekir. Ben Sağlık Bakanı iken Köşk'e iki tane tam donanımlı ambulans verdim. Bu ambulanslar yok. Ambulans demeye bin şahit ister bir araç getiriyorlar ve sedye olmadan taşıyorlar. Köşk'te bir sağlık ocağı vardı, orayı yenilemek istedim. Genel Sekreter, 'Biz kendi imkanlarımızla yapacağız' dedi. Ama sonra baktım ki hiçbir işlem yapılmamış. O zaman burada bir kasıt olduğu fikrine vardım" diye konuştu.
"HADİSE AYDINLATILMADAN 'YOK CANIM OLMAZ' DİYEN HERKES YANILGI İÇİNDEDİR"
9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ile Kartal Demirağ'ın "Özal'ın zehirlendiği iddialarına katılmıyorum" sözleriyle ilgili olarak eski Bakan Vehbi Dinçerler de, "Süleyman Bey ile Turgut Bey'e silah sıkan birisiyle görüşlerinin aynı olması o alanda bir ilişki kurmayı gerektirmez. Oradan bir bağlantı kurmak istemiyorum. Ama ikisinin de temel fikrinde sanki 'Turgut Özal'ı neden öldürsünler?' gibi bir düşünce var. Eğer böyle bir düşünme varsa yanlış bir iz üzerinde yürüyorlar. 'Turgut Özal'ın zehirlenmesi neden olmasın?' demek lazım. Devleti gücüyle, bilgisiyle yöneten ve çok büyük değişiklikleri yapma gücüne sahip her liderin telef edileceğinden şüphe duymak gerekir. Reformcular her tehlikeye açıktır. Türkiye'de ilk defa bir cumhurbaşkanının kabri açılıyor. Bu nedenle siyaseten, ahlaken, vicdanen ızdırap veren bir hadise aydınlatılmadan 'yok canım olamaz' diyen herkes yanılgı içindedir, haksızdır, sözü de yersizdir" şeklinde konuştu.
"DEMİREL'İN 'SAFSATA' DEMESİ BÜYÜK BİR MUGALATADIR"
Eski Cumhurbaşkanı Demirel'in "6 kere gittim, 7 kere geldim. 12 Eylül ile de hesaplaştım, başbakan da oldum, cumhurbaşkanı da oldum" dediğini hatırlatan Şıvgın ise, "Böyle diyen bir kişinin DDK'nın raporundan sonra, medyada çıkan haberlerden sonra 'safsata' demesi büyük bir mugalatadır, gerçekleri saptırmaktır, bir şeylerin üstünü kapatmaktır. Başbakanlık yapmış bir kişi DDK'nın yaptığı tespitlere 'safsata' diyemez" dedi.
"ÖZAL SUİKASTI 1988'DE BAŞLAYAN BİR SÜREÇTİR"
Programa telefonla bağlanan eski bakanlardan Ekrem Pakdemirli, "Özal suikastı 1988'de başlayan bir süreçtir. Eskiden olsa 'bunlar komplo teorileri', 'hayalimizi zorluyoruz' derdim. Ama şimdi geldiğim nokta herhalde 88'de başaramayanlar cumhurbaşkanı iken bu meseleyi hallettiler. Çünkü ortada büyük ve incelikle hazırlanmış tezgah olması lazım. Kolay kolay bir insan cumhurbaşkanı iken zehirlenemez. Son olaylar gösteriyor ki ortada somut bir grup var. Onlar bu namussuzluğu yaptı demek ki" diye konuştu.
"MİLLETİMİZ ÖZAL'IN RAHMETLİ OLDUĞU GÜNDEN İTİBAREN 'BUNDA BİR İŞ VAR' DEDİ"
Turgut Özal'ın 1983 yılında kurduğu partiyle Türkiye'de büyük adımların atıldığını belirten Halil Şıvgın, şunları söyledi:
"Neden Özal'a suikast yapıldı, neden Özal zehirlendi sorularının cevabı burada saklıdır. Bunu aslında bizim milletimiz çok iyi biliyor. Bu milletin hissi selimi, akli selimi o kadar güçlü ki Özal'ın rahmetli olduğu günden itibaren 'Bunda bir iş var' dedi ve şüpheyle baktı. Bu millet, şüphelerini DDK'nın hazırladığı raporla ve şimdi yapılan işlemlerle çok güçlü hale getirdi. Milletin şüphesi olmasa bunlar olmazdı."
Programa telefonla bağlanan 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın oğlu Ahmet Özal, otopsi raporuna ilişkin yeni bilgilerin olmadığını ancak raporun sözlü olarak savcıya bildirildiğiyle ilgili duyumların geldiğini ifade etti. Ahmet Özal, raporun Aralık ayı içerisinde çıkacağını tahmin ettiğini söyledi. Başbakan Erdoğan'ın rapor çıkmaya başladığında aradığını dile getiren Özal, "18 yıllık uğraşımın ardından Sayın Cumhurbaşkanı Gül'ün DDK'yı harekete geçirmesi, Sayın Başbakan Erdoğan'ın annemi araması tabi bizim için manevi açıdan çok önemlidir" dedi.
TURGUT ÖZAL'A SUİKAST
Kartal Demirağ'ın Turgut Özal'a 1988 yılında yaptığı suikast ile ilgili Cumhurbaşkanı Gül'den DDK'ya ilişkin bir talebinin olmadığını söyleyen Özal, "O zaman savcıların tehdit edilmesi, Kartal Demirağ dosyasında dinlenmesi gereken insanların dinlenmemesi, bazı araştırmaların yurt dışında yapılmasına rağmen o dosyaların açıklanmaması şu anda tabi insanı rahatsız ediyor. 1988 suikastının dosyası yeniden açılması lazım. Savcıların da bu konuda harekete geçeceğini düşünüyorum" diye konuştu.
Annesi Semra Özal'ın yaşanan süreçten olumsuz yönde etkilendiğini anlatan Ahmet Özal, "Özellikle mezarın açılmasından itibaren yaşadıkları annemin sağlığında ciddi problemlere yol açtı. Ama buna katlanmak zorundaydı, katlandı da. Şüphelerin ortaya çıkacak olması bizi mutlu ediyor tabi ama buruk bir acı mutluluk" dedi.
"ÖLÜM OLAYININ SADECE TÜRKİYE KAYNAKLI OLDUĞUNU DÜŞÜNMÜYORUM"
1988 yılındaki suikastın aydınlatılmasının ölüm olayına ışık tutacağını ifade eden Özal, "Ölüm olayının sadece Türkiye kaynaklı olduğunu düşünmüyorum. Yurt dışı ve Türkiye kaynaklı bir işbirliği olduğunu düşünüyorum. Bu çok daha büyük bir projedir. Çünkü rahmetli 1993'ün Nisan ayında vefat etmeseydi Mayıs ayında istifa edip siyasete tekrar geri dönecekti. Anavatan Partisi'ne kesinlikle geri dönmeyecekti. Yeni bir parti kuracaktı. Bu konuda çok kararlıydı. Çünkü Türkiye'nin iyiye gitmediğini söylüyordu" şeklinde konuştu.
9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in "Özal'ın öleceğini daha önceden biliyordum" şeklindeki iddialara "safsata" demesiyle ilgili olarak da Ahmet Özal, "Sağlık durumu iyiye gidiyordu. Belki başbakan olarak aldığı bazı istihbaratlar vardı. Eğer varsa bunların da açıklanması gerekir" dedi.
"BU İŞİN NETLİK KAZANMASI SUİKAST DOSYASININ TEKRAR ELE ALINMASINA BAĞLI"
Programa telefonla bağlanan eski bakanlardan Bülent Akarcalı, "Eğer Turgut Özal'ın hayatına zehirleyerek kastetmiş olanlar varsa bu o zaman 1988 suikastının devamıdır. O suikastçıyı Sağlık Bakanı olarak ambulansla hastaneye götüren bendim. Demirağ, ambulansta 'Sayın Bakan, siz beni soruşturmaya değil tedavimle yükümlüsünüz' dedi. Böyle konuşması bu işi ne kadar profesyonelce yaptığının bir deliliydi. Bu da tabi tek başına olacak bir olay değildir. Rahmetli Özal, tüm bilgilerine rağmen olayın üzerine gidemedi. Ama şimdi bu konuda çok daha geniş imkana sahip olan siyasi iktidar, olayın üzerine gitmek istiyorsa, DDK devreye sokuluyorsa o zaman suikast dosyasının kesinlikle açılması gerekir. Zehirlenme iddiaları doğru olsun veya olmasın bu işin netlik kazanması, suikast dosyasının tekrar ele alınmasına bağlı" ifadelerini kullandı. - ANKARA
Son Dakika › Politika › Turgut Özal'ın Zehirlendiği İddiaları Tgrt Haber'de Masaya Yatırıldı - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?