Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'nin başta dünyanın mazlum ve mağdur halkları olmak üzere insanların kalbinde kendisine müstesna bir yer edindiğini belirterek, "Türkiye, ilkelerinden taviz vermeyen tutumuyla milyarların takdir hislerine mazhar olmuş, bu zorlu süreçte düşman değil, yeni dostlar, samimi dostlar edinmiştir. Türkiye dik duruşuyla, darbelere darbe, katliamlara katliam diyen cesur duruşuyla, dünyaya hem demokrasi dersi hem de insanlık dersi vermiştir" dedi.
Başbakan Erdoğan, televizyonlarda yayınlanan "Millete Hizmet Yolunda" konuşmasında, gündemdeki konularla ilgili değerlendirmelerde bulundu.
Ağustos ayının son haftasının Türkiye'de Zafer Haftası olarak kutlandığını, 26 Ağustos 1922'de Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Paşa'nın ordulara Büyük Taarruz emrini verdikten 5 gün sonra, 30 Ağustos'ta Türk ordularının kesin zafer kazandıklarını anımsatan Başbakan Erdoğan, "30 Ağustos zaferiyle, Türkiye adeta bir uçurumun kenarından dönmüş, işgalden kurtulmuş, kendisine yeni ufuklar, büyük hedefler çizerek geleceğe doğru emin adımlarla ilerlemeye başlamıştır. 91'inci yıl dönümünde, milletimizin 30 Ağustos Zaferi'ni bir kez daha yürekten tebrik ediyorum. Kurtuluş Savaşımızın tüm şehitlerini rahmetle, minnetle yad ediyor, başta Gazi Mustafa Kemal olmak üzere tüm gazilerimize Allah'tan rahmet niyaz ediyorum" dedi.
Erdoğan, 26 Ağustos'ta milletçe bir başka önemli yıl dönümünün de idrak edildiğini hatırlaratak, şunları kaydetti:
"Büyük Selçuklu Sultanı Alparslan, 942 yıl önce, 1071 yılında, Malazgirt Ovası'nda kazandığı büyük zaferle tarihin akışını değiştirmiş, bölgede yeni bir dönemin başlamasını sağlamıştır. Bugünlerde, bölgemizde yaşanan elim hadiselere ışık tutmak amacıyla, Malazgirt Zaferimiz üzerinde biraz olsun durmak istiyorum. Büyük Selçuklu Devleti'nin Sultanı Alparslan döneminde, yani yaklaşık 950 yıl önce, içinde bulunduğumuz coğrafya maalesef bugünkü gibi bir manzara arz ediyordu.
Burada özellikle hatırlatmak istediğim husus şudur: Sultan Alparslan'ın, Sultan Melikşah'ın, Selahaddin Eyyubi'nin, Nurettin Zengi'nin, Sultan Kılıçarslan'ın orduları, dikkatinizi çekiyorum, sadece Türklerden oluşan ordular değillerdi. Bu ordularda, evet, Türkler vardı, Türk komutanlar vardı. Ama bu ordularda, en az Türkler kadar, kardeşleri olan Kürtler vardı, Araplar vardı, bölgenin diğer tüm halkları vardı. Bölgede akan kandan, bölgedeki kaostan, husumetten, acıdan bizar hale gelmiş her halk, Selçuklu Sancağı altında toplanmak suretiyle, nizamı ve huzuru tesis etmek için mücadele veriyordu. Bu coğrafyanın, dağınık, zayıf, birbirine karşı husumet içindeki halkları, bir araya geldikçe güçleniyor, refah ve huzurlarını artırıyor, kardeşçe yaşıyor ve tarihin en büyük medeniyetlerini inşa ediyorlardı. Şunu biliniz ki dünya tarihinin en büyük medeniyetlerinden olan Endülüs Medeniyeti ve Osmanlı Medeniyeti, işte bu kaynaşmanın, dayanışmanın, birliğin, en önemlisi de kardeşliğin eseridir. Bu bölge ne zaman kucaklaştıysa, ne zaman birbirine kardeşçe muamele ettiyse o zaman büyümüş ve büyük medeniyetler inşa etmiştir. Bu bölge ne zaman ki birbirine düşmüş, birbirine düşmanlık etmiş, kardeşinin kanını akıtmışsa o zaman kaybetmiş, zayıflamış, çok büyük acılar yaşamış, çok ağır bedeller ödemiştir."
-"Bölgemizde yaşanan büyük acılar tarihin tekrar etmesinden başka birşey değil"
İstiklal Marşı'nın şairi Mehmet Akif Ersoy'un "Geçmişten adam hisse kaparmış; ne masal şey /Beş bin senelik kıssa, yarım hisse mi verdi / Tarihi tekerrür diye tarif ediyorlar / Hiç ibret alınsaydı tekerrür mü ederdi" dizelerini okuyan Başbakan Erdoğan, bugün Türkiye'nin içinde bulunduğu bölgede yaşanan büyük acıların tarihin tekrar etmesinden başka birşey olmadığını söyledi.
Mısır'da yaşananlara dikkati çeken Başbakan Erdoğan, "Mısır'da, 6 binden fazla kardeşimiz 2 ay içinde şehit edildi. Onları, dışardan gelen düşmanlar, işgalciler, vandallar, barbarlar değil ne acıdır ki kendilerinden olan, kendi ülkelerinin vatandaşları, hatta kardeşleri katlettiler. Suriye'de aynı şekilde 2,5 yıl içinde 100 binden fazla insan hayatını kaybetti. Suriyeli kardeşlerimizi de dışardan gelenler değil ne yazık ki kendi içlerinden çıkan zalimler katletti. Bugün Irak'ta kardeşin kardeşi katlettiğine şahit oluyoruz. Lübnan'da kardeşin kardeşi katlettiğine şahit oluyoruz. Filistin'de kardeşler arasındaki anlaşmazlığın mücadeleyi zayıflattığını görüyoruz. Kuzey Afrika'da, Asya'da, Arap Yarımadasında, mazlumların düşman çizmeleri altında değil kardeşlerinin kırbacı altında inlediklerini üzülerek müşahede ediyoruz" değerlendirmesinde bulundu.
Erdoğan, Selçuklu Devleti'nin bin yıl önce, Osmanlı Cihan Devleti'nin 100 yıl önce yaptığı gibi Türkiye Cumhuriyeti'nin de çatışmaların, kanlı mücadelenin, kardeş kavgasının içinde olmadığını çok büyük gururla ve bahtiyarlıkla ifade ettiğini söyledi.
"Türkiye Cumhuriyeti olarak sadece bu bölgenin birliği ve dirliği için mücadele veriyoruz; bu coğrafyadaki kardeşlerimize sadece nizam, huzur, istikrar, barış telkin ediyoruz" diyen Erdoğan, bu tasavvurla 26 Ağustos'ta Malazgirt'te, Selçuklu'nun torunlarının, Sultan Alparslan ve Malazgirt Zaferi'ni çok büyük bir coşkuyla kutladıklarını, Gençlik ve Spor Bakanlığının organizasyonuyla 81 ilden 15 bine yakın gencin, Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç, Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz ve milletvekillerinin bir araya geldiğini anlattı.
Gençliğin şühedanın izinde, Sultan Alparslan'ın izinde bir kez daha zaferine, birliğine, beraberliğine sahip çıktığını ifade eden Başbakan Erdoğan, aynı gençliğin Dumlupınar'da da benzeri bir merasimle 30 Ağustos zaferine coşkuyla sahip çıktığını kaydetti.
Türkiye'nin bölgesinde her halka, her etnik kökene, her inanca ve her mezhebe eşit mesafede bulunduğunu vurgulayan Başbakan Erdoğan, "Türk bizim kardeşimizdir. Kürt bizim kardeşimizdir, Arap bizim kardeşimizdir, Sünni de Şii de bizim kardeşimizdir. Biz Mısır'da seçilmiş bir iktidara karşı askeri darbe yapılmasına karşı çıkarken dengeleri, konjonktürü, çıkarları gözeterek değil tarihimizi, ecdadımızı ve ilkelerimizi gözeterek karşı çıktık. Biz Suriye'de zalim bir iktidarın halkına ölüm kusmasına karşı çıkarken, ilkelerimiz, ideallerimiz, değerlerimiz adına buna karşı çıktık" diye konuştu.
Sultan Alparslan'ın, Şam'a, Mısır'a iktidarı için, otoritesi için, dünyevi hırsları için değil kardeşlik için, birlik için, helalleşme ve kucaklaşma için sefere çıktığının altını çizen Başbakan Erdoğan, şunları söyledi:
"Şarkın en sevgili sultanı Selahaddin, Kudüs ve Mısır için canını ortaya koyarken, bunu güç için, kudret için değil kendi değerleri için, kardeşlik için yapmıştı. Selçuklu Sultanı Nurettin Mahmut Zengi'nin şu duasını burada özellikle hatırlatmak istiyorum. Mahmut Zengi, Yaradan'a aynen şöyle yakarmıştı: 'Ya Rabbi, zaferi Mahmut'a değil İslam'a nasip et. Mahmut kölen zafere layık değildir.' Malazgirt Ovası'nda, 26 Ağustos Cuma günü, cuma namazının hemen ardından Sultan Alparslan şöyle dua etmişti: 'Ya Rabb! Sen'i kendime vekil yapıyor, azametin karşısında yüzümü yere sürüyor ve Sen'in uğrunda mücadele veriyorum. Ey Allahım! Niyetim halistir, bana yardım et, sözlerimde hilaf varsa beni kahret.'
İşte bu büyük dedelerimizin, ecdadımızın ettiği bu samimi duaların aynısını bugün milletçe bizler de ediyoruz. Sadece kendimiz için değil bütün kardeşlerimiz, bütün bölge için barış istiyoruz, huzur istiyoruz, refah istiyoruz. Ben için değil hatta biz için değil hepimiz için barış ve kardeşlik mücadelesi veriyor, herkesin dostça, kardeşçe yaşayacağı bir bölgenin inşası için ter döküyoruz. Tıpkı ecdadımızın yaptığı gibi, hem de bin yıl önce ve bin yıl boyunca yaptığı gibi Türk, Kürt, Arap, Sünni, Şii ayrımı yapmaksızın bir olmayı, iri olmayı, diri olmayı istiyor, bunun için samimi gayret gösteriyoruz. Eğer bundan 942 yıl önce Sultan Alparslan'a, 'Senin Halep'le, Şam'la, Kudüs'le, Kahire'yle ne işin var' denilseydi, inanın Malazgirt Zaferi olmaz, Kayı Boyu Söğüt'e gelemez, Ortadoğu kendisini toparlayamaz, tarihin tozlu sayfalarında kaybolur giderdi. Eğer bundan 800 yıl önce, Sultan Selahaddin'e, 'Senin ne işin var Kudüs'le, sarayında otur, rahatına bak' denilseydi, inanın, bu coğrafyanın tarihi çok daha farklı olurdu. Ecdadımız, tarihimizin yüce şahsiyetleri, bizlere en çok da onuru, şerefi, insani ve vicdani değerleri miras bırakmışlardır. Onurlu, şerefli, kalbi ve vicdanı olan insanlar, Hakk'a Hak, zalime zalim, caniye cani, katile katil demekten asla çekinmezler."
-"Türkiye, düşman değil yeni dostlar, samimi dostlar edinmiştir"
Başbakan Erdoğan, atalarından, ecdadlarından onurlu ve şerefli bir miras devraldıklarını ve gelecek nesillere aynı şekilde öyle onurlu, şerefli bir tarih miras bırakmak istediklerini belirterek, onun için dünyanın neresinde olursa olsun, Hakk'ı, adaleti savunduklarını, dünyanın her ülkesi, her halkı için doğruları yürekli şekilde dile getirdiklerini söyledi.
Türkiye'nin hadiseler karşısında dik, yürekli, cesur, samimi ve ilkeli duruşunun dünyanın her yerinde takdirle ve gıptayla karşılandığına işaret eden Başbakan Erdoğan, "Başta dünyanın mazlum ve mağdur halkları olmak üzere, insanların kalbinde Türkiye kendisine müstesna bir yer edinmiş, ilkelerinden taviz vermeyen tutumuyla milyarların takdir hislerine mazhar olmuştur. Bu zorlu süreçte Türkiye, düşman değil yeni dostlar, samimi dostlar edinmiştir. Türkiye dik duruşuyla, darbelere darbe, katliamlara katliam diyen cesur duruşuyla, dünyaya hem demokrasi dersi hem de insanlık dersi vermiştir" dedi.
Erdoğan, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 2 ülkenin süreci tıkaması neticesinde karar alamadığını, iş yapamaz durumda olduğunu vurgulayarak, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Dolayısıyla 100 binin öldürüldüğü bir Suriye'de artık burada ortak hareket etmenin kararına vardık. Yani bugün bir gönüllüler koalisyonu olabilir. Ama burada artık bir adım atmanın zamanı gelmiştir. Çünkü burada ölümlerin durma zamanı gelmiştir. İnsani değerlere sahip çıkan İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'ne sahip çıkanların el ele vermek suretiyle artık burada bir adım atmanın zamanı gelmiştir. 11 yıl boyunca olduğu gibi bundan sonra da ilkeli, kararlı, disiplinli duruşumuzu muhafaza edeceğiz. Hem ülke içinde hem bölgemizde barıştıran, kucaklaştıran, helalleştiren bir ülke olarak geleceğe ilerleyeceğiz."
-"Demokrasi güçlendikçe Türkiye güçlenecek"
Türkiye'nin demokrasi ve kardeşlik gibi 2 önemli temel ilke üzerinde yükselmeye devam edeceğini vurgulayan Erdoğan, demokrasi güçlendikçe Türkiye'nin güçleneceğini, kardeşlik güç kazandıkça Türkiye güç kazanacağını dile getirdi.
Cumhuriyet'in kuruluşunun 90'ıncı yılının 30 Ekim'de milletçe idrak edileceğini belirten Erdoğan, şunları kaydetti:
"100'üncü yıla şurada sadece 10 yıl kaldı. İnşallah, 2023 yılında, Cumhuriyetimizin kuruluşunun 100'üncü yılını çok farklı şekilde, çok farklı şartlarda kutlayacağız. 2023 hedeflerini tutturmuş, dünyanın en büyük 10 ülkesinden biri olmuş, müreffeh, barış ve kardeşlik içinde bir Türkiye inşa edecek, ardından da bir başka hedefe, 2053 hedefine doğru yol alacağız. İstanbul'un fethinin 600'üncü yıl dönümünü kutlayacağımız 2053 yılı Türkiye'nin hedef tarihlerinden biridir. Ardından, çocuklarımızın, torunlarımızın görebileceği, Malazgirt Zaferimizin 1000'inci yıl dönümü olan 2071'e de milletçe emin adımlarla yürümeye devam edeceğiz.
Güçlü bir ekonomiyle, çok büyük projelerle, ama en önemlisi de demokrasi ve kardeşlikle, inşallah bu hedeflerimizin hepsini tutturacağız. Kendimize inanırsak, ülkemize ve potansiyellerine inanırsak en önemlisi de birbirimize inanır, güvenir, birbirimizle muhabbetimizi artırırsak, hiç şüpheniz olmasın, tüm bu hedeflere ulaşır hatta bu hedefleri aşarız. Bu noktada şunu da tekrar hatırlatmak istiyorum: 942 yıl önce kazandığımız Malazgirt Zaferimiz, kardeşliğin ve dayanışmanın eseridir. 91 yıl önce 30 Ağustos'ta yazdığımız büyük destan, kardeşliğin ve dayanışmanın eseridir. İnşallah, kardeşlik ve dayanışma içinde, hep birlikte nice destanlar yazacak, nice başarılara imza atacağız. Bu zaferler haftasında, bir kez daha tüm şehitlerimizi, tüm gazilerimizi rahmetle, minnetle yad ediyor, mekanları inşallah cennet olsun diyorum."
- Ankara
Son Dakika › Politika › 'Millete Hizmet Yolunda' - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?