KOCAELİ'nin Başiskele ilçesinde düzenlenen AK Parti İnsan Hakları Eğitim Kampı'nın bugünkü konukları Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu ve Dünya Etnospor Konfederasyonu Başkanı Bilal Erdoğan oldu. Erdoğan ve Uraloğlu, gençlerler sohbet ederek sorularını cevapladı.
Kocaeli'nin Başiskele ilçesindeki Kocaeli Diriliş Kampı'nda düzenlenen AK Parti İnsan Hakları Eğitim Kampı devam ediyor. Dünya Etnospor Konfederasyonu Başkanı Bilal Erdoğan ile Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, bugün kamp alanına gelerek katılımcı gençlerle sohbet etti. Gençlerin sorularını cevaplandıran Erdoğan ve Uraloğlu, merak edilen konularla ilgili bilgiler verdi.
'BU DÜNYA TARİHİNİN GÖRMEDİĞİ BİR İHANETTİR'
Dünya Etnospor Konfederasyonu Başkanı Bilal Erdoğan, teknolojik ilerlemenin çalışmakla mümkün olduğunu söyleyerek, "Şimdi Türkiye'de dine küfredenler, kimliğimizi yok etmeye çalışanlar kimliğimizi küçümseyenler ne yaptılar teknoloji adına? Ne ödülü aldılar uluslararası boyutta? Hangi akademik başarıya imza attılar? Hiçbir şey yok. Namazında, niyazında insanlar şimdi Teknofest yapıyorlar. Oluyor muymuş? Oluyormuş. Var mıymış alakası? Yokmuş. Bunu da bugün görerek kendimize bir gelecek oluşturmamız lazım. Çünkü şunu görüyoruz. Bizi kim kimliksizleştirmek için, üstümüze markalarını giydirmek için çalışan odaklar bizim görünüşümüze önem veriyor. Çünkü görünüşümüzle bizi kendilerine müşteri haline getirebiliyorlar. Kendilerine alt bir şekilde konumlandırabiliyorlar. Devlette bazı şeyleri gözden kaçırabilir. Devletin memuru evde engellisi olanın farkında olmayabilir. O evde engellisi olan, gidip bir yere başvurması gerektiğini bilemeyebilir. Ama AK Parti teşkilat mensubu, o evde engelli olduğunu gördüğü zaman, hemen 'Bak şuraya gidiyorsun, şu formu dolduruyorsun, şuraya imza atıyorsun. O zaman sana bu aylık bağlanıyor' diye o hizmeti o insanın ayağına götürmeye aracı olur. Onun için daha iyisi mümkün mü? Mümkün. Daha iyisi nedir? Gençlerin geleceklerinde söz sahibi olması. Onun için de en genç teşkilat AK Parti'de. Cumhuriyet tarihindeki en genç bakanlar kurulu, en genç genel başkan yardımcıları, en genç belediye başkanları, hepsi AK Parti'de. Siyasete en fazla kadını kazandıran parti, her zaman AK Parti. Bunlar da bu teşkilatın Türkiye'ye katkıları" dedi.
'FATİH ALTAYLI DENEN AHLAKSIZ ADAM ASKERLERİN POSTALLARINI YALIYORDU'
Konuşmasında, gazeteci Fatih Altaylı'ya da tepki gösteren Bilal Erdoğan, "Öyle bir şeyi bize yutturmaya çalışıyorlar ki şu anda. AK Parti'den önce Türkiye daha huzurluydu. Daha müreffehti, daha adildi, daha şöyleydi, daha böyleydi. 20 yıldır mahvolduk biz falan. Arkadaşlar ya böyle bir ihanet var mı? Bu dünya tarihinin görmediği bir ihanettir. Böyle bir vicdansızlık olamaz. Arkadaşlar, bu Fatih Altaylı denen ahlaksız adam askerlerin postallarını yalıyordu. Askerler kalk dediğinde kalkıyordu, yat dediğinde yatıyordu. Bu adam şu anda başkası da yat dediğinde yatar, kalk dediğinde kalkar. Ama gazeteci diye, bilmem ne diye gezip videoları dinleniyor, seyrediliyor adamın. Bunlar 1990'ları anlatsınlar. 'Bizim askerlerden ödümüz patlıyordu' desinler. 'Biz vesayetin kölesiydik, köpeğiydik' desinler. Hadi desinler. Türkiye hiç olmadığı kadar özgür arkadaşlar. Türkiye hiç olmadığı kadar güçlü. Türkiye hiç olmadığı kadar kendi kararlarını veren bir ülke" dedi.
'OSMANGAZİ KÖPRÜSÜ'NDEKİ GARANTİ 40 BİNDİR. BUGÜN 57 BİN, 60 BİNLERE GELMİŞ DURUMDADIR'
Bilal Erdoğan'ın konuşmasının ardından gençlere hitap eden Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, "Bizler ülkeyi yönetiyoruz. Bir taraftan kurumları yönetiyoruz. Şimdi siz iki yer arasında bir yol yapma ihtiyacınız var. Ben örnek vereyim size. Havaalanı olabilir, bu metro olabilir, liman olabilir. İki yer arasında bir otoyol yapacaksınız. Burada İstanbul'la İzmir arasındaki otoyol olsun. Oturuyorsunuz önce burada bir ihtiyaç tespiti yapıyorsunuz. Diyorsunuz ki İstanbul'da şu kadar nüfus var, İzmir'de bu kadar nüfus var, Yalova'da, Bursa'da, Balıkesir'de, Manisa'da şu kadar nüfus var. Önümüzdeki ilk yılda 10 yıl, 15 yıl, 20 yıl burada bir araç trafiği, yolcu hareketi hesabı yapıyorsunuz, öngörüyorsunuz. Mevcut elinizdeki yolu hesaplıyorsunuz. 'Bu yetmeyecek' diyorsunuz ve bir proje yapıyorsunuz. Projeyi bitiriyorsunuz. Burası size, atıyorum 5-6 yıl sonra lazım olacak. Siz de diyorsunuz 'Ben 6 yıl sonra yetiştirebilmek için buraya bu yıl başlamam lazım' diyorsunuz. Bir, bunu milli bütçemizden, topladığımız vergilerle yaparız ve bunu kamuya sunarız. İster paralı yaparız, ister parasız yaparız. Fark etmez. İki, ülkemizin kredi alabilme kabiliyetlerini dikkate alarak, ekonomiyi dikkate alarak dış kredi alarak bunu yaparsınız. Sonra o dış krediyi ödersiniz elbette. Üçüncü yöntemde, yap, işlet, devlet yöntemi dediğimiz ya da kamu-özel ortaklığı dediğimiz yöntemle yaparsınız. Son yıllarda daha çok kullandığımız yöntem odur. O yöntem de nedir? Bu İzmir'le İstanbul arasındaki 426 kilometre otoyol, 6,9 milyar dolarlık bir yatırım bedelini ben buraya hangi geçiş şartlarını ihaleye girecek firmalara sunarsam alıcısı çıkar diye bir hesap yaparsınız. Ona göre firmaları yarıştırırsınız. Dersiniz ki, 'Ben burada 40 bin günlük araç garantisi veriyorum. Köprü için şu kadar bedel ben garanti ediyorum. Otoyolun her kilometresi için şu kadar günlük bedel garanti ediyorum' dersiniz. Firmaları kaç yıl yapılacağını, kaç yılda yapıp ve işleteceğini de yarıştırırsınız. Ona göre çıkan sonucu da onaylarsınız ve yürütürsünüz. Şimdi 'yap- işlet- devret'lerde öncelikle, 'Bu kadar araç dediler. Bak bu kadar araç geçmiyor' diye bazı eleştiriler var. Hesap tam bu dediğim gibidir. Buranın finansmanını hangi garantileri verirseniz bulabilirsiniz dünyadan diye bir hesapla bunu yaparsınız. Zaten belli bir takvim sonra o geçen araçlar konusunda da sizin söylediğiniz rakamları da görürsünüz. Görmeye de başladık onları. Hesap budur. Dolayısıyla burada geçen insanlar paranın bir kısmını öderler. O sayılara çıkmadığı müddetçe de veya da çıkıncaya kadar aradaki farkı da hazineden öderiz. Yani ne diyelim? Baştan yüzde 50'sini geçen insanlar öder. Yüzde 50'sini de diğer Türkiye'deki bütün insanlar öder. Zaman ilerledikçe o düşer. En son artık o garanti ödemesi kalkar. O belirlenen yılın sonunda da bütün ağır bakımları yapılmış olmak üzere devlete teslim edilir. Ondan sonra siz bunu artık isterseniz kendiniz işletin, isterseniz ihale ederek işletin. Bakın Osmangazi Köprüsü'ndeki garanti 40 bindir. Bugün 57 bin, 60 binlere gelmiş durumdadır. Dolayısıyla biz eğer bugüne bırakmış olsaydık bu hizmetlerin hiçbirini yapamamış olurduk. İyi ki yapmışız. İnşallah daha güzellerini de yaparız" diye konuştu.
'ŞİRKETİN KURALLARI, KANUNLARI VAR DA BİZİM YOK MU?'
Gençlerin İnstagram'ın kapatılmasıyla alakalı sorusunu da yanıtlayan Bakan Uraloğlu, "İnstagram'ı niye kapattık? Kapatmadık. Erişimi engelledik sadece. Sonra engeli kaldırdık. Ne zaman kaldırdık? 9 gün sonra. Geçen aydı. Yani orada tabii bizim hassasiyetlerimiz var. Hani resmi gerekçesi neydi? Katalog suçlarımız dediğimiz kumar, cinsel içerikli paylaşımlar, Atatürk'e karşı olan, Atatürk'e hakaret ve benzeridir. Bir de resmi olmayan tarafında da toplumumuzun hassasiyetleri vardı. 'Bunlara da uyacaksınız' dedik. Hepiniz bir sosyal medya kullanıcısısınız. O şirketin, o platformun yasakladığı şeyleri paylaşırsanız sizi uyarır. Yerine getirmezseniz kaldırır. Paylaşımlarınızı kaldırırsa orada hesabınızı bloke eder. Bu bir şirket, biz de bir devletiz. Yani şirketin kuralları, kanunları var da bizim yok mu? Elbette biz de bunlara herkesin uymasını istiyoruz. Bu anlamda belli bir noktaya getirdik ve bundan sonra bu platformlar da bizim buradaki kararlı duruşumuzu da gördü. Bundan sonra daha iyi noktada olacağız. O istediklerimiz yerine getirilince, biz de erişim engelini kaldırdık" dedi.
Son Dakika › Politika › Gençlerle İnsan Hakları Sohbeti - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?