TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı Ayhan Sefer Üstün, Çin yönetiminin Doğu Türkistan Özerk Bölgesi'nde 26 Haziran'da gerçekleştirdiği saldırıları kınayarak, "Çin kendisinden korku duyulan bir devlet değil, tüm dünyada saygı duyulan bir devlet olmalıdır" dedi.
Üstün, Doğu Türkistan Kültür ve Dayanışma Derneği Ankara Şubesi Başkanı Hayrullah Efendigil ve beraberindeki heyeti kabul etti.
Efendigil, Dünya Uygur Kongresi Başkanı Rabia Kadir'in selamını getirdiğini söyledi. Dünyanın dört bir tarafında Müslüman kanı aktığını ve bunun da yürekleri sızlattığını belirten Efendigil, Doğu Türkistan'daki soydaşların gerçekten çok zor durumda olduklarını kaydetti. Efendigil, çıkan olaylarda 27 kişinin şehit olduğunu, bir çok kişinin yaralandığını belirtti.
Telefon bağlantılarının kesildiğini, internetin yasaklandığını kaydeden Efendigil, "Orada öğrenciler, devlet memurları, işçiler su içirilerek oruç tutup tutmadıkları kontrol ediliyor. Dünyanın hiç bir yerinde, hiç bir millet başka bir millete böyle zulüm yapmamıştır. Oruç tutanların oruçları zorla bozduruluyor. Camiler açık ama camilerin önünde asılı olan 5 maddelik listede, 'öğrenciler, devlet memurları, komünist partiye üye olanlar, emekliler ve kadınlar giremez' yazılı" dedi.
Doğu Türkistan'da yaşanan zulmü hem Türkiye'de hem de yurtdışında, Avrupa'da ve ABD'de anlatmaya çalıştıklarını kaydetti. Orada akan kan Müslümün kanı olduğu için dünyanın bu konuya duyarlı olmadığını ifade eden Efendigil, "Türkiye'den bir grup oraya gidebilir mi, imkan var mıdır? Eğer gidebilirse yerinde incelenerek olayların ne boyutta olduğu araştırılabilir" diye konuştu.
Komisyon Başkanı Üstün de olaylarda şehit olanların ailelerine başsağlığı, yaralılara acil şifalar diledi.
Üstün, "Doğu Türkistan'da, Myanmar'da, Suriye'de, Filistin'de olanlara baktığımızda bunların tesadüf olamayacağını görüyoruz. Bunlar dünya üzerindeki egemen güçler tarafından bilinçli olarak sistematik olarak yapılan zulümler olarak algılıyoruz" dedi.
Üstün, şöyle konuştu:
"Tarih boyunca Doğu Türkistan'da çeşitli milli Türk devletleri kurulmuş ancak, 18. yüzyıldan itibaren farklı zamanlarda Çin tarafından işgal edilerek yaşamalarına imkan tanınmamıştır. 1955'teki son işgalle beraber bölgeye özerklik verilmiş, ne var ki özerk bölge şartlarını sağlayacak idari, hukuki ve demokratik fırsatlar sunulmamıştır. Özerk bir bölge olarak kendini yönetmesine dahi imkan verilmemiştir. Bölgede Müslüman Türk çoğunluğu eritmeyi amaçlayan göç politikaları da uygulamaya konulmuş, başlangıçta yüzde 5 olan Çinli nüfusu yüzde 50'lere kadar çıkarılmıştır.
Doğu Türkistanlıların başta asimilasyon olmak üzere din, eğitim, istihdam, çalışma özgürlüğü gibi temel sorunları bulunmaktadır. Toplumsal olayların kaynağını da bu sorunlar oluşturmaktadır. Çin Yönetimi bu zamana kadar sorunları çözücü değil, sorunların oluşumuna katkı sağlayan bir politika izlemiştir. Doğu Türkistanlı Türkler bu duruma itiraz ettiklerinde ise Çin yönetiminin demir yumruğuyla karşı karşıya kalmış ve akabinde ölümler, hapisler, işkenceler ve sayısız insan hakları ihlalleri ortaya çıkmıştır. Maalesef 26 Haziran 2013 tarihinde de bu sebeplerden dolayı yeni çatışmalar çıkmış ve bu olaylarda çok sayıda Doğu Türkistanlı hayatını kaybetmiştir. Artık Çin Halk Cumhuriyeti, kendisinden korku duyulan bir devlet değil, tüm dünyada saygı duyulan bir devlet olmalıdır. Çin yönetiminin olaylara yönelik ve olayların ortaya çıkmasına neden olan tutumunu İnsan Hakları Komisyonu Başkanlığı olarak kınıyoruz; kendilerini, bölge üzerine her türden politikayı mübah gören anlayıştan vazgeçmeye davet ediyoruz."
Üstün, artık Müslüman ükelerin bir uyanış içerisine girmelerini ve öncelikle kendi üzerlerinde oynanan oyunları farkederek, artık itirazlarını bu yönde geliştirmelerini arzu ettiklerini söyledi.
Müslüman ülkelerin, ülkelerinde demokratik sistemin gelişmesine katkı vermeleri ve kendi halkının sözünü dinleyen yönetimleri işbaşına getirmelerini de arzu ettiklerini belirten Üstün, "Aksi takdirde dünyada bir çok ezilen insan ve bunların büyük çoğunluğu Müslüman olmasına rağmen, Müslüman devletlerin bu noktada hiç bir itirazda bulunmayışlarının arkalarında, artık bunların iradelerinin kendi halklarında, milletlerinde değil, batıdaki emperyal güçlerin elinde olduğu noktasında bir kanaat oluşmaktadır bizde. Kendi halkının sesini dinlemeyen yönetimler, elbette buradaki olaylara karşı olumsuz tavır sergilerler. Artık bunun net örneği Mısır'da yaşanan olaylardır. Mısır'da darbenin olduğu günün ertesi günü, mazlum Filistin halkının tek çıkış kapısı olan Refah Sınır Kapısı kapatıldı. Kendi halkının sesini dinleyen bir iktidar bunu yapabilir mi? Batı güçlerinin idaresinde olan güçler bunu yapabilir. Bu net olay karşısında tavır dahi sergileyemeyen güçler Myanmar'da, Doğu Türkistan'da, Suriye'de ya da dünyanın değişik yerlerindeki insan hakları karşısında sesini yükseltememektedirler. Müslüman dünyasının, İslam aleminin uyanış içerisinde olması gerektiği kanaatindeyiz" diye konuştu.
Üstün, komisyon olarak bu konuyu gündeme alacaklarını, yeni yasama döneminde gündeme alacakları ilk konunun Doğu Türkistan'da yaşanan olaylar olduğunu kaydederek, "Fırsat olursa, imkan tanınırsa Çin Hükümeti tarafından, oralara gidip olayları yerinde de görmek istiyoruz" dedi. -
Son Dakika › Politika › Doğu Türkistan'da Yaşanan Katliam İnsan Hakları Komisyonu'nun Gündeminde - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?