Anayasa Mahkemesi Başkanı Kadir Özkaya, 13 yılda 702 bin başvur yapıldığını bunlardan 600 bin 14'ünün karara bağlandığını söyledi.
Anayasa Mahkemesi ile Avrupa Birliği- Avrupa Konseyi iş birliğinde yürütülen "Anayasa Mahkemesinin Temel Haklar Alanındaki Kararlarının Etkili Şekilde Uygulanmasının Desteklenmesi Projesi" kapsamında "Adli ve İdari Yargıda Bireysel Başvuru İhlal Kararları ve İhlalin Sonuçlarının Ortadan Kaldırılması" konulu bölge toplantılarının 7'ncisi Diyarbakır'da başladı. Bir otelde düzenlenen toplantıya Anayasa Mahkemesi Başkanı Kadir Özkaya, Yargıtay Başkanı Ömer Kerkez, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Muhsin Şentürk, Avrupa Konseyi İnsan Hakları, Adalet ve Hukuki İşbirliği Standartlarının Uygulanması Dairesi Başkanı Lilja Grétarsdttır, Avrupa Konseyi Ankara Program Ofisi Başkanı William Massolın, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcısı Mustafa Çelenk, Diyarbakır Adli Yargı Adalet Komisyonu Başkanı Erhan Çavuşoğlu, Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi Başkanı Kenan Şenlik, Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcısı Ali İrfan yılmaz ve davetliler katıldı.
Programda konuşan Anayasa Mahkemesi Başkanı Kadir Özkaya, kadim bir kültür ve zengin bir tarih şehri olan Diyarbakır'da olmaktan duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Daha önce İstanbul, Gaziantep, Bursa, Erzurum, İzmir ve Trabzon'da yapılan bölge toplantılarının 7'ncisini Diyarbakır'da gerçekleştirdiklerini ifade eden AYM Başkanı Özkaya, "Bu toplantılarımızın üç temel amacının bulunduğunu söyleyebiliriz. Bunlardan ilki, yargısal diyaloğun daha yaygın ve daha etkin hale getirilmesi suretiyle Anayasa Mahkemesi ile tüm hakim ve savcılarımız ve mahkemelerimiz arasında etkin ve verimli bir iş birliği gerçekleştirmek, İkincisi, Anayasa Mahkemesinin bireysel başvurularda verdiği ihlal kararlarının subjektif sonuçlarının başvurucular açısından süratle somutlaşması için yapılması. Gerekenler konusunda ortaya çıkan sorunları değerlendirmek ve böylece hak ihlallerinin bir an önce giderilmesini sağlamak. Üçüncüsü de bireysel başvurulara konu olaylarda mahkememizce sık karşılaşılan ihlal alanlarını ve bu alanlarda bir anlamda yoğunlaşan, bir anlamda da sıkça tekrar eden sorunları ve mahkememizce verilen ihlal kararlarında yer alan gerekçelerin objektif etkilerini ele alarak adaletin en süratli şekilde ve en üst seviyede gerçekleşmesini temin etmeye çalışmaktır. Bireysel başvuru, herkesin Anayasa'da güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve buna ek Türkiye'nin taraf olduğu protokoller kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurmak suretiyle kullanabileceği bir hak arama yoludur. 23 Eylül 2012 tarihinden bu yana fiilen kullanılmaktadır. Söz konusu tarihten bugüne kadar, bireysel başvuru sistemi kapsamında, mahkememize, 702 bin 53 başvuru yapılmıştır. Bunların 600 bin 14'ü karara bağlanmıştır. 600 bin 14 kararın önemli bir kısmını, 531 bin 134'ünü kabul edilebilirlik kriterlerinden birini veya birkaçını taşımaması nedeniyle başvurular hakkında verilen kabul edilemezlik kararları oluşturmaktadır. Belirtilen durumla birlikte 23 Eylül 2012 tarihinden bugüne kadar Mahkememiz tarafından toplam 81 bin 841 ihlal kararı verilmiştir. Bunların 56 bin 443'ü makul sürede yargılanma hakkına ilişkindir ve başvuruculara bir miktar manevi tazminat verilmesi ile sonuçlanan ihlal kararlarıdır. Adil yargılanma hakkı, mülkiyet hakkı, ifade özgürlüğü gibi 19 değişik hak grubundan dosya bazlı verilmiş ihlal kararı sayısı 23 bin 914, hak bazlı verilen ihlal kararı sayısı ise 25 bin 398'dir. Mahkememiz kayıtlarına göre bu kararlardan bugün itibarıyla icra süreci henüz tamamlanmamış olanların sayısı 84'tür. Sözünü ettiğimiz sayılara baktığımızda, yıllar itibarıyla yapılan 702 bin 53 başvurunun yaklaşık yüzde 76'lık kısmının, yani 531 bin 134'ünün, kiminin süresinde yapılmaması, kiminin diğer kabul edilebilirlik kriterlerini karşılamaması ve kiminin de böyle isimlendirilmese de nitelik itibarıyla tamamen temyiz incelemesi yapılması istemi niteliğinde olması nedeniyle kabul edilemezlikle sonuçlanan başvurular olduğunu, makul süre dahil yüzde 24, makul süre düşüldükten sonra kalanların ise yaklaşık yüzde 16 civarındakilerin de bir hak ihlali var mı yok mu incelemesini gerekli kılan nitelikteki başvurular olduğunu görüyoruz. Öte yandan 13 yılda verilen ihlal kararlarının toplam başvuruya oranının da makul süre hariç yaklaşık yüzde 3,4 olduğu görülmektedir" dedi.
"AYM bireysel başvuru incelemelerinde süper temyiz mercii olarak görev yapmıyor"
AYM'nin ireysel başvuru incelemelerinde bir süper temyiz mercii olarak görev yapmadığını vurgulayan Özkaya, "Önüne gelen başvurularda anayasadan kaynaklanan bir yetkiyle anayasal bir görevin yerine getirilmesi bağlamında, yalnızca, bir hakkın anayasal anlamda ihlal edilip edilmediğine baktığı sonucu ortaya çıkıyor. Dolayısıyla buradan da hem bireysel başvurunun bir temyiz yolu olduğu algısının gerçeğe uygun düşmediği hem de Anayasa Mahkemesi ile diğer yüksek mahkemelerimiz olan Yargıtay ve Danıştay arasındaki bireysel başvuruya ilişkin ilişkinin, hiyerarşik bir yönü bulunmayan, anayasal iş bölümüne dayalı bir ilişki olduğu sonucu ortaya çıkıyor. Kaldı ki Anayasa Mahkemesi de hemen her vesileyle, ilgili her kararında hak ihlallerini giderme görevinin öncelikle genel anlamda kamu gücü kullanan tüm organlara ve özelde de olağan yargılamayı yapan mahkemelere ait olduğunu vurguluyor ve böylece Anayasa Mahkemesi ile diğer mahkemeler arasındaki ilişkinin 'ikincillik' ilkesi esası üzerine kurulduğu tespitini yapıyor. Anayasa Mahkemesi olarak bireysel başvuruda geldiğimiz nokta itibarıyla, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihatları yanında, insan hakları hukukuna ilişkin tüm evrensel ilke, standart ve kararlardan da yararlanarak temel hak ve özgürlüklerin korunmasına ve geliştirilmesine yönelik standartları büyük ölçüde belirlemiş, dolayısıyla da zengin bir insan hakları içtihat bankası oluşturmuş bulunmaktayız. Bununla birlikte, Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuruya ilişkin iş yükü giderek artmaktadır. Mahkememiz artan iş yükünün altından kalkabilmek için gerekli tedbirleri baştan itibaren almıştır ve almaya devam etmektedir.
Bağımsız ve tarafsız bir yargının varlığı da öncelikle o faaliyeti yürütecek olan bağımsız ve tarafsız hakim ve savcıların varlığıyla mümkündür. Zira devletin ve toplumun bekası açısından mutlak bir gereklilik ve zorunluluk olan hakkın ayakta tutulmasında ve adaletin sağlanmasında en önemli sorumluluk yargısal faaliyetlerin baş aktörleri olan hakim ve savcılara aittir" diye konuştu.
"Adil, dürüst ve tarafsız karar verdiğimiz sürece kendimizi ve toplumu yüceltiriz"
Hukuk devletinin olmazsa olmaz şartı olan bağımsız ve tarafsız bir yargının varlığının temel hak ve özgürlüklerin olduğu kadar kamusal düzenin korunmasının da güvencesi olduğunu bildiren Özkaya, şöyle devam etti:
"Utmayalım ki adil, dürüst ve tarafsız karar verdiğimiz sürece hem kendimizi hem de toplumumuzu yüceltiriz. Sonuç olarak nara değil nura heves edelim. Unutmayalım ki nuru tercih edenin her işi ahsan olur, narı tercih edenin her işi hüsran olur. Son iki yıldır Gazze'de yaşananlar, insanlık tarihinin en karanlık sayfalarından biri olarak kayda geçmiştir. Bu süreçte sivil yerleşimlerin hedef alınması; çocukların, kadınların ve yaşlıların yaşam hakkının hiçe sayılması sadece bir coğrafyanın değil tüm insanlığın vicdanını derinden yaralamıştır. Şu veya bu sebeple maruz kaldığı açlık nedeniyle doğum ağırlığından daha hafif bir ağırlıkta ölen bebeklerin durumu, çok az sayıda kişinin gündeminde yer bulabilmiştir. Bu trajedi, adaletin ve insan haklarının evrensel niteliğinin ne denli hayati olduğunu bir kez daha ortaya koymuştur. Yaşananlara baktığımızda insan onuruna saygının, hukukun üstünlüğünün ve temel hakların korunmasının her zaman öncelik verilen ve uygulanan temel ilkeler olması gerektiği gözükmektedir. İnsanlık, tüm bu yaşananlara karşı ortak bir vicdanla hareket etmelidir. İnsanlığın ortak geleceğinin, adil ve sürekli nitelikli bir barışın ancak yeryüzünde ahlaki değerlere ve adalete dönülmesiyle, adaletin ve ahlakın hakim kılınmasıyla mümkün olabileceği unutulmamalıdır."
"İnsan haklarının korunması ortak bir sorumluluktur"
Daha sonra konuşan Avrupa Konseyi İnsan Hakları, Adalet ve Hukuki İşbirliği Standartlarının Uygulanması Dairesi Başkanı Lilja Grétarsdttır ise Anayasa Mahkemesinin Temel Haklar Alanındaki Kararlarının Etkili Şekilde Uygulanmasının Desteklenmesi Projesini Eylül 2021'de büyük bir heyecanla başlattıklarını söyledi. Lilja Grétarsdttır, "O dönemde düzenlenen ilk uluslararası konferans Türk yargı organlarını, Avrupa Konseyini, Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonunu ve diğer birçok paydaşı bir araya getirdi. İşte o toplantı, bugün ilham verici bir iş birliği yolculuğuna dönüşen sürecin başlangıcı oldu. O tarihten bu yana, Anayasa Mahkemesi ile iş birliğimiz karşılıklı güven, profesyonellik ve temel hakların korunmasına yönelik ortak kararlılıkla giderek güçlendi. Avrupa Birliği eş finansmanıyla yürütülen bu proje, Avrupa Birliği ile Avrupa Konseyi arasındaki güçlü ve kalıcı iş birliğinin, demokrasinin, hukukun üstünlüğünün ve insan haklarının korunmasına yönelik ortak iradenin açık bir göstergesidir. Proje, Anayasa Mahkemesinin ve ulusal paydaşların sahiplenmesi ve özverili çalışmaları sayesinde, kısa sürede somut sonuçlar ortaya koyarak kararlılıkla ilerlemektedir. Bugün Diyarbakır'da düzenlenen bu toplantı, bu sürecin önemli başarılarından biridir. Bu toplantılar, yargının tüm kademelerinden hakimlerin deneyimlerini paylaşmaları, karşılaşılan zorlukları tespit etmeleri ve Anayasa Mahkemesi kararlarının etkili bir şekilde icrasını sağlamaya yönelik en iyi yolları ele almaları için değerli bir platform haline gelmiştir. Katılımcılar, bu toplantıların her defasında ilham verici, yapıcı ve samimi bir etkileşim ortamında geçtiğini ifade etmektedirler. Bu bölgesel toplantıların üç temel amacı bulunmaktadır birincisi, bölgeye özgü insan hakları ve uygulama sorunlarını tespit etmek, ikincisi bu sorunlara iş birliği ve ortak sorumluluk anlayışıyla çözüm üretmek, üçüncüsü ise Anayasa Mahkemesi kararlarının bağlayıcı niteliğini hem sübjektif hem de objektif etkileriyle daha derinlemesine anlamak. Bilindiği üzere, Anayasa Mahkemesi bir karar verdiğinde, bu karar bağlayıcıdır. Bu proje kapsamında, Anayasa Mahkemesi kararlarının her iki boyutunun da tam anlamıyla hayata geçirilmesini sağlamak için tam bir iş birliği içerisinde çalışıyoruz. Avrupa Konseyi olarak, ülke genelinde yargı organları, yürütme makamları ve barolarla birlikte çalıştığımız, kapsayıcı ve kurumlar arası bir yaklaşımı desteklemekteyiz. Bugün tarihi, çeşitliliği ve güçlü yapısıyla öne çıkan Diyarbakır'da bir araya gelmemiz açık bir mesaj vermektedir insan haklarının korunması ortak bir sorumluluktur ve Anayasa Mahkemesi kararlarının etkili biçimde icrası bu misyonun merkezinde yer almaktadır" şeklinde konuştu.
"Türkiye, Avrupa Konseyinin en köklü üyelerinden biridir"
Avrupa Konseyi Ankara Program Ofisi Başkanı William Massolın de Avrupa Konseyi Görünürlük Haftası çerçevesinde Diyarbakır'da düzenlenen "Adli ve İdari Yargıda Bireysel Başvuru İhlal Kararları ve İhlalin Sonuçlarının Ortadan Kaldırılması" konulu bölgesel toplantıya katıldıklarını söyledi. Massolın, konuşmasına şöyle devam etti:
"20-25 Ekim tarihleri arasında düzenlenen Görünürlük Haftası, Avrupa Konseyinin Türkiye'deki kurumlarla insan hakları, demokrasi ve hukukun üstünlüğü alanlarında yürüttüğü yakın iş birliğini yansıtmakta, Diyarbakır, Ankara ve Aydın'da düzenlenmesi planlanan çeşitli etkinlikleri kapsamaktadır. Bugün açılışını yaptığımız ve görünürlük haftasının ilk etkinliği olan bölgesel toplantı, iş birliğimizin en anlamlı alanlarından biri olan ve temel hakları güvence altına alan Anayasa Mahkemesi kararlarının etkili şekilde uygulanması konusuna odaklanmaktadır. Bu etkinlik, Avrupa Konseyi Ankara Program Ofisinin önemli girişimlerinden biri olan, 'Anayasa Mahkemesi Kararlarının Etkili şekilde Uygulanmasının Desteklenmesi' Avrupa Birliği- Avrupa Konseyi ortak projesi kapsamında düzenlenmektedir. Avrupa Konseyi olarak, bu ve benzeri projelerle, insan hakları ve anayasal standartların uygulamada tam olarak hayata geçirilmesi için yargı kurumlarının çabalarına katkı sağlamaktayız. Avrupa Konseyi Ankara Program Ofisi, Türk makamları ve sivil toplumla iş birliği içinde, yargı reformu, insan hakları, toplumsal cinsiyet eşitliği, eğitim, göç, kara para aklama ile mücadele, dijital vatandaşlık ve Romanların topluma dahil edilmesi gibi alanlarda çeşitli projeler yürütmektedir. Bu toplantı, bölgedeki yargı mensuplarını bir araya getirerek, ihlal kararlarının objektif ve sübjektif etkileri, yeniden yargılama ve soruşturma süreçlerindeki güçlükler ve adil yargılanma, mülkiyet, özgürlük ve güvenlik, yaşam ile özel ve aile hayatına saygı gibi temel hakların uygulanması konularında görüş alışverişi yapma fırsatı sunmaktadır. Türkiye, Avrupa Konseyinin en köklü üyelerinden biridir ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Avrupa Sosyal Şartı ve diğer temel sözleşmelere taraftır. Avrupa Konseyi, ulusal içtihadın Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile uyumlu hale getirilmesinde kilit bir rol oynayan Anayasa Mahkemesi ile yürüttüğü sağlam iş birliğine büyük önem vermektedir."
Toplantı, 20-21 Ekim tarihlerinde devam edecek. - DİYARBAKIR
Son Dakika › Politika › Diyarbakır'da Anayasa Mahkemesi Toplantısı - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?