'AZERBAYCAN'IN ATTIĞI ADIMLARI DESTEKLİYORUZ'
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, İzmir programı kapsamında AK Parti İl Başkanlığı ziyaretinin ardından, İzmir Ticaret Odası'nda (İZTO) iş insanlarıyla bir araya geldi. Etkinlik kapsamında protokolde, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz'ın yanı sıra İzmir Valisi Süleyman Elban, AK Parti İzmir milletvekilleri Ceyda Bölünmez Çankırı, Mahmut Atilla Kaya, Yaşar Kırkpınar, AK Parti İzmir İl Başkanı Bilal Saygılı, MHP İzmir İl Başkanı Veysel Şahin, İZTO Yönetim Kurulu Başkanı Mahmut Özgener, Ege Bölgesi Sanayi Odası (EBSO) Yönetim Kurulu Başkanı Ender Yorgancılar, İzmir Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Işınsu Kestelli ve iş dünyasının temsilcileri yer aldı. Toplantıya geçmeden önce Azerbaycan ile ilgili kısa bir değerlendirme yapmak istediğini söyleyen Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz konuşmasında, "Bildiğiniz gibi can Azerbaycan Karabağ'da gerekli gördüğü tedbirleri almak üzere bir antiterör operasyonu başlatmıştır. Bölgede barış, refah ve kalıcı istikrar tesisi için Azerbaycan'ın toprak bütünlüğünü koruma yönünde attığı adımları destekliyoruz. Azerbaycan toprağı olan Karabağ'ın her köşesinde Azerbaycan bayrağı dalgalanacaktır. Cumhurbaşkanımız yaptıkları konuşmada net şekilde ifade ettiler; Karabağ Azerbaycan'dır. Kafkaslarda terörün olmadığı, sınır ihtilaflarının çözüldüğü, barış ve istikrarın tesis edildiği bir ortak herkesin menfaatinedir. Bölgedeki tüm ülkelerin, milletlerin menfaatinedir. Bu bölgenin karıştırılması, bu bölgedeki istikrarsızlıklar ancak bölge dışı güçlere hizmet eder. Bu bölgede yaşayan tüm milletlerin barışı ve huzuru birlikte tesis etmesini temenni ediyorum" ifadelerine yer verdi.
'TÜRKİYE YÜZYILI VİZYONUNUN HAKKINI VERMEK İÇİN GECE- GÜNDÜZ ÇALIŞIYORUZ'
Daima millet ile yan yana, gönül gönüle olan kadrolar olarak şehirleri sıklıkla ziyaret ettiklerini ifade eden Yılmaz, "Pek çok ülke siyasi, ekonomik, askeri ve sosyal krizlerin yol açtığı bir ateş çemberinden geçerken biz Türkiye Yüzyılı vizyonunun hakkını vermek için gece- gündüz çalışıyoruz. Katılımcı bir anlayışla, ekip ruhuyla hareket ediyoruz. Türkiye'nin uluslararası konumunu yükseltmek ve yüksek gelirli ülkeler arasında ülkemizin dahil olması çerçevesinde son 21 yılda pek çok çalışmaya imza atık. Bu süreçte küresel ve bölgesel düzeydeki pek çok çalkantıya rağmen; Türkiye 2002 yılından günümüze dolar cinsinden kişi başı gelirini yaklaşık 3 kat artırmıştır. Uygulamaya konulan üretimi ve yatırımı özendirici politikalarımızla milli gelirimiz 2002 yılında 238 milyar dolar iken, geçtiğimiz yıl itibariyle 900 milyar dolar sınırını aşmıştır. Bugün itibariyle 1 trilyon doları aşmış durumdayız. Yıl sonu itibariyle de inşallah 1.1 trilyona yakın seviyede milli gelirimizi kapatmayı öngörüyoruz. Geçen yıl 10 bin 600 dolar civarında kişi başı milli gelirimiz oluşmuştu. Bu sene 12 bin doları aşan kişi başına milli geliri yıl sonu itibariyle hep birlikte göreceğiz inşallah" dedi.
'DÜNYA EKONOMİSİNDEN ÇOK DAHA HIZLI BİR BÜYÜME PERFORMANSIMIZ VAR'
Son 20 yılda dünya ekonomisinin yıllık ortalama yüzde 3,6 büyüdüğünü, Türkiye ekonomisinin yıllık ortalama 5,5 büyüme kaydettiğini belirten Yılmaz, "Yaklaşık 2 puan dünya ortalamasının üstünde büyüme performansımız var. 20 yıl gibi, 50 yıl gibi uzun süreçlerde baktığınızda 1 puan bile çok kıymetlidir. Uzun vadede ekonomimizi diğer ekonomilere göre 2 kata, 3 kata çıkarır. Son 20 yıldaki bu performansımız son derece önemli ancak son dönemlerde küresel tedarik zinciri sorunları ile enerji ve gıda fiyatlarında yaşanan artışların yol açtığı durum, bütün dünyayı olumsuz etkilemiştir. Şu anda dünya ekonomisinin bu yıl yüzde 3 veya altında büyümesi bekleniyor. Bizde ise son 3 yılı değerlendirdiğimiz zaman dünya ekonomisinden çok daha hızlı bir büyüme performansımız var. 2020- 2022 döneminde, 3 yıllık dönemde dünya ekonomisi yıllık ortalama 2 civarında büyüme kaydetti. Türkiye ekonomisi aynı süreçte yıllık ortalama 6 büyüme kaydetti. Dünyanın hali gerçekten hiç iyi değil. Özellikle büyüme, yoksullukla mücadele bakımından. Sürdürülebilir kalkınma göstergelerinde ilk defa dünya bırakın ileriye gitmeyi, maalesef geriye gitti. Pandemi sonrası bozulan tedarik zincirleri, dengeler bizi farklı bir yere götürmüş durumda" açıklamalarında bulundu.
'BİR OLUMSUZLUĞU YAŞIYORUZ O DA ENFLASYON'
Türkiye ekonomisinin 13 yıldır kesintisiz büyüdüğünü ifade eden Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, "Türkiye ekonomisi pandeminin en derin etkilerde bulunduğu 2020 yılında dahi yüzde 1,8 büyüme kaydetti. Bir büyük deprem felaketi yaşadık. Bu deprem felaketinin çok ciddi etkileri söz konusu. Yaptığımız hesaplamaya göre 104 milyar dolarlık bir maliyetten söz ediyoruz. 11 ili 14 milyon insanımızı doğrudan etkileyen bir felakete rağmen, 2023 yılının ilk 6 ayında ekonomimiz yüzde 3,9 büyüme performansı sergiledi. Yıl sonu itibariyle de yüzde 4,4 büyüme bekliyoruz. İstihdam artışının devam ettiğini görüyoruz. Bu da sevindirici. Geçen yıl 2 milyona yakın bir istihdam artışı yaşamıştık. Ekonomimiz muazzam bir istihdam üretme kapasitesi ortaya koydu. Bu yılın ilk 6 ayında da depreme rağmen, bazı olumsuzluklara rağmen net olarak 310 bin ilave istihdam artışı sağlamış durumdayız. Ancak bir olumsuzluğu da yaşıyoruz o da enflasyon. Bütün bu süreçlerde halkımızın da şu anda en temel gündemi olan enflasyon konusunda; dünyada da var bizde daha yüksek oranda bir enflasyon sorunuyla karşı karşıyayız. Bununla ilgili olarak da gerekli tedbirleri alıyor, gerekli adımları atıyoruz. Bugün geldiğimiz noktada mayıs seçimleriyle birlikte siyasi belirsizlikler ortadan kalkmıştır. 'Ekonominin en önemli düşmanı kimdir?' derseniz 'Belirsizliktir' derim. Belirsizliğin olduğu bir ortamda ekonomi gelişmez. Öngörülebilirlik, belirsizliğin azalması ekonomi için son derece kıymetlidir. Bunun bir siyasi tarafı var, seçimler. Mayıs ayında yaptığımız seçimlerle siyasi belirsizlikler ortadan kalktı. Türkiye demokratik olgunluk içinde beş yıllık süreçte yöneticilerine karar verdi. Dolayısıyla bir siyasi güven ve istikrar içinde yolumuza devam ediyoruz. Bunu teknik anlamdaki dokümanlarımızla, programlarımızla, teknik öngörülebilirlikle bütünleştirmek gayreti içindeyiz. Bunu da temel olarak Orta Vadeli Programımızla gerçekleştiriyoruz. Son 2-3 aydır en çok uğraştığımız konulardan birisi Orta Vadeli Programımızı şekillendirmek oldu. 3 yıllık bir yol haritası niteliğinde" ifadelerini kullandı.
Orta Vadeli Program'ın 2024- 2026 dönemini kapsadığını ve temel olarak 4 amaç 3 araç barındırdığını belirten Yılmaz, sözlerini şöyle sürdürdü:
"4 amaçtan birincisi afetin yaralarını sarmak, ikincisi enflasyonda yeniden tek haneli rakamlara ulaşmak. Üçüncüsü büyüme ve istihdam artışını devam ettirmek, dördüncüsü kalıcı sosyal refahı güçlendirmek. Afet her zaman yaşadığımız bir olgu. Türkiye coğrafyası gereği afet riski yüksek bir ülke. İzmir geçtiğimiz yıllarda deprem afetini yaşadı. Şubatta çok daha büyük ölçekli, şiddetli, etkileri yıkıcı bir deprem yaşadık. Bu depremin Orta Vadeli Program'da bir taraftan yaralarını sarmaya çalışacağız, diğer taraftan deprem riskini azaltıcı yatırımlara öncelik vereceğiz. Orta Vadeli Programımızın birinci amacı afetin yaralarını sarmak, afetlerin yol açtığı krizleri yaşamamak için riskleri azaltıcı yatırımlara önem ve öncelik vermek. Sadece bu sene bütçemizden deprem harcamaları için ayırdığımız ödenek, 762 milyar Türk Lirası. 2024 bütçesinde ayırdığımız ödenek 1 trilyon Türk Lirası'nın üzerinde. Orta Vadeli Program döneminin toplamında 3 trilyon TL'den daha fazla kaynağı sadece depremin yaralarını sarmak için harcayacağız. Bütçe harcamalarını ikiye ayırmak mümkün; tek seferlik ve her yıl gerçekleşen harcamalar. Deprem harcamaları tek seferlik harcamalardır ve yapısal bozulmaya yol açmazlar. Bütçe açıkların da geçici artışlara yol açarlar. Nitekim bizim de 2023- 2024'te 6,5'lar civarına geliyor, 2025'le birlikte azalıyor, 2026'da yüzde 3'ün altına düşüyor."
'DÜNYA MERKEZ BANKALARI TARİHTE EŞİNE AZ RASTLANIR FARKLI UYGULAMALAR YAPTILAR'
İkinci başlığın tek haneli enflasyon olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, "Üç unsurla birlikte bu programımızı hayata geçireceğiz. Bu yıl gerek kurdaki hareketlilik gerek bütçe açığını azaltmaya yönelik aldığımız tedbirler, geçici bir şekilde enflasyonda yükselişe sebep oldu. Biz bunun bir geçiş süreci olduğunu düşünüyoruz. Belli bir süreçte bir miktar yükselecek. Bu yıl sonu tahminimizi yüzde 65'e güncelledik. Bir yükseliş yaşandı ancak bundan sonraki süreçte özellikle 2024 yılının ortalarından başlayan süreçte güçlü bir şekilde dezenflasyonist sürecin devam edeceğini ve 2026'ya geldiğimizde tek haneli rakamlara ulaşacağımızı öngörüyoruz. Güçlü bir şekilde politikalarımızı hayata geçireceğiz. Enflasyonu düşürmenin öngörülebilirliği artırma, sosyal dengeleri koruma, kamu maliyesini sağlam bir zeminde sürdürme gibi birçok açıdan fayda sağladığını biliyoruz. Üçüncüsü büyüme ve üretimi, istihdamı devam ettirme. Bütün dünya bunu tartışıyor. Dünyada da bir enflasyonla mücadele dönemindeyiz. Geçtiğimiz döneme baktığınız zaman dünya merkez bankaları tarihte eşine az rastlanır farklı uygulamalar yaptılar. 10 trilyona yakın para ürettiler. Ekonomilerini ayakta tutmak için normalde olmayacak bir takım kredi genişlemelerine gittiler. Anormal politikalar izlendi. Dünyada da farklı bir döneme geçmiş durumdayız. Enflasyonu önceleyen politikaların dünyada da güçlendiğini görüyoruz. Dünyanın da bizim de karşı karşıya kaldığımız mesele var. Enflasyonu düşürelim ama durgunluğa da girmeyelim. Maharet bunun ikisini başarabilmek. Yoksa her şeyi feda ederek enflasyonu kısa sürede de farklı yerlere getirebilirsiniz ama üretim, istihdam, sosyal dengeler bütün bunları düşünmek zorundasınız" dedi.
'BÜYÜMENİN KOMPOZİSYONU ÇOK ÖNEMLİ'
Türkiye'nin son 20 yılda ortalama 5,5 büyüme sağladığını hatırlatan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, "Orta Vadeli Program'da bunu 4,5 gibi görüyoruz. Yine dünya büyümesinin 1,5 puan üstünde büyüme seyrini Türkiye devam ettirecek. İstihdamda yine önümüzdeki dönem 2,7 milyon ek istihdam öngörüyoruz. 'Bütün bunları nasıl başaracaksınız? Hem enflasyonu düşürüp hem büyümeyi bu seviyede nasıl sürdüreceksiniz?' gibi bir soru olabilir. Büyümenin düzeyinde ortalamaya göre düşüş var ama onun ötesinde büyümenin kompozisyonu dediğimiz mesele çok önemli. Tüketim ağırlıklı büyüme yaparsanız, bu enflasyonist, cari açığı artırıcı etkilere yol açabilir. Yatırım, üretim, ihracat ağırlıklı bir üretim yaparsanız döviz kazandırıcı faaliyetlerle katkıda bulunur ve daha farklı sonuçlar üretebilir. Kitaplarda yazdığı gibi olmuyor hayat. AK Parti'nin ilk yıllarında yaşadığımız tecrübeyle de biliyoruz ki güven ve istikrar ortamında her ikisi de aynı anda gerçekleşebiliyor" ifadelerini kullandı.
'CARİ AÇIĞI AŞAMALI BİR ŞEKİLDE DÜŞÜRMEYİ ÖN GÖRÜYORUZ'
Bir diğer amacın sosyal refah olduğunu ifade eden Yılmaz, "Enflasyonun düşmesi bunun için çok önemli. Enflasyonun düştüğü, büyümenin sürdürüldüğü bir ortam sosyal refah açısından makro çerçeveyi ortaya koyuyor. Bunun biz farklı sektörel politikalarla da destekleyerek yolumuza devam edeceğiz. Sonuçta her şey insan için. İnsanın refahı, huzuru, mutluluğu için uğraşıyoruz. Programın politika içeriğine de değinmek isterim. Ülkemizde yaşanan iki seçim sonrasında daha da pekişen güven ve istikrar ortamı içinde yatırım iklimimizin daha da iyileştirilmesi adına çalışmalarımıza devam ediyoruz. Başkanı olduğum Yatırım Ortamını İyileştirme Koordinasyon Kurulu'nu geçtiğimiz günlerde topladık. Devlet desteklerini gözden geçirerek yatırım, ticaret ve finans alanında hukuki süreçleri kolaylaştıracağız. Uluslararası normlara uygun, şeffaf ve öngörülebilir düzenlemeleri hayata geçirmeye devam edeceğiz. Hazine arazilerini uzun dönemli yatırım ihtiyaçları çerçevesinde çevresel ve sosyal etkiler dikkate alınarak bölgesel, sektörel ve ölçek bazında planlayacak ve tahsis süreçlerini hızlandıracağız" açıklamalarında bulundu.
'YATIRIMLARIMIZI DÜŞÜREREK DEĞİL, TASARRUFLARIMIZI ARTIRARAK BU SORUNU ÇÖZECEĞİZ'
Yılmaz, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Çağımızda sürekli gelişen ileri teknolojilerde, dijital dönüşümden de geri kalmamak için hep birlikte gayret göstermemiz gerekiyor. Yeşil ve dijital dönüşüm Orta Vadeli Programımızın ana eksenlerinden birini oluşturuyor. Yarı iletken, elektrikli araç, batarya ve bunların değer zincirindeki kritik teknoloji ürünlerine yönelik yatırımları teşvik eden bir yaklaşım benimsiyoruz. Program döneminde ihracatımızın 300 milyar doları aşmasını, turizm verilerinin 70 milyar doları aşmasını bekliyoruz. Bu yıl itibariyle ihracatımız 255 milyar dolar bekleniyor. Cari işlemler açığını bu dönemde aşamalı bir şekilde düşürmeyi ön görüyoruz. Bu yılın ikinci yarısında cari açığımızda bir iyileşme ve yıl sonu itibariyle cari açığın milli gelire oranını yüzde 4 gibi görüyoruz. Gelecek yıldan itibaren kademeli bir düşüşle birlikte 2026'da 2,2 öngörüyoruz. Dolayısıyla cari açık gerek düzey gerek finansman boyutuyla kalkınma sürecimizin önünde bir kısıt olmaktan çıkacak. Uzun dönemde, tarihsel baktığımızda Türkiye'nin kalkınmasının önündeki en büyük engel cari açık meselesidir. Onun da özünde yatırımla finansman arasındaki farklar bulunmaktadır. Yatırımlarımızı düşürerek değil, tasarruflarımızı artırarak bu sorunu çözeceğiz. Biz kalkınmakta olan, yatırımlara ihtiyaç duyan bir ülkeyiz."
'3 NOKTANIN ALTINI ÇİZMEK İSTERİM'
Demiryolu altyapısını önceliklendirdiklerini ifade eden Yılmaz, "Ulaştırmaya baktığımızda en öncelikli konu demiryolu olarak tesis edilmiş durumda. Diğer taraftan koyduğumuz politikaların, hedeflerin içeride ve dışarıda takdir edilmesini, gerçekçi bir program olarak nitelendirilmesini de mutlulukla izliyoruz. Önemli olan bu programı hayata geçirmemiz. 3 noktanın altını çizmek isterim. Birincisi hiçbir program arkasında siyasi bir destek yoksa bir anlamı yoktur. Güçlü bir siyasi irade varsa anlamı vardır. Orta Vadeli Programımızı bizzat Sayın Cumhurbaşkanımızın ilan etmesi, programı paylaşırken tam ve güçlü bir siyasi irade ortaya koyması bu programımızın en önemli unsurudur. İkinci unsur sosyal destek. Toplumun değişik kesimlerinin desteği olmadan da bu programı sürdüremezsiniz. Üçüncüsü, bir yapısal program takvimimiz var onun dışında çok sayıda eylem var. Bütün bu eylemleri takip edeceğiz. Ne zaman, kimlerle yapılacağı bir sistematik içinde ortaya konularak üç ayda bir raporlanacak. Türkiye Yüzyılı'nı programlarla ve bunun altını dolduran reformlarla, hamlelerle gerçekleştireceğiz" dedi.
'İZMİR EKONOMİK BAĞIMSIZLIĞIN, ÖZGÜRLÜĞÜN SEMBOLÜ OLARAK GÖRÜLMÜŞTÜR'
Konuşmasında İzmir'e ilişkin değerlendirmelerde de bulunan Yılmaz, "Cumhuriyetin ekonomi alanındaki en önemli girişimlerinden biri olan İzmir İktisat Kongresi'nin ilk kez İzmir'de toplanması bir tesadüf değil. Bu bölgenin ne kadar ekonomik anlamda potansiyele sahip olduğunu gösteren bir hadise. Kalkınma Bakanı iken biz de burada bir iktisat kongresi toplamıştık. Çok da başarılı olmuştu. Kuvay-i Milliye şehri İzmir sadece askeri zaferle gelen sonuçların değil, aynı zamanda ekonomik bağımsızlığın, özgürlüğün sembolü olarak görülmüştür. Gelişmiş ulaştırma altyapısı ve coğrafi konumunun verdiği sayısız avantajları nedeniyle İzmir, tarihin her döneminde Avrupa ve Akdeniz'in en önemli ticaret merkezlerinden biri olmuştur. Ulaşım olanakları ve sanayi sektöründe kaydedilen gelişmeler İzmir ticaretine ivme kazandırmaktadır. İklim koşulları, tarihi ve doğal zenginlikleriyle turizm alanında da büyük bir potansiyeli var. Son 21 yılda İzmir'imize toplam 227 milyar 512 milyon liralık yatırım harcaması gerçekleştirmişiz. İzmir- İstanbul Otoyolu tek başına değerlendirmeye değer. İzmir- İstanbul arası 3 saate inmiş durumda. Karbon salınımından, ticarete, zaman kazancına, kazaların azalmasına kadar etkilerini iyi bir raporlamak gerekir. Sırf bu projenin etki değerlendirmesi yapılırsa ne kadar muazzam bir etki yarattığı görülecektir" diye konuştu.
'KRİZ YÖNETMEK İSTEMİYORSAK RİSKLERİ YÖNETECEĞİZ'
"Menemen- Aliağa Çandarlı Otoyolu, Konak Tüneli, İzmir Manisa Sabuncubeli Tüneli'ne birçok projeyi tamamladık" diyen Yılmaz, "Adnan Menderes Havalimanı yeni iç hatlar ve dış hatlar terminali vatandaşımızın hizmetine sunuldu. İzmir bir liman şehri. Limanlar İzmir için çok kıymetli. Sağlık alanında bin 921 yatak kapasiteli 16 hastanemiz, 117 sağlık tesisini inşa ettik. Şu anda 2 bin 60 yatak kapasiteli Bayraklı Hastanesi'nin yapımı sürüyor. Kısa sürede de tamamlanacak. 2 binin üstünde yeni yatak kapasitesi ile İzmir sağlık alanında çok farklı bir lige çıkmış olacak. Sağlık turizmi yetmez, İzmir'in sağlık endüstrilerinde de gelişme sağlaması lazım. Bir deprem yaşandı. 3 bin 286 adet konut dahil olmak üzere kentsel dönüşüm anlamında 14 bin 512 adet konutun yapımı devam ediyor. İzmir'imizin mutlaka risklerini azaltıcı bir şekilde bakmamız lazım. Risk analizlerini çok güçlü yapmamız lazım. Şimdiden riskleri yönetmemiz lazım. Kriz yönetmek istemiyorsak riskleri yöneteceğiz" dedi.
İŞ DÜNYASI TEMSİLCİLERİ ORTA VADELİ PROGRAM'A DİKKAT ÇEKTİ
İZTO Yönetim Kurulu Başkanı Mahmut Özgener toplantıda yaptığı konuşmasında, "İş dünyası olarak bizler yeniden öngörülebilir ve istikrarı hedefleyen piyasa ortamına kavuştuk. Ülkemiz için enflasyonla mücadele, büyüme, rekabetçi bir ekonomiye ve sosyal refaha ulaşma yönünde iyileştirici adımları kapsayan Orta Vadeli Program bir yol haritası niteliğinde oldu. Orta Vadeli Program, iş dünyasının beklentileri ile örtüşüyor" diye konuştu.
Konuşmasında Orta Vadeli Program'da verilen öncelik ve hedeflerin iş insanları açısından önemine değinen EBSO Yönetim Kurulu Başkanı Ender Yorgancılar, programın yol gösterici olduğunu vurguladı.
İzmir Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Işınsu Kestelli de genel seçimlerin ardından kurulan yeni kabineyle birlikte ekonomide yeniden rasyonel politikalara dönüleceğinin net olarak ifade edildiğini belirtip, "Açıklanan Orta Vadeli Program da bunu teyit eder nitelikte" diye konuştu.
Hande NAYMAN- Saliha TEMİZ/ İZMİR,
Son Dakika › Politika › Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz: Azerbaycan'ın toprak bütünlüğünü destekliyoruz - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?