Cumhurbaşkanı Adayı ve Başbakan Erdoğan Açıklaması - Son Dakika
Politika

Cumhurbaşkanı Adayı ve Başbakan Erdoğan Açıklaması

Cumhurbaşkanı Adayı ve Başbakan Erdoğan Açıklaması

"(17 ve 25 Aralık girişimi) Bakın şimdi o dönemin savcılarından bir tanesi maalesef yani bir ülkede bir savcı kalkıp da ülkenin başbakanına tweetlerle tehdit sallayamaz, hakaret edemez. Ama şu anda tehdit sallıyor, hakaretler gönderiyor.

22.07.2014 03:30

Cumhurbaşkanı adayı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 17 ve 25 Aralık girişiminde rol alan savcılardan birinin kendisine yönelik tehdit ve hakaret içeren tweetler paylaştığını belirterek, "Yani bir ülkede bir savcı kalkıp da ülkenin başbakanına tweetlerle tehdit sallayamaz, hakaret edemez. Ama şu anda tehdit sallıyor, hakaretler gönderiyor. Nerede HSYK? Bunlardan haberi yok mu HSYK'nın? Var" dedi.

Erdoğan, Atv ve A Haber ortak yayınındaki "Başbakan ile Gündem Özel" programında soruları yanıtladı. Erdoğan, Irak ve Suriye konusunda, ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden ile temas halinde olduklarını, karşılıklı görüşmeler yaptıklarını belirtti.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile bazı görüşmeleri olduğunu dile getiren Erdoğan, "Şimdi Putin ile de Amerika'nın biliyorsunuz şu ara arası açık" dedi. "Özellikle bu son uçağın düşürülmesinden sonra" ifadesi üzerine Erdoğan, "Orada sıkıntılar var" diye konuştu.

Ukrayna'daki gelişmeler üzerine, bu ülkenin başına gelen kişiyle de münasebetler kurduklarını anlatan Erdoğan, şunları söyledi:

"Hatta Putin ile onlar arasında acaba nasıl bir şey yapabiliriz, samimi hava estiririz, bunun gayreti içerisine de girdik. Fakat bölgedeki gelişmelerde bizi mezhepçi anlayışla değerlendirmek isteyenler malum çevrelerdir. Ama bu sadece dışarıdan değil tabii içeride bunların biliyorsunuz bayağı şeyleri var, müşterek çalıştıkları, eli ayağı durumunda olan guruplar var, partiler var. Şu anda anamuhalefet partisi bakıyorsunuz bu şekilde sinyaller veriyor. Onun içindeki bazı kişiler aynı şekilde. Bakıyorsunuz şimdi aday olan tabii arkadaşın yapmış olduğu açıklamalarla, kendisini çok çok farklı konumda konumlandırmanın gayreti içine giriyor. Bunlara Ahmet Davutoğlu gerekli olan cevapları verdi, onların üzerinde duracak değilim. Hele hele bir tanesi çok çok garip, neymiş o, 'Hamas ile El Fetih'in arasındaki ilk buluşmayı ben yaptım' diyor. Yav dürüst ol. Bir defa o adımın ilki Mekke Kabe Anlaşması'dır. Ama ne oldu, devam etmedi. Koptular, biz devreye girdik."

- "Kudüs Yıldızı almak, bunlar marifet değil"-

"Bizim Mahmud Abbas ile olan görüşmelerimizin sayısı belli değil. Bizim İsmail Heniye ile olan ve bunun yanında Halit Meşal ile görüşmelerimizin sınırı belli değil" diyen Erdoğan, şöyle devam etti:

"Biz kalkıp da bu hukukumuzu anlatacak değiliz. Yani Kudüs Yıldızı almak, bunlar marifet değil. Sayın Abbas'a bunu söylediğimde, 'Biz bu tür kuruluşların başında olan herkese bunu veriyoruz' dedi. Kaldı ki, bizden bile büyükelçilerden daha önce bu yıldızı alanlar var."

"Siz içeride halka dayanıyorsunuz, her seçimi kazanıyorsunuz fakat dış konjonktür zaman zaman sizi zorluyor. Türkiye'yi yakın geçmişte PKK olayı, 1984 Eruh baskını, daha önce ne oluyor, 1974 Kıbrıs Harekatı, harekatın çözümsüz askıda bırakılması, Amerika ambargosu, Ermeni Asala örgütünün Türk büyükelçilerine suikastlere başlaması, dünyada Ermeni-Kürt işbirliği, 12 Eylül ve arkasından 84 Eruh baskını geliyor. Dış konjonktür, Türkiye'nin iç dinamiği kadar önemli galiba" yönündeki değerlendirme üzerine de Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:

"Dikkat ederseniz o dönemlerde dış konjonktür belirleyici oldu. Fakat son 14 yıl içinde dış konjonktür Türkiye'de belirleyici olamamıştır. Mesela bizim dönemimizde birçok girişimler oldu, biliyorsunuz. Bu girişimlerin hiçbirinden, dışta o beklentisi olanlar bekledikleri neticeyi alamadılar. İşte bunların içinde biliyorsunuz,  27 Nisan olayı var, bunların içinde cumhurbaşkanlığı seçimi vardı. Bunların içinde bildiğiniz gibi partinin kapatılması süreci vardır. Yani bütün bunlar aslında o atılan adımların bir neticesiydi. Hatta bu konuda yine önemli noktada olan kişilerin bizzat ağzından dinlemişimdir ama vakti zamanı geldiğinde gerekirse bu açıklanır. O da yani 'kapatın şu partiyi de artık bitsin', bu bile denmiş kendilerine. Fakat bunların hiçbirisi başarılı olamadı. Çünkü herkesin bir hesabı var ama milletin hesabı ve Hak'kın hesabı bunların hepsinin üzerinde. Bu hesapların hepsi bozuldu."

-"Dış konjonktür mağlup oldu"-

"Yani halk ilk defa ciddi biçimde dış dinamiği etkiledi" sözleri üzerine, Erdoğan, şöyle devam etti:

"Etkiledi, kırdı. Yani şimdi düşünün, 325 milletvekili hatta o ara 330 küsurdu, öyle bir iktidar partisini sen kapatmaya yelteniyorsun, bu ne cesaret. Ne oldu, dış konjonktür mağlup oldu. Şimdi son şeyde paralel yapı, 17 Aralık, 25 Aralık o da bu girişimin bir ürünü. Gezi olayları yine böyle bir girişim. Tamamen bunlar dış bağlantılı. Yani buna 'bu içeride oldu' diyemeyiz."

-"Ben milletime müteşekkirim"-

Başbakan Erdoğan, "Acaba bu Gezi'de, gerçi sonucu fiyasko ama Gezi bir dönüm noktası değil mi? Yani birtakım kesimler, sizin orada devrileceğinizi sandılar. O güne kadar böyle seyredenler, 'bitti nasıl olsa Erdoğan hükümetinin işi, ne yapacaksınız' diye bir havaya girmedi mi? Orada size yakın isimlerin de olayı adeta seyrettiklerini gördük" sorusuna da şu yanıtı verdi:

"Bu tür beklentiler içerisine girmiş olanlar olabilir ama ben yakın çevremdeki arkadaşların yani 'yıkıldık gidiyoruz' beklentisi içerisinde olduklarını zannetmiyorum. O ara ben Afrika seyahatine çıktım. Arkadaşlarımdan bazıları, 'bunu iptal etsek filan' dediler. Dedikleri anda 'hayır' dedim. Bu ilan edilen seyahati yapacağım, ilgili olan bürokratlara da başta vali ve emniyet müdürü olmak üzere duruma müdahil olacaksınız, bakan arkadaşımıza aynı şekilde. Tabii bakan arkadaşımız zaten orada ne yazık ki işi götüremediği ortaya çıktı ve 'bürokrat arkadaşlara bu işi götüreceksiniz' dedik. Tabii biz an be an takip ediyoruz, dışarıda, ne oluyor, ne gidiyor filan. Cezayir'den döndükten sonra bakın o akşam mesela işte Kültür ve Turizm Bakanım onlar aradılar, irtibat kurdum ve üç saat içerisinde Yeşilköy havalimanında 100 bini aşkın insan, orada bir anda 3 saatte toplandı, o kırılma noktasıydı. Diğer şehirlere hemen sirayet etti. O andan itibaren zaten demek ki millet, 'sadece ya Gezi'ye gelenler değilmiş' dedi. Çünkü öyle yutturuyorlardı.

Millet budur. Ben milletime müteşekkirim. Çünkü o oyunu bozdu. Orası çok önemliydi. Dedi ki, 'hayır, biz varız. Biz tencere tavacı değiliz' dedi. 'Biz, böyle böyle bu ülkede barışın, istikrarın, güvenin yanındayız, onun tarafındayız' dediler ve hakikaten bütün dolaştığım, o ara 4-5 vilayet dolaştım, 4-5 vilayette bunu gururla hakikaten tespit ettim."

-"Bir savcı kalkıp da ülkenin başbakanına tweetlerle tehdit sallayamaz"-

"17 Aralık'ta benzer şeyleri yaptılar, 25 Aralık'ta benzer şeyleri yaptılar ve bunlarda da bekledikleri neticeyi alamadılar" diyen Erdoğan, şunları kaydetti:

"Bakın şimdi o dönemin savcılarından bir tanesi maalesef yani bir ülkede bir savcı kalkıp da ülkenin başbakanına tweetlerle tehdit sallayamaz, hakaret edemez. Ama şu anda tehdit sallıyor, hakaretler gönderiyor. Nerede HSYK? Bunlardan haberi yok mu, HSYK'nın? Var. Şimdi böyle bir yargıyı eleştirmek bizim en doğal hakkımız değil mi? Ben senden şimdi neticeyi bekliyorum, benim sana illa da suç duyurusunda bulunmam şart değil. Yani benim bakanım oranın başı. Size suç duyurusunda bulunuyor, siz hala neyi bekliyorsunuz? Tweetler ortada, her şey ortada, neyi bekliyorsunuz? Bunun adımını atmanız lazım. Böyle bir adam, adalet mekanizmasının içerisine yakışmaz, bu adam adalet dağıtamaz. Bu adam adaletin dağıtılması için her hangi bir şey yapamaz. Böyle bir şey olabilir mi?"

"Bunlar hakikaten ülkede bu paralel yapı, paralel yargı, diğerlerini tabii tenzih ediyorum, bu ülkenin ulusal güvenliğini tehdit eder hale gelmiştir" ifadesini kullanan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Dolayısıyla ulusal güvenliğin tehdit altında olduğu bir ülkede paralel yapıyla mücadele sadece Tayyip Erdoğan'ın görevi değil, hükümet, millet hep beraber bu işin mücadelesini vermeye mecburuz. Aksi takdirde ulusal güvenliğimiz tehdit altına alınır ki bunu daha sonra çok ararız."

-"İrine toplu iğneyi dokundurduk ve irin patladı"-

"Yani o zaman bu dershane olayının patlaması iyi olmuş" değerlendirmesi üzerine Başbakan Erdoğan, şunları ifade etti:

"Tabii, çok daha tehlikeli olurdu. Bunların hepsi malum, bir defa hukuk devletine aykırı olan adımlar. Ben ondan dolayı tabii dershane olayında biz hakikaten orada irine toplu iğneyi dokundurduk ve irin patladı. Şimdi temizlik safhasındayız. Bunun olması lazım."

Başbakan Erdoğan, "Örgütün şefinin Amerika'daki ikameti devam edecek mi size göre. Neticede bir müttefik ülke orası" sorusunu, şöyle yanıtladı:

"Doğrusu Amerika'nın bu noktada tavır almasını bekliyorum. Bunu Sayın Obama'ya söyledim. Kendisi de 'anladım' dedi. Yeni bundan sonraki süreçte buradaki yargının vereceği kararlar da önemli. Yani kalkar, yargıdan bu konuyla ilgili bir kırmızı bülten çıkardığımız andan itibaren tabii bu kırmızı bültenle aranmaya başlandığında herhalde şu anda bulunduğu yerde duramayacaktır. Biz de tabii bu konuyla ilgili kararlılığımızı sürdüreceğiz. Çok ilginç kararlar çıkıyor, bu ara. Burada da böyle bir şeyler yine çıkabilir ama bu arada Türkiye'de olanların birçoğu kaçmaya başladılar. Benim mesela böcek olayıyla ilgili olanlardan bir tanesi kaçmış, çünkü hakkında maalesef yargı yurt dışına çıkma yasağı getirmediği için o da bu ara tıpış tıpış yurt dışına gidiverdi."

-"Türkiye'deki Museviler bizim güvencemiz altındadır"-

"Bu Filistin meselesi, yine siz onu çok güzel, tam yerinde orda konuşmanızda vurguladınız. Yani 'mesele antisemitizm, ırkçılık, Yahudi düşmanlığı değil' dediniz. Neticede Türkiye, 1492'de İspanyollar engizisyona tabi tutup Müslümanları ve Yahudileri yok etmeye çalışırken, o zamanki Türkiye, Osmanlı kucağını açmış ve o zamandan beri bizim eşit vatandaşlarımız. Oysa Türkiye'de bazıları bu işi sadece Yahudi ırkına dönük tepki olarak aldı. Bu çok büyük yanlış değil mi" sorusunu Erdoğan, şöyle cevapladı:

"Şunu bir defa çok açık söylemem lazım; bir sizin ifadenizden hareketle Türkiye'deki Musevi vatandaşlarımız 500. Yıl Derneği'ni niye kurdular veya vakfını niye kurdular? Bu ecdadımızın onlara karşı ortaya koyduğu tavır, şimdi tabii Türkiye'deki Museviler bizim vatandaşımızdır, bizim güvencemiz altındadır. Zaman zaman bazı gruplar onlara karşı maalesef benim de hazmedemediğim açıklamalar yapıyor. Bir defa bunlar çok çok çirkin. Bize yakışmayan, Müslüman'a yakışmayan şeyler. Şimdi bu derneklerin veya kuruluşların Türkiye'deki bizim vatandaşlarımızın Musevi vatandaşlarımıza yönelik yaptığı açıklamaları ben bir defa kesinlikle kabul etmiyorum. Bu konuda arkadaşlarıma da söyledim, uyarın bunları, bu tür açıklamaları lütfen yapmasınlar ve burada kendilerine zarar verirler.

Bizim de uluslararası camiada attığımız adımlar var, yaptıklarımız var. Eğer yapacaklarsa şunu yapsınlar; onlar İsrail'in devletine, İsrail'in yönetimine ne yapacaklarsa oraya yönelik söylesinler. Bir de İsrail halkını, onları kendi yönetimlerine karşı adeta ayaklanmaya davet etsinler. Yani onlar kendi ülkelerindeki yönetimin, 'Siz bizim başımızı derde sokuyorsunuz'. İşte bakın diyelim ki 13 tane, 15 tane veya 20 tane Yahudi öldürüldü veya bir tane asker kaçırıldı. Şimdi bunlar olur muydu? Ama nedir, sen o kadar bir taraftan kaybederken öbür taraftan tabi 500'ü aşkın insan şu anda Filistinliler öldü. Bir defa bizim antisemitizme karşı olduğumuzu açıklamamız, biliyorsunuz Amerika'daki kulelerin vurulmasının hemen arkasındandır. Ben o zaman o açıklamayı yaptım ve bunun bir insanlık suçu olduğunu söyledim. Ama arkasından bir müddet geçti, İslamofobi'nin bir insanlık suçu olduğunu söyledim ve bunu biz Varşova'daki uluslararası bir toplantıda kayda aldırdık. Kayda aldırdık ama batı hala İslamofobi'nin bir insanlık suçu olduğu konusunu maalesef gündemine tam manasıyla alamamıştır."

"Şimdi İsrailli kadının, terbiyesiz ahlaksız bir kadın, ne diyor? 'Kadının, hamile kadının karnına ateş edin ve bir kurşunla iki tane öldür' diyor. Şimdi ben soruyorum; Türkiye'deki kadın hakları dernekleri, dünyadaki kadın hakları dernekleri neredesiniz" diyen Erdoğan, şunları kaydetti:

"Bu konuda bir açıklama var mı? Yok. Peki ülkelerin var mı, insan hakları derneklerinin vesaire, yine yok. Yani Türkiye adeta bütün bu olaylar karşısında hassasiyet gösteren tek ülke. Katar, sağolsun onlar çok ciddi hassasiyet gösteriyor. Bunun yanında Güney Amerika ülkeleri Venezuela, Şili gibi onlar, Küba bu konuda hassasiyet gösteriyor. Birleşmiş Milletler Konseyi'nde arkadaşlarımın bana getirdikleri mesajda, Çin'in bizim yaklaşımımıza benzer bir yaklaşımı olduğunu okudum, gördüm. O doğrusu önemliydi. Bunun dışında bakıyorsunuz kimse hiç umursamıyor. Bir an önce eğer 2012 ateşkesindeki o çerçeve içerisinde, orası baz alınmak suretiyle bir ateşkes ilan edebilirse temenni ediyorum ki şu hakikaten dünyayı kahreden şu süreci ben, Şucaiyye'deki o olayda, o çocukların, o kadınların hali dayanılır gibi değil. Böyle bir felaketi insanlığın yaşamaması gerekir."

- Ankara

Kaynak: AA

Son Dakika Politika Cumhurbaşkanı Adayı ve Başbakan Erdoğan Açıklaması - Son Dakika

Sizin düşünceleriniz neler ?

    SonDakika.com'da yer alan yorumlar, kullanıcıların kişisel görüşlerini yansıtır ve sondakika.com'un editöryal politikası ile örtüşmeyebilir. Yorumların hukuki sorumluluğu tamamen yazarlarına aittir.

Advertisement