Aliyev: Türkiye Askeri Güçtür - Son Dakika
Son Dakika Logo
Politika

Aliyev: Türkiye Askeri Güçtür

Aliyev: Türkiye Askeri Güçtür
27.08.2025 14:21

Azerbaycan Cumhurbaşkanı Aliyev, Türkiye'nin küresel askeri gücünü vurguladı ve Ermenistan ile barış sürecini değerlendirdi.

Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, Al Arabiya televizyonuna verdiği röportajda "Türkiye küresel ölçekte önde gelen bir askeri güçtür" dedi.

Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, son dönemde gelişen olaylarla ilgili Al Arabiya televizyon kanalına röportaj verdi. Azerbaycan ve Ermenistan arasında yıllarca süren müzakerelerin ABD Başkanı Donald Trump ve ekibinin desteğiyle Washington'da sonuçlandığını hatırlatan Aliyev, "Bunun, çatışmanın ve savaşın sonu olduğuna inanıyorum. Resmi bir barış anlaşmasının imzalanmamasının özel bir nedeni var. Ermenistan anayasasında Azerbaycan'ın toprak bütünlüğünü hala sorgulayan bir hüküm var. Bildiğimiz kadarıyla bu hükmü değiştirecekler. Bu değişiklik yapılır yapılmaz, yani Azerbaycan'ın toprak bütünlüğüne yönelik iddialar anayasalarından çıkarılınca, resmi bir barış anlaşması imzalanacak. Ancak gerçek şu ki, Azerbaycan ve Ermenistan'ın bu belgeyi Başkan Trump'ın Beyaz Saray'daki huzurunda paraflaması savaşın bittiğini gösteriyor. Bu, 30 yılı aşkın süredir aşama aşama devam eden ve hem Güney Kafkasya bölgesi hem de daha geniş anlamda Orta Asya ve Orta Doğu için yepyeni fırsatlar sunan bir savaşın sonu" ifadelerini kullandı.

"Minsk grubunun hukuki varlığı absürttür"

Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) Minsk grubunun dağıtılması ile ilgili konuşan Aliyev, "Minsk grubunun feshi Azerbaycan tarafından müzakerelerin ilk aşamalarında öne sürülen şartlardan biriydi. Bizim mantığımız bundan ibaretti ki, Minsk grubu 1992 yılında AGİT tarafından Karabağ sorununun çözümü için oluşturulmuştu. Ermenistan, resmi olarak Karabağ'ı Azerbaycan'ın bir parçası olarak tanıdığını ve sorunun sona erdiğini açıkladığı halde, Minsk grubunun hukuki varlığı absürttür. Eğer onu sürdürmekte ısrar ederlerse bu onların Karabağ'la ilgili hala toprak iddialarının olduğunu gösterir. Bu, bizim tutumumuzun temelinde duran mantıktı. Ermenistan'a anlatmak için çok zaman ve çaba harcadık ki, her iki taraf Minsk grubunun feshiyle ilgili AGİT'e mektup yazsın ve bu, Başkan Trump'ın katılımıyla gerçekleşti. Şu anda süreç artık başlamıştır. Bu, Minsk grubunun hukuki çöküşünü ifade edecektir, çünkü o zaten 5 yıldan uzun bir süredir faaliyetsizdi. Zorunlu göçmenlere gelince, Birinci Karabağ Savaşı sırasında hiçbir Ermeni zorunlu olarak göç etmedi, çünkü Azerbaycan Ermenistan'ın topraklarını işgal etmedi, onlar bizim topraklarımızı işgal etmişlerdi. Bu nedenle yıllar boyunca zor şartlarda yaşayan çok sayıda mülteci ve zorunlu göçmenimiz oldu. Biz, hatta işgal döneminde de yeniden taşınma programını uyguladık, çünkü büyük çoğunluğu 10 yıldan fazla bir sürede çadır kamplarında yaşıyordu. Cumhurbaşkanı seçildiğim andan çadır kamplarının kaldırılması sürecine başladık ve bu işi 2007 yılında tamamen tamamladık. Buna rağmen, 10 binlerce soydaşımız uzun yıllar çok ağır koşullarda yaşamaya devam etti. Şu anda ise Büyük Dönüş Programı çerçevesinde onların doğdukları yurtlara dönüş süreci başlatılmıştır. Biz artık 50 binden fazla insanı özgürleştirilmiş topraklara yerleştirdik ve bu süreç devam ediyor" dedi.

"Azerbaycan Müslüman dünyasında ilk demokratik cumhuriyetti"

Azerbaycan'ın ilk zamanlarında ikiye bölündüğünü ve bunun Azerbaycan'ın Sovyetleşmesinin ilk aylarında gerçekleştiğini hatırlatan Aliyev, "1917'de Rusya İmparatorluğu yıkıldıktan sonra Azerbaycan Halk Cumhuriyeti kuruldu. Bu, 1918 yılının Mayıs ayında kurulan, Müslüman dünyasında ilk demokratik cumhuriyetti. Ancak bu yalnızca 1920 yılının Nisan ayına kadar var oldu. O zaman Rusya'nın ordusu Azerbaycan'a girerek onu işgal etti. 1917'de devrim yapan Bolşevikler halka yalan vaatler veriyorlardı. Şiarlar vardı. 'Fabrikler işçilere, toprak köylülere, halklara özgürlük.' Biz kendi devletimizi kurduk ama Bolşevikler bu devleti elimizden aldılar. 1920 yılının Nisan ayında Rus ordusu Azerbaycan'a girerek işgal etti. Aynı yılın Kasımında ise Sovyet Rusya hükümeti karar aldı ki Zengezur'u, bizim 'Batı Zengezur' adını verdiğimiz bölgeyi Azerbaycan'dan alıp Ermenistan'a versin. Böylece Azerbaycan ikiye bölündü. Esas kısım ve Nahçıvan. Batı Zengezur ise onların arasında kaldı. Sovyet döneminde bu problem değildi. Çünkü sınırlar yoktu, savaş da yoktu. İnsanlar otomobille veya demiryoluyla Azerbaycan'ın esas kısmından Nahçıvan'a serbest şekilde gidebiliyorlardı. Ama Ermenistan Azerbaycan'a karşı saldırıya başladıktan sonra bu bağlantı hattını kesti. Ermeniler koridoru kapattılar" şeklinde konuştu.

"Yaklaşık 5 yıl boyunca bu bağlantı hatlarıyla ilgili onlarca müzakere yürüttük"

Bugün Azerbaycan vatandaşlarının Nahçıvan'a gitmek için hava ya da kara yoluyla İran ya da Gürcistan ve Türkiye topraklarından geçerek uzun bir rotadan gittiklerini belirten Aliyev, "Bu çok rahatsızlıklar ve problemlere neden oluyor. İkinci Karabağ Savaşı bizim zaferimizle sona erdikten sonra bu yolu zorla ele geçirebilirdik. O zaman Ermenistan ordusu manevi açıdan tamamen sarsılmıştı. Ermenistan ordusunda savaştan kaçan 12 bin firari olmuştu, Azerbaycan ordusunda ise sıfır. Azerbaycan ordusunda yüksek bir ruh, insanlarda büyük bir coşku uyanmıştı ve karşımızda hiç kimse duramıyordu. Biz, 10 Kasım 2020'de sadece sınırımızda durduk. Bu yolu zorla ele geçirmedik. Ama Nahçıvan'la bağlantımızı kesemeyeceklerini Ermenistan'a bildirdik. Yaklaşık 5 yıl boyunca bu bağlantı hatlarıyla ilgili onlarca müzakere yürüttük. Bu süre zarfında Nahçıvan'la birleşmek için Ermenistan sınırına kadar demiryolu inşa etmeye ve otoyollar yapmaya başladık. Otoyol projelerinin, ayrıca demiryolunun belki gelecek yıl hazır olacağını bekliyoruz" diye konuştu.

Ermenistan'ın yaklaşık 5 yıl boyunca Azerbaycan'ın talepleri ve yasal istekleri karşısında yapıcı bir tavır sergilemediklerini belirten Aliyev, "Bu nedenle Başkan Trump ve onun ekibi sürece dahil olduğunda, arabuluculuk yapmak istediğinde biz onlara şu mesajı verdik. Zengezur Koridoru faaliyete başlamalı ve güvenli olmalıdır, yani, Azerbaycan vatandaşları bu 40 kilometreden fazla mesafeyi güvenli şekilde geçebilmelidir, güçlü güvenlik garantileri olmalıdır. Uluslararası güvenlik garantileri sağlanmalıdır. Yalnız Ermenistan'ın verdiği garantiler yeterli değildir. Trump yönetimi bu yasal kaygıyı doğru şekilde kabul etti ve bunun sonucunda Trump'ın Uluslararası Barış ve Refah Yolu (TRIPP) ortaya çıktı. Başkan Trump, Zengezur Koridoruna kendi adını verdikten sonra bu projenin çok yakın zamanda gerçekleşeceğinden eminim" dedi.

"Ermeni meslektaşlarıma, sonunda bir transit ülke haline gelecekleri mesajını vermeye çalıştım"

Orta Koridor'un bir kolu olan Asya'dan Hazar Denizi'ni geçen yol, Azerbaycan'dan Gürcistan'a, Türkiye'ye, Avrupa'ya ve Gürcistan limanlarına uzanmakta olduğunu belirten Aliyev, "Bu, Asya'yı Azerbaycan toprakları üzerinden Avrupa'ya bağlayan tek yoldur. Zengezur Koridoru veya TRIPP bir alternatif oluşturacaktır. İkinci koridor Ermenistan topraklarından geçecektir. Bu Ermenistan için faydalıdır. Ermeni meslektaşlarıma, sonunda bir transit ülke haline gelecekleri mesajını vermeye çalıştım. Potansiyel varsa, her ülke transit ülke olmak için çabalar. Örneğin, biz bir transit ülke olmak istiyoruz. Doğu'dan Batı'ya, Kuzey'den Güney'e koridorların Azerbaycan'dan geçmesini istiyoruz. Ancak Ermenistan işgal nedeniyle bu fırsatlardan mahrum kaldı. Ülkeden transit geçiş yok. Zengezur Koridoru sayesinde Ermenistan, taşımacılık için transit haklara sahip olacak. Asya'dan Avrupa'ya Azerbaycan toprakları üzerinden taşınan yük hacminin her yıl arttığı düşünüldüğünde, Zengezur Koridoru'nun kıtaları birbirine bağlayan önemli bir ulaşım bağlantısı haline geleceğinden eminim" ifadelerini kullandı.

"Uçağın tüm gövdesinde şarapnel delikleri vardı"

Azerbaycan'ın Azerbaycan Hava Yolları'na ait uçağın Rusya tarafından vurulması olayına da değinen Aliyev, "Azerbaycan'ın sivil uçağının Rusya tarafından vurulması ve Rusya yetkililerinin buna tepkisi ülkemizde çok büyük bir hayal kırıklığı ve üzüntü doğurdu. Birincisi, her şeyden önce uçağa ateş açılmamalıydı. Çünkü Rusya havaalanlarına dron saldırıları olduğunda onlar özel bir rejim ilan ediyorlar. Bu rejim 'halı', Rusça 'kavyor' olarak adlanıyor. Dron saldırısı olduğunda tüm uçaklara uyarı gönderiliyor ve onlar geri dönüyor. O uçak kaza yapmadan 2 hafta önce Rusya'nın aynı şehrine uçan diğer uçağımız benzer bir durumla karşılaşmış, ona zamanında uygun uyarı verilmiş ve o uçak geri dönmüştü. Bu sefer bu sinyali vermediler. Uçak vurulduktan sonra sinyal verdiler. Bunu yalnızca soruşturma sürecini yürütecek kişileri yanıltmak için yaptılar. İki kez ateş açtılar. Yalnızca pilotların profesyonelliği ve cesareti uçağı yere indirmeye imkan verdi. Neyse ki uçak Rusya'da değil, Kazakistan'da iniş yaptı. İnişten sonra kaza meydana geldi. Bazı yolcular sağ kaldı, bizde ifade verenler var. Uçakta bulunan, gövdeye giren şarapnel parçalarından yaralanan 2 kişi var. Uçağın kalıntıları da var ve derhal ekibi oraya gönderdim. Uzak değil, uçuş sadece 40 dakikalıktı. Ekibimiz hemen oraya gitti ve her şeyi kayda aldı. İnternette bulabilirsiniz. Tüm gövdede şarapnel delikleri vardı. Uçak, Rusya'nın hava savunma sistemi tarafından vuruldu. Dolayısıyla her şeyden önce, uçağın vurulması gerçekleşmemeliydi ve bu, trajik bir hataydı" dedi.

"Azerbaycan topraklarında tek bir Rus askeri bile yok"

Azerbaycan'ın coğrafya, koridorlar ve diğer konularla ilgili attığı adımların Rusya tarafından engellenip engellenmeyeceği yönündeki soruyu cevaplayan Aliyev, "Rusya'nın Ermenistan'da bir askeri üssü ve birkaç bin kişilik bir askeri personeli bulunuyor. Aynı zamanda, Ermenistan'ın İran ve Türkiye sınırı Rus sınır muhafızları tarafından korunuyor. Azerbaycan topraklarında tek bir Rus askeri bile yok. Dolayısıyla Ermenistan'da neler olabileceğini bilmiyorum. Ama bu olumsuz senaryoyu düşünmek istemiyorum" ifadelerini kullandı.

" Suriye'de yeni bir hükümet iktidara geldiğinde biz bunu büyük bir memnuniyetle karşıladık"

İsrail ile Suriye arasında ilişkilerin normalleşmesi için imkanlar olduğunu dile getiren Aliyev, "Öncelikle, Suriye'ye doğal gaz tedariki ile ilgili konuşmak isterim. Biliyorsunuz ki, Esad'ın hükümetiyle bizim 10 yıldan fazla hiçbir ilişkimiz olmadı. Onlar Azerbaycan'a çok adaletsiz davrandılar, Ermenistan'la olan anlaşmazlıklarımızda Ermenistan'ın tarafına geçtiler. Bu da bizim için çok garipti, çünkü işgal yılları boyunca Müslüman ülkelerden çok güçlü destek aldık ve İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) bize her zaman destek oldu. Azerbaycan, İslam dayanışması ilkelerine yüksek değer veren bir ülkedir. Dolayısıyla Azerbaycan'a karşı Ermenistan'la camileri yıkan, orada domuz ve inek besleyen bir ülkeyle aynı safta olmak bizim için kabul edilemezdi. Esad'ın döneminde 10 yılı aşkın süredir tüm diplomatik ilişkileri kesmiştik. Suriye'de yeni bir hükümet iktidara geldiğinde bunu büyük bir memnuniyetle karşıladık ve şüphesiz ki destekledik. Bu yılın Nisan ayında Türkiye'de Ahmed eş- Şara ile bir görüşmem oldu ve onu ziyarete davet ettim. O da Azerbaycan'a resmi bir ziyaret gerçekleştirdi. Suriye'ye insani yardım etmeye başladık. Suriye'ye nasıl faydalı olabileceğimizi, onlar için neler yapabileceğimizi öğrenmek amacıyla Başbakan Yardımcısının başkanlık ettiği büyük bir heyeti oraya gönderdim. Uzun yıllar boyunca acı çekmiş bu ülke ve onun halkı için yalnızca barış istiyoruz. Onların barış içinde yaşamalarını ve orada kalkınmayı görmeyi arzuluyoruz. Böylece çalışmalar başladı. Daha sonra elektrik enerjisi kıtlığı meselesi dikkatimizi çekti ve nasıl yardımcı olabileceğimizi düşünmeye başladık" dedi.

"Suriye ile İsrail yetkilileri arasındaki görüşmeler bizim aracılığımızla gerçekleşti"

Suriye'ye doğal gazın elektrik enerjisine dönüştürülmesine yardımcı olmak için Azerbaycan, Suriye, Türkiye ve Katar arasında dörtlü bir anlaşma gerçekleştirildiğini hatırlatan Aliyev, "Bu sürecin açılış töreni 2 Ağustos'ta gerçekleştirildi. Azerbaycan gazı Türkiye üzerinden Suriye'ye tedarik ediliyor ve Katar hükümeti bunun için kaynak ayırarak cömertliğini gösterdi. Şimdilik 1.2 milyar metreküp gazın Suriye'ye tedarik edilmesi konusunda anlaştık. Ancak onların daha fazla gaza ihtiyacı var. Bu nedenle gelecekte gazın miktarını artırabiliriz ki, orada daha az kıtlık olsun. Bu arada Suriye ile İsrail yetkilileri arasındaki görüşmeler bizim aracılığımızla gerçekleşti. Çevremizde barışın olmasını istiyoruz. Saldırı ve savaştan acı çeken bir ülke ve halk olarak mülteci olmanın, evsiz kalmanın, gazsız, elektriksiz, susuz veya gıdasız yaşamanın ne demek olduğunu çok iyi biliyoruz. Uzun yıllardır bağışçı ülke olarak faaliyet gösteriyoruz. 80'den fazla ülkeye mali ve insani destek sağlıyoruz. Amacımız yalnızca normalleşme sürecine ve İsrail ile Suriye arasında öngörülebilir bir durum oluşturulmasına yardımcı olmaktı. Eğer, buna az da olsa katkı sağlayabildiysek memnuniyet duyarız. İlişkilerin normalleşmesi için potansiyelin mevcut olduğunu görüyoruz ve bu da Orta Doğu'ya barışın, öngörülebilirliğin ek unsurlarını getirecektir" ifadelerine yer verdi.

"Şu anda Türkiye ve İsrail arasındaki ilişkiler her zamankinden daha gergin"

Normalleşme fırsatı gördükleri her ülkeye yardımcı olmaya çalıştıklarını belirten Aliyev, "Türkiye ve İsrail arasındaki normalleşmenin ilk aşamasında Azerbaycan'ın oynadığı rol her iki ülke tarafından da takdir edildi. Biliyorsunuz, İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog Türkiye'yi ziyaret etti. İki ülke arasında ortak bir dil bulunmasından memnuniyet duyduk. Şu anda Türkiye ve İsrail arasındaki ilişkiler her zamankinden daha gergin. Bu nedenle, yardım etmemiz istenirse yaparız. İstenmezse, belki de ortak bir dil bulmak için daha az kamuoyuna yansıyan diplomatik çabalar gösteririz. Çünkü en önemli şey güvenlik. Güvenliğin değerini çok iyi biliyoruz. 30 yılı aşkın süredir savaş koşullarında, çeşitli savaş biçimleriyle yaşıyoruz. Bu da sizi tamamen bu sürece dahil ediyor" diye konuştu.

"Suriye'ye gaz akışını artırabileceğimizi düşünüyoruz"

Azerbaycan'ın başta Körfez İşbirliği Konseyi ülkeleri olmak üzere Orta Doğu ülkeleriyle ilişkilerinin çok iyi ve dostane olduğunu belirten Aliyev, "Bu ülkelerle çok güçlü ortaklıklarımız var. Bu arada, yenilenebilir enerji alanındaki ana yatırımcılarımız Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Suudi Arabistan'daki şirketler. Onlar bizim ana yatırımcılarımız. Şu anda yatırım yapıyorlar. Elbette, doğal kaynaklarımızla Orta Doğu'ya açılmak bizim için bir ilk. Daha önce de belirttiğim gibi, Suriye'ye gaz akışını artırabileceğimizi düşünüyoruz. Arap Gaz Boru Hattı veya diğer döviz işlemleri aracılığıyla diğer ülkelere de gaz tedarik edebiliriz. Enerji kaynakları ticareti de yapıyoruz. Petrol ve gazımızı satmanın yanı sıra uluslararası tüccar olarak da faaliyet gösteriyoruz. Potansiyelimiz tahmin edilenden daha büyük. Bu açıdan bakıldığında, bunun önemli bir faktör olduğunu düşünüyorum" şeklinde konuştu.

Trump'a Nobel Barış Ödülü

Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan ile birlikte birlikte ABD Başkanı Trump'ı Nobel Barış Ödülü'ne aday gösterdiklerini belirten Aliyev, "Gerçekten hak ediyor. Washington'daki yorumlarımda da belirttiğim gibi, birkaç ay içinde Afrika'da, Asya'da, Güney Kafkasya'da büyük değişiklikler yaptı. İşte karakteri, doğası bu. Barış istiyor. Batılı liderlerin geleneksel imajından tamamen farklı bir insan. Çok nazik. Çok cömert, hatta planladığından da fazla cömert, tüm hediyelerini veriyor. Gerçekten de büyük övgüye değer bir insan. Onunla ilk görüşmemdi ancak bir politikacı olarak ona karşı tavrım her zaman olumlu oldu. İlk başkanlığı sırasında bile ama o zamanlar görüşme fırsatımız olmamıştı, özellikle de 'derin devlet' temsilcileri tarafından seçim hileleriyle seçimden mahrum bırakıldığı için zaferini elinden aldılar. Posta yoluyla oy kullanma konusundaki görüşleri kesinlikle doğru. Çünkü Amerikan yönetimleri her zaman tüm dünyaya nasıl yaşamamız gerektiği, demokrasinin nasıl inşa edileceği, seçimlerin nasıl düzenleneceği konusunda nutuk çekmeyi severler. Ancak Başkan Trump'a karşı en büyük seçim hilesini bizzat kendileri yaptılar ve onu zaferden mahrum bıraktılar. Yokluğunda çok düzgün davrandı. Amerika'da büyük bir cesaret ve onurla iktidara döndü" dedi.

"Ülkelerimizin birçoğu doğal kaynaklara sahiptir"

Türk Devletleri Teşkilatı'nın (TDT) şu anda büyük bir potansiyele sahip olduğunu belirten Aliyev, "Azerbaycan her zaman bu kurumu güçlendirmeye sadık olmuştur. Bu, bir tür istişareci ülkeler grubu gibi faaliyete başlamış, daha sonra ise dönüşüm geçirmiştir. O, büyük bir potansiyele sahiptir. Türkiye ile bizim çok yakın ilişkilerimiz var ve bu ilişkiler şu anda 2021 yılında Şuşa'da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'la imzaladığımız, bizi askeri ve siyasi müttefik yapan Beyannameye dayanmaktadır. Bu, hukuki açıdan sadece her iki ülke için değil, bütün Türk dünyası için önemli bir etkendir. Geçen yıl biz Özbekistan'la müttefiklik ilişkileri hakkında Antlaşma imzaladık. Ayrıca TDT'nin diğer üyeleriyle de stratejik ortaklık anlaşmalarımız veya beyannamelerimiz var. Dolayısıyla bu, büyük bir potansiyeldir. Bizi köklerimiz birleştiriyor ve bu teşkilatı nadir kılıyor. Çünkü diğer uluslararası teşkilatlara baktığımızda, hepsini değil, belki bir kısmını ortak etnik grup birleştiriyor. Evet, biz farklı halklarız ama hepimizin kökleri ortaktır ve bu, Türk etnik kimliğimizden kaynaklanmaktadır. Ülkelerimizin nüfusu artıyor ve bu da her bir ülke için önemli bir etkendir. Ekonomik gelişmeyle desteklendiğinde ise bu, bir üstünlük demektir. Ülke fakir olduğu zaman bazen bunun olumsuz sonuçları da oluyor. Ama bizim ülkelerimiz fakir değildir. Her ülke olmasa da, ülkelerimizin birçoğu doğal kaynaklara sahiptir" diye konuştu.

Türkiye'nin küresel gücü ile ilgili de açıklamalarda bulunan Aliyev, "Türkiye küresel ölçekte önde gelen bir askeri güçtür ve Türk ordusu NATO içinde ABD'den sonra ikinci sıradadır. Azerbaycan Ordusu da kendisini törenlerde değil, savaş meydanında göstermiştir. Ayrıca lojistik. Bugün koridorlardan bahsederken bizden yan geçemezsiniz. Siz bizim topraklarımızdan, tesislerimizden yararlanabilirsiniz. Ayrıca önemli olan şudur ki, teşkilatın bütün üyelerinde siyasi istikrar, birbirleriyle ve hep birlikte dostane ilişkiler mevcuttur. Bu, teşkilatı gerçekten nadir kılıyor. Bu yüzden onu somut projelerle, yatırımlarla, enerji, taşımacılık, kültür projeleriyle güçlendirmeliyiz. Bu yüzden ben gelecekte bu teşkilatı önemli küresel aktörlerden biri olarak görüyorum. Dolayısıyla bizim düşüncemiz, uluslararası arenada rol oynayabilen, sadece iç meselelerle uğraşmayan, küresel bir oyuncuya dönüşmekten ibarettir ki, hem uluslararası arenada istikrarlı, olumlu bir rol üstlensin hem de komşular için imkanlar oluştursun. Bununla da biz, böyle bir devasa coğrafyada kimseye tehdit oluşturmayan fakat pek çokları için fırsat sayılan güçlü bir birlik kurabileceğimizi göstereceğiz" dedi. - BAKÜ

Kaynak: İHA

Sizin düşünceleriniz neler ?

    SonDakika.com'da yer alan yorumlar, kullanıcıların kişisel görüşlerini yansıtır ve sondakika.com'un editöryal politikası ile örtüşmeyebilir. Yorumların hukuki sorumluluğu tamamen yazarlarına aittir.

Advertisement