Diyarbakır Milletvekili Cuma İçten, Meclis Genel Kurulu'nda görüşmeleri süren İç Güvenlik Reformu Paketi ile birlikte özgürlük alanının daha da genişleyeceğini belirterek, "Molotofu PKK ve DHKP-C kullanıyor, bunun savunmasını da MHP ve CHP yapıyor. Yazık çok yazık" dedi.
AK Parti Diyarbakır Milletvekili Cuma İçten, Meclis Genel Kurulu'nda görüşmelerine devam edilen İç Güvenlik Paketi'ne yönelik değerlendirmelerde bulundu. Söz konusu çalışmanın birçok AB ülkesindeki uygulamalara göre daha esnek olduğunu vurgulayan İçten, "Yasa ile yapılacak değişikliklerin tamamı AB müktesebatına uygundur. Uyum yasaları çerçevesinde şekillenen bu yasa tasarısı, polis devletine götüren bir girişim olduğunu iddia etmek, dünya gerçeklerini bilmemek olur. Zira bu tasarıyla önerilen düzenlemeler, muhalefet temsilcilerinin ileri demokrasi olarak örnek gösterdiği birçok batı ülkesinde var" dedi.
"MUHALEFET ANTİ ÖZGÜRLÜK KOALİSYONU KURDU"
Muhalefetin genel kurulu görüşmelerini engelleme yönelik girişimini eleştiren İçten, "Aslında bu süreci 'görüşme' olarak tarif etmek, yaşanılanların tam olarak karşılığı değildir. Zira görüşmeleri sabote etmek için muhalefetin sergilediği performans bizleri başka kavram arayışına yöneltiyor" dedi. CHP, MHP ve HDP'nin tutumu için "ibretlik bir vesika" diyen İçten, muhalefet partilerinin birlikte hareket etmesini de "anti özgürlük koalisyonu" olarak tanımladı.
İçten, "Birbirlerinden selamı bile esirgeyen muhalefet temsilcileri özgürlük alanlarını genişleten, temel hak ve özgürlüklerin sınırlarını AB standartlarına çıkaracak çalışmayı engellemek için kurdukları anti özgürlük koalisyonunu, milletimize havale ediyorum" dedi.
"MOLOTOFU PKK VE DHKP-C KULLANIYOR, SAVUNMASINI MUHALEFET YAPIYOR"
Muhalefetin eylemleri nedeni ile iç güvenlik reformu paketinin yeteri kadar kamuoyunda tartışılamadığına dikkat çeken İçten, paketin yasalaşması halinde yapılacak değişiklileri şu şekilde özetledi:
"Mevcut yasalara göre molotof her ne kadar suç sayılsa da kolluk gücünün buna doğrudan müdahale etme yetkisi yok. Bu yüzden bugüne kadar yüzü maskeli militanlar yüzünden bugüne kadar onlarca masun insanımız hayatını kaybetti. Son 6 yılda, molotofla yapılan 5 bin 458 saldırı olayında, 3'ü polis olmak üzere 7 insanımızı kaybettik. 406 polis, 1 asker ve 127 vatandaşımız da çeşitli şekilde yaralandı. Bu gerçekliğe rağmen muhalefet molotofu silah, maskeyi suç aleti sayan bu düzenlemeye neden karşı çıkıyor? Serap Eser ve Yasin Börü'nün katilleri nasıl olur da Meclis çatısı altında kutsanır hale geldi. Yüzü maskeli militanların fotoğraflarını göstererek, 'Cizre'de devlet yok' diye yeri göğü inleten MHP, nasıl oldu da karşı çıktığı şeyi savunur oldu? Bırakalım da her eylemde masum insanımız can ve mal güvenliğinin endişesini mi yaşasın? Molotofu PKK ve DHKP-C kullanıyor, bunun savunmasını da MHP ve CHP yapıyor. Yazık çok yazık… Paris'in orta yerinde yüzünüzü kapatarak eylem yapamayacağınız gibi Londra'da da molotof atmanıza kimse izin vermez.
Son zamanlarda sebep olduğu ölümlerle gündeme gelen bonzaiye karşı ciddi uygulamalar getiriyoruz. Artık bonzai ve türevi uyuşturucu maddeler de TCK kapsamına alınıyor. Bu maddelerin imal ve satışına yönelik ceza yarı oranında artırılıyor. Okul, yurt, hastane ve ibadethane gibi yerde bu suçun işlenmesi halinde verilecek ceza yarı oranında attırılacak. Böylece, bu maddeleri satanların, satıcı ve kullanıcı ayrımından yararlanarak, 'sadece kullanıcıyız' diyerek daha az ceza almalarının önüne geçilecektir."
ÖNLEME DİNLEMESİNE YÖNELİK DÜZENLEME
İç Güvenlik Paketi'yle yapılacak değişiklikle birlikte Türkiye için artık büyük sorun olan dinlemeler sorununa da neşter atacaklarını belirten İçten, "Önleme dinlemesinde süre artırımı yapılmayarak, bununla dinleme koşulu anayasaya uygun hale getiriliyor. Zira önceki uygulamaya göre bir sefer için alınan dinleme kararı süresi keyfi olarak uzatılabiliyordu. Mevcut durumda etkili bir denetime tabii olmayan dinlemeler, düzenlemeden sonra yeni dönemde artık toplum için kabus olmaktan çıkacak. Dinlemeler, Başbakanlık Teftiş Kurulu denetimine de açılacak. Denetimlerin sonuçları rapor halinde TBMM Güvenlik ve İstihbarat Komisyonu'na sunulacak. Böylece özel hayatın gizliliğine yönelik ihmal, istismarların önüne geçilecek. İlk kez dinlemelere yönelik hem idari denetim hem de parlamento denetimi getiriyoruz" ifadelerini kullandı.
"MUHALEFET JANDARMANIN İÇİŞLERİ BAKANLIĞI'NA BAĞLANMASI İSTEMİŞTİ"
İç Güvenlik Reformu paketinde yer alan devrim niteliğindeki düzenlemelerden birinin de Jandarma'nın İçişleri Bakanlığı'na bağlanması olduğunu belirten İçten, şöyle devam etti:
"Türkiye'nin yerleşim yerlerinin yüzde 95'i jandarmanın kontrolü altındayken sadece yüzde 5'lik kısmı polis kolluğunun görev alanındadır. Darbe dönemlerinin tezahürü olan bu uygulamaya son verilerek jandarma ve sahil güvenlik komutanlığı İçişleri Bakanlığı'na bağlanacak. AB'nin yayınladığı İlerleme Raporlarında Jandarma ve Sahil Güvenlik Kanunlarına ilişkin 1998 yılından beri yasal düzenlemeler yapılmasını öneriyordu. Ayrıca dört siyasi partinin önerisiyle kurulan Meclis Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu da jandarmanın İçişleri Bakanlığı'na bağlanması tavsiyesinde bulunmuştu.
Cinayet, kasten yaralama, cinsel saldırı, çocuk istismarı, kaçakçılık, fuhuş, hırsızlık, yağma, uyuşturucu gibi suçlarda, suçüstü halleriyle sınırlı olmak kaydıyla mülki idare amirleri, zanlılar hakkında 24 saate kadar gözaltı kararı verebilecek. Bunun yanında şiddet olaylarının yaygınlaşarak kamu düzeninin ciddi şekilde bozulmasına yol açabilecek eylemler ve toplu işlenen suçlarda 48 saate kadar gözaltına alma kararı verilebilecek. Avrupa ülkelerinin çoğunda suçüstü şartı aranmaksızın polisin gözaltı alma yetkisi bulunuyor.
Düzenlemeyle birlikte valilik; can ve mal emniyetini sağlamak amacıyla belediyeler dahil bütün kamu kurum ve kuruluşlarının itfaiye, ambulans, çekici, iş makinesi ve tedbirlerin zorunlu kıldığı diğer araç ve gereçlerinden yararlanabilecek. 50'ye yakın vatandaşımızın hayatını kaybetmesine neden olan 6-7 Ekim olayları sırasında birçok belediyenin yangın yerlerine itfaiye araçları göndermemişti. Kamuya ait iş makineleriyle hendek açan, kolluk kuvvetine karşı bu araçları bir suç aletine çeviren yerel yöneticileri kamuoyu yakından gördü.
ARAMA YETKİSİYLE İLGİLİ DÜZENLEME
Mevcut düzenlemede kolluğun durdurduğu araçların sadece dışarıdan görünen kısımlarında arama yapabildiği hatırlatan İçten, "Adli mercilerden karar alınmadan üst ve araç araması yapılamıyor. Kaçan faillerin yakalanması, topluma yönelik tehlikenin önlenmesi amacıyla durdurulan kişinin üstü ve aracının aranması amacıyla kolluğa arama yetkisi veriliyor. Kolluğun keyfi davranışlarının önüne geçmek için de kesin şartlar getiriliyor. Her kolluk kendiliğinden arama yetkisine sahip olmayacağı gibi arama kararının yazılı olma zorunluluğu söz konusudur. Acil durumlarda sözlü emir verilmişse de bu talimat en kısa sürede yazılı hale getirilecektir. Bu düzenleme uygulamada karşılaşılan sorunlar nedeniyle yapılmıştır. Avusturya, İtalya, Almanya ve İngiltere gibi AB ülkelerinde her kolluk personeli, üstlerinden izin almadan, doğrudan kişinin üstü, eşyası ve aracında arama yapma yetkisine sahip olduğunu muhalefet temsilcileri de biliyor" ifadelerini kullandı.
EMNİYET TEŞKİLATI KANUNU'NDA YAPILAN DEĞİŞİKLİKLER
İçten, "Halkımızın can ve güvenliğinin korunmasında son derece önemli bir görevi icra eden emniyet teşkilatımıza modern dünyanın benimsediği yönetişim anlayışının uygulanması için yeni düzenlemeye ihtiyaç duyuldu. Kıdeme dayalı bir terfi sistemi yerine otomatik yapılan terfiler nedeniyle üst düzey amirlerin sayısı olması gerekenin üzerine çıkarken, alt düzeydeki amirlerin sayısı vatandaşlarımıza hizmet etmek için yetersiz kalıyor. Mevcut sayıya göre emniyet teşkilatının sahada olması gereken düzeyde hizmet verme imkanın olmadığını görüyoruz. Yeni düzenlemeye göre süresi gelenler otomatik olarak terfi edemeyecek, ihtiyaca uygun kadro sayısı kadar terfi yapılacak. Bu işlem yapılırken liyakat ve başarı esas alınacak" dedi.
POLİS KOLEJİ VE GÜVENLİK BİLİMLERİ FAKÜLTESİ'NİN KAPATILMASI
Polis olarak seçilebilecek yeterli sayıda fakülte mezunu bulunduğu için Polis Koleji'ne duyulan ihtiyacın ortadan kalktığını vurgulayan İçten, "Zira 1988 yılından itibaren 6 Polis Koleji ihtiyaç duyulmadığı için kapatıldı. Ankara Polis Koleji de kapatılarak süreç tamamlanmış olacak. Polis amir ve memurlarına eğitim veren çok sayıdaki kurum kapatılarak amirler ve memurlar için Eğitim Merkezleri kuruluyor. Polis eğitim kurumlarına hem girişte, hem de mezuniyette sınav şartı getiriliyor. Sadece girişte sınav yapılması yeterli olmuyor. Kaldı ki 2010 yılından beri yapılan giriş sınavlarındaki usulsüzlük iddialarıyla ilgili adli soruşturmaların devam ediyor olması, bu düzenlemeyi beraberinde getirdi" açıklamasında bulundu.
YERİNDE İFADE ALMA
Hizmetin yerinde ifası kapsamında konuşan İçten, "İşlenen suç sonucunda mağdur olanların veya tanıkların ifadelerinin, talep edilmesi halinde bulundukları yerde alınmasını sağlıyoruz. Böylece hizmet vatandaşın ayağına götürülecektir. İçişleri Bakanlığımızca yayımlanan genelge ile uygulamaya başlanan hizmet kapsamında, bugüne kadar 100 bine yakın vatandaşımız seyyar karakol hizmetlerinden yararlandırılarak, olası zaman kaybı ve mağduriyetlerin önüne geçildi" dedi.
NÜFUS HİZMETLERİ VE BÜROKRASİNİN AZALTILMASI
İçten, "Vatandaşlarımızın yaşamını kolaylaştırmak için bugüne kadar yaptığımız reformlara bir yenisini daha getiriyoruz. Bürokrasinin azaltılması ve zaman kaybının önüne geçmek için nüfus hizmetlerinde devrim niteliğinde yenilikler getiriyoruz" şeklinde konuştu. - ANKARA
Son Dakika › Politika › Ak Partili İçten'den 'İç Güvenlik Paketi' Açıklaması - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?