Konya Karapınar'daki 'Eşmekaya Sazlığı'... 1990'larda öylesine güzel bir yermiş ki, 1992'de Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından 1. derece doğal sit alanı, 1994'te de Orman Bakanlığı tarafından yaban hayatı koruma sahası ilan edilmiş. Bir zamanlar kıyılarında 15 su değirmeninin olduğu sazlık güzelliğiyle türkülere de konu olmuş.
'Eşmekaya'nın kavakları/ Yel vurdukça denizleri dalgalı' diye başlayan türkünün anlattıklarından bugün iz eser yok. Kuruyan Eşmekaya sazlığıyla birlikte ne kavak kaldı ne de dalga.
Karadeniz'in hızlı ve coşkun akan derelerinin bölge kültüründe çok önemli bir yeri var. Hüznün, coşkunun, aşkın ve daha nice duygunun dışa yansımasında dere olmazsa olmaz bir parçadır. 'Ordu'nun dereleri aksa yukarı' dahi bir aşktan vazgeçilemeyeceği gibi soyut bir duygunun yeryüzündeki karşılığıdır. Ancak ne var ki ne Karadeniz'de ne de Ordu'da akan dere kaldı.
Ordu'nun dereleri 'yukarı' da akmıyor
Orman ve Su İşleri Bakanlığı'nın verilerine göre, Karadeniz Bölgesi'nde son 10 yıl içinde toplam kapasitesi 20.3 milyar kilovat/yıl olan 203 hidroelektrik santral (HES) yapıldı. 20 HES'in inşaatı devam ederken 123'ü de proje aşamasında. Ordu'da faaliyette bulunan HES sayısı 14 oldu. Bu rakamın önümüzdeki yıllarda proje aşamasında olan HES'lerle birlikte yaklaşık iki katına çıkması bekleniyor. Özetle Ordu'da derenin bundan sonra değil yukarı akması, normal yatağında dahi akması söz konusu değil.
Anadolu'nun turnaları
Herhalde başka bir canlı yoktur ki insanlık tarihinde turna kadar yer etsin. Beşikten mezara neredeyse hayatın her aşamasında Anadolu'da insana eşlik eden, haber getirip götüren, kur için yaptığı hareketlerden dans figürleri üretilen bu canlının tarihi neredeyse Anadolu'yla özdeş. Ama ne yazık ki bu kadim birliktelik de yok olmak üzere.
Anadolu'da biri telliturna olmak üzere sadece iki turna türünün yaşadığı düşünülüyordu. Sonra 2008'de bildiğimiz turnadan farklılaşarak alttür haline gelen bir milli turnamız olduğunu keşfettik. Adı, Anadolu dağ turnası oldu. Bulduktan kısa bir süre sonra da içimiz cız etti. Çünkü dünya nüfusunun 20 çiftten az olduğunu anladık. Kaybediyoruz derken bakanlık devreye girdi, bu nadir canlının geleceği için umutlar yeniden yeşerdi. Uydu vericisi takılan iki Anadolu dağ turnasının göç etmeyerek bütün zorluklarına karşın bölgelerini terk etmedikleri anlaşıldı. Sembolü dünya tarihini değiştiren Göbeklitepe'de de görülen turnanın binlerce yıldır bu toprakları terk etmeyen en eski Anadolululardan olduğu kesinleşti.
Kalan Müzik, 1991'de Hasan Saltık tarafından kuruldu. Kuruluş amacı az bilinen kültürleri ve müzik türlerini bir arşivde toplayıp müzik piyasasında bu birikime bir pazar yaratmak olarak özetlenebilir.
Hasan Saltık, doğadaki ve canlı çeşitliliğindeki yok oluş hızına paralel olarak kültür-sanatta da ciddi bir gerileme yaşandığını söylüyor.
Doğayla birlikte vicdanlar da ölüyor
"Geçmişte insan, doğa, hayvan hep iç içe olmuşuz. İncelemişiz, hissetmişiz, yakınlık kurarak anlamlar yükleyip üretim yapmışız. Karacaoğlan'ı düşünün... 400 yıl önce yazdıkları sanki günümüzü anlatıyor. Bunlar bugün de en çok dinlenen türküler. Ancak ne var ki insan-doğa birlikteliği bozulduğu için artık böyle sözler yazmak, sanata dair bu düzeyde üretim yapmak çok zor. Türkü üretilemiyor artık. Çünkü doğayla birlikte vicdanlar da ölüyor aslında" diye konuşan Hasan Saltık, yeni türkü ya da söz üretilemediği için geçmişin arşivleri arasında dolaştıklarının altını çiziyor.
Günümüzde doğadaki yok oluşun henüz etkisini hissetmiyor olsak da bu durumun toplumun sosyal yapısını ve sağlığını ciddi boyutlarda olumsuz yönde etkilediğine dikkat çeken Saltık, "Doğası yok edilerek Türkiye'nin geleceği de yok ediliyor aslında. Doğayla bağı koptukça ya da zayıfladıkça insanlar daha asabi, daha karamsar, tahammülsüz ve saygısız olmaya başlıyor. Bunun ceremesini gelecekte çokça çekeceğiz. Yazılan her söz, her şarkı insan hayatını derinleştirir yüzlerce yıl boyunca. Dereyi öldürünce Karadeniz'in kültürünü de öldürürsünüz.
İnsanlığa hiçbir fayda sağlayamazsınız ya da turnaların yok olmasına göz yumarsanız; sadece turnaları değil, binlerce yılda turnaya bakıp dansından müziğine yapılan tüm üretimleri de öldürmüş olursunuz. İnsanlık mirasını yok edersiniz" diyor.
Güzelliği, gurbeti, bereketi simgeliyor
Anadolu dağ turnaları, günümüzde yalnızca Muş, Van, Erzurum, Kars, Sivas, Ardahan ve Erzincan civarındaki sulak alanlarda yaşamını sürdürüyor. Sayısı 20 çiftin altındaki Anadolu dağ turnasının yaklaşık 12 çiftinin Türkiye'de yaşadığı tahmin ediliyor. Türkiye'deki 6 çiftin, İran'da 1 çiftin ve Ermenistan'da 2 çiftin yuvaları biliniyor. Milli turnamızı diğer turnalardan ayıran en önemli özelliklerden biri yaşamlarının Anadolu'da insan yaşamıyla iç içe geçmiş olması. Dünyanın başka bir yerinde insanla bu kadar yakın yaşayan başka bir turna türü bilinmiyor.
Ferdi Akarsu, International Crane Foundation (Dünya Turna Federasyonu) Türkiye ve Ortadoğu sorumlusu. O aynı zamanda bir kuşbilimci ve çok sayıda bilimsel ve popüler makalenin yanı sıra bir de turna kitabı var. Yıllardır turnaları araştırıyor. Turnanın kültürümüzdeki yerini şöyle anlatıyor:
"İzine rastlamadığımız yer yok! Divan edebiyatından halk edebiyatına, halk müziğinden popüler müziğe kadar her yerde... Örneğin, Safiye Ayla'nın, 'Turnalar Uçun' adlı eserini Atatürk'e okuduğu ve Atatürk'ün dinlerken ağladığı biliniyor. Masallarda, romanlarda da var. ve tabii dansta... 'Turna barı', 'turna semahı' bunlardan birkaçı... Alevi–Bektaşi kültüründe, Hz. Ali'nin sesini, kendisini ve maneviyatını simgelediğine inanılıyor. Turna insanlık tarihinde ve Anadolu'da pek çok şeyi sembolize ediyor: Güzelliği, gurbeti, ayrılığı, bereketi, vefayı... Turna giderse bütün bu sembolleri kaybedeceğiz. Özetle turna gider; türkü biter!"
kısa kısa...
Boğaz'ın bekçileri görev başındaBugünlerde göç yolunda olan balıklar Boğaz'dan geçerek Karadeniz'e hareket ediyor. Yunuslar bu sürüleri Boğaz'da karşılayacak. Karınları doyunca neşeden zıplayan yunusları izlemenin tam zamanı... Ahırkapı, Sarayburnu, Çengelköy, Kanlıca, Beykoz, Anadolukavağı, Sarıyer, Garipçe, Rumelifeneri yunusları görme ihtimalinin yüksek olduğu yerler.
Plastik avcısı olur musunuz?
Akdeniz'deki atıkların yüzde 95'ini plastik maddeler oluşturuyor. Marka Konferansı ile WWF-Türkiye İstanbul, plastik atıklarını azaltmak ve geri dönüşüme kazandırmak için Plastik Avcıları İstanbul Projesi'ni başlattı. Gündelik hayatımızda birkaç küçük değişiklik ile siz de bir plastik avcısı olabilirsiniz. (www.plastikavcilariistanbul.com)
Büyük ödül 'Tavşan Topu'na
'2020 BigPicture Natural World Photography' yarışması sonuçlandı. Bu yılki yarışmada, dünyanın biyolojik çeşitliliğini ve doğaya yönelik artan tehditlerin bir kısmını gösteren görüntülerin ağırlığı dikkati çekti. Yarışmanın büyük ödülünüyse 'Tavşan Topu' adını verdiği fotoğrafla İngiltere'den Andy Parkinson kazandı.Son Dakika › Magazin › Telliturnadan haber beklemeyin - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?