Ünlü oyuncu Metin Akpınar, televizyon ekranlarına geri döndü. Akpınar, şimdi Fox'un yeni dizisi 'Aşkın Halleri'ndeki 'Sabri' rolüyle herkesin beğenisini kazanıyor. 71 yaşındaki sanatçı, Milliyet Sanat dergisinden Asu Maro'ya gerek rolüyle, gerekse özel hayatıyla ilgili açıklamalarda bulundu...
AŞKIN HALLERİNİ ANLATIYORUZ
Aşkın hangi hallerini anlatıyor dizi?
Aşkın üzen, ağlatan, yıpratan, öldüren, öldürten ve uçuran halleri vardır. Bütün bu halleri iki ailede ve onların çocuklarında görüyoruz. Bir anlamda 'Romeo Juliet'teki Montague'lerle Capulet'ler ana yapısından çıkarılmış, düşman ailelerin birbirine aşık çocuklarının öyküsü. Bunlar iki ortakmış 'Osman'la (Güven Kıraç) 'Sabri'. 'Sabri' sekreter kızlardan 'Asiye'yle (İclal Aydın) azıcık aşna fişne yapmış, yani aşkın bir halini yaşamışlar. Flörtten nişana kadar gelen bir hal. Sonra 'Osman', 'Sabri'ye bir anlamda kazık atarak kaçmış gitmiş. 'Sabri'nin karısı (İpek Tuzcuoğlu) bankada çalışıyor, bir kızları var. Para biriktirmişler, bir sitede bir ev almışlar. İkiz villa bu... Taşınıyorlar, komşuları tatilde. Oğullarıyla tanışıyorlar, çok da seviyorlar. Tatilden döndüklerinde anne ve babanın 'Asiye' ve 'Osman' olduğu anlaşılıyor.
HER ŞEYE İLGİM VAR
Her şeyle ilgilisiniz. Çekimlerde bahçenin nasıl düzenleneceğine bile karışıyorsunuz.
Biz büyüklerimizden öyle öğrendik. Bir iş hazırlanırken oldukça zorluk çıkaran, sinameki bir tavrım vardır ama ondan sonra işin kölesi olurum, her şeyiyle de ilgilenirim.
Sizin ne kadar çok ilgi alanınız var...
Evet, elektronik hariç her şeye. Elektronikte zayıfım.
Bazı alanlarda da uzmanlık geliştirmişsiniz ama tıp gibi, botanik gibi...
Tıp, hukuk zaten okudum, felsefe okudum, botanik, doğa çok sevdiğim bir şey benim. Siyaset, dış politika olabildiğince ama bir sanatçı zaten bunların hepsinden haberdar olmak zorunda. Bir akademisyen değilim ama hepsinden biraz haberim vardır.
Epeyce bir kuşak sizin Devekuşu Kabare'deki skeçlerinizle büyüdü... Size o dönemdeki esprilerinizi yapıyorlar mı insanlar?
Tabii, hala geçerli. Mesela şimdi tiyatroyu seyretmemiş çocuk. ya videodan ya da televizyondaki sinemadan yakalayarak birleştirmiş bir şeyleri... Kabare üzerine doktora tezi hazırlayanlar oldu. Üniversitelerde konferanslar verdim. Böyle şeyler geldi ve geçti başımdan...
Gününüzün ne kadarını okuyarak, ne kadarını dinlenerek geçiriyorsunuz?
Bir kere çok uyumam, 4 saat uyuyup 20 saat yaşayanlardanım. Eskiden çok okurdum, şimdi televizyon beni de esir etti. Artık ilgilendiğim konuya odaklanıp onunla ilgili okumaya çalışıyorum.
ŞANSLI SAYILIRIM
Nedir mesela şu aralar ilgilendiğiniz konu?
Son zamanlarda kuantuma taktım, sosyolojisi, fizyolojisi falan... Onları çok sağlıklı bulmuyorum ama okuyorum bilgilenmek için. Din konusunda biraz derinlemesine daldım son zamanlarda.
Peki yeniden tiyatro yapmayacak mısınız?
Çok zor. Yul Brynner'ı hep kıskanırım. 'Kral ve Ben'le başladı tiyatroya, 'Kral ve Ben'le sahnede öldü. Bir sanatçı için müthiş bir şey bu ama Türkiye'de böyle bir şans yok işte, biz ya trafik kazası, ya enfarktüs geçireceğiz, ya beyin kanamasıyla bir hastanede gideceğiz, bizim kaderimiz o. Sahnede ölmek gibi bir şansımız artık çok zor.
Sizi pek umutlu gördüm...
Güzel, ironik yaklaşım. Valla ben 71 yaşındayım, istediğim gibi yaşadım, istediğim her şeyi de yaptım; kendimi şanslı addediyorum. Türkiye'nin içinden geçmekte olduğu bu duruma layık olmadığımı düşünüyorum, böyle bir ukalalığım var.
#Sayfa#
VİSKİ DE İÇERİM AMA RAKICIYIM BEN!
Viski içiyor musunuz?
İçiyorum tabii ama ben rakıcıyım; sofra severim.
Sofralarınız iki gün sürüyormuş...
Biraz da abartılıyor. Doğrudur ama her gün olmaz ki onlar, arada bir olur.
Rekorunuz ne kadardır?
Cuma akşamı saat 12.00'de başladık Antakya'da, pazartesi saat 11.00'de bitti. Hiç kalkmadan, bir tek tuvalete gidip gelerek... Orada İstanbul Restoran diye bir yer vardı, sahipleri çok şekerlerdi, bizi öyle beslediler ki yıkılmadık. Çok güzel sohbet ettik, belediye başkanları, sanatçılar....
Belli bir yerde mi içersiniz?
Bizim kahrımızı çekecek yerlerde içeriz genellikle. Bazen saat 11.00'de telefon eder "Geliyoruz" derim, aşçı evden gelir, sofralar yeniden kurulur, sabaha kadar devam eder. Yani Mustafa Kemal sofrası haddimiz değil ama, mükemmel bir sofrada yeriz.
DEVEKUŞU KABARE'Yİ KURDUK, BECEREMEDİK
Devekuşu Kabare yeniden canlanıyordu bu sene, ne oldu?
Hayır, onu gerçekleştiremedik. Olmama nedeni de şu, çıkan bazı haberler. Adamın biri 'Metin Akpınar'a 100 bin lira verdim' diyor, bana sormuyorlar 'Aldın mı?' diye. "100 bin lira vermiş, olmamış' diyor, 'Zeki Alasya'dan 300 bin lira kaçırmak için parayı peşin istedi' diyor, bunlar ne kadar kötü şeyler... Zeki benim hayat arkadaşım, kader birliği ettiğim bir adam. 62'de tanıştık biz Zeki'yle. Bugün hala şirketimiz sürüyor, ortaklığımız sürüyor. Ne kadar aptal bu insanlar, ne kadar kötü niyetli... Eski oyunlardan 10 bölüm seçip onları bire bir olduğu gibi oynamaya çalışacaktık. Önce bir erteledik, şimdi de zaten askıda kaldı, herhalde olmayacak.
Özel hayatınızı magazin dünyasından nasıl bu kadar saklayabildiniz?
Özen göstererek. Çok az geliyorlar yine, özel teknemde beni mayoyla çekiyor mesela, "Şok şok şok, Metin Akpınar'ı hiç böyle görmediniz!" Ulan teknede insan zırhla otursa haber olur, mayoyla haber olur mu? Böyle aptallıklar yapıyorlar; onun için onlarla iyi geçinemem, özelime sokmam.
Sabah : http://www.sabah.com.tr
Son Dakika › Magazin › Sahnede Ölme Gibi Bir Şansa Sahip Değiliz! - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?