Koronavirüs salgını devam ediyor ancak toplumda oluşan rehavet birkaç ay önce gelinen iyi noktadan uzaklaşmamıza ve vaka-ölüm sayılarında artışa sebep oluyor. Geçen günlerde durumun ciddiyetini koruduğunu Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Pınar Okyay şöyle açıkladı: "Acaba kendi vücut suyu akciğerine dolan bir hastanın boğulmayla mücadele eden bir görüntüsünü mü versek? Onun her gün doktorların psikolojilerini bozan hırlama sesini mi topluma dinletsek?" Okyay'a, pandemi yoğun bakım servisinden iki doktora ve entübe edilen bir hastaya ulaştık, deneyimlerini öğrendik.
ORADAN ÇIKABİLECEĞİMİ DÜŞÜNMÜYORDUM
Entübe edildikten sonra iyileşen Gulnara Abdulleyova (33) anlattı.
Ben Türkmenistanlıyım, eşimle Türkiye'de yaşıyoruz. 33 yaşındayım ve hiçbir kronik rahatsızlığım yok. Bir iş için Ukrayna'ya gitmiştim, oradan döndüğümde evde ateşlendim. Önce grip sandım, önemsemedim. Peşinden öksürük geldi ve ateşim daha da yükseldi. O güne kadar hiç öyle bir ağrı, hastalık yaşamadım ben. Bütün vücudum titriyordu ve ağrımayan yerim yoktu. Ateşim 40'ı geçti. Evden ambulansla alıp hastaneye götürdüler. Önce normal serviste yattım ama durumum ağırlaşınca yoğun bakıma aldılar. Sadece oraya girişimi ve çok kalabalık olduğunu hatırlıyorum. Doktorlar beni uyutup entübe etmişler. Uyandığımda dört-beş gün geçmişti. Her yerimden kablolar çıkıyordu, ağzımda nefes alabilmem için oksijen maskeleri vardı. Doktorlar hastalara yetişmeye çalışıyordu. Sağınıza bakıyorsunuz biri hasta, solunuza bakıyorsunuz biri ölmüş. Üstüne örtü örtüp götürüyorlar. 'Ne zaman öleceğim' diye beklediğiniz, kimseyi göremediğiniz bir yer. İnsanın psikolojisi çok bozuluyor. Arada eşimle telefonda konuşuyordum o kadar. Vücudumu hiç hissetmiyordum, ölü vücudu gibiydi. Oradan çıkabileceğimi de düşünmüyordum. Taburcu olalı bir ayı geçti ve hala ödüm kopuyor hastalığa tekrar yakalanmaktan. Lütfen herkes bu virüsü ciddiye alsın ve kurallara uysun. İnşallah bir an önce tüm dünya bu illetten kurtulabilir.
GEÇ DEĞİL, ŞİMDİ ALACAĞIMIZ ÖNLEMLER BİRÇOK HAYATI KURTARIR ANCAK TOPLUMDAKİ HERKESİN FARKINDALIĞININ ARTMASI LAZIM
Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Pınar Okyay'la konuştuk.
? Yoğun bakımdaki hastalar tam olarak ne yaşıyor?Normalde nefes alışımızı hissetmeyiz bile. Dakikada kaç nefes aldığımızı saymayız örneğin. Bu nedenle nefesimizin zorlaştığını, her nefesi hissettiğimizi, bedenimizin tüm kaslarıyla nefes almaya çalıştığımızı ve yine de oksijene doyamadığımızı düşünün. Ne kadar ürkütücü... Gece boyunca makinelerin bip'leriyle yoğun bakımda kalmak, saniyeleri saymak da buna benzer bir deneyimdir.
? İnsanlar riskin farkında mı?
Salgının en başındaki bilgi kirliliği zaman içinde azaldı, yazılı ve görsel basında doğru bir şekilde bilgilendirme olanakları yaratıldı. Ancak günümüzde halkımızın bir bölümünün salgının oluşturduğu risklerle ilgili farkındalığının düşük olduğu ve bu nedenle de önlemlere uyum sağlanamadığı görülüyor. Bu yüzden salgının yarattığı riski tam olarak algılayamamış ve önlemlere uyum sağlamakta güçlük çeken bu grup için yeni iletişim yöntemleri geliştirmeliyiz. Bu da bizi 'risk iletişimi' denen kavrama getiriyor.
? Risk iletişimi nedir?
Bu kavram Dünya Sağlık Örgütü'nün tanımına göre uzmanlar ve sağlık çalışanlarıyla ekonomik veya sosyal refahlarına yönelik tehditlerle karşı karşıya olan kişiler arasında gerçek zamanlı bilgi, öneri ve fikir alışverişini ifade eder. Risk iletişiminin nihai amacı risk altındaki kişilerin kendilerini ve sevdiklerini korumak için bilinçli kararlar almalarını sağlamaktır. Bunun için birçok iletişim tekniğini kullanır. Söylentilerin, yanlış bilgilerin ve diğer zorlukların yönetilmesini gerektirir. Bu süreçte 'gerçek zamanlı, doğru bilgilendirme' çok önemlidir.
? Sizce salgın tekrar kontrol altına alınabilir mi?
Salgın bitmedi. Ancak çaresiz değiliz. Risk iletişimini kanıta dayalı yürütmek çok değerli bu süreçte. Hepimizin katkılarıyla kontrol altına alabiliriz. Hiçbir zaman geç değil. Şimdi alacağımız önlemler birçok hayatı kurtaracaktır. Ancak birlikte yol almak için toplumdaki herkesin farkındalığının arttırılması gerekiyor. Rehavete kapılmadan önlemleri sürdürmeye devam etmeliyiz. Bu bilincin oluşması ve sürdürülmesi için de toplumun bütün insangücü kaynakları devreye girmeli.
NELER YAPILABİLİR?
? Kamu otoritelerinin halkı doğru bilgilendirme sorumluluğu bulunmaktadır. Salgınla ilgili riskin ülkenin hangi bölgelerinde yüksek olduğu paylaşılmalıdır. Bu şekilde halk o bölgede yaşıyorsa sokağa çıkmanın, bir etkinliğe katılmanın yüksek bir risk içerdiğini bilir ve yapmamayı seçebilir. ya da başka bir bölgeden riskli bölgeye gelecek kişi bunu erteleyebilir.
? Kişilerin bilinçli karar alabilmesi için riskin boyutunu algılamaları gerekmektedir. Bu konuda da sağlık otoriteleri, sağlık meslek örgütleri ve profesyonelleri bilgi verirler.
? Sağlık otoritelerinin yanı sıra öğretmenler, muhtarlar, imamlar ve imam eşleri de halkın bilgilendirilmesinde çok önemli rol onuyor.
? Gençlere ulaşmak için sosyal medya çok önemli. Takipçisi yüksek kişi ya da gruplardan salgındaki önlemlerle ilgili mesajların iletilmesi istenebilir.
? Belki de daha kışkırtıcı mesajları kullanabiliriz. Bilim ve etik çerçevede kalarak reklamcılar gibi çok şeyi bir anda iletme becerileri olan grupları da işin içine sokmalıyız.
ÖNCE NEFES DARLIĞI BAŞLIYOR, SONRA PSİKOLOJİLERİ BOZULUYOR
Pandemi yoğun bakım servisi doktoru D.G. anlattı.
? COVID-19 sebebiyle tedavi alması gereken hastalardan, ileri tedaviye ihtiyaç duyanlar servise yatıyor. Servisteki tedavi sırasında ateş, nefes darlığı gibi semptomları kötüleşen hastalar yoğun bakım ünitesine yatırılıyor. Yoğun bakımda yatan hastaların neredeyse hepsinin bilinci açık, ne yaşadıklarının farkındalar. Yakınlarıyla vedalaşıp gelenler, bizim aracılığımızla mesaj göndermek isteyenler var. Çoğunda ciddi bir ölüm korkusu oluyor.
Kasları eriyebiliyor
? Şanslı olanlar toparlarken daha şanssız olanlar nefes almakta güçlük çekmeye başlıyor. Bu durum giderek ciddileşiyor. Bilinci açıkken bunu yaşamak çok zor. Psikolojileri hızla bozuluyor. Hastalığın seyri hala tam olarak bilinemediği için hastalar da durumlarının ne olacağını tahmin edemiyor.
? Odalarına tulum, gözlük ve siperlikle giren çıkan insanlardan anlamadıkları cümleler duyuyorlar. Yoğun bakımın gecesi gündüzü olmadığı için hastalar zaman ve mekan oryantasyonlarını kaybedebiliyorlar. Alışık olmayan insanlar için cihazlardan gelen sesler ve alarmlar da son derece rahatsız edici olabilir.
? Nefes darlığı çeken hastaları ya da zaten cihaza bağlanmış ancak oksijen düzeyleri düşük olan hastaları yüzüstü pozisyona çevirmemiz gerekebiliyor. Bilinci açık hastalar kendi kendine dönebilirken cihaza bağlı, entübe hastaları yüzüstü çevirmek için bir ekip gerekiyor. Belirli saat aralıklarıyla pozisyonlar değiştiriliyor. Ne kadar dikkat edilse de pozisyon sebebiyle insanların yüzünde, vücutlarında yaralar açılabiliyor.
? Uzun süre cihaza bağlı kalması gereken ve bu sebeple de uyutulan hastaların kasları eriyebiliyor. Fizik tedavi uygulansa dahi aktif hareketin yerini hiçbir şey tutmuyor.
? Biz doktorları ve sağlık personelini en çok etkileyense önceki gün konuşarak telkin ettiğimiz hastamızın sonraki gün durumunun çok kötüleştiğini, cihaza bağlandığını, belki de kaybedildiğini görmek oluyor.
? Hastalık çok ciddi çünkü kimde, ne gibi hasarlara yol açacağı kestirilemiyor. Sadece yaşlı ve ek hastalığı olanlarda değil, genç ve sağlıklı bireylerde de hızla ve yıkıcı ilerleyebiliyor.
YOĞUN BAKIMLARDAN VİDEO YAYIMLANSA HERKES MASKEYLE YATAR
Pandemi yoğun bakım servisi doktoru F.K. anlattı.
? Tüm sağlık çalışanları bulundukları servisten kısa bir video yayımlasa eminim videoyu izleyenler maskeyle yatıp kalkar. Hasta ve doğrulanmış vaka sayılarında artış mevcut. Bu iş ciddiyet gerektiriyor. Rehavet bu virüsün en sevdiği şey, affetmiyor. Bayramda insanlar çok yer değiştirdi, kalabalık ortamlar oluştu. Biz sağlıkçılar belki de tatil yapmayı en çok hak eden kişileriz ama süreç bitmedi diye bütün gücümüzle çalışmaya devam ediyoruz. Virüs değişmedi. Biz hala yoğun bakımda insanları yüzüstü yatırıyoruz, entübe ediyoruz ve boğulmamak için sarf ettikleri çabayı görüyoruz.
? Haftalar sonra ilk defa geçen pazar evde kahvaltı ettim. Sevdiklerimden hep uzaktayım. Tüm sağlık çalışanları zor şartlarda büyük özveriyle çalışıyor ama bundan sonra bizim emeklerimiz tek başına hiçbir işe yaramayacak. Maske ve sosyal mesafe yoğun bakımda solunum cihazına bağlanmaktan yani amiyane tabirle boğazınızın delinmesinden katbekat iyidir. Yoğun bakım servisinden iyileşip çıksanız bile süreçte psikolojiniz bozuluyor, sürekli yatmaktan kaslarınız eriyor. Öte yandan virüsün uzun dönemde yaratacağı olası etkileri henüz kimse bilmiyor.
Son Dakika › Magazin › Önlemleri hafiflettiniz mi? Bu haberi okuduktan sonra bir daha düşüneceksiniz! - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?