Miray Akovalıgil: Duyması gerekenler duyana kadar 'Bu normal değil!' diye bağırmalıyız - Son Dakika
Magazin

Miray Akovalıgil: Duyması gerekenler duyana kadar 'Bu normal değil!' diye bağırmalıyız

Miray Akovalıgil: Duyması gerekenler duyana kadar \'Bu normal değil!\' diye bağırmalıyız

O sabah, Maçka Parkı'nda yürümek için evden çıktı.

29.08.2021 08:30  Güncelleme: 08:45

O sabah, Maçka Parkı'nda yürümek için evden çıktı. Başına geleceklerden habersiz, kulağında kulaklıkla henüz yürüyüşünün başındayken gördüğü manzara karşısında şoke oldu... Gerisingeri kaçtı parktan... Kaçarken de üç bıçkın delikanlıya rast gelip daha da korkunca hemen, sıcağı sıcağına bir video çekti. "Bir beyefendi çıkardı gurur duyduğu 'organı', önümde işedi. Herhalde tutamayacak noktadaydı, 150 metre ileride tuvalet var. Baktım tabii 'hayranlıkla'... Bu nasıl bir uzuvdur ki parkın içinde, bir

hanımefendinin önünde işetiyor insanı! Uyaramadım, nutkum tutuldu; bir şey diyemedim. Parkta kimse yok. Bu yaşta insan kimden korkup kimden korkmaması gerektiğini hissediyor. Hayatımda ilk kez biber gazı siparişi verdim!" diye anlattığı bu video binlerce kez izlendi. Avukat-komedyen Miray Akovalıgil'le o günü konuştuk.

O videoyu çekerkenki duygularınızı anlatır mısınız?

Sabah 6.00'da İstanbul'un en merkezi parklarından birinde sarhoş olmadığına emin olduğunuz bir beyefendinin, sizi görmesine rağmen, 50 metre önünüzde işemesi, sonra gözünüze bakarak fermuarını kapatıp hiçbir şey olmamış gibi arkanızdan yürümesi size nasıl hissettirirse bana da öyle hissettirdi. Ne garip değil mi? Yanı başınızda toplumsal kuralları yıkan biri var; onu uyarmak yerine "Başıma bir şey gelmez umarım" diye dua etmeyi tercih ediyorsunuz. İşte bence ülkemizde kadınların geldiği durum budur. Korku, kaygı; artık ziyadesiyle alıştığımız ve normalleştirmeye başladığımız tacizle dolu bir duygu sarmalı...

Adamın sarhoş olmadığına emin olmanızın altını niye çizdiniz?

"Aman adam akşamdan kalmadır, kendinde değildir" gibi makul olmayan, hafifletici sebepler bulunmaya çalışılmasın diye...

"Erkeklere benzer duyguları, sıkışmışlığı yaşatmalı" diyorsunuz...

Olaydan sonra başıma bir şey gelmeyeceğini anlayıp rahatlayınca içimi çok büyük bir öfke kapladı. Minik bir olayda bile bu kadar korkuyorsam 'Fiili bir taciz veya şiddet eyleminin kurbanı olan hemcinslerim neler hissediyordur' diye düşünmeden duramadım. En çok da kendimizi kurtarma çabasının dışında başka bir şey yapamıyor oluşumuz, kadın sesinin yeterince duyulmaması, tüm dünyadaki cinsiyet eşitsizliği beni öfkelendirdi.

Bunu da çektiğiniz videoya yansıttınız...

Bir komedyen ve avukat olarak bu durumu hicivle anlatmayı tercih ettim. Sokakta güvende hissetmiyor olmanın getirdiği travmayı erkekler yaşamıyor. İşte bunu trajikomik bir şekilde anlattım. Ama tabii bu sadece kara mizah. Temennim, kadın da erkek de bu korkuları yaşamasın.

Bu özgüvenin 'organ'a bağlı olduğunu söylediniz ama bazı erkek takipçileriniz buna itiraz etti. 'Organ' bu tavrın

neresinde?

2015'ten beri sosyal medyada komedi videoları çekiyorum, stand-up ve konuşmacılık yapıyorum. Bir erkek takipçimin "Utanmıyor musun dikkatleri erkek uzvuna çekmeye" demesini kale almayı bırakacak kadar çok alıştım saçma yorumlara. Beyefendiye cevaben "Alındıysanız sizin uzvunuzu tenzih ederim" dedim, gülüp geçtim.

Videoda uzun boyunuza dikkat çekiyorsunuz. Boyu 1.80 ya da 1.60; bütün kadınların sıkıntısı aynı. Acaba o 'nutkun tutulması' halinin nedeni nedir?

Ben 1.83 boyunda ve 100 kiloyum, yani hükümet gibi kadınım (gülüyor)! Videomda "Ben bile bu cüsseyle bu kadar tedirgin oluyorsam kim bilir daha minyon ve fiziksel olarak kendini bir erkek karşısında koruyamayacak bir hemcinsim neler hissediyordur" dedim. Hala aynı fikirdeyim. Ben fiziksel anlamda birçok hemcinsimden daha şanslıyım. Ama bu fiziksel güçlülük, evimin önünde

sekiz kere "Gel seni gideceğin yere bırakayım" derken adeta üzerime yürüyen 'nazik' bir beye "Teşekkürler, istemiyorum" demekten öteye götüremedi beni... Basiret bağlanması bu işte. Birçoğumuz donup kalıyoruz. Bizde bıraktığı travmalarla hayatımıza devam etmeye, gitgide daha çok ürkmeye ve yaşama devam edebilmek için içsel olarak bu durumu

normalleştirmeye alışıyoruz.

Neredeyse her gün bir kadın cinayeti haberi alıyoruz; toplumsal bir tepki var, sesler yükseliyor. Normalleştirme ve tepki arasındaki makas ne durumda sizce? Tepkilerin faydası olacak mı? Yoksa onlar da bir süre sonra 'alışkanlık' mı oluyor?

Tepki vermediğimiz sürece tepemize çıkılmıyor mu? Size trajikomik bir hikaye daha anlatayım: Hiç unutmam, iki sene önce çok önemli bir hukuki toplantıda gelenlerin yarısı avukat, yarısı müvekkil bir adam ben toplantının havasını yumuşatmak için espri yaptıktan sonra "Bu ne güzel bir insan" deyip herkesin ortasında yanağımdan öpmüştü. Ben onu bile "Adamcağız iyi niyetli" deyip normalize etmeye çalıştım. Ama bu durum normal değil. ve artık biz kadınlar olarak sesimizi çıkaracağız. Duyması gerekenler duyana kadar...

Miray Akovalıgil: Duyması gerekenler duyana kadar 'Bu normal değil!' diye bağırmalıyız

Yaşadıklarını Instagram hesabında yayımladığı bir videoyla anlatan Akovalıgil "Bu durumu aşmak için kadınları güvende hissettirecek, erkekleri zorbalık, taciz ve şiddet uygulamaktan korkutacak yasaların çıkması iyi bir başlangıç olur" diyor.

Kaynak: Hürriyet

Son Dakika Magazin Miray Akovalıgil: Duyması gerekenler duyana kadar 'Bu normal değil!' diye bağırmalıyız - Son Dakika

Sizin düşünceleriniz neler ?

    SonDakika.com'da yer alan yorumlar, kullanıcıların kişisel görüşlerini yansıtır ve sondakika.com'un editöryal politikası ile örtüşmeyebilir. Yorumların hukuki sorumluluğu tamamen yazarlarına aittir.

Advertisement