Oyuncu Özge Özberk, yeni sezonda da tiyatro sahnesinde yer alacak. Oyuncu, geçen yıl izleyicilerle buluşan Neil Simon'un başarılı oyunu 'Parkta Çıplak Ayaklar'dan uyarlanan 'Aşk'a 103 Adım' adlı oyunda 'Meltem' karakterini oynuyor. Oyunda Cihangir'de yaşayan gerçekçi bir avukat ile hayal dünyası ön planda olan ressam eşinin evliliği anlatılıyor. Yeni sezonda da tiyatro sahnesinde olmanın heyecanını yaşayan Özge Özberk; oyunculuğa başlama serüvenini, oyununu ve özel hayatını anlattı...
HAYATIM ÖRTÜŞMÜYOR
Tiyatro oyununda yer almak hayatınızda nasıl bir enerji yaratıyor?
Hücreleriniz yenileniyor. Hayatınızda adrenalin yaratıyor. Birlikte rol aldığım Suna Keskin ile bir kulisi paylaşıyor olmak inanılmaz. Kendisi artık neredeyse 40'ıncı yılını tamamlıyor bu meslekte ve hala sahneye çıkarken son ana kadar elindeki notlarına bakıyor. Onun enerjisi bana öyle bir yansıyor ki, algılarınızla kiminle ve nerede olduğunuzun farkına varıyorsunuz. Aynı frekansa sahip olduğunuz kişilerle canlı olarak seyircinin karşısına çıkmak müthiş... Beslenip yenileniyorsunuz.
Oyunda Cihangir yaşamı anlatılıyor. Peki, siz Cihangir'e sık sık gider misiniz?
Cihangir çok kozmopolit bir semt ve içinde çok fazla rengi barındırıyor. Ben ise gerçek hayatımda orada çok fazla vakit geçiren bir insan değilim. Ama Cihangir'in nasıl bir enerjiye sahip olduğunu biliyorum. Arkadaşlarım vesilesiyle de bilgi sahibiyim. Haliyle oyun ve benim gerçek hayatım o anlamda örtüşmüyor.
AŞK PEMBE BALON GİBİ
Oyunda neler anlatılıyor?
Oyunda; hayatı hayal gibi yaşayan bir ressam kadınla, fazlasıyla somut olarak algılayan avukat bir erkeğin birlikteliği anlatılıyor. İkisi de birbirine çok zıt. Zaten bu çiftin evine gitmek için de 103 basamağı çıkmak gerekiyor. Oyunda sorgulanan da bu; o basamakları çıktığınızda aşkı somut mu yaşamayı tercih edeceksiniz yoksa soyut mu?
Siz aşkı nasıl yaşarsınız?
Benim için her zaman pembe bir balon gibiydi aşk.
Hiç karamsarlık yaşadığınız, tedirgin olduğunuz zamanlar olmadı mı?
Muhakkak yaşamışımdır. Çünkü yaşanılanlar birbirinden farklı dinamiklerle ilerleyebiliyor. Her zaman olaylara iyi yönde bir enerjiyle yaklaştım. Bana göre her şey halledilebilir.
ÇOCUK FARKLI BİR DENEYİM
Hayatı akışına mı bıraktınız, yoksa kontrol delisi miydiniz?
Aslında duruma göre değişiyor. Çocuğum olduktan sonra daha bir kontrollü oldum ama bunu asla oğluma hissettirmedim. Çünkü karşımda 3 yaşında olmasına rağmen, "Kendi işimi kendim halledebilirim" diyerek bana bakan küçük bir varlık var ve bu çok farklı bir deneyim. Çünkü ben de hep böyle bir çocuktum; her şeyimi kendim yapmak ister, toparlar, organize eder, çözmeye yönelik davranırdım. Kendime 'kontrollü Pollyanna' diyebilirim. Biraz da içe kapanık bir çocuktum.
SİNYALLERİM HEP KAPALIYDI
Çocukluk yıllarınızdaki içe kapanık karakteriniz ilişkilerinizde sorun oluşturdu mu? O
dönemler hayatımdaki tek erkek ağabeyimdi. Lise yıllarına kadar flörtüm olmadı. Bizim zamanımızda ortaokul yıllarında falan, kız arkadaşlarla kapı önünde muhabbet etme geleneği vardı ve eğer karşıdan bir erkek geliyorsa, size dikkatli bakıyorsa az çok duygularını anlardınız. Birisi beni aradığında elimin ayağımın birbirine dolandığını hatırlıyorum. Bu konuda açık biri değildim.
İlk adımı hep karşı taraftan mı beklerdiniz?
Benim sinyallerim hep kapalıydı. Her şey kendiliğinden oldu; bu yapısal özelliğimin de asla zararını görmedim. Bana göre her şey bakışta gizlidir. O bakıştan bir şeyler anlarsınız ve o kişi zaten gelecekse gelir. Su akar, yolunu bulur...
Size göre aşka, güzel bir ilişkiye giden adımlar nedir?
O adımlar size gelir. Adımları siz atıyorsunuz; geri dönüşü nasıl olacak ona bakmak lazım. Sakin bir şekilde adımı atmak da size kalmış, hızlı bir şekilde ilerlemek de...
VETERİNER OLMAK İSTEDİM
Herkes oyuncu Özge Özberk'i tanıyor ancak aktris olmasaydınız neyi iyi yapardınız?
Çocukluk döneminde ve lise yıllarında çok kararsızlık yaşadım. Ben inanılmaz çekingen bir çocuktum. Ağabeyim ise tam tersimdi. O çok sosyaldi, ben ise kenarda oturup teklif beklerdim. Otobüste biri düğmeye basmazsa, kalkıp basamazdım; çok kapalıydım. Tiyatro asla aklımdan geçmedi o dönemler... Veteriner olmak çok istemiştim. Evimizde hep bir hayvan beslerdik. Sonra bir gün ağabeyim İstanbul Üniversitesi'nde okurken onunla okula gittim. Eğitim gördüğü binanın yanı veterinerlik fakültesi olduğu için beni oraya götürdü ve o anda vazgeçtim.
KİTAP KURDUYDUM
Peki tiyatro ne zaman ilginizi çekti?
Sosyal bilimler fakültesinde okumaya başlamıştım. Sonunda en doğru yerin tiyatro olduğunu anladım. Oyuncu olmayı düşünmemiştim ama oyun okumayı çok severdim, kitap kurduydum. İçe kapanık olduğum içinse kitaplarla fazla vakit geçirirdim.
İLİŞKİLERDE PROBLEMLER MUTLAKA KONUŞULMALI
Oyunda geçen sarı ışık benzetmesini açıklar mısınız?
Sarı ışığı uygulamanın önemi vurgulanıyor. İki kişi hem yeşil ışık, hem de kırmızı ışıkta aynı eylemde bulunursa çarpışabilirler, dolayısıyla birisinin sarı ışıkta beklemesi gerekebilir. Bu tabir toleranslı olabilmeyi, bir sorun varsa üzerine konuşabilmeyi anlatıyor. Siyah ve beyaz içinde grilerden bahsedilir; işte o gri bence sarı ışığın en yüzeysel halidir. Sarı ışıkta ise bir netlik vardır. Eğer ilişkide bir problem varsa konuşulabilmeli, o anda halledilemiyorsa üstü kapatılıp ilerleyen uygun bir zamanda masaya yatırılmalı. Çünkü insan değişen bir varlık...
Sabah : http://www.sabah.com.tr
Son Dakika › Magazin › Özge Özberk: Kendimi 'Kontrollü Pollyanna' Olarak Görüyorum - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?