Genç Oyuncu Aslı Turanlı'dan İddialı Sözler: Ekranların Şeker Kızı Olacağım

Ailesinin ve arkadaşlarının 'Şeker Kız' diye seslendiği Aslı Turanlı, 20'li yaşlarda ve yüreği oyunculuk aşkıyla dolu… Dizilerdeki genç kız rollerinde hep aynı yüzleri izlemekten bıkanlar için özlenen ve beklenen bir oyuncu…

Sinema ve televizyonu hedefleyen yüksek tahsilli bu iddialı yıldız adayı, Müjdat Gezen Sanat Merkezi'nden eğitim almış, 10 yıldır tiyatronun içinde, iki lisan biliyor…

Sevdiklerinin 'Şeker Kız'ı Aslı Turanlı, Sözcü gazetesinden Yüksel Şengül'e verdiği röportajda dünü, bugünü ve gelecek planlarını anlattı.

– 'Şeker Kız' çok hoş bir ünvan. Sana niye böyle sesleniyorlar?

Her zaman gülümserim, her zaman hayata pozitif enerjiyle bakarım. Başta ailem olmak üzere tüm yakın arkadaşlarım bana 'Şeker Kız' diye sesleniyorlar. Onlar beni, ben oyunculuğu seviyorum.

– Hedefinde sadece oyunculuk mu var?

Evet, sadece oyunculuğu düşünüyorum. Sadece ailemin, arkadaşlarımın değil, dizilerin de 'Şeker Kız'ı olmak istiyorum. O enerji, o istek, o aşk ve yetenek bende var.

– Yaşın henüz küçük. Senin için bir dönemin ünlü tanımlaması olan 'lolita' kelimesini de kullanabilir miyiz?

(Gülüyor) Nabokov, Jodie Foster ve günümüzde Scarlett Johansson gibi sarışın, çok güzel ve zeki kadınlar aklıma geliyor bu tanımlamayla… Kabul etmesi, taşıması zor bir şey ama böyle bir tanımlamaya itiraz etmem.

– Oyunculuk öykün, oyunculuk aşkın ne zaman ve nasıl başladı?

Çocuk yaşlarda başlayan bir aşk oldu oyunculuk benim için. Evde bebeklerim vardı ve onlarla birlikte evcilik yerine oyunculuk provaları yapardım. Televizyondan, filmlerden izlediğim sahneleri bebeklerimle tekrarlardım. Okula başlayınca da bütün sanat etkinliklerinde yer aldım. Bale, dans, tiyatro, folklor… Sanata karşı müthiş iştahlı bir çocuktum, müsamerelerin de yıldızıydım.

– Üniversiteyi bitirip tekrar tiyatroya mı döndün?

Marmara Üniversitesi Dış Ticaret ve Uluslararası Amerikan İlişkileri bölümünden mezun oldum. Diplomayı aldıktan sonra da deliler gibi tiyatro oyunlarını, filmleri, dizileri izlemeye başladım. Emek Sahnesi'nde bazı oyunlarda rol aldım. Tiyatro Karnaval'da sahnelenen Ferdi Merter'in yönettiği, Kaan Erkal'ın senaryosunu yazdığı 'Ahh Süreyya' müzikalinin kadrosuna girmeyi başardım.

– Rolün neydi?

Şarkıcı olmaya çalışan ama söylerken sürekli detone olan Hülya karakterini canlandırdım. Şan eğitimi aldığım için detone şarkı söylemek zor oldu. Ama insanları da güldürmeyi başardım. Artık profesyonel anlamda çalışmak için kollarımı sıvadım.

– Nasıl bir rol istersin? Sarışın olduğun için şımarık zengin kız rolleri önerilebilir…

Ülkemizde ne yazık ki böyle bir algı var. Bu algı benimle birlikte yıkılacak. Hayatımın hiçbir döneminde şımarık zengin kızı olmadım. Beni zorlayan karakterler daha çok hoşuma gider. Mesela, fakir kızı oynamayı tercih edebilirim.

– Mesleki anlamda kimlerden etkilendin?

'Ruhsar' dizisindeki Hande Ataizi'ni ve 'Hababam Sınıfı' filmlerini hiç kaçırmazdım, replikleri ezberlerdim. Adile Naşit'e aşıktım, Rıfat Ilgaz'ın eserlerini okumaktan büyük keyif alırdım. Müzikteki idolüm Madonna oldu. 17 yaşına gelince babam beni Müjdat Gezen Sanat Merkezi'ne götürdü. Kalbimdeki oyunculuk ateşi oradaki kurs döneminde adeta yanardağ oldu. Sahnelenen oyunların provalarını yakından izleyebilmek için onlara çaycılık yaptım, kostüm asistanının asistanı oldum (Gülüyor).

– İlk oyunun hangisiydi?

Barış Atay hocamızın önderliğinde hazırladığımız Artur Miller'ın 'Cadı Kazanı'nda kocası tarafından aldatılan 40 yaşındaki Elizabeth Proctor karakteri ilk rolüm oldu. Tiyatrodaki bu ilk rolümde makyajla yaşlandırıldım. Hayatımın dönüm noktası oldu bu oyun ve rol. Oyunu sahneleyip alkışları da duyunca, tek hedefim oldu oyunculuk. Çünkü ben de sahne tozunu yutmuştum artık. Bence herkes o sahne tozunu yutabilir. Önemli olan kalıcı olabilmek ve bunun için çok çalışmak.

– Bu arada okul nasıl gidiyordu?

Hocalarımla babam bir anlaşma yapmışlar, "Kendini oyunculuğa çok kaptırıyorsun, bu yüzden önce eğitimini tamamla, sonra oyunculuğa devam edersin" dediler. Müjdat Hoca, "Üzülme, bu kapı sana her zaman açık" dedi.

– Oyunculuk eğitimi almaya devam mı ettin?

Bir arayış içindeyken, çok güvendiğim Önem Günal Ajans'dan teklif alınca birlikte çalışmaya başladık. Kariyer planlamamı birlikte yapıyoruz. Yemek yapma konusunda nasıl ki ilk pilav yapma deneyimi çok önemlidir. Hatta halk arasında "Pilavı lezzetli yapan, her yemeği iyi yapar" derler. Bu nedenle ilk yer alacağım proje de çok önemli. Menajerimle birlikte gelen rolleri değerlendirerek bana uygun ve kariyerim için sağlıklı olanı birlikte seçeceğiz.

– Çok arkadaşın var mı?

Evet ama benim gerçek dostum Papatya adını verdiğim köpeğimdir. Hayvanları sevmeyen insanları da sevemez. En büyük düşüm bir fil beslemek. Keşke evim çok büyük olsa ve ben bir fil besleyebilsem.

– En son hangi romanı okudun?

En son Kristin Hannah'ın 'Bülbül' adlı romanını okudum. Savaşın dağıttığı topraklarda yaşamak, sevmek ve özgür olmak için zor kararlar alan iki kız kardeşin hayatını anlatıyordu.

– Formunu nasıl koruyorsun?

Tempolu yürüyorum, koşuyorum, pilates yapıyorum. Sabahları ılık suya limon sıkıp içerim. Yemeklerden önce bir bardak suya bir kaşık elma sirkesi karıştırıp yudumluyorum. Hayatımda hiç sigara içmedim.

– Takip ettiğin diziler, beğendiğin oyuncular var mı?

Şu sıralar internet dizileri ülkemizde fenomen oldu. Haluk Bilginer'in 'Masum' adlı dizisine bayıldım. Böyle bir internet dizisi benim için de güzel olurdu.