Pandeminin başladığı günlerde hemen tüm hastaneler pandemi hastanesi ilan edilince onbinlerce insana tek bir seçenek kaldı: Aile sağlığı merkezleri. Yaşlılar, kronik hastalığı olanlar, hamileler, işe giriş veya nikah için rapor isteyenler, hastalanan çocuklar... Buna zatürre ve grip aşısı hakkında bilgi almak isteyenler de eklendi. Salgının seyrinin kötüleşmesi, koruyucu ekipman eksikliği, izinlerin kaldırılması... Stresleri büyüdükçe büyüdü. En büyük korkularıysa değişmedi; sağlık çalışanlarına yönelik şiddet. Salgını bu kez aile hekimleriyle konuştuk.
HASTAYI GÖRMEDEN RAPOR YAZMAK BİZİ ATEŞE ATMAKTIR
Aile Hekimliği Çalışanları Sendikası Genel Başkanı Dr. Gürsel Özer/ İstanbul
Hastalar bizi arayıp "İlaçlarım neden gelmiyor" diye tartışıyor. Bizimle ilgisi olmayan konuların hesabı bizden soruluyor. Grip aşısı konusunda da çok sorun yaşadık. Özellikle yaşlı ve kronik hastalığı olanlarımızın aile sağlığı merkezine girip çıkmaması gerekiyor çünkü bize koronalı hastalar da geliyor. Ama e-nabız'ı kullanamayan pek çok kişi aşı hakkı olup olmadığını öğrenmek için defalarca merkezlerimize geldi. Hastalara mesaj atılarak aşı durumu bildirilebilirdi. Toplumun önemli bir kısmı birbiriyle sürekli temas halinde, böylelikle salgın asla azalmıyor.
Pandemi bireylerin inisiyatifine bırakılmaz ama bizde maalesef bu oldu. Kısıtlamalarla ilgili bazı kararlar sahadan kopuk alınıyor. Bunun en belirgin göstergesi Bilim Kurulu'nda herhangi bir aile hekimliği akademisyeninin, herhangi bir dernek ya da sendikanın olmaması.
Solunum yetmezliğine girene "Hastaneye git" denir. Ben bu insanların evine ilaç gönderemiyorum, onları hastaneye götüremiyorum. Telefonda "Nasılsınız" deyip onu görmeden ilaç yazdığım insanlarla yarın yüz yüze geleceğim. Hepsinde telefonum var. Yarın beni arayıp ilaç yazmamı istediklerinde ve "Önce muayene etmem gerekiyor" dediğimde şiddet vakaları iyice artacak. Hastayı görmeden rapor yazmak biz hekimleri ateşe atmaktır.
SALGINI ÖNEMSEMEYENLER YÜZDE 50'NİN ÜZERİNDEDİR
Dr. Alper Bağcı/ Antalya
İnsanlar hastanelere gitmeye korkunca bize müracaatlar arttı ama buna rağmen pandemiyle mücadele konusunda biz aile hekimleri, kimsenin aklına gelmedik.
Hastaneler randevulu çalışıyor ama aile sağlığı merkezleri için bakanlık henüz böyle bir karar almadı. 15 dakikada bir hasta alarak riskleri azaltmaya çalışıyoruz. Bazı arkadaşlarımız merkez girişlerinde triaj uyguluyor yani hastaya semptom soruyor, ateşini ölçüyor, ona göre içeri alıyor.
İnsanlar koronadan korktukları için hastalığı kabul etmek ve test yaptırmak istemiyor, "Griptir" diyorlar. Biz merkezlerimizde test yapamıyoruz. O nedenle hastaneye yönlendirdiğimiz hastaların hastaneye gidip gitmediğini bilemiyoruz. Hastaneler dışında başka test merkezleri de açılmalı ki kuyruklar oluşmasın.
Salgını önemsemeyen, inanmayan, kabul etmek istemeyenler yüzde 50'nin üzerindedir. Uzun süre rakamlar sadece hasta sayısı olarak verildi. Ölen ve durumu ağır olan hastaların sayısını ve ne yaşadıklarını daha yüksek sesle anlatmak gerekiyordu. İnsanlar belki ancak öyle daha sıkı önlem alırdı. Sekiz aydır "Maske-mesafe-temizlik", hep aynı şeyler söyleniyor. İnsan sürekli aynı şeyi duyunca, bir süre sonra duymaz olur. En az 15 gün hayatın tamamen durması, her yerin kapatılması gerekiyor.
PANDEMİNİN BAŞINDAN BERİ BANA PCR TESTİ YAPILMADI
Dr. Selçuk Ünal/ Denizli
Pandemi sürecinde aile hekimleri maalesef etkisiz durumda kaldı. Tüm destek ve yatırımlar hastanelere yapıldı; bize verilen görev, hastaları telefonla arama, telefonda ilaç yazma ve rapor verme oldu. Onlara telefonda hal hatır sormaktan öteye gidemiyoruz. "Nefes alamıyorum" diyene "112'yi arayın ya da hastaneye gidin" dediğimizde çözüm sunmuş olmuyoruz.
Her gün koronalı veya temaslı hasta görüyorum. Taşıyıcı olabilirim. Buna rağmen pandeminin başladığı günden beri bana PCR testi yapılmadı. Koruyucu ekipman verilmedi.
Bankada 15-20 dakika sessizce bekleyen insanlar sağlık kuruluşlarında beş dakika beklemeye tepki gösteriyor. Sağlık çalışanlarına hakaret etmek, şiddet uygulamak normalleşti. Savcıya yumruk atılsa sonucu ne olur, biliyoruz. Ama bize atılan yumruk mazur görülüyor.
ROLÜMÜZ SADECE HASTA ARAMAK GİBİ ALGILANIYOR
Dr. Ahmet Kandemir/ İzmir
Sağlık okuryazarlığı Türkiye'de sıkıntılı bir konu. Bu yüzden hastalarla çatışma yaşadığımız oluyor. Bize geliyor, "Televizyonda bir ilaç duydum, koronaya iyi geliyormuş. Bana onu yazın" diyor.
Hastalarla yaşadığımız tartışmalar, izinlerimizin kaldırılması gibi konular motivasyonumuzu kırıyor.
Pandemideki rolümüzün sadece hasta aramakmış gibi algılanması bizi üzüyor. Ek ödemenin sadece telefonla aramaya endeksli verilmesi çok rahatsız edici. Biz muayenelerin yanı sıra gebe ve bebek takipleri, kronik hasta takipleri, aşılar ve sayısız rapor talebiyle uğraşıyoruz.
Hastaların takibini yapmak için aradığımda "Eşimi neden arıyorsunuz? Kimsiniz" diyenler oluyor. Ahmet'i arıyorum, belki telefona Hasan çıkıyor... "Evdeyim" diyor, belki değil... Telefonda tedavi hiç doğru gelmiyor.
HAFTA SONU DAHİL TELEFONUM SUSMUYOR
Dr. H. T./ Adana
Hastaneler pandemi hastanesi ilan edilince pek çok kişi hastanelerden uzak durdu, aile sağlığı merkezlerine yapılan başvurular üçe katlandı. Borçlanarak ilaç alan ya da merkezlerimize gelemediği için ilaçlarını cebinden ödeyen, bir süre sonra o ilaçları ödeyemez hale gelen hastalarımız oldu. Bu durum aile hekimlerine başvuruların sayısını daha da arttırdı.
Muayeneler, aşı hizmetleri, gebe takibi, lohusa takibi, kanser taraması, evlilik raporu, işe giriş raporu, tüfek raporu, sporcu raporu, akli meleke raporu… Sizler kaldırımda yürürken öksüren bir vatandaş olduğunda iki sokak öteye kaçarken biz her gün odamıza öksüren, aksıran vatandaşlarımızı alıp onları tedavi etmeye çalıştık. Üstelik bunu yarım yamalak kişisel koruyucu malzemelerimizle yaptık. Bugün maskem var ama tek kullanımlık tulumum yok, yarın tulumum var, siperliğim yok... Oysa herhangi bir hastaneye gidin, pandemiyle ilgili-ilgisiz birçok kişinin tam korumalı dolaştığını görebilirsiniz. Çok dramatik. Biz aile sağlığı çalışanları da pandeminin başından beri en ön safta çalışan kahramanlarız. Bunun böyle bilinmesini istiyoruz.
Bizim bu dönemde işlerimizden biri de PCR testi pozitif çıkanları ve onların temaslı olduğu kişileri gün içinde arayıp sisteme veri girmekti. Filyasyon ekibi hastaya ilacı vermiş ama hasta ilacı, ne sıklıkla ve kaç doz kullanacağını bilmiyor. 60 yaşında bir hasta beni "Bana ilaç verdiler, böbreğime zararı olur mu diye sordum, bilgileri yoktu" diye arıyor. Hafta sonu dahil telefonum susmuyor.
Pek çok kişi geçmiş yıllarda grip aşısı yaptırmaktan imtina ederken bu yıl aşı sanki koronadan koruyacakmış gibi düşünüldü. Daha önce bu aşıyı yaptırmayan insanlar aşı sormak için iki günde bir aile sağlığı merkezine geldi. "Bizim komşuya vermişsiniz", "Amcamın oğluna vermişsiniz ama ben kanser hastasıyım" diye bizimle tartışanlar oldu. Biz, yarım milyona yakın sağlık çalışanı bu kışı da "Korona aşısı geldi mi? Bana var mı? Aşı nerede yapılacak" gibi sorularla geçireceğiz. Grip, nezle ve zatürre hastalığının semptomlarının koronayla benzer olması nedeniyle merkezlerimize başvurular da artacak.
Son Dakika › Magazin › 'En ön safta çalışan kahramanlarız bunun böyle bilinmesini istiyoruz' - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?