Ekranların sevilen haber spikerlerinden Ece Üner, hem yeni şiir kitabı hem de çektirdiği imaj fotoğraflarla adından söz ettiriyor. Gündemin ve sert siyasi tartışmaların nabzını tutan Üner'in aşkı, maneviyatı ve isyanı konu edinen şiirleri sevenlerinden ilgi gördü. Ünlü spiker hem TV'de görünen Ece'yi hem de gerçek kendini Milliyet'ten Tülin Açıkbaş'a anlattı.
- Bir habercinin şiir kitabı yazması ilginç… Ya da tam tersi bir durum mu? Nereden çıktı bu proje?
Acı duyabiliyorsan canlısın, başkasının acısını duyabiliyorsan insansın. Haberlerin acısı, duygusu, kokusu üzerime siniyor ve bedenimde zehir etkisi yaratıyor. İşte o zehri akıtmak için bir çatlak buldum, o çatlak kelimeler denizi. Kendimi kelimelerle rehabilite ediyorum.
Projenin nereden çıktığına gelince; aslında 9 yaşımdan beri kenara köşeye yazdığım mısralar vardı ama disiplinli olarak yazmaya başlamamın ilginç bir hikayesi var.
Takvimler 24 Ağustos 2013'ü gösteriyordu... Sezen Aksu'nun Açıkhava'daki konserine gitmiştim. Sahnede dedi ki; "İyi besteler var ama artık iyi güfte yok." Bir alındım, bir alındım... Kendime dert edindim.
Ertesi sabah uyanır uyanmaz iyi güfte yazayım diye yola koyuldum. Baktım içimden akıyor; harfler kelimelere, kelimeler mısralara, mısralar kıtalara, kıtalar şiirlere dönüp duruyor. Baraj kapakları o vesileyle açıldı, durdurmak da mümkün olmadı sonra.
- Kitap için çektirdiğiniz özel fotoğraflar ses getirecek sanatsal çalışmalar. Bu fikir kimindi?
Projenin fikir babası, Boyut Yayınevi'nin de babası çok kıymetli Bülent Özükan. 'Bir haberciden şair, zaten ezberbozan bir durum. Bunu iyice pekiştirelim, farklı bir konsept yaratalım.' dedi.
- Fotoğraflar siyah-beyaz, konsept neydi? Neyi anlatmaya çalıştınız?
Hayatın tezatını anlatmaya çalıştım. Ben 80 kuşağıyım, üretmekten ziyade, tüketmek işimiz. Sorgulamamak, protesto etmemek ve sığ yaşamak üzere programlanmış bir kuşak.
Hem içi boş hem de kendini aşırı mesele eden bir kuşak. İşte ben bundan nefret ettim. Samimi samimiyetsizliğin olduğu, kişilerin özünden çok fazla uzaklaştığı, hatta özüne ihanet ettiği bir sektörde çalışıyorum. Ancak insanoğlu maymun misali, tırmandıkça ayıplı yerleri açıkta kalıyor.
İşte ben hem bu kuşağın hem de hayatın tezatıyla alay etmek için kelimelere sığındım. Bir de siyah-beyaz, yani renkten yoksunluk, aynı zamanda sadelik.
"İNSANLARIN EKRANDA GÖRDÜĞÜ O ÇOK MAKYAJLI KADIN ÇIPLAK KALDI"
Olduğu gibi, olduğu kadar 'ben' yazmak, kalabalıkta çıplak kalmak, kendini ele vermek biraz da. İnsanların ekranda gördükleri o çok makyajlı kadın onların önünde makyajını sildi ve 'olduğu gibi' çıplak kaldı. Severler, sevmezler bilemem ama ben onlara kendimi açtım.
Siyah-beyaz aynı zamanda uçları temsil eder, griye yer yok. Aşksa dibine kadar, adaletse sonuna kadar, özgürlükse en yükseğe, mücadeleyse sonsuza kadar. Yani kitapta ortalama bir duygu bulamazsınız, tüm duygu durumlarının hakkı neyse köküne kadar anlatılıyor.
- Fotoğraflar şiirlerinizi anlatıyor diyebilir miyiz?
Diyebiliriz. Orada biraz meraklı, biraz düşünceli, biraz hüzünlü, biraz yorgun, biraz kaygılı, biraz öfkeli, biraz deli, biraz asi, biraz isyankâr, bazen tevekkül sahibi, hamken yanmaya gönüllü bir kadın göreceksiniz. Onların hepsi şiirlerimde de var.
- Kitapta, eşinize ithafen yazdığınız şiirler var mı?
Var tabii olmaz mı...
- Şiir yazarken nasıl bir ruh haline bürünüyorsunuz? Duygusal ve hüzünlü mü yoksa öfkeli ve kızgın mı?
Hepsi! Bir şiir yalnız o şiire giren değil, bir de girmeyen sözcüklerden meydana gelir. Dolayısıyla söylediklerim var, sustuklarım var. Ses var, sessizlik var. İsyan var, tevekkül var. Hayaller var, gerçekler var.
Şiir gelecek yüklü bir silahtır ve açık seçik bir protesto biçimidir. Anarşi vardır şiirde. En mükemmeli bile, kusursuzluğa ve katı gerçekliğe başkaldırıdır. Şiiri 'görmek' için gözünü kapatmak gerekir. Gözümü kapattığımda gerçekten ne hissediyorsam hepsi var.
- Ülke olarak zor bir dönemden geçiyoruz... Sizi izleyenlere birlik ve beraberlik adına nasıl bir mesaj vermek istersiniz?
Büyük usta Yaşar Kemal'den gelsin mesajım: 'Dağlar, insanlar ve hatta ölüm bile yorulduysa, şimdi en güzel şiir, barıştır.'
Gerçek Ece kim?
- Ece Üner, ekran dışında neler yapıyor?
Atlettim lisede, hâlâ koşuyorum. Yüzüyorum, dünyanın tüm adalarını keşfetmeye çalışıyorum, güzel yemekler yiyorum. Sık sık tiyatroya gidiyorum, sahafları geziyorum... Ruhumu ve bedenimi besleyen her şeyi yapmaya çalışıyorum.
TAKINTILI, VİCDANLI, ASİ VE ANAÇ BİRİ...
- Ekranda sert siyasi tartışmaları yöneten kadın dışındaki Ece nasıl biri?
Takıntılı, vicdanlı, kendine karşı acımasız, çalışkan, aşırı hassas, gülmeyi, güldürmeyi çok seven, sezgileri kuvvetli, asi ve anaç biri...
"İNSANLAR RICHTER ÖLÇEĞİ GİBİ"
- Kitabınıza ilgi nasıl?
Aslında şiir Türkiye'de yaygın okunan bir edebiyat türü değil. Ancak ekranda sert siyasi tartışmaları modere eden bir kadın ilahi-dünyevi aşkı, isyanı, anarşiyi, töreyi mısralara dökünce, yani kabuklarından ve kalkanlarından sıyrılıp onlara içini dökünce merak ettiler.
İnsanlar Richter Ölçeği kadar hassas. Samimiyeti hemen seziyorlar ve yaklaşıyorlar. Hayatı anlamlandırmak için sevdiklerime bir dost tavsiyesi bu kitap. Ayrıca sevdiklerime bir hitap şekli, onlarla konuşma, hesaplaşma, ruhumu açma... Kitapta çok fazla kelebek imgesi var. Herkes kelebeklere bakıp 'ne güzeller' diye düşünür. Ama o şekle kavuşmak için neler yaşamak zorunda kaldıklarını kimse bilmez.
Son Dakika › Magazin › Ece Üner: Kalabalıkta Çıplak Kaldım - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Yorumlar (4)