Geçen hafta Türkiye'nin dört bir yanından yangın haberleri geldi. Adana, Antalya, Kilis, Marmaris, Osmaniye, Didim ve Bodrum.
Bir ağacın yanmasına bin yandı yüreklerimiz... Evsiz kalanlar, hayvanlarına ağlayanlar... Ciğerlerimiz nefessiz kaldı!
Ben de Bodrum'da, yangının göbeğindeydim. Pina Adası ve Kuyucak'ı saran alevler Bodrumlunun derdinin üstüne dert ekledi! Herkesi derinden yaralayan güncel hadise bu yangın olsa da zaten dertliydi Bodrumlu. Yıllardır aşamadığı altyapı problemleri ve bitmeyen yapılaşma en büyük yara onlar için. Kalabalığı, trafiği derken susuz ve elektriksiz de kaldılar bu yaz. Meselelere yakından bakmak, sakinleriyle konuşmaktı yarımadaya gidiş sebebim.
KİMSE DURUP DÜŞÜNMEDİ
2018'de söyleşi yaptığım çevre aktivisti Filiz Dizdar "Değerlerimiz yapılaşmayla beraber bir bir yapıların altında kalıyor. Bazı yerlerde kanalizasyon yok. Toprağa karışıp suya akıyor. Hala çöpler yakılıyor. Altyapıyı yapmadan sürekli üstünü binayla dolduruyorlar, kaldırması mümkün değil, sonunda patlayacak. Bodrum'un fişi çekilmek üzere, herkes bir an durup düşünmeli" demişti. Aradan 3 yıl geçti, maalesef hiçbir iyileşme yok. Kimse bir an durup düşünmedi, Bodrum bugün felakete sürükleniyor. Yerlisi, yazlığı burada olanı, pandemide yerleşeni, tatilcisi ve çalışmaya geleni... Bodrum çok kalabalık. Trafik İstanbul'dan beter, sular neredeyse gün boyu kesik, elektrikler bir gidip bir geliyor. Bodrum'u Bodrum yapan koyları bile uzun yıllardır denize basılan fosseptik yüzünden tehdit altında.
Kent Konseyi Başkanı Arif Yılmaz "Denizle bağımız kopmaya başladığında burada hikaye biter. Bodrum ölecek diyoruz! İlla Marmara'daki gibi denizin kusması mı lazım? Yukarıdan siz göremiyorsunuz ama biz dalış yapıyoruz ve görüyoruz. Şu anda hakim rüzgarlar bir hafta mevsim normallerinin tersine dönerse kimse denize giremez. Şu anki rüzgarlarla Akdeniz'i kirletmekle meşgulüz" diyor.
19 yıl önce Adana'dan Bodrum'a gelen taksici Yusuf Bağlı, hem trafikten hem pahalılıktan dertli. Artık geçinemiyor ve 2 ay sonra sezon bitince Adana'ya geri döneceğini söylüyor.
FOTOĞRAFÇI ARKADAŞIM ŞAŞKIN
Bodrum Yarımadası'nda dört gün geçirdim. Aktivist, emlakçı, taksici, çiftçi, esnaf, yeni göç edenler, yıllardır burada yaşayanlar ve köylüleriyle konuştum. İstisnasız herkes şikayetçi ve üzgün. En çok da yarımadayı fotoğraflamak için birlikte gezdiğim fotomuhabiri arkadaşım Emre Yunusoğlu... Çocukluğunun ve gençliğinin geçtiği Bodrum'un sadece 3 sene içinde yaşadığı değişime çok şaşkın. Yol boyu bir yandan trafiğin durumuna hayret ederken, bir yandan başını çevirip "Burası ne zaman site oldu, burada bu evler yoktu, Gündoğan'ın tepesi ne zaman bu kadar doldu" diye bakakaldı.
Mumcular Barajı'na vardığımızda suyun seviyesi o kadar düşüktü ki dolu halini gözümüzde bir türlü canlandıramadık...
Emre'nin en iyi manzarayı çekebileceğimizi söylediği ve oradaki gençlik anılarını heyecanla anlattığı tepeye vardığımızdaysa yüksek duvarlarla çevrili bir site karşıladı bizi! Ondan sonrası derin bir sessizlik...
Not: Bodrum Belediyesi'yle genel durumu sormak için e-posta ve telefon yoluyla iletişime geçtik ancak baskı saatine dek cevap alamadık.
'İLK DEFA DOMATES SATIN ALDIM'
Fatma Kaldıran, köylü
Eskiden haftada iki gün su veriyorlardı bağ bahçe için, sonra bire düştü. Bu hafta onu da vermediler. Bizim köy kullanmak için suyunu kuyudan alıyor ama "O da yetmez artık" diyorlar. Şimdi mecburen bahçeyi de onunla suluyorum.
Her şeyimi kendim yetiştiriyordum, ilk defa dün domatesi satın aldım, kışlık salça yapacağım. Bütün bahçem kurudu.
'EVDE 10 DAMACANA YEDEK SUYUM VAR'
Fırat Güçer, işletmeci
Bu kış pandemide geldim Bodrum'a. 12 ay açık bir işletmede çalışmaya başladım. Artık mekanı depoda biriken suyla döndürüyoruz. Su varsa da elektrik olmuyor zaten. Gündüz bir ara su geliyor, akşamüzeri gidiyor, gece 2.30'dan sonra yeniden geliyor. Evde 10 damacana açılmamış içme suyum var. Doldurmak için suya denk gelemezsem mecburen içme suyuyla yıkanıyorum.
Mesela dükkanda gündüz kahve satamıyoruz, suyun tazyiki yetmediği için kahve makinesinin de basıncı düşüyor.
Sokaklar çöp içindeydi. Şimdi biraz daha toparlandı. Tüm bu koşullar içinde çalıştıracak eleman bulmak ayrı bir zorluk. Pandemi sebebiyle mesleği bırakan o kadar çok kişi oldu ki; garson açığı fazla. Çalışanlar yoğunluk sebebiyle yorgun. Bu şartlarda turizm çok zor. İstanbul'dan bir farkı yok buranın. Bodrum'a bu kış geldim ama benim için güzel bir deneyim oldu, kalamayacağımı anlamış oldum!
Bodrum'un tüm sıkıntılarına bir de yangın eklendi. İnsanlar çaresizlikle yangını izledi.
'SON 15 AYDA EV KİRALARI YÜZDE 100 ARTTI'
Oğuz Bayramoğlu, gayrimenkul danışmanı (KW Türkiye)
Kiralama ve satın alma taleplerinde artış var ama kiralamada daha fazla. Pandemi döneminde daha çok işini uzaktan yönetebilen kişiler geldi. Bu süreçte belli bir kitlenin ileride Ege'ye yerleşme hayallerini öne çektiğini gördüm.
Son 15 ayda kiralarda yüzde 70 ile yüzde 100, satılıklarda da yüzde 30 ile yüzde 50 oranında artış oldu.
12 ay yaşamaya uygun bölgeler talep görüyor. Bitez, Ortakent, Konacık, Turgutreis başta olmak üzere tüm Bodrum Yarımadası ve merkez talep görüyor. Hebil-Yalıkavak hattı en pahalı bölge; denize cepheli parsellerde metrekare birim fiyatları Türkiye'nin en pahalı hattı oldu.
'GELENLERİN ŞEHİRLEŞME ÇABASI BENİ RAHATSIZ EDİYOR'
Ezgi Işıtan, sanatçı
26 senedir, 8 yaşımdan beri Bodrum'da yaşıyorum. "İn cin top oynuyor" diye bir laf vardır ya, o zamanlar kışları annem "Top oynayacak in ve cin yok" derdi hep. İnsanlar 6 ay yazın çalışır, kışın da 6 ay o parayla yaşardı.
Şu an gözde olan Yalıkavak'ta o zaman minibüs bile yoktu. Özel bir çocuk tiyatrosuna gidiyordum orada, annem "Hava kararmadan Bodrum merkezde olun" derdi. Çok tenhaydı her yer. 2001'den sonra bir hareket başladı Bodrum'da, ufak ufak kış sezonu da hareketlendi. Bu kadar hunharca kalabalıksa son 5 senede oluştu. 2 yıl önce de kalabalık vardı ama trafik olmazdı. Şimdi Bodrum'un trafiği İstanbul'dan farksız.
'KİRAM 3.5 KATINA ÇIKTI'
Pandemiyle birlikte nüfus iyice arttı. Büyük şehir insanları Bodrum'a yerleşti. Gelenlerin şehirleşme çabasından çok rahatsızım. Çocukluğumun geçtiği nahif Bodrum'dan eser kalmadı, lezzeti kaçtı. Kentin dokusu da bozuldu. Annem ve ben çalışmak zorundayız, ürettiğini satan insanlarız. Piyasayı o kadar yükselttiler ki benim dükkanımın kirası 100 bin lira oldu. 1 yıl içinde 30 bin liradan 100 bin liraya yükseldi. Böyle bir oran yok!
Maalesef sezon sonunda kapatıyorum, mal sahibi "Sen git, ben burayı daha yüksekten kiraya vereceğim" diyor. Keza ev kiraları da aynı şekilde, mülk sahipleri sürekli kiraya zam istiyor. Yaşadığımız yer için başka bir alternatifimiz olmadığı için de zamlara boyun eğiyoruz.
Sular devamlı kesik, trafolar bu gücü kaldırmıyor, elektrikler de kesiliyor. Çöp sorunu ayrı bir dert. Bir sabah dükkanımı açmaya geldim ve kapımın önünde bir çöp yığını buldum. Sabah 8'i 10 geçiyordu, çöpler toplanmamış ve sokak yıkanmamıştı. Bahsettiğimiz yer Bodrum Barlar Sokağı! Belediye yetişemiyormuş, böyle bir açıklama olamaz.
'İNŞAATA, TOZA DUMANA KİMSENİN TAHAMMÜLÜ YOK'
Arif Yılmaz (Bodrum Kent Konseyi Başkanı)
Muğla Su ve Kanalizasyon İdaresi'yle (MUSKİ) yaptığımız görüşmede 400 bin kişinin göçünden bahsedildi. Aboneliklerden ve su saatlerinin çalışmasından rakam anlaşılıyor. Bodrum'un 185 bin de kendi nüfusu var... 585 bin kişi artık yaz-kış Bodrum'da. Ancak kapasite yetersiz.
Bodrum, Mumcular Barajı'ndan su alıyor, Çamköy Havzası'ndan çekiyor ve bir de Geyik Barajı'ndaki termik santralı soğutmak için kullanılan sudan 5 milyon metreküp fazla su bize tahsis edilmiş durumda. Üstelik Geyik Barajı'nın suyu, arıtmadan geçmesi gereken çok kötü bir su. Karıştığı zaman diğer suyu da bozuyor.
ATIKLAR DENİZE...
Arıtma kapasitemiz yetersiz. Türkiye'nin en fazla gelir getiren üçüncü turizm bölgesi Bodrum, buna rağmen Turgutreis'te arıtma tesisi daha bu sene yapıldı. Yani biz 40 yıldır buraya gelen milyonlarca insanın atığını denize basıyoruz. İlla Marmara'daki gibi deniz kusunca insanlar farkına varıyor bunların.
Mutlu olmayan insanlar turist ağırlayamaz. Bizim burada yerlisi olarak yaşamsal haklarımız engelleniyor. Bodrum, tarihi boyunca su sıkıntısı çeken bir yer, sarnıçlarından belli. Biz hala golf yatırımı yapıyoruz, havuz dolduruyoruz.
Bütün altyapı ve kapasite planlamaları yapılıp bitene kadar Bodrum'da yapılaşmaya 'dur' denmeli. Denizinden arıtmasına, suyundan trafiğine kadar Bodrum'u rehabilite etmemiz lazım. Eğer durulmazsa, Bodrum'u felaket bekliyor.
Bodrum her taraftan saldırı altında. Kıyılar işgal altında, insanlar denize girecek yer bulamıyor. Burada yaşayan insanlar artık mutsuz. Açık hava şantiyesine dönüştü sanki. Turgutreis'te arıtma tesisi için yollar kazıldığında dahi insanlar isyan etti; toza dumana, inşaat görmeye kimsenin tahammülü kalmadı. Bitmek bilmeyen inşaatların içinde biz nasıl turizm yapacağız? Şimdi bir de "Doğalgaz getirelim" diyorlar. Şehirden buraya geliyorlar ama burada da şehirdeki tüm imkanlarını istiyorlar. Biz şehirleşmek istemiyoruz, dünya slow city'ye (yavaş şehir) dönerken biz neden şehirleşelim?
Burada yerel halk olarak elimizden bir şey gelmiyor. Belediye başkanı seçiyoruz, yapılaşma için yetkisi yok. Muğla Büyükşehir Belediyesi de keza öyle, kıyılardaki yetkisi yüzde 15'i geçmiyor.
Yeni yapılaşmalara çevre dostu bina olma zorunluluğu, su deposu yaptırma gibi birçok şart konulabilir meclisten geçirilerek. Sonrasını biz kontrol ederiz.
Bodrum'un plajlarında da iğne atsan yere düşmüyor.
'BARAJIN SUYU BODRUM'A VERİLDİ, TARLALAR KURUDU'
Fatma Türk, çiftçi (Bizim Bostan)
Geçen sene de su azdı ama artık 10 günde bir su veriliyor. Domateslerin hepsi kurudu. Bizim buranın toprağı çok kurak, 10-15 günde bir verilen su yetmiyor. Çoğu insan tarlasını biçti ve bıraktı. 12 dönüm tarlamızı kuyu suyuyla idare etmeye çalışıyoruz. O da bitmek üzere, sinyal veriyor. Bütün suyu Bodrum'a verdiler, bize bir şey kalmadı. Bodrumlular suyumuzu bitirdi. Köylüyü dinleyen yok.
Her yere havuz yapıyorlar, denize neden girmiyorlar? Golf sahası yapacaklarmış, her yeri çimlendiriyorlar. Bodrum'da çim mi olur? Otellerin bahçelerine yöresel, su istemeyen badem ağacı diksinler. Zaten kurak bir iklimi var buranın, bu şartlarda kimseye yetmez.
TARIM ORADA ÖLDÜ
30 yıldır burayım. 25 yıl önce burada baraj yoktu, ovanın kendine ait güzel bir akarsuyu vardı. Normalde yağmur yağıyordu ve su birikiyordu, toprak suya doyunca da susuz tarım yapıyorduk. Baraj geldiğinden beri hiç su birikmiyor tarlalarımıza. Tarım orada bir öldü zaten. Domates, börülce, nohut, kuru fasulye, karpuz... Hepsi sulamadan yetişiyordu. Böyle olunca, toprak susuz kalınca bize iş çıktı. Her hafta sulamak, sulayınca biten otları çapalamak gerekiyor. Onlara da alıştık ama bu defa da su bitti.
Çiftçilik yapan Ayşegül, Fatma ve Cevdet Türk.Baraj suyuna da saat koymaları gerekiyor. Köy içinde arıtmaya tarlası yakın olan suyu açar, 10 dönüm kendi tarlasını sularsa sabaha kadar 10 dönümde boşa su akar. Sonra da aşağı tarlalara su kalmaz. Ama saat koyarlarsa kimse suyu boşa harcayamaz. Hem de kanalda her gün su olur, ihtiyacı olan kullanır, olmayan kullanmaz. Şimdi dönümüne 60 lira ödeniyor. Damlama sistemiyle suluyoruz biz, organik tarım yapıyoruz.
İlaçsız, gübresiz salatalığı 8 liradan 2 liraya düşürdüm pazarda. Artık müşterilerim o trafiği göze alıp Bodrum pazarına gelmiyor. 20-25 kişilik müşteri grubumuz var, her hafta onlara gönderiyoruz.
Son Dakika › Magazin › 'Durmamız, Bodrum'u rehabilite etmemiz lazım!' - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?