Romanınızda Cahide Sonku'nun hayatını çok detaylı bir şekilde anlatıyorsunuz… Kaç yıllık bir araştırmanın ürünü? Kaç yılda yazdınız?
Aslında hafızam güçlüdür ama bir unutkanlığımın neticesinde Cahide'yi yazma fikrini buldum. BU şamadan sonra araştırma yapmam altı ay kadar sürdü. Onun hakkında yazılmış her şeyi okudum; hepsi de birbirine benziyordu. Çoğu "copy+paste" yazılardı. Daha önce Cahide Sonku'nun hayatı süreli yayınlar ve anı kitapları taranarak yazılmamıştı. Aylarca arşiv taraması yaptım, hiç bilinmeyen hikayeleri ulaştım. Arşivde Cumhuriyet, Hürriyet, Milliyet, Akşam gazetelerinin onlarca yıllık, ilgili bölümlerini, tek tek taradım. Epeyce hatırat hatmettim. Sırf onun oynadığı oyunların listesini çıkarabilmek için 40 yıl süresince yayınlanmış çeşitli tiyatro ve Darül Bedayi dergilerinki oyun ilanlarını taradım. Tüm malzemeyi bulduktan sonra 60 sayfalık bir özet çıkardım ve ona sadık kalarak, 1,5 yılda 704 sayfalık bir roman yazdım. Tüm serüven 2 yıl sürdü.
Neden Cahide Sonku'nun hayatını yazmak istediniz?
Bunu bilerek yapmadım, hayat Cahide'yi bana sunup önüme attı. Benim romancılığım gerçek olayların veya olguların üzerine kuruludur. Gerçek hayattan güçlü kadın bulup yazmayı arzuluyordum. Bunun için ilk olarak Afife Jale'yi seçtim. Onun hakkında gereken bilgileri topladıktan sonra, son bir kitaba ulaşmaya çalıştım ama başaramadım. Eskiden yayınevi yöneticiliği yapardım ve orada birkaç yüz kitabın yayıncılığını yapmıştım. Bunlardan biri de Afife Jale'nin hayatının bir kesitini anlatan çalışmaydı. Fakat kitabı bir türlü bulamıyordum. İnternette bile izine rastlanmıyordu. Çok garip bir durumdu. Eski çalışma arkadaşlarıma sordum ama benim dışımda hatırlayan yoktu. Birden elimdeki son kitabı sevgilimin annesine hediye ettiğim aklıma geldi. Hemen telefona sarıldım ve durumu anlattım. Bir iki gün sonra telefonum çaldı ve ona verdiğim kitabın Afife Jale'yi değil Cahide Sonku'yu anlattığını söyledi. Şaşırmıştım. Yıllar içinde zihnim bana oyun oynamıştı. Agah Özgüç'ün yazdığı o kitap tekrar elime geçtiğinde kapağına baktım "Cahide Sonku; Peçete Kağıdındaki Anılar!" yazıyordu… O an şimşekler çaktı zihnimde; yeni bir fikri unutkanlığım sayesinde bulmuştum. BU olaydan yıllar önce, Alyon geçidinde yazı yazmak için kullandığım daire, Cahide Sonku'nun hayatının son dönemini geçirdiği yerdi. O yakınlık, yayıncıyken kitabını yayımlamama neden olmuştu. Özetle söylersem; Cahide'nin romanını yazmaya ben karar vermedim, sadece rastlaştığım ayrıntılara dikkat ettim.
Ne kadarı kurgu ne kadarı biyografi?
Kitapta anlatılan her şey gerçek ama bu bir biyografik roman. Sadece araştırmaya dayalı "sıralanmış" kuru bilgiler yok. Edebiyat aracılığıyla yaratılmış bir dünya var romanda. Yani gerçekliğin yeniden üretilmesi var. Cahide'nin hikayesi gerçek ama yeniden üretilmiş bir "gerçekliğe" dayanıyor. Okurlara eserimi sıkıcı bir araştırmacının yazdığı biyografi olarak değil de roman olarak okumalarını tavsiye ederim. Çünkü bu bizim Cahidemiz.
Cahide, nasıl bir aileye doğuyor? Aile ilişkileri, başarısı arttıkça nasıl değişim gösteriyor?
Cahide 1916 yılında doğdu. Bunu zamanında yayınlanan ama sonraları unutulan röportajlarında kendisi aktarıyor. Ne yazık ki, doğum tarihi bile yanlış biliniyor ve 1919 sanılıyor, buna Zincirlikuyu'daki mezar taşı dahil. Yine kendi aktardığına göre Osmanlı komutanlarından Çorapsız İbrahim Paşa'nın torunu. Aile sonra İstanbul, Fatih'te yaşıyor. Erken yaşta baba evi terk edince, bu ruhunu bir hayli örseliyor. Dedesinin yanında büyük bir konakta yaşarken, bir yangınla her şeylerini kaybediyorlar. İşte o noktadan sonra kötü talih ömrü boyunca onu hiç yalnız bırakmıyor.
"Ruhunun onay beklediği", ta ilkokul öğretmeni tarafından yapılan bir tespit… Bu hali ömür boyu devam mı etti? Hangi anlarda ruhunun onaylandığını hissetti? Ona o iç huzuru veren ne oldu?
Gezegenimizde hiçbir canlı, dünyaya insan kadar eksik gelmez. Kabul etmemiz gerek ki adeta prematüre doğarız. Her insan, varoluşunu tamamlayıp, eksiklerini gidermek zorundadır yoksa yaşayamaz. Bir aslan birkaç ay içinde avlanabilecek duruma gelir. O doğuştan aslandır. Bir kuş kısa sürüde uçar ve hayatını kurar. Bir ağaç dünyaya ağaç olarak dünyaya gelir. Bir tay, doğduktan üç beş dakika sonra memeye gider ve emer; bir iki sendelemenin ardından bırakın yürümeyi, tehlike anında koşmaya başlar. Oysa insan yavrusu, dünyaya insan olarak gelmez, bedenini yıllar içinde tamamlamak zorundadır. İşin tuhafı insan türünün ruhu da eksiktir. İşte bu noktada dış dünyayı keşfederek büyür ve onu yücelten en önemli ögelerden biri başkalarının "onayı"dır. Psikiyatristlerin uzun teorilerinde anlattıklarını abartarak söylersek; aslında insan türünün en büyük arzusu onaylanmaktır. Çünkü eksikliğini tamamlayıp, bunu teyit etmemiz gerekir. Romanın başında yaptığım Yaşar Kemal alıntısının nedeni de tam da bununla ilgili; "Çünkü insan kendinde başlayıp kendinde bitiyor!"
Cahide'nin kendi el yazısıyla kaleme aldığı anılarında, verdiği demeçlerde, röportajlarında "onaylanma arzusunun" çok güçlü olduğunu gördüm. Bu aynı zamanda oyunculuğa başlama nedeniydi. Dönüp kendi iç dünyanıza bakarsanız bu herkeste vardır; benim yazma nedenim sizin gazetecilik nedeniniz de bu olmalı. Cahide kendini oyunculukla tamamlayamaya çalışan bir insan yavrusuydu.
Kitabı, Cahide'nin hayatına giren erkeklere göre bölümlere ayırmışsınız. Bunun nedeni merak ediyorum. Bir de her bölüm/her ilişkisi bir öncekinden ağır sınavlarla dolu sanki… Sizce hangi erkekte gerçek aşkı ve mutluluğu bulmuştu?
Uzun süren araştırmalarımın sonunda malzemenin çok karmaşık olduğunu gördüm. Bu karmaşık hayatı bir zemine oturtmak gerekti. Evet üniversitede yazarlık bölümünde okumuştum, evet mesleğimde epeyce deneyimim vardı, evet Yaşar Kemal bana "Türkçenin en iyi romancılarından" demişti ama topladığım malzeme karmaşıktı, kendimi çaresiz hissediyordum. İşte o noktada şunu fark ettim; Cahide gerçekten köksüz yaşıyordu, oradan oraya savruluyordu ve yanında hep bir erkek vardı. Bunu anladığım an romanı nasıl yazacağımı da bulmuştum. Onun hayatını altı bölüme ayırdım. İlk yılları, yaşadığın dört ayrı aşk ve herkesin diline pelesenk olan son yılları.
Cahide, sizin de dediğiniz gibi yaşadığı her aşkta yeni bir sınav vermişti. Talat, ilk aşkıydı, hazırlıksız yakalanmıştı. Parseh, bir rüyaydı, bir peri masalıydı. Demokrat Partili İhsan'la yaşadıkları "mantık evliliğiydi" ve Cahit karşısına çıktığındaysa birbirlerini epeyce geç kalmışlardı; asla toparlayamadılar.
Kendi aktardığına göre en büyük aşkı Parseh'ti… Onunla mutluydu ama o yılar savaş zamanıydı. Dünyanın tüm ulus devletleri kendilerinden olmayanları istemiyordu. Almanya, İngiltere, Fransa gibi Türkiye de azınlıkları "öteki" sayılıyordu. Cahide'nin en büyük aşkı ile arasına varlık vergisi girince dünyası yıkıldı. Ruhu rencide oldu bir daha toparlanamadı. Eksiklik duygusu onu sarıp sarmaladı.
Nazım Hikmet'le özel bir dostlukları vardı… Bu dostluğu anlatır mısınız?
Pek bilinmez ama Nazım Hikmet Ran'ın yurtdışına "sürgünlüğe" gidişi için yardım edenlerden biri de Cahide Sonku'ydu. Gitmesi için çok büyük maddi destekte bulundu ve DP'lilerin Nazım'ı öldürmek istedikleri bilgisini şaire verenler arasındaydı. Dostlukları 1930'lu yıllara dayanıyordu. Türk sineması yeni yeni doğarken, efsanevi yönetmen Muhsin Ertuğrul bey, senaryolarını Nazım Hikmet'e yazdırıyordu. Nazım, bunları takma isimle yapıyordu, Cahide de oynuyordu. Aysel; Bataklı Damın Kızı (1932) ilk köy draması olarak perdelere yansıdığında, yer yerinden oynadı. Senarist Nazım idi, Cahide, o filmde pek güzeldi. Tüm bunlar ayrıntılarıyla romanın fonundaki hikayelerde var. Daha fazla spoiler vermeyeyim isterseniz.
Türkiye'nin ilk kadın yönetmeni aynı zamanda… Kendi yapım şirketini kuruyor ve kamera arkasına geçiyor? Başarılı oldu mu yönetmen ve yapımcı olarak? O zamanlar film sektöründe kadınların yeri var mıydı?
Evet, ilk kadın yönetmeniydi. Bazı araştırmacılar Seyfi Havaeri ile kotardıkları Fedakar Ana (1949) filminde Cahide'yi yönetmen olarak kabul etmez. (Ben ederim.) Bu durumda bile, sonraki filmiyle yine Türkiye'nin ilk kadın yönetmeni yine odur.
Hem yönetmen olarak hem de yapımcı olarak çok başarılıydı Cahide. Gerek "Vatan ve Namık Kemal" (1951) filminde gerekse Zeki Müren'in başrolünü oynadığı Beklenen Şarkı'da (1953) yapımcılığını zirveye çıkarmış ve bir hayli gişe başarısı elde etmişti. Öyle ki, şahane senarist Sadık Şendil'e büyük fırsatlar vererek; Yeşilçam'ın gelecek yıllardaki yönelimini belirlemişti. O kadar vizyon sahibiydi. Ne de olsa Muhsin Ertuğrul'un öğrencisiydi.
O zamanlar film sektörü tam da dediğiniz gibi erkeklerin elindeydi, Cahide ise bu kasvetli piyasada çok kudretli bir kadındı.
Kızı Ender'le nasıl bir ilişkisi vardı?
Tam Cahide'lik olaylar bunlar. Kızıyla ilişkisi hep sorunluydu. ya yoğun bir kabullenme ya da yoğun bir ayrılık yaşıyorlardı. Belki de ailesinden gördüklerini yapıyordu; bilemeyiz. Fakat kızı Ender ile ilişkisi hep çok "yamuk"tu.
Ve son yılları… İbretlik öykü diye nesilden nesle aktarılan "sonu" ile ilgili ne söylemek istersiniz?
Evet Cahide çok sık "ibret hikayesi" olarak anlatılır. Bu çok sıkıcı ve klişe bir durum. Hele onunla ilgili tiyatro oyunları yok mu? Biri dışında tamamında arabesk bir duygu gelip kalbinizin üstüne oturur. İclal Aydın hanımefendi kitabın önsözünde bunu pek güzel izah etti. O da çocukken ibret hikayesi olarak izlemiş Cahide'nin hayatını. Ama sonra onunla ilgili her yazılanı okuyunca, ne muhteşem kadın olduğun keşfetmiş. Şimdi kızına ve onun kuşağına Cahide'yi tanımaları için öneriyor. Ben de aynı biçimde düşünüyorum. Cahide çok kudretli, çok zeki, üstün yetenekli bir oyuncu fakat bir melek kadar kırılgan bir ruha sahipti ve ömrünün son deminde parıltılı hayatı reddetti. Bunu Atilla Dorsay eski yazılarında çok güzel anlatır. Sayın Dorsay, çok feyz aldığım biridir: O düşmemişti; Şehir Tiyatroları'ndan emekli maaşı vardı, kirasını ve meyhane parasını ödemeyi başarıyordu. Bütün bunlar bir tercihti.
Diyaloglara kadar çok detaylı bir çalışma var romanınızda; ileride dizi olarak izler miyiz Cahide'yi? Var mı öyle bir projeniz?
Kimseler pek farkında değil ama dizi film ile sinema filmi birbirinden çok farklı türler. Evet hem yazar ve hem senaristim. İçimdeki senariste sorduğumda o bir dizi yazarı gibi hissetmiyor kendini; onun büyük heyecanı sinema. Dolayısıyla bu romanın, antenden yayın yapan televizyon kanallarında dizi olmasına asla izin vermem. Ama dijital yayınların artmasıyla sinema filmleri ile dizi filmlerin ayrıştığı alan epeyce flulaştı. O yüzden internet platformlarında dizi uyarlaması olabilir.
Şimdiye kadar dört ayrı teklif aldık; aramızda değerlendiriyoruz. Çok güçlü şirketlerden biri film yapmak istedi, bir başka büyük şirket yine dijital bir platforma sunmak istiyor. Amerikalı ortakları bulunan bir yapımcı ve bağımsız filmler yapan bir yönetmen talip. İclal hanım, menajerim Tülin Berk ve sıkı dostum, süper yapımcı Bahadır Atay'a danışarak durumu değerlendiriyorum.
Cahide Sonku ile karşılaşıp, sohbet etme imkanınız olsaydı, ona ne derdiniz?
Neden bu kadar erken doğdunuz, Cahide Hanım. Ama neyse ki, annemin çocukluğu size çok yakın bir semtte geçti. Belki annem daha çocukken Şehremini'de karşılaşmışsınızdır! Çünkü öz teyzeniz gibi annemin evi de Çapa ilkokulunun hemen yanındaydı. Ama siz romantik hikayeleri pek sevmezsiniz; bana Bursa'da tütün eksperliği yapan Sadık Şendil'den nasıl büyük senarist yarattığınızı anlatın.
Son Dakika › Magazin › 'Cahide ' Düşmemişte', bu onun tercihiydi' - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?