Bu Oyun Seyircilere Terapi Gibi Geliyor - Son Dakika
Magazin

Bu Oyun Seyircilere Terapi Gibi Geliyor

Bu Oyun Seyircilere Terapi Gibi Geliyor

'Pandaların Hikayesi' adlı oyun ile günümüzde yaşanan kaosa aşk üzerinden gönderme yapılıyor.

05.11.2012 06:03  Güncelleme: 07:55

Önceki sezon 'Hanımın Çiftliği' dizisinde birlikte rol alan Ebru Özkan ve Caner Cindoruk, bu kez tiyatro sahnesinde bir arada. Özel yaşamlarında uzun süredir birlikte olan ikili, Oyun Atölyesi'nin yeni oyunu 'Pandaların Hikayesi'nde de iki sevgiliyi canlandırıyor. Özkan ve Cindoruk, budizm felsefesiyle yoğrulan ilginç bir aşk hikayesini anlatan oyunu GÜNAYDIN'a anlattı.

GÜNÜMÜZ AŞKLARINA GÖNDERME

'Pandaların Hikayesi' nasıl bir oyun?

EBRU ÖZKAN: Oyunun içinde birçok şey var; bu evrensel bir oyun. İki kişilik aşk üzerinden pek çok şeyi anlatıyor. Kendini, evreni ve var oluşunu unutmuş erkekle, erkeğe insan olduğunu hatırlatan kadının hikayesi.

CANER CİNDORUK: Aslında modernizme, Batı yaşamına ve günümüzdeki hayata sıkı bir eleştiri var oyunda. İnsanların günümüzde, birçok duyusunu kaybettiğini, dilin bir çok şeyi yok ettiğini, emperyalizmin, kapitalizmin ve hızlı tüketimin insandan birçok şeyi aldığını, bu durumdan özümüzü hatırlayarak Doğu felsefesiyle kurtulabileceğimizi anlatan bir metin. Asıl bu oyunla, şu an yaşanan kaosa aşk üzerinden bir gönderme ve önerme yapıyoruz diyebilirim.

Neyi sorgulatmaya çalıyorsunuz?

E.Ö.: Maddecilikten, şiddetten, cismiyetten uzak durulmasını... İnsanların bu şekilde daha iyi hissedeceğini. Kendimizi dinlememiz gerektiğini. Başkalarının yarattığı kaosu ve şiddeti kendi bünyemizde barındırmamamız gerektiğini söylüyor ve sorguluyoruz.

kendimizi sorgulu yoruz

Oyun, seyircide ne gibi bir iz bırakıyor sizce?

C.C.: Aslında gerçek gibi görünüp bir masal ve büyü izlenimi yaratıyor. Seyirci oyundaki tüm anlam ve kavramları tümüyle anlamayabilir ama önemli olan onlarda bir enerji bırakmak. O dönüşümün ve değişimin tadını, sinerjisini seyirciye aktarmak istiyoruz. Şimdiye dek oynadığımız oyunlardan sonra gördüğümüz manzara, oyunun insanlara bir dinginlik, terapi ve şifa gibi geldiği yönünde. Bize gelen yorumlarda "Bu oyun bizde bir şifa yarattı. Yeniden bazı şeyleri hatırlamaya ve hissetmeye başladık" diyorlar.

E.Ö.: Sorgulatıcı bir oyun olması çok güzel. Biz bile oynarken kendimizi sorguluyoruz. Metni ilk okuduğumuzda tuhaf bir duygu hissettik önce. Çözümleyemediğimiz imgeler simgeler ve nesneler olduğu için, biz de anlamlandırmaya çalıştık. Biz de bu oyun sayesinde kuantum fiziği ve Zen budizmiyle ilgili çalışmalar okuduk.

Siz ne gibi çıkarımlar elde ettiniz?

C.C.: Oyunun çok güzel cümleleri var. Kadın erkeğe daha yavaş, daha samimi, daha zarif olmasını öğretiyor. Aslında bu, günümüz insanlığının en büyük zaafı. Biz birbirimize bağırıyoruz, dinlemiyoruz. Her yerde şiddet ve çatışma var. Bu oyunda ise bunların hiçbiri yok. Oyun insanın kendisini sorgulamasını istiyor.

AŞK ÖRGÜTLENMEDİR

Günümüz aşklarının temel sorunu ne sizce?

C.C.: Tüketimin hızlandığı dünyada aşk da çok çabuk tüketiliyor. Aşkın gerçekten yaşandığını düşünmüyorum.

E.Ö.: Sadece aşk değil bütün duygular çok çabuk tüketiliyor. Sevgi, saygı... İki kişi birlikte aynı dili konuşuyorsa sorun olmaması lazım ama kafamızda yarattığımız o kalıplara uygun hareket etmek bizi de kısıtlıyor. İlişkiler, aşklar bir süre sonra sıradanlaşıyor, alışkanlığa dönüşüyor.

C.C.: Oyunda, aşkın ölümü bile nasıl yanıltabileceğini araştırmak istiyor adam. Ben de insanlığın öldüğünü düşünüyorum. Bu ölmüşlüğü, aşkla nasıl değiştirip dönüştürebileceğimize gönderme yapıyor. Bir aşkın insanları gerçekten dönüştürebileceğini biliyoruz. O yüzden aşk örgütlenmedir.

Kadını yücelten bir tarafı da var oyunun...

E.Ö.: Kadın toparlayıcı ve düzensiz bir yaşam süren adamı evine çeken, kendisiyle barıştıran bir rolü var. Oyunda adama dair bilgiler veriliyor ama kadının adı ve kimliği yok çünkü kadının varlığı bile yeter. Kadın, adama içindeki sesi duyması için ihtiyacı olanları öğretiyor.

#Sayfa#

OYUNCULUKTA İYİ GİDİ YORUM

Altın Koza'daki sunuculuğunuz çok eleştirildi. Bununla ilgili ne diyeceksiniz?

C.C.: Ben sunucu değilim, Altın Koza'da performansım düşük olabilir; hazırlık aşamasında da sıkıntı yaşadım. Annem rahatsızdı, onun etkisi de vardı. Sahnedeki durumumu ben kendim de eleştirdim. Sadece benim üstüme çok fazla gelindiğini düşünüyorum. Hepimiz insanız, hatalarımız ve heyecanlarımız olabilir. Yapılanlar beni kırdı ama birçok oyuncu büyüğüm benim arkamda durdu.

Monica Bellucci'yle 'Gergedan Mevsimi'nde rol adınız. Ayrıca iki sinema filminiz daha gösterime girecek.

C.C.: Bahman Ghobadi gibi hayran olduğum bir yönetmen ve Monica Bellucci gibi bir dünya starıyla çalışmak çok güzel bir deneyim oldu. 'Elveda Katya' filminde çocukluğumun jönü Kadir İnanır'ın gençliğini oynamak benim için çok kıymetliydi. Bu konuda mütevazılık yapmayacağım, oyunculuk anlamında iyi gittiğimi düşünüyorum.

BİZ EVLENMEYE DEĞİL DAYATMAYA KARŞIYIZ

Özel hayatınızda birlikte olmanın avantajını sahnede yaşıyor musunuz?

E.Ö.: Mutlaka avantajı vardır; birlikte oynamamızın oyunumuzu yükselttiğini düşünüyoruz. Sonuçta tanıdığın, dilini bildiğin biriyle oynamak her zaman sahnede avantaj sağlar. Bu oyuna başlarken de, birbirimizi tanıma gibi bir çabamız olmadı; hemen oyunla ilgilenmeye başladık. Aksi durumda, oyuna başlamadan önce karşındakini tanımaya biraz vakit ayırman gerekiyor.

EBRU BENİ ELEŞTİRİR

C.C.: Sahnede karşılıklı oynamamız, birbirimizi çok sıkı şekilde eleştirme hakkını veriyor. Beni oyunculuk konusunda Ebru'dan daha net kimse eleştiremez. Biz bu konuya profesyonel yaklaşıyoruz.

Evlilikle ilgili ne düşünüyorsunuz?

E.Ö.: Evlilik toplumsal bir sembol. İş imzaya kalmış olsaydı, bizim bütünlüğümüzün bir anlamı olmazdı. Herkesin beraber olduğumuzu bilmesine gerek yok; bizim bilmemiz yeterli. Biz ruh, kafa ve düşünce yapısı olarak birbirimize yetiyor muyuz, önemli olan bu. Hiç tanışmayan insanlar imza atıp sonra birbirilerini öldürebiliyorlar. İmza atmadan da böyle mutlu yaşanabileceğini gösteriyoruz.

C.C.: Biz evlilik kurumuna karşı değiliz yanlış anlaşılmasın. Biz dayatmalara karşıyız.

E.Ö.: Evliliğin toplumsal bir zorunluluk haline getirilmesine karşıyız. Yoksa biz de düşünüyoruz evlenmeyi. Bu göreneklerimizde olan bir şey. Ailemizde bunun için heyecanlananlar, telaşlananlar var. Bunlar güzel şeyler..

PANDA' BENZETMESİ

Oyun adını neden pandalardan alıyor peki?

C.C.: Oyunun yazarı, bir şeylerin dönüştüğüne inanıyor. Pandalar doğalarından alınarak gösteri hayvanları haline getiriliyor. Oyundaki adam da bir gösteri sanatçısı. Bu noktada aralarında benzerlik kurulmuş durumda

Sabah : http://www.sabah.com.tr

Kaynak: Sabah.com.tr

Son Dakika Magazin Bu Oyun Seyircilere Terapi Gibi Geliyor - Son Dakika

Sizin düşünceleriniz neler ?

    SonDakika.com'da yer alan yorumlar, kullanıcıların kişisel görüşlerini yansıtır ve sondakika.com'un editöryal politikası ile örtüşmeyebilir. Yorumların hukuki sorumluluğu tamamen yazarlarına aittir.

Advertisement