Son dönemin en göze çarpan ve yakışıklı oyuncularından Yiğit Özşener, atv'nin yeni ve alışık olmadığımız formattaki; katılımcıların başkaları adına yarıştığı 'Sen Hak Ediyorsun' adlı yarışma programını sunmaya hazırlanıyor. Özşener, Aktüel dergisinden Arda Uskan'a hayallerini, yaşamaktan ne anladığını ve oyunculuk hikayesini anlattı.
Sizi ilk kez bir yarışma programında sunucu olarak görüyoruz. Artık sunuculuk da meslekleriniz arasında galiba. Nasıl hissediyorsunuz kendinizi?
Çok heyecanlıyım, ne yalan söyleyeyim... Dediğiniz gibi ilk defa yapıyorum.
Bu kadar film, dizi, tiyatro oyunundan sonra neden bu heyecan?
Herkes öyle söylüyor zaten. "Kameraya bu kadar alışkınsın, ne var bunda?" diyor. Ancak aynı şey değil benim için. İlk kez bir stüdyoda çalışıyorum mesela. Çekimler sırasında diyorum ki kendime, "Bu kez de sunucu rolü oynuyorsun, ne var bunda?"
'PARA ÖDÜLÜ DAĞITAN ADAM'
Sonunda 'kötü adam' hidayete erip iyi oldu...
'Para ödülü dağıtan adam' rolüne dönüştürdüm olayı...
Önce şu yarışmadan bahsedelim biraz. Yine bir bilgi yarışması ama değişik bir format galiba...
Değişikliği şu; kendiniz adına değil bir başkası için yarışıyorsunuz...
Yani parayı, yarışan değil başka birileri kazanıyor. Hilali Ahmer mi burası?
Biraz öyle. Yarışmacımız tanıdığı bir insanı belirliyor, onun her şeyi hak ettiğini düşünüyor ve onun için yarışıyor. Seçtiği insanın bundan haberi yok! O, başka bir mekanda, mesela bir akşam yemeğinde ve gizli kamerayla çekiliyor, yarışmadan haberi yok. Yarışma bitip kazandığı zaman bulunduğu mekandan canlı yayına bağlanıyor ve onun için büyük sürpriz oluyor tabii. Aslında 'başkasına kazandırmak' üzerine kurulmuş bir format...
Peki, yarışmacı hiç para kazanamamışsa...
Bu yarışmada kaybetmek yok. Az ya da çok mutlaka bir kazançla çıkıyor yarışan kişiler...
MÜHENDİSLİK OKUDUM
Yıldız Teknik Üniversitesi'ni bitirip Koç Üniversitesi'nde yüksek lisans yapmışsınız. Aslında bu kadar ciddi eğitim alanları, ekranda oyuncu olarak görmeye alışık değiliz. Nasıl oldu?
Ne diyeyim, gönlüm buraya düştü... Mühendislik okurken Şahika Tekand Stüdyosu'na girdim.
Genellikle kötü adam rolleriyle çıktınız halkın karşısına. Bu tip karakterler çok doğurgan olur. Dallas'ın ünlü 'JR'ı mesela, hâlâ konuşuluyor.
Hikayeye boyut kazandırdığı için belki de.
Bu da karakterlerin davranışlarını çeşitlemekle mümkün oluyor. Bir sahilde martılar uçup kızla erkek el ele mutlu mesut yürürken ne kadar seyredebilirsiniz ki?
Ama çalılıklar arasından kötü bir adam silahını onlara doğrultmuşsa, gelsin heyecan...
Evet... Onun gibi bir şey. Yoksa o ikisi daha ne kadar yürüyecek ufka doğru?
Eh tabii bir de hakkını vererek oynamak lazım. Bazen bakıyorsunuz kötü adam, karton karaktere dönüşüvermiş. Ama siz bu konuda tartışmasız bir numarasınız...
Teşekkür ederim... Aslında dişi roller bunlar. Benim bir prensibim var; rolleri iyi-kötü diye ayırmıyorum. O karakter için, "Ah be, yine yaptı yapacağını... " denmesi çok önemli. Ama sürekli bunu dedirtmek de benim için bir şey ifade etmiyor. Sürekli kötü olduğunuz zaman da yeknesaklığa düşüyorsunuz. Ne zaman ki elime malzeme geliyor, ben bunun bir de 'dahasını' göstermek istiyorum.
Rolün insan yanını ortaya koymak...
İşte o zaman seyirci, bende kendini görmeye başlıyor... "Bana da bunu yaptılar" diyor. ve seyirci pasif durumdan çıkıp aktif hale geliyor.
Yiğit Özşener senaryodaki role başka ne katıyor? Elbette senaryo çok yardım ediyor, beni yönlendiriyor. Onun üzerine "Ben burada nasıl ters köşeler yaratabilirim?" diye kafamı yoruyorum.
#Sayfa#
HAKİM OLMADIĞIM İŞLER HEYECAN VERİR
İş yaptığınız yönetmenlere bakınca; en iyileri ile çalışmışsınız. Nereden geliyor bu 'seçicilik lüksü'?
Gelen projeler arasından seçme şansım her zaman var... Ama çalıştığım tüm isimlere de teşekkür ediyorum, beni filmlerinde oynattıkları için... Hepsi çok değerli insanlar...
O zaman hayatınızın en mutlu döneminde olmalısınız!
O dönem, bu dönem mi bilmiyorum ama mutlu olduğum gerçek. Bir de hâlâ şu heyecanlandırıyor beni; tam böyle yüzde 100 hakim olamadığım bilmediğim alanlara giriyorum ya...
Bu yarışma gibi mi?
Evet. Beni ayakta tutuyor. Gerçekten ya beş-altı yıl önce yaptığım işlerin aynısını yapmak zorunda kalsaydım? veya biri çıkıp deseydi ki, 'Ezel'den sonra bu iş yapılır mı?'
Ne derdiniz gerçekten?
Kimseye de hesap vermek zorunda değilim, "Bu benim işim" derdim.
SEYİRCİ YÜKSELMELİ
Seyirci için, "Onlar da başka bir açıdan bakmayı öğrenebilirler!" demişsiniz. Kendilerini geliştirmeleri gerektiğini mi düşünüyorsunuz?
Seyirci durduk yerde kütüphaneye gitmeyecek tabii... Seyircinin kendisini eğitmesi değil söylediğim, bizim onları aktif hale getirmemiz gerekiyor. Yükseltmek anlamında kullandım. Seyirci durup dururken yükselmez. Bizim risk alarak daha farklı projeler yapmamız gerekir. Seyirciyi sadece imaj takip eden bir öğe olmaktan çıkartmamız şart. Biz yelpazeyi ne kadar geliştirirsek, seyircinin de bunların arasında karşılaştıracağı malzemesi olur.
SABAH
Son Dakika › Magazin › Bu Kez de Sunucu Rolü Oynuyorum! - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?