Kısa film ve belgesel türündeki çalışmalarıyla tanınan Erdem Tepegöz'ün ilk uzun metraj filmi 'Zerre'; geçen sene Altın Portakal'da En İyi Yönetmen ve En İyi İlk Film başta olmak üzere dört ödül kazandı. Kızı ve annesiyle yaşayan, hayata dört elle tutunmaya çalışan 'Zeynep' karakteriyle izleyenleri kendine hayran bırakan Jale Arıkan da Malatya Film Festivali'nden En İyi Kadın Oyuncu ödülüyle döndü. "Bu filmi izleyenler yenilmişlik duygusuyla değil, mücadele ruhuyla ayrılacak salondan" diyen Tepegöz, Sinema dergisinden Müjde Işıl'a konuştu...
CİNSİYET AYRIMI YAPMAM
Filmin senaryosunu Tarlabaşı ve Dolapdere civarında tanık olduğunuz olaylardan etkilenerek yazdığınızı biliyoruz. Sizi etkileyen neydi ve senaryo nasıl oluştu?
Belgeselle ve fotoğrafla ilgilendiğim için birçok insanla tanışma ve birçok mekana girme şansım oluyor. Bu süreçte de bir şekilde birilerinin hayatının bir yerine dahil oluyorsunuz. Tanıştığım kadın da böyle bir karakterdi. Kızı ve annesiyle birlikte yaşıyordu. Haftada iki-üç gün iğne yaptığını ve bundan kazandığı parayla ailesini geçindirdiğini öğrendim. Anlattıkları kafamda yer etti ve sonra onun öyküsünü tamamlamak istedim. Ama benim tanıştığım o kadın, 'Zeynep' kadar mücadeleci ve güçlü değildi; korkak ve hayata karşı ürkek bakan bir kadındı. O gerçeği değiştiremiyorsam yazarak değiştiririm hissiyatıyla, 'Zeynep' karakterini kağıda döktüm.
Bir erkeğin gözünden kadın odaklı bir hikaye anlatmak nasıldı?
Açıkçası öyküyü düşünürken kadın-erkek gibi bir ayrım yapmıyorum; daha çok karaktere odaklanıyorum. Dolayısıyla bir kadın öyküsü anlatacağım diye değil, karakter sineması yapmak üzere yola çıktım. Bence bizim sinemamızda karakter öyküsü çok yok aslında. Tek bir erkeğe odaklanmış öykü de yok mesela. Genelde çoğul karakterler üzerinden gidiyor öyküler. 'Zerre'de tek bir karakter var. Beslendiğim kaynağın bunda etkisi var tabii ki ama bir erkeğin bu kadar güçlü olmaya çalışması çok etkileyici olmayabilirdi. Gerçek mücadele, bir kadının nezdinde daha iyi göz önüne çıkabiliyor.
KÖR GÖZE PARMAK SOKMAM
Sizin 'Zerre'de cevap aradığınız hissiyat neydi?
'Zerre'yi katmanlı bir öykü olarak tasarladım. Üst katmanda bir kadının yaşam mücadelesini görüyoruz ama alt katmanında toz zerreleri ve uçuşan parçacıklarıyla insan hayatlarının birbirine benzerliğini ve zıtlığını da vermek istedim. Bunu kör gözüne parmağım değil, metaforik olarak kurmak istedim. O işçiler, fabrika yaşantısı, çarşı pazardaki insanlar uzaktan baktığımızda çokluğu yansıtırken, içine girdiğimizde 'Zeynep' küçük bir parçacık ama onun içinde nasıl bir mücadele ve çatışma var? Asıl anlatmak istediğim, çokluğun içerisindeki tekliğin gücüydü yani.
'Zerre' tarz olarak bağımsız sinemaya, konu itibariyle de popüler sinemaya yakın duruyor. Siz kendinizi nerede tanımlıyorsunuz ya da amacınız bu ikisini birleştirmek mi?
Çok zor bir soru bu. Çünkü Türkiye'de bu köşeler çok sivri. Türkiye'de anaakım sinema olmadığını düşünüyorum ben. ya festivaller ayağında filminiz olması lazım ya da vizyonda büyük iş yapan filminiz... Ortası yok. Yani Avrupa'daki örnekleri gibi Cannes'da ya da Venedik'te yarışıp bütün dünyaya satılan filmlerimiz yok bizim. O anlamda nerede olmam ya da nereye yakın durmam gerektiğini bilmiyorum. Benim amacım etkili film yapmak. Anaakıma yakın olmak istiyorum ama bunu ya vizyona oynayarak ya da ağır metaforlar kullanarak, yani herhangi bir alandan ödün vererek yapmak istemiyorum.
BAŞKA KİMSE JALE KADAR ETKİLİ OLMAZDI
'Zeynep'i Jale Arıkan'a oynatmanızın nedeni; öyküsü olan bir yüze sahip oluşu muydu?
Kesinlikle öyle. Jale Hanım'ın öyle bir yüzü var ki; Anadolu'da bir yerde rastgele görseniz bile onun hikayesini öğrenmek istersiniz. Jale Hanım'ın yerine kim oynasaydı, bu kadar etkili olmazdı. Jale Hanım'ı bulduktan sonra senaryo da değişti. Jale Hanım'ın da senaryoya katkısı oldu. Okuma provalarında ve sette yeni şeyler ekledik. Bu değişiklikler filme canlılık kattı.
Jale Arıkan'ın Antalya'da En İyi Kadın Oyuncu seçilmemesi sizce haksızlık mıydı?
Açıkçası En İyi Kadın Oyuncu ödülünü kazanan oyuncuyu ve filmi izleyemedim. Ancak Jale Hanım, 'Zeynep' karakterini, ki bu başrol üstü bir roldü, farklı bir metotla oynadı. Kendi filmimi övmek için söylemiyorum ama 'Zerre'yi tekrar izlediğimde onun oyunculuğundan hala çok etkileniyorum. Bunun görülmemesi beni çok üzdü açıkçası. Belki En İyi Yönetmen ya da En İyi İlk Film ödülünü almasaydım bu kadar şaşırmazdım. En İyi Kadın Oyuncu ödülüne ekip olarak çok şaşırdık. Es geçilmeyecek bir oyunculuk vardı filmimizde ama jüriye saygı duyuyoruz.
ÜÇÜNCÜ GÖZ OLDUK
"Hareketli bir kamera kullanımıyla belgesele yakın bir film çektik. Üçüncü göz olarak 'Zeynep'in hayatında neler yaşandığına şahit oluyoruz. O gerçekçiliği yansıtmak, o civarda olduğumuz hissini kuvvetlendirmek, karakteri daha iyi tanıtmak için bu yöntemi kullandık."
Sabah : http://www.sabah.com.tr
Son Dakika › Magazin › Benim Karakterim Gerçeğinden Güçlü - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?