Kurucusu olduğunuz Projemiz Hayat Derneği yeni bir farkındalık çalışmasıyla karşımıza çıktı. Çocukluktaki duygusal ihmali gündeme getirdiniz… Kısaca derneğin faaliyetlerini anlatır mısınız?
Dernek olarak bugün itibarıyla 2 ayrı projeyi yönetiyoruz ve 3. proje için de çalışmalara başlamış bulunuyoruz. İlk projemiz sosyal girişim markamız olan Phoca. Farklı sivil toplum kuruluşlarında gönüllü olarak çalışırken en çok kaynak bulmakta zorlanıyorduk. Sürekli insanlardan ve kurumlardan bağış yapmalarını istemek hem bizi çok zorluyordu hem de projeler açısından sürdürülebilir bir durum değildi. Aynı zamanda yurtdışına seyahatlerimiz sırasında sosyal fayda sağlamaya farklı bakış açısı kazandıran sosyal girişimler dikkatimi çekmeye başlamıştı. Neredeyse attığınız her adımın, yaptığınız her alışverişin bir sosyal faydaya destek olmak amacıyla kurgulanmış olduğunu gördük. Türkiye'de bu daha çok hayırseverlik, vakıf ve dernek statüsünde ilerliyor. Ancak sosyal girişim yapısı biraz farklı. For-profit (kar amacı güden) olan bir şirketin ana amacı bir sosyal fayda yaratmak ve bu amaçla kuruluyor. Türkiye'de bu yapı daha çok yeni, biz de ilklerden bir tanesiyiz. Dolayısıyle bizi STK zanneden çok oluyor. Topluma fayda sağlayarak kar amacı gütmeyi hedefledik. Bu şekilde yola çıkarak, Phoca'yı bir sosyal girişim markası olarak kurduk. Phoca, şimdilik bünyesinde 0-8 yaş aralığında organik çocuk kıyafetleri satmakta olan bir marka. Phoca satışlarından sağlanan karını Geleceğe Dokunan Anneler (GEDA) kapsamında gerçekleşen bilimsel çalışmalara aktararak, toplum sağlığı açısından çok önemli olan bu konuya fayda sağlıyor.
İkinci projemiz, Geleceğe Dokunan Anneler. Burada temel amacımız duygusal ihmal konusunda farkındalık yaratmak; dolayısıyla hem akademik araştırmalar hem de saha çalışmasıyla iki koldan ilerliyoruz. Birinci odağımız Hacettepe Üniversitesi Pediatri, Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Çocuk Gelişimi Bölümü öğretim üyeleri, İstanbul Aydın Üniversitesi Çocuk gelişimi Bölümü öğretim üyeleri ve Madalyon Psikiyatri Merkezi uzmanlarından oluşan ekiple bu konuda daha fazla araştırma yapılmasına öncü ve destek olmak. İkinci odağımız ise; 0-6 yaş grubu çocuğa sahip annelerde farkındalık ve duygusal değişiklik yaratmak için seminerler ve eğitimler vermekten oluşuyor. Elbette hedefimiz ülkemizin tamamına ulaşmak. Elimizden geldiğince sahada olup eğitim seminerleri ile annelerle buluşmak istiyoruz. Ancak bunun dışında web sitemiz, Youtube kanalımız, sosyal medya mecralarımızdan insanlara ulaşmaya çalışıyoruz. Tüm bu çalışmaların sonucunda elde edilen verilerle de akademik literatüre katkı sağlamanın yanı sıra; birbirine saygılı, iletişimi güçlü, yardımsever, özgüveni yüksek, anlayışlı, iradeli çocukların ve bireylerin sayısını arttırarak toplumsal değerleri güçlendirmeyi arzuluyoruz.
Bir de kitap çalışmanız var… Kitabın önemini anlatır mısınız?
Projemize en başından bu yana kalpten inanıp, sürekli destek veren Prof. Dr. Belma Tuğrul hocamızla da dönemsel görüşmelerimiz ve fikir alışverişlerimizi yaparken, bize Epsilon Yayınevi'nin üzerinde çalıştığı eğitim serisinden bahsetti ve bizi de Geleceğe Dokunan Anneler projesini bu seriye hazırlamamız için teşvik etti. Uzun bir sürec gibi görünse de pandemi dönemi bizim bu kitabın hazırlanışında daha hızlı olmamızı sağladı. Çok değerli hocalarımız ile bir araya geldik. Madalyon Psikiyatri Merkezi Uzmanı Nil Ateşoğlu, Hacettepe Üniversitesi Sosyal Pediatri Bilim Dalı Dr. Öğr.Üyesi Melda Çelik, Boğaziçi Üniversitesi'nden Öğretim Görevlisi Dr. Sevgi Kesim Güven, Blm.Uzm. Merve Korkmaz, Aydın Üniversitesi Çocuk Gelişimi Uzmanı Prof. Dr. Belma Tuğrul ve Hacettepe Üniversitesi Çocuk Sağlığı Enstitüsü Sosyal Pediatri ve Gelişimsel Pediatri Uzmanı Prof. Dr. Songül Yalçın büyük özverilerle ve çalışmalarla biraraya gelerek kitabımızı yazmamızda önemli katkılarda bulundular.
Kitabımız, "Duygusal İhmal ve İstismar", "Duygusal İhmal ile İlgili Örnek Senaryolar ve Çözüm Önerileri", "İhmali İhmal Etme", "Çocukluktan Yetişkinliğe Toplumsal Cinsiyet Kodlarının Yeniden İnşası", "Küçük Şeyler Büyük İzler Bırakır", "Duygu İfadeleri" ve "Duygusal Uyaranlar ve Çocuk Gelişimi" sekiz bölümden oluşuyor. Kitabımızın satışından elde edilen gelirin tamamını da halen devam etmekte olan proje faaliyetlerine aktaracağız. Bu vesileyle de kitaba probono olarak katkıda bulunan sevgili hocalarımıza ve editörümüz Gamze Güller'e çok teşekkür etmek istiyorum.
"HATIRLANMAYAN BİR ÇOCUKLUK DENEYİMİ"
Sinsi bir düşmanla karşı karşıyayız diyorsunuz… Nedir "duygusal ihmal" ve neden sinsi? ve neden "istismara" gidiyor? Dünya literatürü nasıl tasvir ediyor bu durumu?
Duygusal ihmal, literatürde "anne babalar ya da bakım verenler tarafından çocuğun sevgi ve saygı görme, önemsenme, duygularının anlaşılmaması, sosyalleşmesine izin verilmemesi, kuralları öğrenme ve uygun uyum becerilerini edinme gibi duygusal ihtiyaçlarının süreğen biçimde göz ardı edilmesi, karşılanmamasıdır" şeklinde açıklanmaktadır. Bu ihtiyaçlar aynı zamanda çocukların en temel haklarındandır.
Çoğunlukla sessiz ve görünmez olduğundan, çocukluktaki duygusal ihmal hafife alınır ve yalnızca erişkinlikte semptomlar ortaya çıkınca fark edilebilir. Boşluk, bağımlı olma korkusu, kendine yönelik öfke ve suçlama, yüksek mükemmeliyetçilik, düşük öz-saygı, erişkinlikte hissetme ve hislerini ifade etme güçlüğü bu semptomlardan sadece birkaçıdır.
Duygusal ihmal konulu bir projeye odaklanmamızın en önemli sebebi, çocuklukta duygusal ihmal, çocuk istismarının en sessiz ve görünmez konusudur. Aktif bir istismar türü değildir. Görünmeyen, hatırlanmayan bir çocukluk deneyimidir.
Çocukların duygusal olarak ihmal edildiğini nasıl anlıyoruz? Hangi tipik belirtiler ortaya çıkıyor?
Duygusal ihmal, çocuklukta en sessiz, en görünmez ihmal türü olmasından dolayı yetişkinlikte de genellikle hatırlanmayan bir çocukluk deneyimidir. Anne babanız size asla vurmamış, bağırmamış, sizinle alay etmemiş olabilir. Geçmişinize dönüp baktığınızda kötü anılarınız baskın değildir. Böyle düşününce anne babanızın, iyi anne baba olduklarını bile söyleyebilirsiniz. Ama gerçekler farklıdır, size şefkat ve ilgi göstermemiş, sizinle iletişim kurmamış, sohbet etmemiş, korkularınızı, kaygılarınızı veya sevinçlerinizi dinlememiş, göz ardı etmiş, kısacası duygusal ihtiyaçlarınızı fark etmemiş ve bunlara yeterince cevap vermemişlerdir. ve şimdi bir yetişkin olduğunuzda sizin yaşamınızda yolunda gitmeyen ama bir türlü adlandıramadığınız, anlamlandıramadığınız şeyler vardır. Kişi bunların nedenini kendisi bile fark edemezken, çocuklukta duygusal ihmale uğramış olduğunu anlamak çok zordur. Ancak, bazı kişilik özellikleri çocuklukta duygusal ihmal yaşamış olduğu yönünde ipuçları verir.
"POZİTİF EBEVEYNLİK YAPMAK GEREKİYOR"
İleride nasıl bireylere dönüşüyor bu çocuklar?
Çocuklukta duygusal ihmale uğramış olan yetişkinlerin sergiledikleri bazı ortak özellikler vardır. Duygularını fark etmede güçlük, düşük özgüven, geçmeyen boşluk hissi, mükemmeliyetçilik, sıklıkla "anormal" olduğu hissini yaşama, bağımlılık, duygusal ilişkilerde güçlük, reddedilmeye aşırı duyarlılık, kendini kolayca suçlama gibi. Bu özelliklerin bir kısmını veya çoğunu gösteriyor olabilirler.
Pozitif ebeveynliği öneriyorsunuz. Hangi adımları atarak başlayabilir ebeveynler?
Bir ebeveyn, çocuğunun tüm yaşamını değiştirebilecek bir etkiye sahiptir. Çocuğunu yetiştirirken pozitif tutumlar sergilemesi bu etkiyi olumlu yönde pekiştirecektir. Pozitif ebeveynliğin önemli adımlarından söz etmeden önce şunu söyleyebiliriz; koşulsuz sevgi gösteren, güven veren, gerçekçi sınırlar koyan, çocuklarından gerçekçi beklentileri olan ebeveynler, pozitif ebeveyn olma yolunda güvenli adımlarla ilerliyorlar demektir.
Pozitif ebeveynliğin önemli adımlarına, çocuğun bireysel kimliğinin geliştirilmesi, güvenlik ve istikrarının oluşturulması, bir işi başarıyla bitirmesi için şans tanınması ve cesaretlendirilmesi, rehberlik edilmesi ve gerekli disiplinin verilmesi, keşfetmek için fırsatlar sağlanması, yaratıcılık ve merakının teşvik edilmesi, okulda öğrenmesinin desteklenmesi, problem çözme ve karar verme becerilerinin geliştirilmesi, azim, cesaret, iyimserlik ve dürüstlüğü keşfetmesine yardım edilmesi, iyi iletişim becerilerini öğrenmesinin sağlanması, çocuğun rekabete karşı sağlıklı bir tutum geliştirmesine yardımcı olunması, kaygı ile başa çıkabilmenin öğretilmesi, çocuğun ait hissettiği sağlıklı bir aile yaratılması, olumsuzlukları sürekli olarak eleştirmektense olumlu teşvik ve geri bildirim verilmesi konusunda destek olunması örnek gösterilebilir.
Bugün pek çok ülkede pozitif ebeveynlik konusunda çalışmalar yürütülmektedir. Özellikle anne babaların eğitimlerine yönelik programlar geliştirilmekte ve uygulanmaktadır. Bu programlardaki en önemli amaçlardan biri de ebeveyn olarak kendilerine zaman ayırmalarını sağlamaktır.
"EV İÇİ DAYANIŞMA ÇOK ÖNEMLİ"
Çok isteseler de çocuklarıyla gerektiği kadar "iletişim" kuramayan ebeveynler var, mesela oyun oynamaktan sıkılan ya da günlük ritüelleri uygulamakta zorlananlar. Onların ebeveynlik bakış açısı, çocuğu daha çok kendi hayatlarına adapte etmeye yönelik. Bu ebeveynlere neler önenirsiniz?
Her ebeveyn aynı olmadığı gibi her aile yapısı da aynı değil. Burada en önemli konu ne kadar zaman geçirdiğiniz değil gecirdiğiniz zamanın kalitesi, paylaşımlarınız ve çocuğunuzu hayatınızda önemli bir yere konumlandırmanız ve bunu çocuğunuzun hissetmesi. Çocuk eğer koşulsuz sevgiyi ve güven veren bir ilişkiyi hissediyorsa duygusal olarak en temel ihtiyacını karşılamış oldugunuzu düşünüyorum.
En çok yük annelerin sırtında; "duygusal ihmal" teriminin de ortaya çıkmasıyla suçluluk duygularının katlanacağını hissediyorum… Siz de annesiniz, neler önerirsiniz annelere suçluluk duygusuyla baş etmek için?
En çok yük annelerin sırtında gibi gözükse bile ev içi dayanışma ve iletişimin önemi tabii ki çok önemli. Evde eşitlikçi bir ortam varsa; anne, baba, aile büyüğü ya da bakım verenler arasında, bu durumda daha sağlıklı bir duygusal gelişimin de ortamını hazırlamış oluyoruz. Belki temelde anne olarak bu sistemi oturtmakta daha ağırlıklı bir görevimiz vardır, ama uzun sürede önemli bir takım çalışması gerekiyor. Suçluluk duymak konusunda tek diyebileceğim kimse mükemmel anne ya da baba değildir. Çocuklarımızın bizden beklentisi onlarla olan iletişimimizi sağlam temeller üzerine oturtmamız. Gerek çocuklarımızla gerekse de ev içindeki yapıda yer alan kişilerle iletişimimiz düzenli olduğu sürece suçluluk duymayacağımızı düşünüyorum.
"BEN DE DOĞRU BİLDİĞİM BİR SÜRÜ YANLIŞ YAPTIM"
Siz anne olduktan nasıl bir duygusal süreçten geçtiniz? Nasıl bir annesiniz, çocuklarınızla ilişkinizi nasıl tanımlarsınız?
Anneliğin zor yanlarından bazılarının, çocuğunuzun yaşadığı zorluklara tanık olmak kadar bir de "anne olmak" adına kendinizde tanık olduğunuz duygusal değişimler ve hesaplaşmalar olduğunu fark ettim. Mesela hayatın hızı içinde yetişememe hissi, bir annenin sıklıkla karşılaştığı bir durum. Kendimi annelik konusunda geliştirmek adına iyi bir öğrenci olduğumu düşünüyorum. Çocuklarımı yetiştirirken sürekli bu konuda okudum, seminerlere katıldım. Bu kadar hassas olmam ve gelişmeleri takip etmeme rağmen bu proje ile doğru zannettiğim birçok yanlış olduğunu da fark ettim. Bu yanlışların önemli bir bölümü aslında farkında olmadan yaptığımız ve geçmişi kültürel kodlarımıza dayanan davranışlar. Şimdi ise öğrendiklerim ile bu davranışlarımı mümkün olduğunca kontrol altında tutarak uygulamaya çalışıyorum.
Bu projeye başladığımızdan bu yana çocuklarımla iletişimim konusunda daha özen göstermeye başladım. Kimsenin mükemmel anne olması gerekmediğini farkettim. Çocuklarım için sadece doğruları yapmak yerine çok klişe olacak ama nitelikli zaman geçirmenin daha önemli olduğunu anladım. Bu şekilde onların duygularını anlamanın asıl iletişimin temelini oluşturdugunu öğrendim.
Son Dakika › Magazin › Aslı Özdemir 'Duygusal ihmal, istismarın sessiz bir türü' - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?