Hayatımıza şöyle bir baktığımız zaman hayal gücümüzü en çok kullandığımız zaman diliminin çocukluk dönemimiz olduğunu görürüz. En çok da okul öncesi olarak adlandırılan 3-6 yaş arasında dünyayı oyunla algılayıp, kendini oyunla ifade eder çocuklar.
Bireysel gelişme ile sosyal gelişme, ayrılmaz biçimde birbirine bağlıdırlar. Bu bağlamda çocuk tiyatrosu, hem eğitsel hem de kişilik oluşturucu işlevi açısından çocuklara özgüven duygusu kazandırır. Tiyatroda seyredilen her oyun çocuklara hayata dair farklı konularda yeni şeyler öğretmekte, onların kişisel gelişimlerine doğrudan katkı sağlamaktadır. Tiyatro çocuklara yaşadığı toplumun bir üyesi olma bilincini aşılar. Olaylara farklı açılardan bakabilme becerisi kazandırır. İş birliği ve dayanışmayı öğretir. Estetik algıyı geliştirir ve sanata olan ilgiyi artırır. Çocuğun duygusal gerginliklerden uzaklaşmasına ve bireysel sorunlarına çözüm üretmesine yardımcı olur. Işık, ses ve sahne düzenlemesi ile onların farklı duyularına hitap eder.
Tiyatro ile çocuklar arasındaki bu pozitif ilişki zamanla topluma da yansır ve yukarıda sayılan tüm olumlu özellikleri davranış haline getiren bireylerin sayısı toplumda artar.
Çocuk tiyatrosunun temeli 1921'de Moskova'da ilk çocuk tiyatrosu fikriyle kendini bu işe adayan Natalia Satz adında genç bir kadına dayanır. 1937'de devlet kendisine Bolşoy ile Mali tiyatroları arasındaki Sverdlov Meydanında bir tiyatro vermişti. 1970'de bu tiyatroda 340 görevli vardı; ayrıca bu dünyanın en büyük çocuk tiyatrosunda çocuk tiyatrosu oyuncuları yetiştirme okulu ve gönüllüler için bir tiyatro kulübü bulunuyordu.
Türkiye'de ise Sovyetler'i örnek alarak Şehir Tiyatrosu bünyesinde çocuk tiyatrosunu kuran kişi Muhsin Ertuğrul'dur. Ancak bu esnada çocuğun ne olduğu, çocuğa nasıl tiyatro yapılması gerektiği bizim tiyatromuzda pek tartışılmamıştır. Stanislavski, çocuk tiyatrosuna büyük katkısı olan Leon Chancerel'in çocuk tiyatrosunun nasıl oynanması soruna şöyle cevap verir; "Tıpkı büyüklere oynandığı gibi ama daha iyi, daha yetkin."
Şehir Tiyatroları ilk kez 1935 yılında Kemal Küçük'ün yazdığı "İlk Tiyatro Dersi" adlı oyunu sahneye koymuştur. Oyun tam anlamıyla dönemi yansıtmakla beraber içinde iki ayrı konu barındırır: Çocuklara tiyatro adabını öğretmek ve dönemin siyasal düşüncesini empoze etmekti.
Günümüze geldiğimizde gitgide artan çocuk tiyatroları geleceğe daha umutla bakmamızı sağlıyor. Rakamlarla sezonlar itibarıyla karşılaştırıldığında; 2017-2018 sezonunda, 2016-2017 sezonuna göre tiyatro salonlarında oynanan çocuk eseri sayısı %3 artmış. Bu dönemde tiyatro salonlarında yapılan çocuk eseri gösteri sayısı %8,6 artarak 16 bin 358 olmuş. Aynı dönemde çocuk eseri seyirci sayısı %9,1 artmış.
Hayal gücünün öneminden bahseden Einstein, 1933 yılındaki Üniversite Reformu sırasında Atatürk tarafından Türkiye'ye davet edildiğini Prof.Dr. Münir Ülgür'e anlattığında "Biliyor musunuz, dünyanın en büyük liderine sahipsiniz" demişti.
Ne de olsa çocukların sağlıklı gelişiminin sağlanmasının geleceğin yapılandırılmasındaki en önemli işlerden biri olduğunu gören ve "Çocukları sağlıklı ve bilgili yetiştirilmeyen uluslar, temeli çürük binalar gibi çabuk yıkılırlar." diyen ve hayatını hayallerini gerçekleştirmeye adayan bir liderdir Gazi Mustafa Kemal Atatürk.
O küçücük gözlerin büyük hayaller kurması için görevimizi yapmaya devam edeceğiz.
Son Dakika › Kültür Sanat › Zekanın gerçek göstergesi hayal gücüdür, bilgi değil! - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?