Tarih ve dram iç içe! Cafer Vayni 'Madam Rıza Nur'u Recep İncecik'e anlattı - Son Dakika
Son Dakika Logo
Kültür Sanat

Tarih ve dram iç içe! Cafer Vayni 'Madam Rıza Nur'u Recep İncecik'e anlattı

Tarih ve dram iç içe! Cafer Vayni \'Madam Rıza Nur\'u Recep İncecik\'e anlattı
22.10.2025 13:44  Güncelleme: 13:54

Yazar Cafer Vayni, gazeteci Recep İncecik'e verdiği röportajda, KDY Yayınları'ndan çıkan "Madam Rıza Nur" kitabıyla Türk tarihinin tartışmalı isimlerinden Dr. Rıza Nur'un hayatına farklı bir pencereden baktığını anlattı. Vayni, "Kitabın, Dr. Rıza Nur üzerine serpiştirilen ölü toprağını kaldıracağı ve hakkındaki yüz yılı bulan haksız görüşlerin bir kısmını da tashih edeceği kanaatindeyim" dedi.

Yazar Cafer Vayni, "Madam Rıza Nur" adlı kitabında Türk siyasetinin tartışmalı isimlerinden Doktor Rıza Nur'un yaşamı, ailesi ve özellikle eşi İffet Hanım'la yaşadığı çalkantılı yılları yeniden kurguluyor. Gastronom, şef ve gazeteci Recep İncecik'in gerçekleştirdiği röportajda Vayni, eserin hem tarihsel bir arka planı hem de psikolojik bir derinliği bulunduğunu vurguladı.

Tarih ve dram iç içe! Cafer Vayni 'Madam Rıza Nur'u Recep İncecik'e anlattı

"KİTAP, RIZA NUR'A ATILAN ÖLÜ TOPRAĞINI KALDIRACAK"

Cafer Vayni, eserin adının seçimini "dönemin geleneklerine uygun ve dikkat çekici bir vurgu" olarak açıklıyor. Vayni, Rıza Nur'a yöneltilen "morfin bağımlılığı" ve "ruh hastası" iddialarını reddederek, bunların iftira olduğunu düşündüğünü söyledi. Eserin, Cumhuriyet'in erken dönemine farklı bir bakış sunduğunu ifade eden yazar, "Bu kitap, Rıza Nur'a atılan ölü toprağını kaldıracak" sözleriyle kitabın amacını özetliyor.

Tarih ve dram iç içe! Cafer Vayni 'Madam Rıza Nur'u Recep İncecik'e anlattı

Cafer Vayni kitabın ana fikriyle ilgili, "1932 yılı ve öncesini kapsayan kitaptaki açıklamalarda ülke, şehir, bilim, düşünce vb. tasvir, gerçeklik ve açıklamaları günümüzle de yer yer karşılaştırma imkânına sahip olacağız. Tarihsel bir süreci kapsayan kitapta yakın tarihin önemli şahsiyetleri Enver, Cemal ve Kazım Karabekir Paşa'lar başta olmak üzere birçok sima ve olay alışılagelmişin dışında değerlendirilmektedir. 'Madam Rıza Nur' bir dramı yansıtmaktadır. Bir kadının, bir erkeğin ve bir ailenin dramını… Bu kitabı okuyan erkekler; kadınları ve davranışlarının arka planını çok daha iyi tanıyabileceklerdir. Kadınlar ise İffet Hanım'ın aynasında kendi özelliklerini, kusurlarını ve farklılıklarını daha iyi tahlil edeceklerdir." ifadelerini kullandı.

Tarih ve dram iç içe! Cafer Vayni 'Madam Rıza Nur'u Recep İncecik'e anlattı


Röportajın tamamı şu şekilde:

Recep İNCECİK: KDY yayınlarından kitabınızın ismi ile başlamak istiyorum. İlginç bir isim: "Madam Rıza Nur" Neden?

Cafer VAYNİ: Türkiye'de günümüzdeki soyadlarımızı 21 Haziran 1934 tarihinde kabul edilmiş, 2 Temmuz 1934 tarihinde Resmî Gazete'de yayımlanmış ve 2 Ocak 1935'te yürürlüğe girmiş olan 2525 sayılı Soyadı Kanunu'ndan sonra alma ve kullanma zorunluluğu oluştu. Öncesinde bildiğim kadarıyla falancanın oğlu, falan lakap ve fiziksel özellikler ile tanımlama vardı.

Kadınlara ise kocalarının isimleriyle hitap edilirdi. Mesela Mustafa Kemal'in Talat Paşaya bir mektubunda Cemal Paşanın hanımını "Madam Cemal Paşa" şeklinde yazdığını okuyoruz. Madam Rıza Nur'da, Rıza Nur'un karısı demektir. Nitekim pasaportlarda da bu şekilde kocalarının isimleriyle ve statüleriyle yer almaktadır.

Başlık üzerinde epey düşündük. En etkileyici ve dikkat çekici ismin "Madam Rıza Nur" olması gerektiği sonucuna vardık.

Recep İNCECİK: Kısaca kitabın içeriğinden bahsedebilir misiniz?

Cafer VAYNİ: Alt başlıkta da ifade edildiği gibi kitap içerik itibarıyla Doktor Rıza Nur'un iki binsayfayı aşan hatıralarının değişik yerlerine dağılmış olan karısı ve ailesi ile kendi ailesine dair hatıralarını özüne ve anlatımına dokunmadan yeniden kurgulanarak anlatımından ibarettir.1931 yılı ve öncesine ait hatıralardır. Tabii zaman boyutuna da yayılması gerekiyordu. İnsan hayatı da zaman ve mekan içerisinde geçer. Bu bağlamda Rıza Nur'un doğumundan,1931 yılına kadar ki hayatının önemli izleri doğrultusunda çalışma yürütülmüştür. Bu bağlamda sürgün yılları, mebuslukları, bakanlıkları, seçim çalışmaları ve sistemleri, Moskova ve Lozan antlaşması gibi görevleri vb. unsurlar da kitaba tarihi bir bakış açısıyla derç edilmiştir.

Recep İNCECİK: Böyle bir konuyu neden çalıştınız?

Cafer VAYNİ: Doktor Rıza Nur'u biliyordum. Sadece Lozan Antlaşmasında yer alan üç kişilik asıl Türk delege heyetinin (Diğerleri İsmet İnönü ve Hasan Saka) içerisinde olarak. Başka bilgim yoktu.

Bir gün büyük oğlum Metin ile tartışırken bana Rıza Nur'dan bahsetti. Mühendislik okuyordu ve Rıza Nur'u konuşuyordu. Şaşırdım tabi. Gençleri de yabana atmamak gerektiğine bir defa daha kani gelmiştim.

Tartıştığımız konuları okumak için hatıraları okumaya başladım. Günümüz okurunun zor anlayacağı 1930'lu yılların Türkçesi ile yazılmıştı.

Ancak dikkatimi bir şey çekiyordu. Açıkladığı konularla ilgili temellendirmeleri çok güçlüydü. Kendisinin aleyhinde olan olay ve olguları da açıkça yazıyordu. Yine ikinci defa yurt dışına çıktığı 1926 ve sonrasına dair yazdıklarını duydukları ve gazetelerden okuduklarına göre yazdığını; öncesine dair olanları ise makam ve yaptıkları iş icabı bilgi ve görgülerine dayandığından dolayı yazdığını belirtiyordu. Yani dürüst, samimi, anlatım tekniği ve temellendirmeleri güçlü bir hatırattı.

Beni güdüleyen ise dikkatimi hemen çeken ve bırakmayan bir durumdu. Hatırat aynı zamanda bir aile dramını da anlatıyordu.

Recep İNCECİK: Nasıl?

Cafer VAYNİ: Müthiş bir aile dramı. Fransa'nın Nice şehrinde sürgünde iken 1932 yılında evlendiği eşi İffet Hanım aynı zamanda Abdülhamit Han'ın Seraskeri Rıza Paşa'nın oğlu Şükrü Paşa'nın kızıdır. Kendisi aynı zamanda Ortopedi ve Çocuk Cerrahisi alanlarında tıp profesörü olan eşindeki genetikten kaynaklı dimağ sorunlarını kısa zaman sonra fark eder. Ancak şiddetli geçimsizliklerle örülü, ruhen ve fikren uyumsuzluğun hakim olduğu 19 yıl süren bir evlilikleri olur. Nitekim dramatik bir biçimde de son bulur.

Rıza Nur, eşinin ailesinin ve kendi kardeşinin de yapmış olduğu haksız ve yanlış eylemler ile annesini-babasını, tanıdığı ve konuştuğu Enver, İsmet, Karabekir, Cemal, Mustafa Kemal vb. paşalar ile Ziya Gökalp, Prens Sabahattin, Ali Rıza vb. dönemin siyasi ve kültür şahsiyetlerini de anlatılmıştır. Bu bağlamda yüzlerce şahsiyet ve onlarca olay hatıralarda yer almıştır.

Recep İNCECİK: Madam Rıza Nur'un üslubu herkesin anlayacağı şekilde; konu ve olay geçişleri çok başarılı görülüyor. Bu konuda neler söylemek istersiniz.

Cafer VAYNİ: Hatıraları birinci defa okuduktan sonra bu hikayeyi yani aile dramını kitap haline getirme düşüncesi beni sarıp sarmaladı. İkinci defa okudum. Bu seferde işime yarayacak ham malzemeyi çıkardım. Üçüncü defa okumada bu defa yanımda iki ayrı Osmanlıca-Türkçe lügat ile bir de internette yer alan lügatlar vardı. Özgün metin neredeyse Osmanlı Türkçesi idi. Her bir kelimeyi günümüz okurunun kolay anlayacağı kelime ile değiştirmeye başladım. Bu arada anlatım tekniğinin de aynı kalitede kalmasına aşırı özen gösteriyordum. Yani üsluba sadık kalmak en iyisiydi. Gerçekten de çok iyi bir üslupla yazmıştı hatıraları Rıza Nur. (Bilimsel olanlar dahil diğer kitapları da üslup yönüyle çok çok iyi). Bir şeye daha dikkat ediyordum. Cümle ve paragraf içerisinde kelimenin manasını okurun anlayabileceğini düşündüklerimi de bırakıyordum. Bunlar daha çok okura aşina gelen kelimelerdi. Bu noktada bir nevi Atilla İlhan'ın tarzını uyguluyordum.

İkinci okumadan itibaren kurgu, geçişler; neyi, nereye ve ne şekilde yerleştireceğim konuları da zihnimi hep meşgul ediyordu. Bu egzersiz ve buna bağlı planlamalar bütün süreçte devam etti.

Dördüncü okumamda metin yavaş yavaş olgunlaşmaya ve yerli yerine oturmaya başlamıştı. Beşinci okumayı ve gerekli tashihleri gene bu işten emekli olan Ergül Karakaya hanım yaptı. Altıncı okumayı ve düzeltmeleri Benan Albayrak hanım yaptı. Yedinci okumayı ben yaparak son tashihleri belirledim. Sekizinci okumayı da Benan Albayrak hanım yaptıktan sonra kitap basıma hazır hale getirildi.

Bütün bu süreç iki buçuk yıl sürdü. Aynı zamanda iyi bir kitap oldu. Nitekim kendisi uzun yıllar yayıncılık yapan ve bu işleri iyi bilen Cevat Özkaya bey de beni aradı ve; "Kitabı okuduktan sonra arayacaktım ancak hemen arayayım dedim. 150. sayfadayım ve şu ana kadar yayıncı gözüyle baktığımda hiçbir hata bulamadım" dedi.

Recep İNCECİK: Başka değerlendirme yapanlar oldu mu?

Cafer VAYNİ: Epey var okuyanlardan. Bir örnek olarak İmdat Demir'in değerlendirmesini vereyim:

"Cafer Vayni'nin "Madam Rıza Nur" adlı eseri, yalnızca Dr. Rıza Nur'un tartışmalı yaşamını değil, aynı zamanda Cumhuriyet'in erken dönem Türkiye'sinin toplumsal yapısına, kadın-erkek ilişkilerine ve aile dinamiklerine dair derinlemesine bir bakış sunuyor.

Yüz yıllık sansürün ardından bir hikaye. Kitap, neredeyse bir asırdır adı sansürlenen ve hakkında ön yargılarla konuşulan Dr. Rıza Nur'un hikayesini, eşi İffet Hanım'ın gözünden yeniden ele alarak, onu tozlu raflardan ve yanlış bilinenlerden kurtarıyor. Vayni, sadece dönemin siyasi figürlerini değil, bir kadının iç dünyasını, bir evliliğin karmaşık yapısını ve dönemin aile portresini de titizlikle analiz ediyor.

Madam Rıza Nur, hem güçlü bir tarih anlatısı hem de derinlemesine bir psikolojik çözümleme sunuyor. Erkek okuyucular için kadının bilinmeyen yüzüne bir kapı aralarken, kadın okuyuculara da kendilerini tarihsel bir hikayede bulma ve empati kurma imkanı sağlıyor.

Bu eser, hem dramatik hikayelerden hoşlananları hem de yakın tarihimize farklı bir pencereden bakmak isteyenleri kendine çekecek. Gerçeklere daha yakından bakmak ve dönemin ruhunu anlamak isteyen herkes için Madam Rıza Nur, kaçırılmaması gereken bir okuma deneyimi vadediyor." şeklinde.

Recep İNCECİK: "Dr. Rıza Nur karısını morfin bağımlısı yaptı," şeklindeki değerlendirmelerle ilgili neler söyleyebilirsiniz..

Cafer VAYNİ: Yok böyle bir şey. Dr. Rıza Nur'a atılan iftiralardan birisi de budur. Geçmişte kendisi de tedavi amaçlı kullanıyor. Morfini, özelliklerini ve tehlikelerini gayet iyi bilen bir hekim. Karısına tedavi amaçlı olarak bir-iki defa Ankara'da morfin veriyor. Çünkü şiddetli ağrıları var. Ancak kadın istedikçe daha çok istemeye başlıyor. Zamanla bağımlı oluyor. Kitap aynı zamanda Rıza Nur'un karısını morfinden kurtarma mücadelesini de olağanüstü biçimde anlatıyor. Çok uğraşıyor. Kendi hekimliğinin yanında Avrupa'da götürmediği hekim ve hastane kalmıyor. Ama İffet hanım maalesef morfin alışkanlığından kurtulamıyor. Hatta Fransa da alım-satımı ciddi suçmuşmorfinin. Türkiye'ye iki defa gelerek bu şekilde de tedarik ediyor. Rıza Nur'un aile hayatını dramatik hale getiren de İffet hanımın morfin bağımlılığı ve bu illetten kurtulamaması diye düşünüyorum. Rıza Nur eşinin bu illetten kurtulması için olağanüstü çaba ve para harcıyor.

Recep İNCECİK: Dr. Rıza Nur'un ruh hastası olduğuna dair hatıralar ortaya çıktıktan sonra söylemler oluştu. Bu konuda neler söylemek istersiniz.

Cafer VAYNİ: Bunların da iftira olduğunu düşünenlerdenim. Bu konuda söylemden öte kitap yayınlandı. Turgut Özakman hatıraları bir psikiyatriste göndermiş. Yazarının ruh sağlığı yönünden incelemesi için. İlgili psikiyatristte Rıza Nur için "Ruh Hastasıdır" sonucuna varmış ve bunu "Rıza Nur Dosyası" isimli birkitap olarak yayınlanmıştır.

Bu iddiaların yanı sıra psikanaliz yönteminin Türkiye'deki öncülerinden olan psikolog İzzeddin Şadan, Rıza Nur için yazdığı bir makalesinde; "Rıza Nur ölmeden son üç yılında onun yanında bulunduğunu, ona nüfuz ettiğini, Rıza Nur'un kimseden bir şey istemeyen, pek ciddi tabiatlı, inatçı ve sebatkar birisi olduğunu, ne geçimsiz ne atak olduğunu, pek terbiyeli ve kendi fikrine en aykırı fikirleri dinleyen birisi olduğunu söyler ve Rıza Nur'a muhteris, kavgacı, geçimsiz diyenler olduğunu ama bunların geçersiz olduğunu belirtir."

Aslında Türkiye'nin de bir nevi dramı. Bir tarafta psikoloji ve psikiyatrist olmayan safsatacıların hüküm verdiği, diğer tarafta ise uzmanların görüşlerine itibar edilmediği acayip bir ülke.

Ben de İzzettin Şadan gibi düşünenlerdenim.

Rıza Nur 1938 de Türkiye'ye gelir.1942 yılının Eylül ayında vefat eder. Hatıraları yazdıktan sonra her biri tuğla kalınlığında olan yanılmıyorsan sekiz sayı çıkarttığı Türkbilig'leri yayınlar. Bu dizide çok makalesi verdir. Türk Şiirini çalışır. Oğuz Kağan Destanını yazar.

Türkiye'ye geldikten sonra 1939-1940 yıllarında dokuz sayı çıkan "Kopuz" dergisini çıkarmıştır. Mayıs 1942'den, Eylül 1942 tarihine değin 18 sayı "Tanrıdağ" dergisini çıkarmıştır. Bu dergilerde onlarca yazı yazmıştır ve ölümünü "Tanrıdağ" mecmuasını çıkartırken çok yorulmasına bağlayanlar da vardır.

Yine 1941 yılında "Hücumlara Cevaplar" isimli bir kitap çıkarmıştır.

Bana göre, Dr. Rıza Nur Türk milletinin gördüğü ve görebileceği en dahi insanlardandır diyebilirim.

Recep İNCECİK: Bahsettiğiniz bu iftiraların arka planında neler olabilir?

Cafer VAYNİ: Rıza Nur'un hatıraları özünde Cumhuriyet döneminde haksız kazanç elde edenleri, Cumhuriyet döneminin rantını yiyenleri ve milleti soyanları tenkit ve ifşaa etmektedir. Azımsanmayacak bu kesim Atatürk'ü kalkan yaparak, Rıza Nur'u "Paranteze" almışlardır. İtibarsızlaştırma gayret ve yarışına girmişlerdir. Hatıralarda bu bağlamda yüzlerce isime de değinilmiştir.

Nitekim Dr. Rıza Nur'un hatıralarından Türkiye'de ilk defa bahseden, üç makale yazan ve karşı çıkışlarla birlikte bunu Doktor Rıza Nur Üzerine Üç Yazı-Yankılar-Belgeler" başlığı altında kitap olarak yayınlayan Cavit Orhan Tütengil, Hatıralar hakkında; "Cumhuriyet Türkiye'sine ve onun kurucularına çok başka bir açıdan bakan bu eserin, kin ve garaz dolu satırları dışında kalan hakikat payı, her hâlde ciddiyetle incelenmeye muhtaçtır." demektedir. Biz de meseleyi bu yönüyle bir bakıma ele alıyoruz.

Recep İNCECİK: Kitabın önsözünde Prof. Dr. Cavit Orhan Tütengil ile ilgili de "katledilen ve hâlâ katilleri bulunamayan" şeklinde dikkat çekici ifadede bulunuyorsunuz. Bunu biraz açabilir misiniz?

Cafer VAYNİ: Rahmetli Cavit Orhan Tütengil sosyoloji hocasıydı. Ziyaeddin Fahri Fındıkoğlu tarafından İstanbul Üniversitesi'ne alınmıştı. 7 Aralık 1979 tarihinde evinden, üniversiteye gelmek için çıktığı sırada katledilmiştir. Cinayet ülkücülerin üzerine yıkılmak istenmiştir. Bana göre bu bir hedef şaşırtma ve gerçeği örtme hareketidir. Cavit Orhan Tütengil'in hiçbir kitabında, yazısında ve eyleminde Türk Milliyetçilerini rahatsız edecek bir şey yoktur. Ben bu cinayeti onlarca faili meçhul cinayetlerden birisi olarak ve özellikle Rıza Nur'un hatıralarını ilk defa gündeme getirmesi şeklinde değerlendiriyorum. Bu konuda epey değerlendirme yapabilirim ama burada bırakayım.

Recep İNCECİK: Dr. Rıza Nur'u da okuyuculara kısaca tanıtsak…

Cafer VAYNİ: Kendi ifadeleriyle buna cevap vereyim. Dr. Rıza NUR, 1941 yılında yayımladığı "Hücumlara Cevaplar" isimli kitabında XX.Yüzyıl Larousse Ansiklopedisinin, Türkiye bahsinde yer alan Rıza Nur maddesini Vala Nurettin'in eleştirmesi üzerine Larousse'nin de eksikliklerini tamamlayacak şekilde vermiş olduğu cevaplarda; "Gazeteci, yazar, siyaset adamı, tıp fakültesinde çocuk cerrahisi ve cerrahi ortopedi profesörü, binbaşı, meşrutiyet hareketinin ileri geleni, ilk Meclis-i Mebusan'da Sinop mebusu, Kurtuluş Savaşı öncesinde Sinop mebusu, Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk maarif ve üç defa sıhhiye vekili ile üç- dört defa da hariciye vekilliğine vekalet, ayrıca kabul etmediği Moskova, Tiflis ve Londra büyükelçilikleri, Kurtuluş Savaşı sıralarında milli devletin yapmış olduğu dokuz antlaşmanın Lozan, Moskova, Polonya, Afganistan ve Amerika Birleşik Devletleri dâhil beşinde murahhas aza olarak imza, padişahlığın ilgası kanunu ve din ile devlet işlerinin ayrılması, millet uğruna hapis hayatı ve üç farklı zamanda verilen idam fermanı, 14 cildi Türk tarihi olmak üzere basılan ve basılmayan toplam 80 cilt eserin sahibi olması gibi özelliklerini" derç etmiştir.

Recep İNCECİK: Madam Rıza Nur ile vermek istediğiniz ana mesaj nedir? Kitabı okuyanlara etki ve katkısı ne şekilde olabilir.

Cafer VAYNİ: İmdat Demir'in yukarıda verdiğim değerlendirmelerini sıhhatli buluyorum.

Kitabın, Dr. Rıza Nur üzerine serpiştirilen ölü toprağını kaldıracağı ve hakkındaki yüz yılı bulan haksız görüşlerin bir kısmını da tashih edeceği kanaatindeyim.

1932 yılı ve öncesini kapsayan kitaptaki açıklamalarda ülke, şehir, bilim, düşünce vb. tasvir, gerçeklik ve açıklamaları günümüzle de yer yer karşılaştırma imkânına sahip olacağız.

Tarihsel bir süreci kapsayan kitapta yakın tarihin önemli şahsiyetleri Enver, Cemal ve Kazım Karabekir Paşa'lar başta olmak üzere birçok sima ve olay alışılagelmişin dışında değerlendirilmektedir.

"Madam Rıza Nur" kitabının en önemli tarafı ise hiç kuşkusuz Dr. Rıza Nur'un karısı İffet Hanım (Vefatı 1933) ve ailesi hakkında yazdıklarıdır. İffet Hanım'ın ailesine ilave olarak kendi ailesi hakkında da değerlendirmeler yer almaktadır.

"Madam Rıza Nur", bir dramı yansıtmaktadır. Bir kadının, bir erkeğin ve bir ailenin dramını…

Bu kitabı okuyan erkekler; kadınları ve davranışlarının arka planını çok daha iyi tanıyabileceklerdir. Kadınlar ise İffet Hanım'ın aynasında kendi özelliklerini, kusurlarını ve farklılıklarını daha iyi tahlil edeceklerdir.

Son Dakika Kültür Sanat Tarih ve dram iç içe! Cafer Vayni 'Madam Rıza Nur'u Recep İncecik'e anlattı - Son Dakika

Sizin düşünceleriniz neler ?

    SonDakika.com'da yer alan yorumlar, kullanıcıların kişisel görüşlerini yansıtır ve sondakika.com'un editöryal politikası ile örtüşmeyebilir. Yorumların hukuki sorumluluğu tamamen yazarlarına aittir.

Advertisement