“Bugün dinlediğimiz o Türk’ün tanburu kulaklarımda çınlıyor.” Sözlerin sahibi dünyaca ünlü orkestra şefi Yehudi Menuhin’dir.
Kulaklarında çınlayan tanburu çalan ise Necdet Yaşar’dan başkası değildir. Menuhin’in yıllar sonra İstanbul’a gelir gelmez sorduğu ilk kişi de Necdet Yaşar olacaktır zaten ve kızacaktır ona: “Niye Amerika’da kalmadın, insanlar sana âşıktı?”
“ÜNLÜ kemancı Menuhin konferans vermek için o yıllarda benim de bulunduğum Washington Üniversitesi’ne gelmişti. Bu dünya çapındaki müzisyenin etnomüzikolojiye olan ilgisi biliniyordu. Amerikalı hocam bir fırsatını bulup Menuhin’i benimle tanıştırmak istemişti (...) Sınıfta Menuhin’i karşımda görünce hayli heyecanlandım. İsteği üzerine ona tanbur çaldım.Uzun süre dikkatle beni dinledi ve her seferinde ‘N’olur biraz daha çalar mısın? Şurayı tekrar eder misin? Şu aralığı tekrar duymak istiyorum’ şeklinde ricalarda bulunarak, bana çok yakın bir ilgi gösterdi.”
Yehudi Menuhin’in dinlemeye doyamadığı sanatçı, tanburun büyük ustası Necdet Yaşar’dan başkası değildir. Bu çarpıcı anekdot, ‘Tanburî Necdet Yaşar’ isimli kitapta yer alıyor. Gonca Tokuz’un, Necdet Yaşar’ın dostlarıyla konuşup anılarla zenginleştirdiği ve fotoğraflarla süslediği kitap, tam bir kadirşinaslık örneği.
Kitapta, Tanburi Cemil’den Mesut Cemil’e, oradan da Necdet Yaşar’a uzanan tanbur geleneği, bütün kültürel kodlarıyla birlikte aktarılıyor. Gaziantep’in Nizip İlçesi de dahil bu kültürel kodlara, Beyazıt Yurdu’ndaki bir radyoda Mesut Cemil’den dinlenilen tanbur sesi de. Bütün bunlara kalbinizi de eklediğiniz zaman Necdet Yaşar oluyorsunuz işte.
Türk müziğinin enstrümanlarını zorluk derecesine göre ney, kanun ve tanbur diye sıralasak fazla itiraz eden çıkmaz herhalde. Necdet Yaşar’ın Âşık Veysel etkisiyle bağlama ile başladığı müzik kariyerine Mesut Cemil’den dinlediği tanbur ile devam etmesi, anlaşılabilir bir durumdur. Anlaşılmayan ise Menuhin’in bütün övgülerine rağmen Amerika’da kalmayı reddedip ülkesine dönmesidir elbette. İşin daha ilginç tarafı, Menuhin, Washington’da dinlediği Türk virtüözü hiçbir zaman unutmayacak, 1973’te İstanbul Festivali için İstanbul’a geldiğinde ilk sorduğu kişi Necdet Yaşar olacaktır. Görevliler hemen Necdet Yaşar’a ulaşıp Menuhin onuruna verilecek yemeğe davet edeceklerdir onu da. Menuhin, Necdet Yaşar’a bir kez daha sitem etmekten alamaz kendisini: “Niye Amerika’da kalmadın? İnsanlar sana âşıktı. Niye döndün geldin?”
Ermeni dostunu bekleyen subay
6-7 Eylül olayları sırasında Necdet Yaşar, yedek subaydır. Olup bitenlere doğrudan tanıktır yani. Olanları görünce Kurtuluş’ta alır soluğu. Sebebini kendisinden dinliyoruz:
“Bir Ermeni dostum vardı. Kurtuluş’ta meşhur sosyete terzisi: Ermeni Sebuh (...) 6-7 Eylül olaylarının İstiklâl Caddesi’nde kumaşların üzerinde yürüdükten sonra, işte bu Sebuh’un evine geldim, elimle pencereyi ‘tık tık’ vurdum. Perdeyi bir araladılar ki gözler yuvalarından fırlamış gibi. Korkudan dehşet içindeler. ‘Hiç korkmayın, sizi beklemeye geldim’ dedim. Hemen rahatladılar. Kapının önüne bir masa, iki sandalye koydular. 6-7 Eylül, hava sıcak. Hemen komşulara haber saldılar. Evinize saldıran filan olursa, hemen gelin haber verin. Burada bir subay var!’ diye. Sabaha kadar mahalleyi bekledim yani.”
Reklamcı tasarımları
Gizem ÇAĞLAR/İSTANBUL
HÜRRİYET Gazetesi Reklam Grup Başkanlığı Görsel Yönetmeni Ebru Üstek, dokuz yıldır tasarladığı reklamlardan oluşan “Ben...” adlı sergi açtı. Hürriyet Medya Towers’da, 18 Kasım’da açılan sergide 40 eser bulunuyor. Eserler, panolara ve cansız mankenlere yapıştırılarak sergilendi.
Kendini yansıtmayı amaçladığını belirten Ebru Üstek, şunları söyledi: “ Hürriyet Gazetesi adına bugüne kadar yaptığım işleri, kendi toplamım olarak görüyorum. Çünkü, her birine mesleki bilgi ve tecrübemi olduğu kadar, kişisel bakış açımı ve öznel yaklaşımımı da kattım. Özümden, sanatımdan çok şey katarak, bir sanatçı duyarlılığıyla hayata geçirdiğim bu çalışmalar, benim için bir iş olmanın ötesinde, birer eser niteliği taşıyorlar.” Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Grafik Tasarım Bölümü mezunu olan Üstek’in şimdiki hayalı ise sergisinin üniversitelerin Güzel Sanatlar fakültelerinde açılması.
GÜNÜN AJANDASI
Tekcan’ın atları
KIZILTOPRAK Sanat Galerisi, ay sonuna kadar Süleyman Saim Tekcan’ın “Yağlıboyalar, Baskıresimler, Heykeller” sergisine ev sahipliği yapıyor. 45 yılı aşkın sanat yaşamını ardında bırakan Süleyman Saim Tekcan belleklerde özgün baskılarıyla yer etmiş olmasına karşın bu uzun sanatsal yaratım sürecinde desen, yağlıboya, suluboya ve bronz heykeller de üretmiştir. Çocukluğundan beri tutkuyla gözlemlediği ve defalarca çizdiği atların onun resimlerinde ayrı bir yeri vardır. Sergi bütün bu çalışmalarından bir seçki sunuyor. Tel: 216 418 38 06
Kadir Can’a onur ödülü
YABANCI Seyyahlar Gözüyle İstanbul “İstanbul Photo Contest 2009” Uluslararası Fotoğraf Yarışması’nda dereceye girenlere ödülleri, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın katıldığı törenle verildi. 40 ülkeden 213 fotoğrafçının katıldığı yarışmada birinciliği, “Sokak Futbolu” adlı fotoğrafıyla Fransız Vincent Rok kazandı. Günay, 30 yıllık foto muhabiri ve fotoğraf sanatçısı Kadir Can’a da “Yaşayıp Unuttuğumuz İstanbul” kitabından dolayı “Onur Ödülü” verdi.
Van Gogh sahnede
21’İNCİ ENKA Kültür Sanat Kış Etkinlikleri, oyuncu ve seslendirme sanatçısı Hakan Gerçek’in 27 yıllık tiyatro hayatındaki tek kişilik ilk oyunu “Van Gogh”a ev sahipliği yapıyor. Ünlü ressam Vincent Van Gogh’un fırtınalı hayatını konu alan oyun bugün saat 20.30’da ENKA İbrahim Betil Oditoryumu’nda sahneleniyor. www.enkasanat.org.
İstanbul şarkıları
Şevval Sam, İş Sanat’ta. Sam’ın repertuvarına, İstanbul’un başka mekân ve sokaklarında kaydedilmiş görüntülerin yanı sıra, yıllardır televizyonlar ve radyolarda belgesel–müzik kültürü hakkında yazdığı yazılarla bu alana katkıda bulunan İncilâ Bertuğ’un anlatacağı öykü ve anılar da eşlik edecek. Bu akşam saat 20.00’de başlayacak konserin biletleri 25 ve indirimli 20 TL. Ana Gişe: 0212 316 10 83.
Naile Hanım Sabancı’da
SABANCI Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi, Osmanlı dönemine ait üç yeni eseri koleksiyonlarına kattı. Osman Hamdi Bey’in Naile Hanım portresi ile Sultan II. Beyazıd’ın Vakfiyesi ve Dünya Hanedanları Şeceresi Sakıp Sabancı Müzesi tarafından satın alındı. Portakal Sanat ve Kültür Evi tarafından pazar günü düzenlenen müzayededen satın alınarak müze koleksiyona katılan Naile Hanım Portresi, SÜ Sakıp Sabancı Müzesi Resim Koleksiyonu’ndaki 7. Osman Hamdi Bey eseri oldu.
Son Dakika › Kültür Sanat › Menuhin'in Tanburuna Hayran Kaldığı Sanatçı - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?