BÜŞRA NUR ÖZCAN - Uluabat Gölü'nün doğu ucunda, derin bir yarımadanın üzerinde kurulan Gölyazı köyünde kadınlar, ağ örüyor, kayıkla göle açılıp balık tutuyor ve bunları müzayedede satıyor.
Eski bir Rum köyü olan, Yunanistan'ın Selanik kentinden 1924 yılında göç edenlerin torunlarının yaşadığı Gölyazı'da hayat, sabah erken saatlerde gölde başlıyor.
Gölün doğu ucunda, derin bir yarımadanın üzerinde kurulan, her sokağın sonu, her evin kapısı göle açılan Gölyazı'da kayıklarla balığa çıkan köylüler, akşamdan attıkları ağları yavaş yavaş topluyor. Av dönüşünde ise balıklarını, müzayede alanında satıyorlar. Bundan 30 yıl önce eşleriyle balığa çıkmaya başlayan köyün kadınları da şimdilerde tek başına ağ atıyor, kayığa biniyor, ağları toplayıp geliyor.
Gölyazı Balıkçı Kadınları Yardımlaşma Derneği Başkanı Nurten Üner, AA muhabirine yaptığı açıklamada, köydeki kadınların yıllardır eşleriyle, kardeşleriyle ya da kadın arkadaşlarıyla balığa çıktığını söyledi.
Üner, köyde eşleri ölen kadınların tekrar evlenmediğini belirterek, "Onun için de kadınlar, kız kardeşleriyle, yengeleriyle birbirlerine arkadaş olup balığa çıkarak hayatlarını kazanıyorlar. Balık malzemelerini de kadınlarımız kendileri yapıyor. 'Difana' denilen balık ağı, 'saka' denilen sazan tutulan büyük ağlar, ıstakoz, kerevit tutmaya yarayan sepetler, burada yapılıyor. Hatta kadınlardan bu malzemeleri alıp İznik Gölü'nde satan, yurt dışına ihraç eden tüccarlar var" diye konuştu.
- "30 sene önce balığa sadece erkekler gidiyordu"
Balığa 30 yıldır çıkan Hasibe Yılmaz (53) da sabah ezanıyla uyandıklarını, kahvaltı yapıp işe koyulduklarını anlattı.
Göle divana, saka ve ağ attıklarını belirten Yılmaz, "Tuttuğumuz balıkları, ölmemeleri için kazanlara koyuyoruz. Daha sonra canlı canlı getirip müzayedede satıyoruz" dedi. Yılmaz, ağ temizliğini de evde kadınların yaptığını ifade ederek, şöyle devam etti:
"30 sene önce kadınlar göle çıkmıyordu. Sadece erkekler gidiyordu. Eşlerle birlikte çıkıldığında kazanılan para evde kalıyor, diğer türlü yarısı diğer balıkçı arkadaşın oluyordu. Bizim geçim kaynağımız, sadece balık. Bu köyde yaşayanların hepsi balık tutuyor ama genç nesil, artık uğraşmıyor. Benim oğlum 33 yaşında hiç göle çıkmadı, motor çalıştırmasını dahi bilmiyor."
- "Tek başıma kayığa binerim, ağları da atarım"
Perihan Duran ise 5-6 senedir balığa çıktığını dile getirerek, "Balıkçılığı eşim hiç bilmez. Kendisi, balık tüccarı. Biz erkek kardeşimin eşiyle çıkıyoruz. Dönünce ağlarımızı temizliyoruz. Sonra evimizin işine bakıyoruz. Biz burada doğduk, büyüdük. Ben şimdi tek başıma kayığa binerim, ağları da atarım, ağlardan da gelirim" ifadesini kullandı.
Yaklaşık 30 yıl eşiyle balıkçılık yapan Hamide Pullu (60), bir yıldır kayığıyla köye gelen misafirlere gölü gezdirdiğini anlattı. Kayığı kullanmayı eşinden öğrendiğini söyleyen Pullu, şunları kaydetti:
"Gölden gelince eşimle balığımızı müzayede yerinde indiriyorduk. Eşim satmak için orada kalıyordu. Kayığı itip 'Hadi git, yerine götür' diyordu. Ben de götürüyordum. O sırada misafirler görüp 'Teyzeye bak, kayığı kendi götürüyor' diyorlardı. Ben yerine park edince de gelip 'Teyze bizi gezdirir misin?' diyorlardı. Ben de 'Evet gezdiririm' diyerek hemen temizliyordum kayığımı, gezdiriyordum. Bu iş, böyle başladı."
- Gölyazı
Bursa'nın merkez Nilüfer ilçesine bağlı, antik adı, "Apollonia ad Rhyndacum" olan Gölyazı'nın tarihi, M.Ö 6. yüzyıla dek uzanıyor. Mübadeleyle 1924'te gelen Türk göçmenlerin yaşadığı köyde yaşayan vatandaşların geçim kaynağını, balıkçılık ve turizm oluşturuyor.
Gölde turna, sazan ve köylüler tarafından "Feki" adı verilen balık türleri yaşıyor.
Son Dakika › Kültür Sanat › Her evin kapısının göle açıldığı köyün 'balıkçı kadınları' - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?