UNESCO Türkiye Milli Komisyonu Başkanı Prof. Dr. Öcal Oğuz, "Dedenin bildiği oyunları torununa göstereceği alanlar yok. Dolayısıyla kültürün kuşaktan kuşağa aktarımının fiziki mekanlarını yok ettik." dedi.
Oğuz, "Yaran Kültürünün Tanıtımı ve Yaran Buluşması" projesi kapsamında, bir otelde düzenlenen "Anadolu Sohbet Gelenekleri ve Yaran Meclisleri" panelinde yaptığı konuşmada, sohbet geleneklerinin önemine işaret etti.
Köylü nüfusun zamanla kente göç ettiğini ifade eden Oğuz, 1927 yılında ülke nüfusun yüzde 75'inin köylerde yaşadığını, 2016'da yılında ise bu rakamın yüzde 20'ye düştüğüne dikkati çekti.
Modernleşmenin yanlış anlaşıldığını anlatan Oğuz, şöyle konuştu:
"Modernleşmeyle birlikte pek çok şeyi biz yanlış anladık. Biz modernleşmeyi mühendislik, tıp gibi ilimlerde ilerleme olarak gördük. Kültürde modernleşme gibi bir şey olmadı. Doktor ve mühendisi sevdik. İyi de yaptık. Onlar lazımdı ama onların lazım olması diğerlerin ihmal edilmesini gerektirmezdi. Kültürde modernleşememenin üstünde çok duramadık. Geçmişle ilgili bir konu olduğunda geri kalmışlık dediler, kendimizden bir şey çıkartamadık. Hep dışarıdan gelenleri iyi bulduk ve sürdürdük."
Oğuz, çocukların dedeleri ile oynayabileceği oyun alanlarının yok edildiğini belirterek, "Dede ile torun arasında iletişim kurulamaz hale geldi. Parka gidiyorum, 12 yaşından büyükler giremez deniyor. Dede çelik çomak oynayarak büyümüş ama çocuk farklı şekilde. Dede apartman dairesinde mi çelik çomak oynayacak. Dedenin bildiği oyunları torununa göstereceği alanlar yok. Dolayısıyla kültürün kuşaktan kuşağa aktarımının fiziki mekanlarını yok ettik." diye konuştu.
"Anadil yok oldu"
Büyük şehirlerde anadilin yok olmaya başladığını kaydeden Oğuz, çocukların daha iki aylık olduğu bir dönemde annelerin işte gitmek durumda kaldığını vurguladı.
Bu durumda annelerin çocuklarını ya bakıcıya vermek ya da kreşlere bırakmak zorunda kaldıklarını belirten Oğuz, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Sabah 08.00'de anne çocuğunu kreşe verecek akşam 18.00'de alacak. Eve geldiğinde sen biraz oyna şurada babana çorba yapayım diyecek. Sonra baba gelecek, yemek yenecek ve çocuk uyuyacak. Hani anne dili denilen şey. Anne dili diye bir kent dili yok artık. Çocuklar dilini kreşte öğreniyor, kentte kreş dili var. Dolayısıyla kreşin dilini anne diline dönüştürmek lazım. Anne gibi konuşan bir kreş yapmalıyız. Kendi dilini, hikayesini, ninnisini, türküsünü anlatan bir dil oluşturmalıyız. Bin yıllardır öğrendiklerimizi kaybediyoruz. Kaybetmemek için çalışmalıyız. Geleneksel sohbet toplantıları bunlardan biri. Somut olmayan kültürel miras temsili listesinde 14 mirasımız var. Geleneksel sohbet toplantıları 2010 yılında kabul edildi. Somut olmayan miras listelerinde dünyada iyi durumdayız."
Programda, Yıldırım Beyazıt Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ramazan Yelken ise sohbet gelenekleri hakkında katılımcılara bilgi verdi.
Son Dakika › Kültür Sanat › Anadolu Sohbet Gelenekleri ve Yaran Meclisleri' Paneli - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?