Başbakan Ahmet Davutoğlu, Suriye'den gelenlerde Gazze'dekileri, Hiroşima'dakileri, Somali'de açlıktan ölenleri gördüğünü belirterek, "Bir hicrette, Mekke'den Medine'ye yürüyen muhacirleri gördüm. Onun için kapımızı açtık, bir ensar olarak. Ama, hayatlarında muhacir olmamış olanlar, dünyayı bir hicret diyarı gibi görmeyenler, kendilerini dünyada bir muhacir gibi hissetmeyenler ve bu dünyada kalıcı olduklarını zannedenler ne muhaciri, ne ensarı anlar" dedi.
Davutoğlu, Yunus Emre Enstitüsü'nce Keçiören Neşet Ertaş Sanat ve Gösteri Merkezi'nde düzenlenen "Yaşayan Gazze" programında yaptığı konuşmada, Gazze'nin yeniden bombardıman altında olduğu 2014'te, yine mekik diplomasisiyle Katar'a gittiğinde Halit Meşal ve diğer Gazzeli liderlere, 150 Gazzelinin hayatını kaybettiği Şucaiye'nin adının nereden geldiğini anlattığını aktardı.
"Şucaiye"nin, "kahramanlar, cesurlar, yiğitler" anlamına geldiğini dile getiren Davutoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Orası son Osmanlı birliğinin, teslim olmamak için son neferine kadar şehit düştüğü savaşın olduğu yerdir. İstila ordularına karşı orada son direnişi yapmışlardır ve defnedildikleri yere 'kahramanlar, cesurlar' anlamına Şucaiye adı verilmiştir. Bunu anlattığımda gözleri dolu bir şekilde hepsi sarıldılar. 'Nasıl o zaman o toprakları sizlerin dedeleri savunmuştu, bugün de bize bir tek sizler sahip çıkıyorsunuz' dediler.
İşte Gazze ile aramızdaki bağ, tarihi bir bağdır, insanlık bağıdır, evrensel bir bağdır. Her yeri temsil eden, her yerin timsali olan bir bağdır. Onun için de Cahit Koytak gibi bir Gazzeli şair, hiç Gazze'yi görmese de Gazzeli olan bir şair, gönlünden Gazze risalelerini İstanbul'da kaleme döker ve o risale Gazzeli Yusuflara Allah'ın izniyle ulaşır, ulaştı ve ulaşacak."
"O ŞAİRLER BİZE İNSANLIĞI HATIRLATIR"
Çocuklar söz konusu olduğunda durumun farklılaştığını, Hiroşima'ya gittiğinde de bunu hissettiğini, Cahit Koytak'ın Gazzeli Yusuf'u ile Nazım Hikmet'in Hiroşima'daki kız çocuğuyla ilgili şiirlerinin zihninde bir araya geldiğini kaydeden Davutoğlu, Gazze Risalesi'nden "Gazzeli Yusuf, oğlum, keder de anı dili konuşuyor dünyanın her yerinde/ umut da anı dili konuşuyor/ tıpkı nefretin ölümün dilini/ sevginin hayatın dilini konuşması gibi tarihin her döneminde" dizelerini okudu.
Davutoğlu, sözlerine, Nazım Hikmet'in "Kız Çocuğu" şiirinden bir bölümü okuyarak, şöyle devam etti:
"Hiroşima için, Hiroşima'da yanan kız için yine duyarlı bir şair şöyle der, onun dilinden, 'Kapıları çalan benim, kapıları birer birer/ Gözünüze görünemem, göze görünmez ölüler/ Hiroşima'da öleli oluyor bir on yıl kadar/ Yedi yaşında bir kızım, büyümez ölü çocuklar'. Bu da Nazım Hikmet'in. Siyasi yaklaşımlar, ideolojiler farklı olabilir ama eğer insani duyarlılık varsa Gazzeli Yusuf için de Hiroşimalı kız için de aynı duyarlılıkla sesler dökülür şairlerin dilinden. O şairler bize insanlığı hatırlatır. O şairler bize her an kaybetmekte olduğumuz muhabbeti, diğergamlığı, fedakarlığı, özveriyi hatırlatır. Allah o şairlere uzun ömür versin, onları hakkıyla anlamayı da nasip eylesin."
-"Siyaseti şiirsel bir duyarlılığa, musikiye dayalı bir ahenge dönüştürmek zorundayız"-
Şiiri, "havadaki hissedilmeyen kelime unsurlarının kalbe inip sonra dile gelmesi" olarak tanımlayan Davutoğlu, siyasetin de böyle bir şey olduğunu söyledi. "Siyaseti şiir gibi görmezseniz ya da şiiri siyasetin erdemiyle buluşturamazsanız ya siyasette muhabbeti, insanlığınızı kaybedersiniz ya da şiirde tarihi kaybedersiniz" diyen Davutoğlu, bu programda tarihi yaşayan bir şairi dinlemenin mutluluğunu yaşadığını ifade etti.
Piyanist Tuluyhan Uğurlu ile yakın akraba olduklarını "Aynı dağın çocuklarıyız, aynı köydeniz. Babası ve babam akrabadırlar" sözleriyle ifade ede Davutoğlu, "Aslında siyaset bu şiir, bu musiki için yapılır. Siyaseti de şiirsel bir duyarlılığa, musikiye dayalı bir ahenge dönüştürmek zorundayız" dedi.
Başbakan Davutoğlu, şu değerlendirmelerde bulundu:
"İşte onun için biz Suriye'den kardeşlerimiz kapımıza geldiğinde, başkaları başka şey görmüş olabilir, ben Gazze'dekileri gördüm, Hiroşima'dakileri gördüm, Somali'de gözümüzün önünde açlıktan ölenleri gördüm ve 'sınırlarımız açık' dedik. Bir hicrette, Mekke'den Medine'ye yürüyen muhacirleri gördüm. Onun için kapımızı açtık, bir ensar olarak. Ama, hayatlarında muhacir olmamış olanlar, dünyayı bir hicret diyarı gibi görmeyenler, kendilerini dünyada bir muhacir gibi hissetmeyenler ve bu dünyada kalıcı olduklarını zannedenler ne muhaciri, ne ensarı anlar. Hayatlarında hiçbir zaman kucağında bir çocuk vefat etmemiş olanlar...
Somali'de, neredeyse bir haftalık çocuğun gözümüzün önünde açlıktan vefat etmesi karşısında duyduğumuz o derin hüznü hatırlarım ya da Hiroşima'yı bir kez bile düşünmemiş olanlar, biraz önce yine Gazzeli Yusuf şiirinde 'nükleer azgınlık' diyordu Cahit Koytak, onlar, o nükleer silahlara karşı 'Dünyada nükleer silahlar kalksın' diye seslerini yükseltemezler. Onlar, o insani duyarlılığı kaybettiklerinde siyasetin de anlamı biter."
"GÖNLÜMÜZÜ O KADAR AÇIK TUTUACAĞIZ Kİ DÜNYADAKİ BÜTÜN ÇOCUKLAR GİREBİLSİN"
Davutoğlu, "Suriyeli 1,5 milyon kişiyi Türkiye'ye kabul etmek vatana ihanettir" diyenler olduğunu ifade ederek, "onların, bu duyarlılıktan uzak olduğunu" söyledi. Kendilerinin ise siyaseti "Gazzeli Yusuflar, Halepli Nurlar, Filistinli Ayşeler, Zeynepler; bir daha Hiroşima olmasın diye Hiroşimalı çocuklar için yapmaya devam edeceklerini" belirten Davutoğlu, şöyle devam etti:
"Gönlümüzü o kadar açık tutacağız ki, dünyadaki bütün çocuklar girebilsin. Bir daha Gazze'de bu felaketler yaşanmasın diye sesimizi o kadar gür tutacağız ki, herkes sussa biz 'İnadına Filistin, inadına Gazze' diyeceğiz ki, bir daha Gazzeli Yusuflar çile, ızdırap çekmesinler.
Birileri, ensarı, muhaciri bilmeyenler, 'Bu mültecileri kabul etmek ihanettir' derken biz inadına, biz muhabbetimize dayanarak o mülteciler için, o 'Yok mu katından bize Rabbim, bir yardımcı gönder' diyenler için, yardımcılar eğer bizsek, eğer o şeref bize nasip olmuşsa, gecemizi ve gündüzümüzü birbirine katıp bu şiirler adına, o ilahi kelam adına, dünyada ne kadar mazlum varsa, Suriye'de, sığınacak diyar arayan ne kadar kardeşimiz varsa, onlara kapımızı açacağız.
Onların dinleri, mezhepleri, etnisiteleri hiç önemli değil. İnsan olmaları önemli, insan. Çünkü bizim inancımızca, felsefemizce, insan eşrefi mahlukattır. Eşrefi mahlukatı anlamayan Rabbini de anlayamaz. Ona hizmet etmeyen, onu bağrına basmayan bu dünyanın hikmetini, irfanını da anlayamaz. İşte şiirler bize bunu öğretir. Siyaset, bu anlamda bu şiirsel duyarlılığı tarihe yansıtma çabasıdır. Bu şiirsel duyarlılığı tarihe yansıtma çabası, azmi taşımayan siyaset zamanla zalimleşir ve güce teslim olan bir eylem haline dönüşür. Allah bizi o siyasetten de uzak eylesin, o güçten de beri eylesin. Ama o şiirsel duyarlılığı yansıtacak bir siyasetin de daima takipçisi, izcisi, hayırlı yolcusu eylesin."
Konuşmasının ardından Başbakan Davutoğlu, şair Cahit Koytak'a kendisinin de arasında olduğu Türk şairlerinin resimlerinin işlendiğin tabloyu, Koytak ise Davutoğlu'na kitabını hediye etti.
Son Dakika › Güncel › Davutoğlu: Gazze ile Aramızdaki Tarihi İnsanlık Evrensel Bir Bağdır - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?